Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
30 HAZİRAN 2013 / SAYI 1423 7 Acılı ciğer tava Tencere tava kazan havada Anlayana sivrisinek saz; açıkça ifşa edebiliriz. Evet, artık anlamayana davul dümbelek az. söylemenin zamanı geldi: Brezilya Kimi önce utangaç utangaç ile Türkiye halklarının ortak karanlık tıngırdattı, çay kaşığını çay gücü tencere ve tava. Kadınların bardağına usul usul çıngıldattı. çocuklarını bir türlü doya doya Kimi ise gemiyi azıya aldı kazanı doyuramadığı, gönül rahatlığı ile ters çevirdiği gibi davul yaptı. tıngır mıngır kaynatamadığı tencere Mahallelerde, evlerde, çay bütün bu asiliklerin arkasındaki bahçelerinde, sokak aralarında işlerin şer odağı. AYLİN tencere tava havası böyle başladı. Brezilya’da halk, vergi paralarının ÖNEY TAN Mutfak aletlerini protesto yolsuzca hesapsızca politikacı ve aracı olarak kullanmak yeni bir inşaatçı şaibeli zenginlere gidiyor icat değil. 1970’lerden beri Latin Amerika olmasına delirmiş durumda. Türkiye’de ise ülkeleri her fırsatta tangır tungur protestolara kamuoyu ben, yaptım oldu politikalarıyla oraya soyunuyorlar.. buraya gökdelenler, AVM’ler, TOKİ’ler, HES’ler İlk tencere tava havaları Şili’de başlamış. saçma sapan zevksizlik abidesi binalar Allende dönemi sırasında halkın barışçıl bir dikenlerden şişti şişti patladı sonunda. protesto olarak benimsediği yöntem yıllar Her ne kadar cacerolazo bir Latin icadı sonra Arjantin’de büyük bir halk orkestrasına olsa da bizim genlerimizde mutfak aletlerini dönüşmüş. İspanyolca tencere anlamındaki protesto olarak kullanmak geleneği var. Meşhur yeniçeri ayaklanmaları kazanın ters çevrilmesiyle başlardı. Türkçeye kazan kaldırma deyimini kazandıran bu eylemin fiziksel olarak kazanı alaşağı etmekten çok daha öte simgesel bir anlamı vardı. Yeniçeri Ocağı’nın kalbi “kazan”dı. Yeniçeri Ocağı’nın temel direğini aşçılık teşkilatı oluştururdu. cacerola kelimesinden türetilerek cacerolazo Aşçıbaşılar yeniçerilerin ahlak ve disiplininden veya cacerolada olarak anılan bu protesto sorumluydu. Karakollukçuların komutanına yöntemi bir anlamda kadınların da sesi “kepçeci”, yayabaşına “çorbacı” denirdi. oluyor. Tek silahı mutfağındaki tencere Kutsal kabul edilen Kazanı Şerif her birliğin tava olan kadın, hiç olmazsa ev ahalisine kalbinde yer alırdı. Önemli kararlar kazan yemek yetiştirmek, mutfak bütçesini denk etrafında yapılan toplantılarda alınırdı. Eğer ki getirmekten bunalan ruhunu sokaklara karar idareye başkaldırma yönünde çıkarsa yansıtıyor. kazan Meydanı Lahm yani Et Meydanı’na Başbakan Brezilya ile Türkiye’deki taşınır ve içindeki yemekle bir likte alaşağı çapulcuların arkasında aynı karanlık güçlerin edilirdi. Padişahları korkudan tir titreten, olduğunu beyan etti. Haklı olabilir. Şu ortalığı yangın yerine çeviren ayaklanmalar dünyada açlık sınırındaki üç beş Afrika ülkesi böyle başlardı, kızılca kıyamet gümbürtü dışında herkesin evinde iyi kötü bir tencere kopardı. var. Ele geçen kölelik sınırı işçiemekçiköle Gümbürtü deyince biz zaten gümbürtü, parasıyla o tencere kaynıyor mu o ayrı hesap. gürültü, davul dümbelek seven bir milletiz. Ama söz konusu karanlık güçlerin herkesin kıt Kutlamalarımız, şenliğimiz davulsuz olmuyor. kanaat bütçesini denkleştirdiği mutfaklarda Düğün dernek davul zurna olmadan gizli olduğunu bu yemek içmek köşesinde düşünülemiyor. Her fırsatta bir davulcu Milletin ciğeri yandı. Atılan biber gazından da, TOMA’lardan sıkılan asitli sulardan da, sürekli azarlayan politikacılardan da, gencecik yaşında haksızlık ve hukuksuzluğa isyan edip sokaklarda canını yitiren, sakatlanan, yaralanan körpecik canların acısından da.. Yanan ciğerimizi tavaya koyup artık bağışıklık kespettiğimiz bol acıyla harman etmenin zamanıdır. Kime yedireceğimizi de iyi biliriz icabında! 750 g. zarı ayıklanmış ince yaprak kesilmiş dana ciğeri birkaç tutam tuz bir tabak kadar un 56 adet çok acı kuru biber kızartmak için bol sıvı yağ Ciğer dilimlerini suda kanı gidene kadar birkaç kere yıkayın ve iyice süzdürün. Suyu iyice zulümşü olan ciğerleri una bulamadan önce birkaç tutam tuz ile harmanlayın ve bekletmeden hemen una bulayın iyice alt üst edin. Bu arada derin bir tavada bol sıvıyağı kızdırın. Ciğerleri fazla ununu silkeleyerek bir seferde iki üç avuç olacak şekilde tavaya atın ve kevgirle alt üst ederek altın gibi olana kadar kızartın. Aynı tavada acı biberleri de bütün olarak kızartın. Servis yaparken yanına bolca pul biber vermeyi unutmayın. Üstüne harareti söndürmek için milli içkimiz ayran için. l Felsefesentır Misafir şair Kendine konuşmak *Yedi gün yalnızlığını anlattı. / Sekizinci gün ben de gittim. *Yıllar gözlerinden hiçbir şeyi eksiltmedi / Ben biraz daha yenildim. *Herkese yetecek cümleleri vardı. / Sonra hayat / Kendine konuşmayı deniyor şimdi. Şükrü Erbaş aylinoneytan@yahoo.com Şahin gagalı kaplumbağalar yılda bir kez çiftleşiyormuş! Ben de o kadar yaşasam aceleye getirmem. “Kim Lan Bu Hayatımın Erkeği” ALİ DENİZ USLU D eniz Özturhan’nın derdini anlamak için onu iyi okumak gerekli. Çünkü ironileri güçlü, gözlemleri derin! İşte size kitabının arka kapağından bir slogan; “Erkeklere harcadığım vakti ilme yatırsaydım mutfak aletleriyle atomu parçalamıştım!” Kitap trajikomik hikâyelerle kadın erkek ilişkilerini tam 12’den vuruyor. “‘Bu kitapta erkekleri cezbetmenin 55 yolunu bulacağını sanırsan yanılırsın bacım. Ama sana, ‘erkekten önemli 55 şey’ sayacağımdan şüphen olmasın. Şimdi, bacım hitabım yüzünden, ‘Kalkın gidelim beyler, birazdan burada ağda muhabbeti yapılacak’ diye silkinen beyler, az durunuz. İkinci bölümde size özel, kadınların çok da gizli olmayan dünyasına ilişkin, her evde denenesi öğretilerimizi derledik” diyor Özturhan, “Tüm bu cinsi münasebetsizlikler kılavuzunun yanı sıra, güncele parmak basmaktan da geri durmuş değiliz. ‘Memleket nereye gidiyor? Biri cepten arayıp sorsun. Dönerken yoğurt alsın’ tarzı sosyal içeriklerimiz de mevcut. Bir anarşi, bir isyeaan, bir ikrah ki sormayın gitsin!’” Özturhan İzmir’li, üniversitede yolu İstanbul’a düşmüş. İlk olarak konvansiyonel ajanslarda çalışmış. Metin yazarlığı, dergi editörlüğü derken kendini anlatmanın yolunu mizahla bulmuş ve internet üzerinden yazılarını blogunda yayımlamış. Pek çok dergide de yazıları yayımlanmış, hâlâ da yayımlanıyor. Ruh eşini, ruh ikizini ararken “ruh öküzleriyle” karşılaşanların hikâyesini de hem yaşadıkları hem de gözlemledikleriyle bir araya getirmiş. İşin aslı da “Türkiye’de kadın olmak”tan çıkıyor aslında. Anlatıyor; “Türkiye’de ağır. Onlar için biçilen hayatı yaşıyorlar. Üniformalarla yaşıyoruz.” Peki, aşka inanıyor mu? İşte bu en menem soru, cevabı da öyle; “Herkes herkesle her şeyi yaşayamaz. Geleceğe beraber bakacağınız insan aşkınız olur, mantıklı bir ilişki kurma metodu belki de aşk. İnsan yaşam süresi boyunca çok az tamamlanabiliyor. Pek az insan bunu yaşayabiliyor. Geri kalan tüm ihtiyaçlarımızı aşk denen şeyle yaşıyoruz. Ben bunun varlığına inanmıyorum demiyorum, romantiğim de çok. Ama evlilik hayalim hiç olmadı, bunun küçümsenmesini de yanlış buluyorum. İnsanların buna inanmaya ve Reklamcı, Stand Up’çı ve blog yazarı Deniz Özturhan, şehirli, eğitimli ama “hayatının erkek”ini bulamayanların komik ve ironik hikâyelerini kaleme aldı. Ruh ikizini ararken “ruh öküzleriyle” karşılaşanların hikâyesini de hem yaşadıkları hem de gözlemledikleriyle bir araya getirdi. kadınlar bir amaç uğruna yetiştiriliyor. Evinin kadını ve iyi bir anne olması ilk şart. Özgürlük ve hayallerini düşünen yok! Dünyada da tüm kaynakların yüzde 80’ini erkekler kullanıyor. Erkekler kendi hayallerinin peşinden koşuyor kadınlar da hayallerini gerçekleştiren erkeklerin... Bu da onların hayali! Alın size güzel bir kurgu. Tabii bu toplumda erkek olmak da kolay değil. Onların toplumsal rolleri daha mutlu olmaya hakkı var. Anne babamızı üzmemek için bunun adını evlilik koymak istiyorsak da sorun yok. Elbette hayatı tek kişi geçirmek için çok uzun ve yorucu. Birlikteyken de özgür olabilirsiniz. Sınırları ve dengeleri bilmek ve tutmak gerekli. Yaşadığımız zamanın hızı yüksek, bilgi alışverişi sonsuz. Yirmi yıl önceki bir insana göre aldığımız, maruz kaldığımız bilgi oranı çok yüksek. Artık evlilikler 10 yıl sürecek şekilde kodlanıyor. Çünkü insanlar deşifre ettikleri ve birbirini tükettikleri zaman bu iş bitiyor.” Özturhan’ın söylemi epey feminist. Kadın erkek ilişkilerine dair söylediği ve tanımladığı tüm marazlar doğru. Zaten ona göre bu ülkede yaşayan her kadın bir şekilde feminist olmalı, olmak zorunda. “Birbirimizin arkasını kollamamız gerekli. Çünkü bu coğrafyanın kadını zor yaşıyor. Şu an bıçak kemiğe dayandı, kadınlar öldürülüyor, şiddet görüyor taciz ediliyor. İstanbul’da bile bazı günler taciz istihkakımızı sabahtan dolduruyoruz” diyor Özturhan. Elbette yalnızca kadınlar değil feminist olması gereken. Erkeklerin de feminist olması gerekli. Hem de daha amansız olanlarından! Devam ediyor; “Aklı başında erkekler feminist olmalı çünkü sevdiği kadınlar; anneleri, aşkları, kızları... Hepsinin başına her şey gelebilir.” Yazdığı gibi konuşmuyor Özturhan. Kitabı okurken çok başka bir mizah dünyası sizi bekliyor olacak orası kesin. Özturhan, kendini geç keşfedebilmiş. Çantasını alıp yola düştüğünde hayatı ve dünyayı tanımış. Mizahı da yaparak öğrenmiş, komik bir insan olmadığını, olamadığını söylüyor. Ayna karşısında tarakla şarkı söylememiş, komşu teyzeleri de güldürmemiş hiç. Reklamcı olmanın verdiği fikir satma yetisi onun güvencesi. “Kim Lan Bu Hayatımın Erkeği” kitabı da soluk almak ve gülerek düşünmek için iyi bir mihmandar. l alidenizuslu@gmail.com Deniz Özturhan C M Y B Lav sıtori devreye giriyor. Ramazan bile gecenin bir vakti milleti yatağından hoplatan Ramazan davulcusu olmadan yaşanmış sayılmıyor. Maçların tadı tuzu davulcu, nitekim çArşı tayfasının önde gideni Davulcu Vedat! Başbakanın “tencere tava, hep aynı hava” diyerek küçümsediği, Brezilya isyanlarıyla birlikte karanlık güçlere yüklediği protestonun menşei görüldüğü gibi gene bu topraklar. Kazan kaldırma deyiminin çıkmasına neden olan, vakti zamanında padişahları korkudan tir tir titreten yeniçeri isyanları topu topu bir kazan ile bir kepçeyle çıkmış. Şimdi gürültü kazan kepçe yerine tencere kaşık ile kopmuş çok mu? Başbakan kuru gürültü demiş. Bu ses, kalkınma deyince kuru beton anlayanlara, müteahhit zengin etmeyi marifet sayanlara bir mesaj. Kuru betona karşı şu kadar ağaç diktik diye de kuru kuru böbürlenmesinler. Gerçekte kaç ağaç dikildi, kaç ağaçlık hakediş yapıldı bunları irdeleyen yok. Ama millet delirdi bir kere. Başbakanın “bunlar” diye bahsettiği halk, her hakedişin peşinde deli pösteki sayar gibi ağaç saymaya başlarsa ayıklayacakları pirinç var. Şimdi ağaç sayılır, yarın öbür gün sandık başında tek tek oy sayılır. Sağır yüreklere, halkın sesine tıkalı kulaklara davul dümbelek az. Taa ki anlayana kadar... Tangırdatmaya devam... l *Bir dikili ağacım bile yok ama bir sürü ağaçkakanım var ulan!.. *Artık kurt kuzuya kem bakmıyor. Müşteri gözüyle bakıyor. İbrahim Ormancı Gazlı uyarlama Hava bedava / Gaz bedava / Gözaltı bedava / Bedava yaşıyoruz, bedava. Ahmet Zeki Yeşil Petsop Misafir çizer: Coşkun Yasa Utandırma servisi Oyları kimin verdiği değil, kime sayıldığı önemli. Kemal Ateş Off the record ŞİİR’i / yarıda / bırakmayacak / ve sadece / seni sevecek / kadar / zamanım / var... Mehmet Tuncer