23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Okulun tarihi saatleri, uzun yıllardır 03.30’da duruyor İstanbul (Erkek) Lisesi hazırlık sınıfı öğrencileri, yıllardır süren bir geleneği yaşatarak, Çanakkale Savaşı’nda şehit düşen ağabeyleri için düzenlenen anma törenine katıldılar. Öğrencilere, bu tören sonrasında sarısiyah rozetler takıldı ve forma renkleri siyah oldu. Kanlısırt’ta ağabeylerini andılar E lli İstanbul Sultanisi öğrencisi, 1915 yılında, Gelibolu’da, 18 Mayıs’ı 19 Mayıs’a bağlayan gece saat 03.30’da, katıldıkları ilk hücumda şehit oldular. İstanbul (Erkek) Lisesi’ne yeni başlayan hazırlık sınıfı öğrencileri, her yıl aynı yer, aynı gün, aynı saatte, şehit ağabeylerini anıyor, sarısiyah rozetlerini takıyor ve o andan itibaren “Gerçek İstanbul Erkek Liseli” oluyorlar. Hazırlık öğrencileri, bu çok etkileyici törenin ardından öğretim yılı boyunca giydikleri sarı gömlek, gri etek ve pantolondan oluşan üniformalarını da bırakıyor ve siyah giymeye başlıyorlar. İstanbul Lisesi, geleneklerini yaşatmakta çok başarılı bir okul. Bu okulu kazanan öğrenciler, tarihi binanın içine girer girmez, büyük bir geleneğin parçası olduklarını hissetmeye başlıyor. Hazırlık sınıfı öğrencileri, okula sarıgri formalarıyla gittikleri aylar boyunca, Gelibolu Şehitliği’ne gidecekleri, anma törenine katılacakları, rozet takacakları, siyah giymeye başlayacakları günü bekliyor ve sonunda o gün geliyor. Bu olağanüstü törene, FİGEN sadece okulun hazırlık sınıfı ATALAY öğrencileri değil, büyük sınıflardan öğrenciler, öğretmenler, mezunlar, Sakarya İzci Grubu, İstanbulsporlu bisikletçiler ve İstanbul Erkek Liseliler Eğitim Vakfı (İELEV) Eğitim Kurumları öğrencileri de katılıyor. İstanbul Erkek Liseliler Eğitim Vakfı’nın (İELEV) gerçekleştirdiği organizasyon kapsamında, İstanbul Lisesi öğrencileri, Sakarya İzci Grubu, İEL mezunları, İstanbulsporlu sporcular ve İELEV Eğitim Kurumları öğrencilerinden oluşan Sarı Siyahlı bisiklet grubu, İstanbul’dan Çanakkale’ye bisikletle gitti. İELEV Vakfı Başkanı Prof. Dr. Ata Anıl, “19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı felsefesine uyan, bisiklet sporunu özendiren, gençlerimize tarihimizi ve sporun önemini vurgulayabildiğimiz bu etkinliğin gelişerek sürdürülmesini hedeflemekteyiz” dedi. İsteyenler, bisikletle çıkıyor bu yolculuğa ve 150 kilometreyi bisikletle aşıyor. Bu yıl da tören, İstanbul Lisesi öğrencilerinin şehit düştüğü Kanlısırt’ta, saat tam 03.30’da başladı. İstiklal Marşı ve Sakarya Marşı okundu, Sakarya İzci Grubu üyeleri, ağabeylerinin nasıl şehit düştüğünü anlattılar, törene ilk kez katılan öğrencilere o anları yaşattılar. Öğrenciler, şehit ağabeylerinin anısına, Kanlısırt’tan sahile kadar 3.5 km yürüdü.   Törende çok etkileyici bir konuşma yapan İstanbul Erkek Liseliler Derneği Başkanı Zeynep Erverdi, “Tam 99 sene önce bugün, bu saatlerde, İstanbul Liseli ağabeylerimiz 2. Tümen’in gerçekleştirdiği taarruzda ön saflarda yer almış ve taarruzdan çok kısa bir süre sonra şu an bulunduğumuz yerde hayatlarını kaybetmişlerdir. Hepimizin bildiği gibi bugün bizleri tanımlayan sarı siyahlı renkler bu acı olayın hatırasıdır” dedi. Erverdi’nin konuşmasının bir bölümü şöyle: “Çanakkale savaşlarında bu kadar kısa bir sürede en çok kaybın yaşandığı Kanlısırt’taki bu taarruz, bize savaşın gerçek yüzünü açıkça göstermektedir. Burada yitip gidenler sadece genç bedenler değil, bir ülkenin geleceğidir. Atatürk’ün ‘biz Çanakkale’de bir Darülfünun gömdük’ sözleri de bu noktayı