28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

8 2 HAZİRAN 2013 / SAYI 1419 Mourinho da başarısızlığı yaşadı O özel biri, belki gol atmıyor ya da müthiş çalımları yok ama futbol ve başarı deyince akla ilk gelen isim Jose Mourinho. Ancak muazzam kariyerinde ilk defa Real Madrid’de başarısızlığı tattı. “Special one” (özel biri), futbol tarihine geçmiş çok futbolcunun bile alamayacağı bu lakap, belki de ilk ve son defa yedek kulübesinin önündeki bir isme bahşediliyor. Jose Mourinho, her zaman tartışılan ve hiç nokta koyulmayacağa benzeyen “bir teknik adamın takıma katkısı ne kadardır” sorusu için en keskin cevaplardan biri. Futbol sahaları sık sık “elimde sihirli değnek yok” diye sızlanan teknik direktörlerle karşılaşmıştır fakat Mourinho’yla birlikte insanlar saha kenarında sihir yaratılabileceğine inanmaya başladı. En azından Portekizlinin Madrid günlerine kadar böyle düşünülüyordu... Futbol kariyeri birçoklarının tersine yeşil sahada başlamamıştı Jose Mourinho’nun. Barcelona’da tercüman olarak görev alırken zamanla Katalanların teknik kadrosuna dahil oldu. İngiliz teknik adam Bobby Robson şöyle anlatıyordu, genç öğrencisindeki cevheri; “Onu karşılaşacağımız bir takımı izlemeye göndermiştim. Döndüğünde elinde 30 sayfalık son derece detayı bir rapor vardı.” Ancak bu cevheri göstermesi için ülkesine dönmesi gerekecekti. Porto, o geldiğinde ligde üçüncü sırada ve Avrupa kupalarından elenmiş bir kulüptü. Bir buçuk sezon sonra Londra’ya gitmek için eşyalarını toplarken ise müzede bir UEFA Kupası, bir Şampiyonlar Ligi bir de lig şampiyonluğu bırakmıştı. Bu kadar kısa sürede gösterdiği başarı, kendisi gibi futbol camiasında bir isim elde etmeye çalışan Rus yatırımcı Abramovich’in ilgisini çekmişti. Multimilyarder yatırımcı kazançlarının çoğunu şaibeli yollardan elde etmişti, adını temize çıkarmak içinse futbol mükemmel bir araçtı. Londra’nın müreffeh semtinin tarihi boyunca beklentileri karşılamaktan uzak kalan kulübü Chelsea de biçilmiş kaftan. Kuzey Londra’nın kötü kaderini değiştirmek Mourinho’nun elindeydi. O da bekleneni yaptı. Hatta daha fazlasını. Chelsea’yi neredeyse elli yıl sonra yeniden İngiliz futbolunun zirvesine taşıdı hem de iki defa. Bir üçüncüsüneyse belki bu hızlı yükselişi izin vermeyecekti. Abramovich, gözden uzakta transferler için çek imzalayan kulüp sahibi profilinden çok uzaktaydı. İkili arasındaki ego çatışması Mourinho’yu durup dururken Cnelsea’den uzaklaştırdı. Yine de İngiliz futbolunda bıraktığı etki kalıcı olacaktı. Asık suratlı ve polemikten uzak menajer tipinin yerini Mourinho tarzı almıştı artık. Bir sonraki durağı İtalya’ydı. Görkemli geçmişini arayan İnter, İtalya’da zirvedeydi ama Roberto Mancini Şampiyonlar Ligi’nde başarı getirmekten uzaktı. Mourinho görevi aldığında, hedefi belirlemişti ve bunun için gelenekleri yıkmaktan da çekinmiyordu. İki sezon sonunda Bernabeu’da İnter Şampiyonlar Ligi finaline çıkarken kadrosuda bir tane bile İtalyan futbolcu yoktu. Ancak istediğini almıştı Mourinho, İngiliz meslektaşlarının mizahi gücünü mumla aratan İtalyan basınını da muma çevirmişti bu sürede ve tam bir halkla ilişkiler uzmanı olduğunu da kanıtlamıştı. Ancak İtalya’da bir efsane olmak onun için yeterli değildi belli ki, Bernabeu onun için bir işaretti. Dünyanın en büyük kulübü Real Madrid’e muhteşem bir “CV”yle gidiyordu. Bu görevi en zoru olacaktı. Beyaz Şimşekler’le Barcelona hâkimiyetini yıkmak. Real Madrid her ne kadar dünyanın en başarılı kulübü olarak bilinse de teknik ekip ve futbolcular arasındaki müthiş ahenkle, Mourinho ve Casilas her zaman böyle samimi değildi (üstte). “El Clasico”larda, Mourinho ve Guardiolar ayrı bir çekişme yaşıyordu (solda). pek tanınmamıştır. Madrid basını, kulüp yönetimleri ta diktatör Franco döneminden beri soyunma odasında önemli role sahiptir. Söylemeye gerek var mı, bu tarz Mourinho için hiç uygun değildi. Bir sezon önce Bernabeu’da Barca karşısında tam altı gol yiyen Real Madrid, Mourinho yönetiminde Nou Camp’ta bu kez beş gol yiyordu. Katalanlar Portekizliyi hiç sevmiyordu ve duygularını açık etmek konusunda çekingen değillerdi. “Sen bir tercümandın ve her zaman tercüman olarak kalacaksın” diyerek Mourinho’yu DENİZ selamlıyorlardı. Ancak ÜLKÜTEKİN sezonun ikinci yarısıyla birlikte işler değişmeye başladı. Real Madrid, ligi kaybetse de Kral Kupası finalinde Barcelona’ya üstünlük sağlamıştı. Katalanların makine gibi işleyen düzenine daha önce kimse Mourinho gibi çomak sokamamıştı. Bir sezon önce İnter’le de Barcelona’yı elemişti Portekizli ama oynattığı defansif futbolla “takım otobüsünü kalenin önüne çekti” alaylarına maruz kalmıştı. Bu kez farklıydı. Ertesi sezon farkı daha da hissettirecekti. Real Madrid Barcelona’nın önünde, rekor sayıda gol atarak şampiyonluğa kavuşuyordu. Mourinho Real’le Barca’nın farkını “bizim seyircimiz bazı stadlarda olduğu gibi kendi sahamızda top çevirmemizden pek hoşlanmıyor” diyerek özetliyordu. Yine de her şey toz pembe değildi. Sezon içinde Barcelona’ya kaybedilen kupa maçı sonrası Mourinho kornerle gelen golde Sergio Ramos’a neden adamını tutmadığını sormuş ve kulübün sembol isminden “o sırada oyuncuları değiştik” cevabı almıştı. Tartışma alevlenince Ramos, hocasını zayıf noktasından vrumaktan çekinmemişti, “maç içinde bazen futbolcular bu tip değişiklikler yapar ama siz hiç futbol oynamadığınız için bunu anlayamazsınız.” Bunun üzerine Portekizli çalıştırıcı, kısa süre önce Dünya Kupası’nı kazandıkları için Ramos ve Casillas’ın basın tarafından korunduğundan dem vuracaktı. Basından kastı elbetteki Marca gazetesiydi. Kulüple çok yakın ilişkileri olan Marca’nın belli ki içeride bir köstebeği vardı. Çünkü soyunma odasında yaşanan en ufak bir diyalog bile ertesi gün gazetenin manşetlerini süsleyebiliyordu. Şampiyonluğa giden sezonda kılıçlar kılıfına konmuştu belki ama yeniden çekilmeleri uzun sürmeyecekti. Ertesi sezonun başında Real Madrid’in yaptığı felaket başlangıcın sebebi de büyük ölçüde buydu. Mourinho her şeyi göze alarak Casillas’ı yedek kulübesine çekti ve Bernabeu’daki son gününe kadar da bir daha kaleyi geri vermedi. Ancak taraftarlar Mourinho’dan yana çıkacak ve Casillas için “köstebek sensin, defol!” pankartı açılacaktı. Başkan Florentino Perez Mourinho’yu görevden aldığını açıklarken cümlelerini “Şampiyonlar Ligi’ni kazansaydık bu kararı alır mıydık, bilmiyorum” diyerek noktalıyordu. Evet, haklıydı Jose Mourinho Madrid’de ilk kez başarısızlığı tatmıştı. Şimdi onun için yeni bir sayfa açma zamanı, ama o sayfayı yakından tanıdığı bir yerde, Londra’nın kuzeyinde açacak. Bir kez daha Chelsea’nin başına geçecek ve eski dostu Abramovich’le Mavileri yeniden zirveye taşımaya çalışacak. l Geleceğin müzik stüdyosu ALİ DENİZ USLU T ürkiye’nin en iyi ses stüdyoları arasında yerini alan İstanbul Bilgi Üniversitesi Müzik Stüdyosu, 400 bin Avro’luk yatırımla açıldı. Türkiye’nin “Dijital uyumlu SSL Mikser” kullanılan ilk ve tek ses stüdyosu olma özelliğine sahip bu stüdyoda, sektörle iç içe eğitim verilecek ve öğrenciler ünlü sanatçıların kayıtlarıyla çalışarak müzik eğitimi alabilecek. Açılış ile birlikte Bilgi müzik eğitmenlerinin, öğrencilerinin ve kayıt için stüdyoyu kullananların müziklerinin stream edileceği ortak bir platformu olan Bilgi Music Label da start aldı. Bilgi Müzik Bölümü Başkanı Doç. Dr. Tolga Tüzün (altta), Türkiye, yakın coğrafya ve Avrupa ülkelerini kucaklayacak olan yeni ses stüdyosunun kuruluş amacının, geleceğin başarılı müzik insanlarını erken yaşta profesyonel çalışma hayatıyla tanıştırmak ve ilerisi için özgeçmişlerinde farklılık yaratmak olduğunu söylüyor. 724 öğrencilerin kullanımına açık olacak stüdyo artık profesyonellere de açık! Yaz sezonunda üç ay, kışın ise bir ay profesyonelleri ağırlayacak stüdyoda gerçekleşecek projelere, öğrencilerin de dahil edilmesi hedefleniyor. Tüzün anlatıyor; “Amacımız geleceğin başarılı müzik insanlarını erken yaşta profesyonel çalışma hayatıyla tanıştırmak ve ilerisi için özgeçmişlerinde bir farklılık yaratmak. 400 bin Avro’luk yatırım ile kullanıma sunduğumuz bu stüdyoda, başta İstanbul olmak üzere Türkiye çapındaki şehirlere, yakın coğrafyamıza ve Avrupa ülkelerinden sayısız profesyoneli kucaklamayı istiyoruz”. Müzik Stüdyosu, 50 metrekare büyüklüğündeki altı metre yükseklikte tavana sahip geniş ana kayıt odası beraberinde, bir adet vokal kabini ve bir adet davul/ enstrüman kabini olmak üzere üç adet performans odası; hatasız bir duyum olanağı sağlayan Acoustics AIR Series 5.1 Surround monitör sistemi, SSL AWS 900+ kontrol masası, güncel analog ve dijital ses işleme yazılım ve donanımları, geniş mikrofon seçenekleri ile dünya standartlarında prodüksiyonların gerçekleştirilebileceği akustik bir tasarıma sahip. Stüdyo sadece profesyonel stereo ya da surround müzik prodüksiyonları için değil aynı zamanda 5.1 film ses yerleştirmelerine de olanak tanıyor. Öğrenci projeleri kapsamında hizmet vermenin yanı sıra üniversite bünyesinde yürütülen profesyonel projelerin hayata geçirilmesinde önemli bir rol oynayacak. Eğitim kadrosunda ise çok değerli isimler var; Tolga Zafer Özdemir, Turgut Pöğün, Harun Tekin, Mine Erkaya, Selen Gülün, Yiğit Özatalay, Ömer Ahunbay, Hakan Kurşun, Mike Nielsen, Şenol Küçükyıldırım, Ayşe Diriker, Tuna Pase, Celal Eldeniz. l İstanbul Bilgi Üniversitesi Müzik Bölümü hakkında ayrıntılı bilgiye http://music.bilgi.edu.tr/tr/ adresinden ulaşılabilir. C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear