Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
8 Nursema Öztürk Türkü Şahin, Milano Moda Haftası’nda 1 NİSAN 2012 / SAYI 1358 İstanbul’un tadı Milano sokaklarında Ardından başvuruların önceliği ve niteliğine göre katılımcıları belirledik ve katılımcıların yüzde 95'i İstanbul’dan çıktı. İstanbul’un marka bilinirliği bir avantaja dönüşsün istedik. Böylece İstanbul teması belirlenmiş oldu. Aynı zamanda İstanbul’un kısaltılmış kelimesi “İST”in okunuşu İngilizce doğu anlamına gelen “east”in okunuşu ile aynı. Bu da isminin belirlenmesine sebep oldu. Taste Of Ist içinde en dikkat çekici tasarımlar hangileri? Aslında bu etkiliğin katılımcı profili çok renkli. “Şu ilginç” demek doğru olmaz, hepsinin birbirinden ilginç çıkış noktaları var. İstanbul’un suya yansıyan siluetini ilano Tasarım Haftası için tasarım dünyasının zirvesi desek yanlış olmaz. Dünya üzerindeki en geniş kapsamlı tasarım etkinliklerinden biri olan bu hafta boyunca Türk tasarımcılar da yaratıcılıklarını sergileyecek. Türkü Şahin de onlardan biri. Şahin moda tasarımlarıyla İstanbul’un tadını yansıtmayı amaçlıyor. Şahin’e göre Milano’da birçok katılımcıyla yer almak Türk tasarımcılara önemli katkılar sağlayacak. Kendinizden bahseder misiniz? İstanbul Teknik Üniversitesi ve Fashion Institute of Technology üniversitelerinin ortaklaşa açtığı moda tasarımı çift diploma programının ilk mezunlarındanım. Lisans eğitimimi tamamlayıp New York’ta farklı firmalarda çalıştıktan sonra Türkiye’ye döndüm. İTÜ ve FIT’de aldığım sanat eleştirisi, 20. yüzyıl tasarım tarihi, dönem DENİZ edebiyatı ve felsefe ile birlikte ÜLKÜTEKİN işlediğimiz tarih dersleri, beni kendi bölümümü de farklı disiplinlerin oluşum süreçlerindeki ortak noktalarla bir arada ele almaya itti. İstanbul’da tekstil sektöründe çalıştıktan sonra tasarımın teorik yönüyle profesyonel olarak ilgilenmeye kadar verdim. İki yıldan beri Yeditepe Üniversitesi’nde tasarım ilkeleri dersi veriyorum ve çeşitli yayın kuruluşlarının çıkarmakta olduğu dergilerde yazılarımı yayınlıyorum. Uluslararası Frame the Great Indoors dergisinin Türkiye editörlüğünü yürüttüğüm bir senenin ardından, şu an ilk kişisel sergim üzerinde çalışıyorum. Milano Tasarım Haftası’na nasıl katıldınız? İki yıl önce Tasarım Parkı kurucusu Nursema Öztürk’le, katkıda bulunduğu Türk Alman İçmimarlar Buluşmaları’nın organizasyonunda birçok farklı aşamada birlikte iş paylaşımında bulunduk. Çeşitli konulardaki çalışmalarımla ve tasarımlarımla o Her tasarımın bir hikâyesi var irçok tasarımcı için yaratım alanı olan Tasarım Parkı’nın kurucusu Nursema Öztürk aynı zamanda bu yıl Milano Tasarım Haftası’nda yer alacak Türk tasarımcıların ortak noktada buluştuğu Taste Of Ist konseptinin de yaratıcısı. Milano Tasarım Haftası’nın tasarım dünyası için önemi nedir? Milano Tasarım Haftası yaklaşık 20 yıldan fazladır organize edilen, dünya çapında bilinen ve tasarımın merkezi İtalya'da düzenlenen bir etkinlik. Dünyada birçok benzer etkinlikler olmasına rağmen Milano bu anlamda başı çeken ve adından çok bahsettiren bir yer. Dünya tasarımcıları için buraya katılmanın önemi ve prestij açısından değeri büyüktür. Türkiye’de 2000’lerden itibaren bu etkinliğe katılmaya gayret eden birkaç tasarımcı var ancak bu sayı oldukça çok az. Birbirinden çok farklı tasarım alanlarının ortak bir noktada buluştuğu bir konsepti nasıl belirlediniz? Bir tasarımcı olarak her zaman Milano Tasarım Haftası’na katılmak istemişimdir. Ancak katılım koşullarının ağır olması ve M B Bu yıl 1621 Nisan tarihleri arasında yapılacak Milano Tasarım Haftası’na Türk tasarım dünyası kalabalık bir ekiple, Taste Of Ist konsepti çerçevesinde katılıyor. Moda tasarımcısı Türkü Şahin de bu isimlerden biri. ülke. Birçok farklı dal gibi tasarım da zengin bir altyapıdan doğmadıkça ne belli sorunlara çözüm getirebiliyor, ne de ortaya konulan ürünler benzerlerinin arasından sıyrılabiliyor. Ancak gün geçtikçe bu işi derinden kavramış olan insanların ve ortaya koydukları ürünlerin arttığını gözlemlemek ümit vaat edici. Kullanım amacından görsel işlevine, toplumsal kaygılara eşlik etmesinden, tarihsel gelişimine kadar her detayıyla tanımlandıktan sonra nihai haline ulaşan ürünleri sadece görmenin değil, tüm tasarım sürecini teorik olarak incelemenin de tasarım bilincini arttırdığını düşünüyorum. Her geçen gün çeşitli kültür kurumlarının moda tasarımı ve farklı tasarım disiplinleriyle ilgili düzenledikleri konuşmalar, etkinlikler beni bu anlamda çok memnun ediyor. Üretim gücünün bu kadar büyük olduğu bir ülkede tasarım konusunda da gelişmeler yaşanmaması işten değil. Ancak gönül ister ki eğitim, iş imkânları, insan haklarının geçerliliği gibi topluma homojen olarak dağılmamış birçok başka konuda olduğu gibi tasarım ve sanat da sadece bu işle ilgilenme imkânına ve bunun getirisi olan bu işi anlama lüksüne sahip kesime değil, tüm topluma yayılabilsin. Belki o zaman tüm kadınların modanın belirlediği taviz vermez yönde çantalarını dirseğe astıklarını değil, yükü daha ağır olanların bir sırt çantasını tercih etme cesaretini gösterdiklerini göreceğiz. denizulk@gmail.com ciddi bütçeler ayrılması bu hedefimi hep ertelememe sebep oldu. Etkinliğe tasarımcı olarak katılmak istediğimden her Milano’ya gidişimde araştırmalar yaptım ve katılmak istedim, ama yaşam felsefem olan “paylaşmak” arzusuyla bu katılımın bir güç birliği oluşturarak Türk tasarımcıları temsil edebilecek bir oluşum fikrine yöneltti beni. Bu ortaklaşa proje hakkında tasarımcı arkadaşlarımızı ETMK (Endüstriyel Tasarımcılar Meslek Kuruluşu) aracılığıyla bilgilendirdim. anlatan bir ofis dolabı, İstanbul’un karmaşası ve kültürlerin bir araya kenetlenmesini anlatan bir kitaplık veya sehpa, İstanbul’un aşkının nefesini anlatan camdan bir ney, Türklerin göçebeliğinde kullandıkları “yurt” özelliği ile çabuk kurulan ve sökülebilen bir teşhir elemanı, okşanarak yanabilen bir aydınlatma, önce bir ambalaj sonrasında saksı veya depolama için kullanılabilen bir nevresim kutusu, İstanbul’un kahvehanelerinde kullanılan tepsinin modern hali, İstanbul’un dalgalarını anlatan bir batarya gibi çeşitli tasarımlar var. Şahin, elbise tasarımları yanında mezuniyetinde giydiği kepi de sergileyecek. günlerde ilgilenmeye başlayan Nursema Öztürk’den teklif gelince reddetmedim. Taste Of Ist konsepti içinde tasarımlarınızın nasıl bir yeri var? Sevgili Yılmaz Zenger’in isim babalığını üstlendiği “Taste Of Ist” teması altında Zona Tortona Design Week’te her tasarımcı çeşitli kanallar üzerinden İstanbul’a bağlanıyor. Ben de Doğu’da belirgin biçimde kullanılan bazı öğeleri modernize ettiğim bir giysi tasarımımla yer alacağım fuarda. Ayrıca kendi mezuniyetimde giymiş olduğum ve üzerinde Legolarla “OH BE!” yazan kepimi de fuarda sergileyeceğim. Bununla, tasarımın varoluşsal deneyimle olan bağının her geçen gün eksilen önemine değinmek ve Tase of Ist teması çerçevesinde Osmanlı devletinden Türkiye Cumhuriyeti’ne geçişle birlikte eğitimde yaşanan gelişmelere vurgu yapmak istedim. Taste Of Ist konsepti Türk tasarımcılara ne gibi artılar sağlayacak? Türkiye tasarım bilincinin henüz tam anlamıyla oturmamış olduğu bir G ZÜLAL KALKANDELEN Müziğin gücü www.zulalkalkandelen.com / kzulal@yahoo.com C M Y B C MY B eçen haftayı Teksas’ın başkenti Austin’deki bir müzik festivalinde geçiren ve o sürede adeta dünyanın geri kalanıyla bağlarını koparan bir yazar ne yazar? Bence insanoğlunun en büyüleyici keşiflerinden birisi olan müzik hakkında yazar. Bugün bu yazıyı okuduğunuz dakikalar boyunca sizleri farklı bir dünyaya götürmek istiyorum. Savaşın, katliamın olmadığı, insanların canlı müzik dinleyip yeni grupları keşfetmek için yüzlerce mekân arasında günlerce mekik dokuduğu bir atmosfer düşünün. Austin’deki South by Southwest (SXSW) adlı festivalde böyle bir ortam vardı. Yorgunluktan bayılacak kadar koşuşsanız da, ayaklarınız su toplasa da, uykusuz kalsanız da yüzünüzün güldüğü bir ortam. Müziğin gücünü ve saflığını iliklerinize kadar hissettiğiniz bir ortam... Irk, din, dil, yaş, cinsiyet, etnik köken farklarını ortadan kaldıran büyük bir güç müzik. Festivalin açış konuşmasını Patron”u Bruce Springsteen de müziğin yapan rock müziğin “P anlamı üzerine görüşlerini anlatırken bu konuya değindi. Müzik türleri arasındaki farklılaşmanın ayrışmaya neden olmayacağını İnsani ifade ve deneyimlerin saflığı gitar, şu sözleriyle anlattı: “İ tüp, pikap ya da mikroçiplerle sınırlı değildir. Bunu yapmanın doğru ya da katıksız, düz bir yolu yok. Söz konusu olan sadece yapılmış olmasıdır.” Bir müzisyenin insan olmaktan kaynaklanan duygularını ve deneyimlerini ne şekilde olursa olsun; gitarla, elektronik aletlerle, vokalle ya da bilinmeyen ama kendi yaptığı bir aletle dışavurumundan doğuyor müzik. Onu ne şekilde anlattığı değil, anlatması önemli olan. Gerçek anlamda müziğe punk bakış açısını yansıtıyor Springsteen’in görüşü. *** Buradan sözü SXSW kapsamında izlediğim bir filme Big Easy bağlayacağım. Emmett Malloy’un yönettiği “B Express”in dünyadaki ilk gösterimi yapıldı Austin’de. Bir müzik belgeseli niteliğindeki film, Mumford & Sons, Edward Sharpe & The Magnetic Zeros ve Old Crow Medicine Show adlı üç ayrı grubun geçen yıl Amerika’da eski bir trenle çıktığı turneyi anlatıyor. Müzisyenler Kaliforniya’dan Teksas’a, Oakland’dan New Orleans’a kadar farklı yerlere uğrayıp konser vermek için kilometrelerce yol kat etmiş; Malloy da onlarla birlikte düşmüş yola. Filmde beni en çok etkileyen nokta, müzisyenlerin nasıl gelişeceğini bilmedikleri bir maceraya atılırken duydukları heyecan oldu. Filmin gösterimi sonrasında izleyicilerin sorularını yanıtlarken, bunun kendileri için tinsel bir deneyim olduğunu anlattılar. Yolculuk sırasında verdikleri molalarda bozkırda kendi kendilerine çalıp söyleyişleri, tren hızla giderken kendilerini eğlendirmek için yaptıkları müzik, insan olmayla ilgili en güzel deneyimleri yansıtıyordu. Springsteen’in dediği gibi, önemli olan söyleyeceklerini ne aracılığıyla söyledikleri değil, sadece söylemeleriydi... Müziğin saflığı tam da bu noktada. İnanmadığınız bir şeyi tüm dünyaya karşı haykıramaz, onu milyonlarca insanla paylaşmak istemezsiniz. Üstelik bir kere söyleseniz bile dünya döndüğü sürece o şarkı çalınır, duyulur, sizin kimliğiniz olur. James Brown, yıllar önce bir konserinde Bruce Mr. Born in the Springsteen’in adını anımsayamadığı için “M USA” de aramızda demiş. Springsteen, bu anısını gülerek anlatıyor; hiç üzülmemiş bu duruma, aksine James Brown’un kendisinin şarkısını bilmesinden gurur duymuş. Müzik, etkisini yıllar geçse de saflığını yitirmeyecek şarkılardan, duygulardan alıyor ve bana içinde yaşadığımız ülkedeki sıkıntılara dayanma gücü veriyor. Sizin de günleriniz müzikle dolsun! Not: Bu yazıyı geçen haftaki sayı için yazmıştım ama yayınlanamadı. Yazı, 1319 Mart’ta Austin’de geçirdiğim haftayı anlatıyor.