vurgulamaktadır. Bizler, bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da her 19 Mayıs saat 3.30’da karşılıklı savaştıkları Anzak askerleriyle koyun koyuna yatan abilerimizi hüzün ve onurla anmaya devam edeceğiz. Kimsenin şüphesi olmasın ki, biz Sarı Siyahlılar, o gün burada vatan toprağını savunmak için hayatlarını kaybeden ağabeylerimizin bize bıraktığı mirası koruyacağız.” l figenatalay@yahoo.com Bitmek bilmeyen savaşlar esnasında cepheden dönenler için okulun bir bölümü aynı zamanda hastane olarak kullanıldığından binanın duvarları, dönemin hastane rengi olan sarıya boyanır. 1915 yılında Çanakkale Savaşı’nın başlamasıyla 50 İstanbul Balkan Savaşı’nın hemen ardından Sultanisi öğrencisi vatanlarını Birinci Dünya Savaşı başlayınca savunmak için gönüllü olarak askere Karaköy’de bulunan Saint Benoit kaydolurlar. Aldıkları kısa eğitimin Lisesi’ne hükümet el koyar ve bina ardından cepheye gönderilirler. 16 İstanbul Sultanisi’ne tahsis edilir. Mayıs’ta geldikleri Gelibolu’da, 18 İstanbul Sultanisi talebelerinin ve okul Mayıs’ı 19 Mayıs’a bağlayan gece saat müdürü Süreyya Bey’in gitmemek 03.30’da, 2. Tümen’e bağlı öğrencilerin hususundaki Maarif Nezaretine hepsi şehit düşerler. yaptıkları ısrara rağmen Öğrencilerin şehit olduğu Nazır Şükrü Bey’in Bir haberi okula ulaşınca, emriyle İstanbul Sultanisi okulu bir kere daha bu yeni binaya taşınır geleneğin koyu bir yas havası ve 1918 yılına kadar bu tarihçesi bürür. Geride kalan binada eğitime devam öğrenciler, matemlerini edilir. dile getirmek için şehit Süreyya Bey, kısa bir arkadaş ve ağabeylerinin anısına sarı süre sonra tekrar eski görevine iade duvarlı okulun pencere pervazlarını ve edilirken onun yerine Kabataş Sultanisi kapılarını siyaha boyarlar. Ortaya çıkan Müdürü Nazım Bey getirilir. İstanbul sarısiyah renkler, o tarihten sonra Sultanisi en parlak dönemlerinden okulun renkleri olarak benimsenir. birini bu yıllarda yaşar. Okulda ilk, Bu iki renk, o tarihten bugüne orta ve lise kısımları kurulur. Okulun kadar dayanışma ve beraberliğin tüm bölümlerinde dönemin en son simgesi olacaktır. Sonraki yıllarda terbiye usulleriyle yetiştirilmiş değerli okul binasındaki tarihi saatler de 19 öğretmenler görev yapar. En son Mayıs 1915’de Çanakkale Kanlısırt pedagojik usuller bu okulda tatbik Mevkii’nde şehit olan İstanbul Sultanisi edilir. Bu yetkin eğitimcilerin birçoğu öğrencilerinin aziz hatırasını yaşatmak daha sonraki yıllarda üniversite amacıyla 03.30 olarak sabitlenir.’’ l profesör olarak görev yaparlar. İstanbul Erkek Liseliler Eğitim Vakfı’nca hazırlanan “Billur Bir Avizedir İstanbul Lisesi’nde Zaman... Belgeleriyle 125 Yıl (18842009)” adlı kitaptan.... İtalya Notları (II) ATAOL BEHRAMOĞLU İ Düşünsentır Misafir şair Güve  yiyeceksen ye yünlüleri oradan oraya zıplayıp uykumu kaçırma *** Serinliğin  nerede olduğunu biliyorum Sıcak bilmiyor *** Bostan korkuluğu bazı insanlardan daha çok işe yarıyor Süreyya Berfe talya Notları’nın ilkinde bu hafta Bologna, Floransa ve Roma gezilerimden söz edeceğimi yazmıştım. Trenle Bologna’ya yaklaşırken dikkatimi çeken, ülkenin en önemli sanayi kentlerinden birinin çepeçevre yeşilliklerle kuşatılmış oluşuydu. Fabrika kurmanın doğayı yok etmek anlamına gelmemesi gerektiğinin bir örneği… Bologna bunun yanı sıra sadece İtalya’nın değil bütün Avrupa’nın en eski üniversitesine sahip… Dante’nin, Erasmus’un, Kopernik’in burada öğrenim gördüğünü düşünmek baş döndürücü… Hafiften bir yağmur altında dolaştığım sokaklardan bin yıl kadar önce bu efsanevi kişilerin üniversite öğrencileri olarak geçmiş