Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
10 23 ŞUBAT 2014 / SAYI 1457 Rüyalarım, fikirlerim ve hayallerimle dolu Big Chefs kurucu ortağı Gamze Cizreli, Türkiye’deki sıradışı başarı hikâyelerinden birinin sahibi. Her sonun yeni ve iyi bir başlangıç olabildiğinin canlı kanıtı. Cizreli, Big Chefs markasını yaratıp, büyüttü. Şimdi de dünya sahnesine çıkmaya hazırlanıyor. İlk yurtdışı şubesi Dubai Big Chefs nisan sonunda açılıyor. ALİ DENİZ USLU söylüyor. Onun için kişinin devrimi de dibe vurunca başlıyor. Kaybedilen her şey de büyük başlangıçlar olarak geri dönüyor. Başarı reçetesini ise iyi bir fikir, doğru bir iş planı, iyi bir ekip, heyecan, bolca enerji, yaratıcılık, çalışkanlık ve tabii ki: sabır olarak veriyor. Geçmişe dönelim, hikâyenizin başına. Kısaca bugünlere kadar gelen süreci anlatır mısınız? Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra Ankara’da savunma sanayii sektöründe işe başlamıştım. Yeni mezun birine göre çalışma koşullarım çok iyiydi, fakat hayalimdeki iş değildi. Kendimi geliştirmek ve sektörü yakından tanımak için, 1993 yılında Ankara’da çok zevkli dört hanım tarafından işletilen “Biz Restoran”da, akşamları iş çıkışı ikinci iş olarak çalışmaya başladım. Çok kısa bir süre sonra bu işin tam bana göre olduğunu anladım ve savunma sanayiindeki işimden istifa ettim. 1994 yılında ortağımla birlikte, Ankara’nın ilk kafesi “Cafemiz”i açarak yeme içme sektörüne girdik. 1996 yılında “Quick China” markası, peşinden 1998 yılında ”Kuki” geldi. Oldukça başarılı geçen bu yılların ardından 2005 yılında, yarattığım bütün markaları, eski eşimden aynı zamanda ortağımdan ayrılarak, geride bıraktım ve tek başıma Big Chefs projesi üzere çalışmaya başladım. Bazen yeniden başlamak için cesaretten fazlası lazım, bazı şeylerin de bitmesi gerekiyor gibi. Ne dersiniz? Kesinlikle katılıyorum. Kaybedilen her şey çok daha büyük bir başlangıç olarak geri dönüyor. Bir kapı kapanmadan yenisi açılmıyor. Kişinin devrimi dibe vurunca başlar. İnsan ancak dibe vurduğu zaman, büyük bir ivmeyle yukarı sıçramayı öğreniyor. Peki, Big Chefs nasıl doğdu? Big Chefs fikrini ve proje çalışmalarımı, ikinci girişimcilik dönemim olarak tanımladığım ve her şeyi geride bırakıp yoluma tek başıma devam ettiğim dönemde tamamladım. 2007 yılında, çalışmalarım ve finansman arayışım bittiğinde, yüzde yüz banka finansmanıyla, ilk şubemiz Ankara Çayyolu’nda açıldı. Kısa bir süre içinde şube sayımızı üçe çıkarttık. 2009 yılında, artık Ankara’da çok iyi bilinen markamızın yolu, Saruhan Tan ile kurduğumuz ortaklık sonucu İstanbul’a açıldı. Bazılarını gece fikirleri uyandırır. Siz de öyle misiniz? Gece uykumdan uyanmasam da rüyalarım yeni fikirlerim ve hayallerimle dolu oluyor. haline geldi. Bu potansiyele bir de Türkiye’nin yeni konseptlere ve iyi yeme içme hizmetine duyduğu ihtiyaç da eklenince, büyüme kaçınılmaz oldu. Bildiğiniz gibi geçtiğimiz yıl büyük oyuncuların da girmesiyle en çok konuşulan sektör biz olduk. Ben bu ilginin sektörümüz için olumlu olduğunu düşünüyorum. Bugün baktığınızda İstanbul uluslararası bir marka cennetine dönüştü. Yeni mutfaklar, görülmeyen konseptler ve artan hizmet kalitesi sektörümüz için oldukça sevindirici gelişmeler. Menü seçimlerini neye göre yapıyorsunuz? Menülerimizde Doğu ve Batıyı harmanlayarak, yöresel tatları yenilikçi ve alışılmadık bir sunumla birleştirmeye gayret ediyoruz. Menümüz altı ayda bir değişiyor. İçeriği belirlerken, ekipçe toplanıp bu süre içinde gezerek, görerek ve araştırarak topladığımız bilgileri paylaşıyor, fikir alışverişi yapıyoruz. Ben bütün seyahatlerimde, özellikle gastronomik niteliği olan şehirleri tercih ediyorum. Her gittiğim yerden aklım fikirlerle dolu dönüyorum. Bu Alaçatı’dan bir lezzet de olabiliyor, İspanya San Sabestian’dan da... Farklılık yaratmak, diğerlerinden ayrılmak artık epey zor oldu. Siz bunu nasıl başarıyorsunuz? Büyürken ve kurumsallaşırken, ilk günden bu yana hiç kaybetmediğimiz amatör ruhumuzla! Bu ruhla bıkmadan, usanmadan misafirlerimizin yüzüne tebessüm getirecek detaylar üzerinde çalışıyoruz. Bazen mevsiminde ufak bir kasenin içinde ikram ettiğimiz bereket sembolü narla, bazen üşümesin diye dizlerinin üzerine koyduğumuz sıcak su torbasıyla; onları çok sevdiğimizi ve mutlu etmek için ne çok uğraştığımızı anlatmaya çalışıyoruz. Bugün itibariyle nasıl bir Big Chefs ağı var? Bugün İstanbul’da 11, Ankara’da 5, Antalya, Mersin, Gaziantep ve Samsun’da birer tane olmak üzere yurtiçinde tam 20 şubeye ulaştık. Yeni projeler neler, neler var kafanızda gelecekle ilgili? Şu anda en büyük heyecanımız ilk yurtdışı şubemiz olacak Dubai Big Chefs! Nisan sonunda Jumeriah “The Beach” projesinde Big Chefs bayrağını dalgalandırmak için çalışmalarımız tüm hızıyla devam ediyor. Yurtiçinde ise İstanbul’da büyümeye devam ederken, İzmir, Adana, Bursa, Diyarbakır, Eskişehir şube açmayı düşündüğümüz illerin başında geliyor. l G amze Cizreli, Big Chefs fikrini ve proje çalışmalarını, ikinci girişimcilik dönemi olarak tanımlıyor ve her şeyi geride bırakıp yoluna tek başına devam ettiği dönemde tamamladığını anlatıyor. Türkiye’de kadın olmak zor, girişimci kadın olmak daha zor olsa da Cizreli bunun bir avantaj olduğunu İYİ BİR FİKİR, İYİ BİR EKİP Türkiye’de kadın olmak zor, girişimci kadın olmak daha zor olmalı? Aslında bu sektörde kadın olmak avantajlı. Detaycı ve titiz yapımız, ayrıntılara verdiğimiz önem ve her şeyden önce anne oluşumuz, güvenilirliğimizi arttırıyor. Fakat finansal olarak kadın girişimcilerin her sektörde genel olarak yaşadığı en belirgin sorun sermayeye ulaşmak. Bankacılık sisteminde teminatsız kredi almak imkânsız. Türkiye’de de kadının üzerine gayrimenkul kolay kolay yapılmıyor ne yazık ki! Ben de Big Chefs’i kurarken en çok sermayeye ulaşmakta zorlandım. Girişimciliğin alameti farikası nedir size göre? İyi bir fikir, doğru bir iş planı, iyi bir ekip, heyecan, bolca enerji, yaratıcılık, çalışkanlık ve tabii ki: sabır. Yemek sektörü evrim geçiriyor. Bu büyümeyi, ilgiyi neye bağlıyorsunuz, bu değişimin dinamikleri neler? Sektörün geçirdiği bu evrimin birçok sebebi var; bunlardan ilki dışarıda yeme içme alışkanlığının her geçen gün artması. Çalışan kadın sayısının da artmasıyla, evlerden ziyade sosyalleşmenin en önemli alanı restoranlar oldu. Sabahları kahvaltı eşliğinde yapılan toplantılar, güzel bir yemek sonrası imzalanan sözleşmeler artık iş dünyasının vazgeçilmezi C M Y B