Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
10 ŞUBAT 2013 / SAYI 1403 3 hükümet iktidar üstü bir güçle yönetiliyor. Başka bir şey yaşıyoruz. Bizim olmayan bu büyük ekonomik sistemin içinde dönüyoruz, gidiyoruz. “Oyun bittiğinde piyon da vezir de aynı kutuya konur” derler? Hâlâ oyundayız, sürüyor. Güçlüler yalnızca kendini koruyabiliyor. Biz hep temizlenmeye çalışıyoruz, geçmişin hesabını göremedik hiç. Peki, şimdinin, günümüzün kirini ne zaman temizleyeceğiz? Asıl “İntikam” Türkiye’de! Bu hep böyle bitmek bilmeyen bir intikam. Biri diğerine bedel ödetiyor ve haddini bildiriyor. Kenter Tiyatrosu bir efsane, tedrisatınız oradan. Büyük usta Yıldız Kenter’in “sağ kolu” diye anlatırlar sizi. Mirası taşıyorum üstümde, bu benim temelim ama üstünde kendim yükseliyorum, yükselmeyi deniyorum. Kendi ifademizle yola çıkmamız gerekli, zaten en büyük eksiklik de bu ifadesizlik. Dersten kaçıp tiyatroya gitmiştim lisede, iyi ki yapmışım. Yolumu o kaçışlar çizdi çünkü tiyatro kendiniz olma şansını veren nadir uğraşlardan biri. Antidepresan gibi hatta, zehiri panzehirden ayıran dozudur derler ya ama bir kere girerse kanınıza tedavisi yok, tedavisi olmayan bir hastalık bu. Araştırma görevlisi olarak da çalıştınız. Siz neyi öğrettiniz ilk? Oyunculuk algıdır, hayata bakışı değiştirmek gerekiyor. Gündelik bir pencere değildir oyunculuk ve tabii algıyı kırmak zordur. Ben öğrencilerime daha doğrusu arkadaşlarıma bunu anlatmanın peşinde oldum hep. Gündelik hayatınızda da görünür olmayı pek sevmiyorsunuz. Kısaca nasıl bir adamsınız? Magazinlik hayatım yok, ilgi çekecek bir şey de yok. Sıradan bir adamım ve sıradan bir hayatım var. İşimden çıkar evime giderim, dışarıda sürtmeyi hiç sevmem. İki yıldır evliyim. Dünyam evimde. Müzik var mı hayatınızda? Askerde bandodaydım, gitar çaldım ergen sevdalarımda. Bir ara klarnet bile denedim! Beceremedim ama kulağım iyidir. Son olarak, şimdi neyin peşindesiniz? Bir mekân arıyorum çünkü ne istediğini bilen bir ekibimiz var! Düşündüğünü üretebilecek umutlu ve iradeli dostlar bir araya geldik. Her meslekten insan var aramızda. Şimdi de üretimimizi sağlayabileceğimiz, rüyalarımızı gerçekleştirebileceğimiz bir atölye, bir sığınak arıyoruz. İntikam doluyuz hepimiz... Baştarafı 1. Sayfada Engin Hepileri: Tabii kendi içimdeki adamla onu buluşturmam gerekiyordu. Orjinalindeki karakter daha soğuk, ağır ve yabaniydi. Ben ise Hakan Eren karakterini bu coğrafyanın özellikleriyle birleştirdim sanırım. Daha Akdenizli, daha İstanbullu yaptım. İçinde bulunduğu olayın ciddiyetinin farkında ama dalgasını geçebiliyor. Bir yandan da küstah, şeytan tüyüyle kaplı. Paranın yani gücün simgesi değil mi? Sistemin neler yapabileceğinin bir kanıtı! Sanırım bazen pek çok kişi kendini onun yerine koymak ALİ DENİZ istiyor ama bir yandan USLU da onca zenginliğine karşı paranın satın alamayacakları ile kuşatılmış. “İntikam”da tam ortada duruyor, iki tarafa da yakın, iki tarafla da ayrı ilişkiler kuruyor. Bu rolle bu noktaya gelebileceğinizi düşünmüş müydünüz? Onca emeğiniz var bu sektörde ama yeni görünür oldunuz? Aslında bana “çık oyna” kaldı. İyi bir kadro, iyi bir ekip, iyi bir metin. Değişkenleri çok fazla olan bir sektör bu. Ummak ve umduğunu bulmak arasındaki uçurum bazen büyük olabiliyor. Daha önce pek çok kişi benim farkıma varmamıştır, bu rolle daha bir görünür oldum o kesin. “Oda ve Adam” oyununuz gölgede kaldı bu diziyle ama ondan bahsetmeli biraz da. Eric de Volder’in yazdığı Oda ve Adam, Belçika’da bulunan Theater Onderhetvel’in kurucusu Mesut Arslan’ın Türkiye’de sahnelediği ikinci oyunu. Ayrıca 18. Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali’nde 26 Mayıs’ta Türkiye prömiyerini gerçekleştirdik onunla. Oda ve Adam ifadesini gündelik yaşamın içindeki kuytu ayrıntılarda bulan aşka ve ilişki olasılığına dair deneysel bir oyun. Monolog ve diyaloğun, sokak dili ve entelektüel dilin, yalın ve karmaşığın, yalnız ve kalabalığın, mümkün ve imkânsızın, imge ve gerçeğin, kadın ve erkeğin muğlak ve geçişken ama aynı zamanda gerilimli sınırlarında dolaşıyor. Türkiye'de yapılan modern diye tanıtılan tiyatroya bir “İntikam” popüler bir dizi, Amerika’dan uyarlama. Dizinin antitez. Sınırları zorluyor ve oyuncusu Engin Hepileri’ye göre ise Türkiye’de herkes bir intikam yeniden yaratıyor. Nergis Öztürk ile iyi bir ikili serüven çıkartıyoruz. ve rövanşın peşinde. Hepileri, “Asıl intikam Türkiye’de! Biri sürekli En yakın gösterimiz de 12 diğerine bedel ödetiyor ve haddini bildiriyor. Hesaplaşma Şubat’ta Oyun Atölyesi’nde. Yönetmenlik de yapıyorsunuz. bitmeyecek. Peki bugünün kirini ne zaman temizleyeceğiz?” diyor. Orada nereye gidiyorsunuz? Yönetmenlik daha derine gençlerimiz var. Sonra da sahte kahramanlara İntikam doluyuz hepimiz, konuşamıyoruz, inmek için bir yol. Derine inmek için inatla ihtiyacımız oluyor. birikti içimizde. Herkes böyle inanın bana, kazıyorum, yönetmenlik bunu sağlıyor. İki kişi bir araya geldiğinde örgüt oluyor. gerilim arttı. Değerlerimizle oynanıyor. Elbette Oyunculukta kendi çemberinin içindesindir, Bu sıkıntı yaratmasın bize? bu benim sanatıma da yansıyor. Ben hep yönetmenlik yaptığında penceren büyür. Şu İki önemli dava; Balyoz ve Ergenekon. politika yaptım ama siyasi olmadım. Zaten ana kadar üç oyun yönettim ama Onlarca insan içeri alındı, neler oldu, neler bitti kimse neyin ne olduğunu bilmiyor. Kafamızı yönetmenlikte hırslı değilim. Tecrübemi bilemedik. Bazıları çıktı, niye girdiklerini bile çevirmek ve unutmak en iyi yaptığımız şeyler. artırmak için bir araç yönetmenlik, iyi de bir “Profesyonel riyakârlık” desek? bilemeden. Bu kaybedilen zamanı kim geri atölye çalışması. verecek onlara? Sonra da başbakan çıktı “bu Sonuca ulaşmak benim işim değil, benim Metinle ilişkiniz nasıl, eliniz gidiyor mu? uzun tutukluluk sürelerini tasvip etmiyorum, işim göstermek! Geçmişe göre hızlı ilerliyor O işi beceremiyorum, olmuyor. Metinle böyle olmaz” minvalinde şeyler söyledi. İki yıl zaman, kendimizi ifade edemiyoruz. Ben kurduğum bağ onu deşifre etmek üzerine. geçti bunları söyledi. “Önce neredeydin?” ortaokuldan mezun olduğumdan bu yana dört Çözümlemek, yazarın ifadesiyle ortada demezler mi adama? Muhalefet bile bunu kez eğitim sistemi değişti! Neden? buluşmak, ne metni kendime ne de kendimi konuşmadı. Muhalefet iktidara çalışıyor! Bir Sersemletildik, eğitimsiz bir kuşak şimdiki. metne fazla çekmemek, mesafeyi korumak. dönem Baykal’a kızıyorduk ama şimdiki Evet bunu başardılar. Artık özgür iradesi Arkası boş şeyleri sevmiyorum zaten. durum da ortada? Bana sorarsan, sormuş ol; olmayan, yolunu çizemeyen sistem ırgatı Siz intikama inanıyor musunuz? C MY B