olduklarını düşünmek zaman algısını değiştiriyor… Şiirseverlerin buluşma yerlerinden “Cafe Cafe Spazio 100300”deki şiir dinleti ve kitap imzasından sonra aynı gün hareket ettiğimiz Floransa’ya girerken gece olmuştu. Ertesi gün birkaç saatliğine gezebildiğim, nüfusunun 1 milyon olduğunu öğrendiğimde şaşırdığım bu çok ünlü kenti, küçük fakat çok değerli bir mücevher olarak tanımlayabilirim… Leonardo’nun, Michelangelo’nun, Dante’nin kenti… Bir gün önce internetten nereleri gezmem gerektiğini ayrıntılarıyla not etmiştim… Fakat kısıtlı zamanın yanı sıra müze önlerindeki turist kuyrukları buna olanak vermedi… İtalya’ya gelecek yolculuğumun ilk uğraklarından biri Floransa olacak… Tıpkı çok sevilen bir şiir gibi, akılda tutulması, ezberlenmesi gereken bir kent Floransa…. Ve Roma… Kaldığım birkaç gün içinde elden geldiğince gezip görmeye çalıştığım Roma, en eski ve en yeni yaşama kültürlerinin bir laboratuvarı... Dikkati ilk çeken, kültürel mirasın korunmuş oluşu… Roma’da hem Rönesans ve daha önceki zamanların İtalya’sını, hem herhangi bir çağdaş kent yaşamının sunduklarını, aralarında bir kopukluk olmaksızın, bir arada yaşıyorsunuz... Bu bakımdan Paris’e, bizim İstanbul’umuza benziyor olsa da, Roma’daki bu eski ve yeni sentezi bana daha zengin ve daha doğal göründü… Kendisi zaten bir müze kent olan Roma, aynı zamanda da bir müze cenneti… Sadece Vatikan Müzesi’ni gezip görmeye saatler değil günler yetmez… Yontuların bulunduğu salonu gezerken, insan bedeninin çıplaklığıyla o anda içinde bulunduğum dinsel ortam arasındaki ilişkiyi düşündüm… Çarmıhtaki çıplak İsa imgesi bütün Rönesans öncesi, Rönesans ve sonrası sanatının günümüze kadar en esinleyici kaynağı olmalı… Bedenden ve çıplaklıktan korkunun ise, sanatı, kültürü, bütün bir yaşamı, geçmişimizden günümüze nasıl yoksullaştırmış olduğu yeterince göz önünde… Roma’da, Cassa della Literatura adlı kuruluşun salonunda kitabım için düzenlenen toplantı, hem kendim, hem edebiyatımız, hem ülkemiz bakımından, yaşamım boyunca benim için en gurur verici olanlardandı… Bu toplantı için Roma yakınlarında yaşadığı kentten elinde bir bavul dolusu kitabımla gelen yayıncım Raffaelli, bu yolculuğun mimarı Zingonia ve genç İtalyan şair Daniele Mencarelli uzun denebilecek konuşmalar yaptılar… Kendi dilimizde okuduğum şiirlerimin İtalyancalarını seçkin tiyatro sanatçısı Marina Beneditto duyguyla ve sevgiyle okudu… Toplantı (önce İtalyancası okunan) “Yaşadıklarım...”ı, sanki kendi ülkemizin dinleyicilerine okuyormuşum gibi de kendi dilimizde okuyuşumuzla sonuçlandı ve alkışlar dakikalarca sürdü… Ve tıpkı kendi ülkemizdeki gibi uzun bir kuyruk oluştu “Non Scordati Di Amare” (Aşkı Unutma) adıyla yayımlanan İtalyanca şiir kitabımı imzaladığım masanın önünde… İtalya Notları’nı şimdilik burada kesiyorum. Bu ülkeye ilgim ve bu ülkenin şiirsever insanlarıyla, İtalyan şair dostlarımla ilişkilerimiz belli ki hiç eksilmeyecek... l ataolb@yahoo.com Aslında yaşamı basit yaşamalı.. YALIN KAFALI olmalı yani!.. İbrahim Ormancı Dairenin dışından gelip geçen doğru çemberi yalayarak geçmişse teğet, bir yerden çemberi delip içine girmiş ve sonra dışarıya çıkmışsa geçmiş olsun denir. A. Zeki Yeşil Akıntı Akıntı ne kürek dinliyor ne de HES Mehmet Tuncer Votırşop Kısık ateş Misafir Çizer: Shizuko Nakahara Utandırma Servisi Çocuk yaşta gelinlik, cehaletin anababa kılığında gelmesidir. Kemal Ateş C M Y B Haftanın sanat çizelgesi Vurmalı enstrümanların üzerine ‘Vur vur inlesin!..’ yazılacak.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear