Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
13 MAYIS 2018, PAZAR SAYFA 3 Güncel TAYFUN ATAY Prof. Yakın Ertürk’le Anneler Günü ve kadınlık üzerine... ‘Annelik yüceltmesi ataerkilliğin günah çıkartması’ Bugün Anneler Günü. Her yerde anneliğin yüceltilip kutsanışına tanık olacağız. Bu arada annelerin gönlünü hoş etme yolunda bir haftadır devam eden hummalı alışveriş faaliyeti de bugün sona erecek. Bu yönüyle Anneler Günü’nün, günümüz tüketim ekonomisinin asli hedef kitlesi olan “kadın”la bağlantılı bir ticari fırsat olduğunu düşünmek kaçınılmaz. Annelik, kadınlığın bir toplumsal kabuğu. Bu kabuğun “patenti” ataerkilliğe ait. Dolayısıyla annelik, kadınlık ve ataerkillik ilişkisi üzerine dünden bugüne ekonomipolitik dönüşümler doğrultusunda düşünmek için böyle bir günden daha iyi bir fırsat olamaz. Bu nedenle kadın hakları ve feminist hareket denince “mihrap” saydığımız sosyolog Prof. Yakın Ertürk’ün kapısını çaldık. Yakın Hoca’yı 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde de PA7AR’ın sayfalarına taşımıştık. Anneler Günü’nde de aramızda olmasından onur ve mutluluk duyuyoruz! ? Cennet neden annelerin ayakları altında da kadınların ayakları altında değil? Kadın, eril iktidarın “öteki”si. İnsan türünün devamı için aile kurduğu, kocasına itaat ettiği ve çocuk doğurup büyüttüğünde öteki olmaktan kurtulur, göreli olarak itibar kazanır ve cennet ayaklarının altına serilir. Bu anlayış, anneye çocuklarına cennet ya da cehennemi yaşatma sorumluluğu verirken, diğer taraftan da annelerine saygı ve itaat eden evlatlara cennetin anahtarını sunuyor. Evlattan kasıt büyük olasılıkla erkek evlat; zira kız evlatlar zaten aynı değeri taşımaz, büyüyüp “örnek” anne olduklarında Yakın Ertürk değer kazanırlar. Bunun açık ifadesini Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözlerinden anlıyoruz: “Çalışıyorum” diye annelikten imtina eden bir kadın, aslında kadınlığını inkâr ediyor demektir. Bu benim samimi düşüncemdir. Anneliği reddeden, evini çekip çevirmekten vazgeçen bir kadın, iş dünyasında istediği kadar başarılı olsun, özgünlüğünü kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyadır, eksiktir, yarımdır.” Bir başka deyişle, doğası gereği kadınlık annelik üzerinden sağlanan bir özellik ve kadın, anne oluncaya kadar tam anlamıyla kadın değil. Kadınların biyolojik özelliklerine indirgenerek aşağılandığı, öldürüldüğü, taciz edildiği, hakaret ve şiddete maruz kaldığı, annelerin yuhalatıldığı bir toplumda “cennet annelerin ayaklarının altındadır” söylemi çok da anlamlı görünmüyor; bana daha çok bir günah çıkartma, eril tahakküme maruz kalan kadınları anne olarak yücelterek iadeyi itibar sağlama çabası gibi geliyor. Annelik bir ‘mit’ten ibaret ? Anneler Günü’nün kadın sorunu ve kadın hakları açısından değeri, önemi, anlamı, katkısı var mı? Her anne bir kadındır, her kadın bir anne değildir; ancak her kadın, bir kadının kızı ve Anneler Günü’nü bu bağlamda önemseyebilir ve annesine şükranlarını ifade etmek için bir vesile olarak görebilir. Esas itibarıyla, kadınların genel olarak anne olmakla da bir sorunları yok, mesele bunun dayatılış biçiminde. Kadın sorunu ve hakları açısından Anneler Günü’nün çok da önemi olduğu söylene mez. Kendi annemize verdiğimiz de rini sağlama çabası. Dünyanın pek çok yerinde neo ğer bir tarafa, bir toplumsal olgu ola liberal gereksinim ve yükselen muhafazakârlık ka rak yüceltilen ve kutsanan “annelik” dın doğurganlığını, anneliği, aile kurumunun ko kadın üzerinde ataerkil baskının, dene runmasını tekrar siyasi bir proje haline getirirken timin sürdürülmesinin önemli bir alanı kapitalist pazar da, başka konularda olduğu gibi, ve bir mitten ibaret. Annelik miti, ka Anneler Günü’nü gerçek anlamından çıkartarak bir dın açısından iki dışlanmışlığı berabe pazarlama ve tüketim aracı haline getirdi. Bu ger rinde getirir: birincisi, kadının (çocuk çeklik karşısında, ABD’de Anneler Günü kutlama lu ya da çocuksuz) otonom bir birey larının mimarlarından sayılan Anna Javis, bu gün olarak var olabilme durumu; ikincisi ise kız ve er de çiçek ve hediyelik eşya satışıyla ticari çıkar sağ kek çocuklara atfedilen farklı de lamayı amaçlayanları şarlatanlık ğer nedeniyle kız çocuğu doğuran annenin kutsal anne merte Kadınların biyolojik ve korsanlıkla suçlayarak, gerçek ve ulvi bir kutlamayı baltaladıkla besine erişememesi. Oysa, bu iki özelliklerine indirgenerek rı için bu çevrelere karşı savaş aç mesele de kadın hakları açısından temel sorunlar. Anneler Günü, bir toplumsal olgu olan an aşağılandığı, öldürüldüğü, taciz mıştır. Bugün, en görkemli tüketim toplumu olan ABD’de, Anneler Günü Noel kutlamaları ve oku neliğin sorgulanmasına vesile ol edildiği, hakaret ve la dönüş mevsimi harcamalarından dsdtnghdmseüıieüeuünranÖ?edm,nğsdliliihıunaeyöz?geacnAkenovöktescrtlsyaçalaialteaianllıenkıisnşhğlykridlaadairneomaynvaıfdrsşotaek.eaıu“rknaÇçy“n.AkaıdoıuüNpuz,naıcnniatnnannylunkaeseaalhküaaımrllsalebtetdabıkamryidnü”ılloeriGıaahndrrayrçkay.uaüıskitvamnezaıakaynmüçe1lysaaı”gnı0ee,güketgiermreekdka:aşaaHblenitknideıanrontndennedtreeoolloalaemtspeedremirlkikıuminrlnmı”aygadrusöyuaöhrazyaü“rkklkilanllecaeadammeştılrıtnndilıüiırdnnnıeyçğırıegooeğnıtük,rkıç.pleiynamsolm(mpdAsnaeeEoaalensrnuaininlmzıinnehnşnarkrteiaapeyrulbellroigayüareençiwirmrmörçtidnainünaeGniçtuaırner.“ihşcaüilbcG.ÖnıgiicnlüzikBgöııçürümğnssihöyçKımtıreealynaereeğetlaplırlkiineeemidntnvlndcırpaadeğeieeismAerıysd,tgkiaivecemflkeakaebriuturkreimaaşrHalrıaszgılkilitav)pyoemuınnesmdionbyitöaazir,öauüıykby.mlanlreitüiltünzaleiilmmcnni.mkaüe” gelişmenin olmazsa olmazı. Ne demişti Cumhur ? Tam da bununla bağlantılı sorayım: Benim başkanı: “Ekonomide başarının tek şıkkı var. Bi çocukluğumun Anneler Günü figürleri ev kadını ve ze emek, sermaye vs. öğrettiler. Ama bunun başın çocuklarını sarıp sarmalayan adeta “süt kokulu” da insan geliyor. Bir çocuk iflas, iki çocuk da iflas bir şefkat topu görüntüsünde idi. Şimdi bakıyoruz, demektir. Üç çocuk olursa yerinizde sayarsınız. Bu Anneler Günü’nde, profesyonel yaşamın içindeki ekonominin kuralıdır. Genç nüfus olarak kârdaydık kadını çağrıştıran; anaçlıktan çok seksapeli önde ama yavaş yavaş yaşlanıyoruz.” Dört çocuk tale olan ve “süt kokulu” olmaktan ziyade parfüm ko binin temelinde bu görüş var, yani kadınları tekrar kusu saçan temsiller sunuluyor... Yani tüketim eko eve bağlama ve kutsal görevlerini yerine getirmele nomisi beraberinde ister istemez çalışan, bağımsız, çocuğuna ve eşine değil, kendine bakan “kadınanne” empozesinde bulunuyor... Mu acaba?! Tabii anneliğe yüklenen anlam ve onun toplumsal imgeleri sosyal, politik, ekonomik temelli belirteçlere göre farklılık gösterir ve zaman içinde değişir. 4050 yıl öncesinin Türkiye’sine göre bugün toplumumuzun demografik ve ekonomik yapısı, kadının kamu alanındaki görünürlüğü ve talepleri çok farklı. Pazar dinamikleri ve medya, bu farklılıkları ustaca kullanarak “modern anne” modelini öne çıkartıyor ve süslenmiş bir tüketim paketi içinde bize sunuyor. Bu bağlamda, annelik ünlüler ve cinsel cazibesi vurgulanan kadınlar üzerinden popüler kültürün bir parçası olarak yaygınlık kazanıyor. Ataerkil otoritenin dayattığı annelik anlayışına karşı feministlerin “Hem çocuk yaparım hem kariyer” söylemi de böylece piyasa tarafından gasp edilerek Anneler Günü paketinin içinde harmanlanıyor. “Süt kokulu”, “fedakâr” annenin yerini parfüm kokulu kariyer sahibi anneye bırakması, anneliğin farklı kodlarla özendirilmesini ve popülerleşmesini sağladığı gibi, aynı zamanda, tüketimi tetikleyerek ekonomiyi canlandırıyor ve eril güç yapılanmasını daha modern bir düzlemde yeniden üretiyor. Çatalhöyük’ten katkılar ? Yukarıda geçerken değindiniz ama etraflıca konuşalım: Annelik ve Anneler Günü’ne feminist tepki veya yaklaşım nedir, ne olmalı? İki bağımsız kategoride, yani “annelik” ile “Anneler Günü”nü birbirinden ayırt ederek mi cevaplarsınız? Yoksa birbiriyle süreklilik içinde mi gelir cevap? Feministlerin sorunu Anneler Günü’nden ziyade annelik ile ilgili, zira annelik kurgusu kadınlar için bir biyolojik indirgeme. Kadınların kategorize edilmesi eril denetimin en etkili araçlarından birisi ve anne olmayı tercih etmeyenler kadar edenlerin de üzerinde baskı yaratıyor. Tarihsel sürece girmeksizin günümüz feminist hareketine bakacak olursak, 1970’li yıllarda aile kurumu, heteroseksüel evlilik ve anneliğin kadınlar üzerindeki baskısının bir kaynağı olarak sorgulanır olmaya başlamasıyla birlikte kadınlar ya anneliğe dayalı bir yaşam tarzına razı olmak ya da çocuk yapmaktan bütünüyle vazgeçmek gibi bir ikilemle karşı karşıya kaldılar. Doğum kontrol yöntemlerinin gelişmesi kadınlar için seçime dayalı farklı bir annelik anlayışının önünü açmışsa da üreme teknolojilerindeki ve tıptaki gelişmeler ataerkil sistemin aşılması açısından çok da ümit vaat edici değil. Diğer taraftan, feminist mücadelenin bir sonucu olarak paylaşmaya dayalı anne ve babalık fikrinin gittikçe ağırlık kazanması daha ümit verici bir gelişme gibi görünüyor. Bu yöndeki feminist arayış ve tartışmalara yol gösterici olmuş olması bakımından arkeolog Mellaart’ın Çatalhöyük kazılarından öğrendiklerimize değinerek bitireyim: Çatalhöyük’te gelişen medeniyet, kadınların doğurganlığı ve toplumsal başarısı etrafına odaklanmış bir dini anlayışa ve sosyal yaşama dayanmaktaydı. Böyle bir dini anlayış ve toplum yapısının hüküm sürmüş olması, dünyanın bizim aşina olduğumuz biçimden ibaret olmadığını göstermekte, dolayısıyla da eşitlikçi, barışçıl ve bütüncül bir toplumsal yaşam inşa etme özlemimizin erişilebilir olduğu inancımızı güçlendirmekte... Bu inanç eşliğinde, annelerin günü kutlu olsun! Seda Yılmaz Zeytinburnu’nda kadınlara özel, muhafazakâr alışveriş merkezi Pembe mahrem AVM! Muhafazakâr moda, son birkaç yıldır küresel moda endüstrisinin ilgisini çeker oldu. İtalyan modaevi Dolce&Gabbana’nın ilk kez 2016’da başörtüsü ve ferace koleksiyonu hazırlamasıyla başlayan furya, irili ufaklı pek çok markanın muhafazakâr modanın başına üşüşmesiyle hızına hız katıyor. Lüks markalar, defilelerinde başörtülü modellere yer vererek yeni müşterilerini markalarının kapısından içeri davet ediyorlar. Vaat büyük: “Kadınlar buyurun, burada hepiniz için bir şey var!” Amaç erkeğin işini kolaylaştırmak İşin aslıysa, modanın kendine yeni bir “ekmek kapısı” bulmuş olması. Rakamlar da bunu doğruluyor zaten. Dünyadaki Müslüman nüfus, 2016’da kıyafete 254 milyar dolar harcamış. 2022’de bu ra Dünyanın ilk kadın ve muhafazakâr alışveriş merkezi olma iddiasıyla açılan Zeruj Port, modanın fırsatçılığı ile dinbazların cinsiyetçiliğini aynı çatı altında buluşturuyor. kamın 373 milyar doları bulacağı tahmin ediliyor. Küresel düzlemdeki bu gelişmeler, Türkiye’de de karşılık buluyor elbette. Bu hafta sonu Zeytinburnu’nda açılan, dünyanın ilk kadın ve muhafazakâr alışveriş merkezi olma iddiasını taşıyan Zeruj Port AVM, modanın fırsatçılığıyla, dinbazların cinsiyetçiliğini aynı çatı altında buluşturuyor. İçinde ezan okunan bu AVM’de sadece kadın ve çocuk ürünleri satılırken, buranın kadınlara özel olduğu vurgulanıyor. Zeruj Port’un sahibi, muhafazakâr alışveriş fes tivalleriyle tanınan Instagram fenomeni Zehra Özkaymaz (namı diğer Zeruj), amacının kadınla erkeği ayrıştırmak değil, kadını yüceltirken erkeklerin de işini kolaylaştırmak olduğunu ifade etmiş. Sınırları belirlenmiş “pembe” bir kamusal alan, olsa olsa toplumsal cinsiyetin dayandığı iktidar rejimini sağlamlaştırır ve böylece de ataerkinin ekmeğine yağ sürer. Özkaymaz haklı yani, bu durumda erkeğin işi kolaylaşır. Milli duygularla yap alışverişi! Tüketim adı altında insanları birleştireceklerini söylerken tüketimi, iletişimin maskesi olarak nitelendirmesiyle de niyetini apaçık ortaya koyuyor. Maskenin altından neler neler sırıtmıyor ki? Dini sermayeye dönüştürmek, kadının tek vasfının tüketim olduğu varsayımıyla kadını kimliksizleştir Instagram fenomeni Zehra Özkaymaz’ın sahibi olduğu Zeruj Port AVM geçen hafta sonu açıldı. mek, cinsiyetçiliği derinleştirmek... Pembe AVM, iktidarın, kadını aileye eşitleyen tutumunun da yanında. Kadınların buraya eşleriyle birlikte girebilecekleri ifade edilirken, AVM kapısında evlilik cüzdanı kontrolü yapılıp yapılmayacağı tam bir muamma! Henüz çok taze bir girişim olduğu için bazı belirsizlikler var tabii!.. Özkaymaz da bunların farkında olacak ki, önce dünyanın tek kadın AVM’si olarak duyurduğu Zeruj Port’u, son Instagram paylaşımında bir kadın başarı hikâyesi olarak paketledi ve sundu. Uzun mesajının sonuna kondurduğu #tekmillet etiketi ve Türk bayrağı emojisi, her hanedeki kadını milli duygularla alışverişe koşturacak kadar ciddi bir etkiye sahipti! sedaayilmaz@yahoo.com C MY B