23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

2 11 KASIM 2012 / SAYI 1390 Müziğin romantik savaşçısı LUZ CASAL 1958 doğumlu Luz Casal, küçük yaşlarda piyano, şan ve bale dersleri almış. Boimorto’da dünyaya gelen Casal, bir müzisyen olarak hayallerini gerçekleştirebilmek için Madrid’e taşınmış ve 1980 yılında ilk single çalışması “El Ascensor” yayımlanmış. 80’lerde İspanya’nın ünlü pop yıldızlarından biri haline gelen Casal’ın 1991 yılında yayımladığı albümü “A Contraluz” büyük ilgi görmüş. Bu albümde yorumladığı Agustin Lara’nın ünlü bolero şarkısı “Piensa En Mi”, Pedro Almodovar filmi Yüksek Topuklar’da (Tacones Lejanos) kullanılınca uluslararası bir şöhret yakalayan Casal, 1995 yılında yayımladığı albümü Como La Flor Prometida (Söz Vermiş Çiçek Gibi) ile 800 binden fazla satarak kariyerinin en başarılı albümüne imza atmış. Luz Casal’ın, “Te Deje Marchar” (Gitmene İzin Veriyorum) isimli şarkısı da, müzik eleştirmenleri tarafından İspanyol müziğinin en önemli şarkılarından biri olarak gösteriliyor. Son stüdyo albümü “La Pasion” ile Hispanik Amerikan kültürünün güçlü şarkıları bolerolara yer veren Casal, geçen yıl yayımlanan best of albümünün tanıtım turnesi kapsamında en iyi şarkılarıyla İstanbul’a geliyor. Sanatçıyla iki kez alt ettiği kanseri, Latin Grammy başarısını, yeni projelerini ve İstanbul’u konuştuk. 30 yıllık kariyerinizle Latin Grammy Ödülleri’nde bu sene Yaşam Boyu Başarı Ödülü ile onurlandırıldınız. Latin Akademisi bu ödülü alacağınızı duyurduğunda neler hissettiniz? Bir şekilde, bu ödülün benim dilimle, kültürümle, milyonlarca kişiyle paylaştığım ortak tarihimizle ilgili inanılmaz kuvvetli bağın bir sonucu olduğunu hissettim. İspanyol pop ve rock müziği için 6 milyondan fazla albüm satışıyla ikon haline gelmiş figürlerinden birisiniz ve hem Fransa’da, hem İspanya’da birçok ödülün de sahibi oldunuz; peki ilk olarak başarmaya yaklaştığınızı ne zaman düşündünüz? Benim için, bu anlamda ilk profesyonel ödülüm arzularımı, hayallerimi ve gençlik deneyimlerimi yansıtan şarkılarla ilk albümümü kaydettiğim 1980 senesiydi. İspanya’nın uluslararası pop ve rock yıldızı olarak bilindiğiniz halde kalbinizi başka türlerde müziklere de açtınız. Sizi en çok hangi tür heyecanlandırıyor? Çoğu zaman müziğin türünü düşünmem, kariyerimdeki amaçlarımdan biri dinleyecek kişilere anlamlı gelecek güzel şarkılar bulmak oldu. Bir şarkıcı olarak elbette birçok ihtiyacım var ama bir müziksever olarak, zevklerim neredeyse sonsuz. Erkeklerin egemen olduğu poprock türünde İspanya’nın en önemli şarkıcılarından birisiniz, yine de en sevdiğiniz erkek rock idollerinizi sorsam? Şimdiye kadar müzik dünyasında hayranı olduğum ve hâlâ da hayranlık duyduğum çok fazla erkek sanatçı var: Bob Dylan, Jimi Hendrix, Peter Gabriel, Michael Jackson, Sting, Kurt Cobain ve daha birçok isim. Göğüs kanserini tam iki kez savaşıp yendiniz, sizi bu kadar güçlü kılan nedir? Evet, daha güçlü ama çok daha hassas oldum. Başkalarının acılarına, insan olmanın kırılganlığına, hayatın bizi karşılaştırdığı zorluklara ve endişelere karşı daha duyarlı hale geldim. Peki ciddi bir hastalığa iki kez meydan okuduktan sonra, artık hayatınızdaki gerçek öncelikleriniz neler? Yaşamak! Zevklerimle ve amaçlarımla alakası olmayan hiçbir şeyle ve hiçbir meseleyle vakit harcamamak. Diğer bir önceliğim de en çok sevdiğim insanlara onları ne kadar çok sevdiğimi göstermek ve ispat etmek. Fransız Dörtlü Quatuor Ebene ile çok uzun zamandır beklenen albüm kaydınız için neler söyleyeceksiniz? Albüm birkaç ay önce yayımlandı. Ebéne Quartet ile yaptığımız kayıtlardan çok zevk aldığımı CENK söyleyebilirim. Özellikle “Amado Mio” şarkısını ERDEM kaydederken nasıl yoğunlaştığımızı, bana göre sinematografi için en iyi şarkılardan birine yaptığımız kaydın, çok iyi bir versiyon olması için kayıtlar sırasında ne kadar çok konsantre olduğumuzu hatırlıyorum. Son olarak “En İyiler” albümünüz “Un Ramo De Rosas” 2011 yılında yayımlandı, peki yakın bir gelecekte yeni bir albüm var mı? Yeni şarkılar için kafamda çok fazla fikir var, sadece bu fikirleri biraz daha geliştirebilmek için zamana ihtiyacım var, önümüzdeki aylarda yapacağım bu olacak. Bir an önce stüdyoya girip, asistanlarımla yeni fikirlerimle ilgili ihtimalleri stüdyoda deneyerek gözden geçirmek için sabırsızlanıyorum. Türkiye’de daha çok romantik şarkılarınızla biliniyorsunuz, peki siz o kadar romantik misiniz? Ben tam da 18. yüzyıl sonu ile 19. yüzyıl başlarında hayal gücü ve fantezinin gerçekliğin üstünde olduğu romantizm tanımı içindeyim. Öyleyim, çünkü duygulara çok önem veriyorum ve o dönemdeki gibi otantik bir özgürlük arıyorum. Mesela yemek yapmayı sever misiniz? Eğer öyleyse en çok neleri güzel yapıyorsunuz? Genelde yemek yapmıyorum ama yaptığım zamanlar çok keyif alıyorum. Çoğu zaman doğaçlama bir tarifle baklagillerle yemekler yapıyorum. İstanbul’u son ziyaretinizde çevreyi gezip şehrin tadını çıkarmaya fırsatınız oldu mu? İstanbul çok büyük bir şehir! Sanırım zevkine varmak, tarihi yapılarını görmek, mutfağını daha yakından tanımak için bir süre kalmak gerekiyor. Aklımda en çok kalan manzarası, deniz manzarası. İstanbul’un en çok sevdiğim özelliği şehrin sesleri ve canlılığı. 27 Kasım’da İstanbul’da sahne alacaksınız, şarkılarınızla sahnede nasıl duygular olacak? Her şey mümkün. Masumiyetin, ritimlerin, farklı türlerin ve şiirselliğin bir karışımı olacak… Zora Young Cedric Burnside Blues herkesi temsil ediyor ALİ DENİZ USLU Billy Branch Didley, Sup Johnson ve diğerleri ile birlikte çalmam ve son olarak, Quincy Jones kısa süre önce Montrö Caz Festivali’nde birlikte sahne aldığım Chicago Blues Living History Group ile birlikte yaptığımız doğaçlama seansında sabahın altısına kadar kalmıştı. E fes Pilsen Blues Festivali’ne, Grammy ve Emmy başta olmak üzere pek çok uluslararası prestijli organizasyonda ödüle layık görülmüş olan armonika blues üstadı Billy Branch ve grubu The Sons of blues bir sürpriz ile geliyor. Branch’ın özel konuğu, genç yaşlarda Blues ve R&B seslendirmeye başlayan, kariyerinde Junior Wells, Jimmy Dawkins, Bobby Rush, Buddy Guy, Albert King, Professor Eddie Lusk ve B.B. King gibi önemli isimlerle beraber aynı sahneyi paylaşan, Mississippili blues sanatçısı Zora Young. Festival kapsamında ayrıca Teksas Blues tarzının en önemli temsilcilerinden olan elektronik blues gitaristi Smokin’ Joe Kubek&Bnois King ile 2009 Blues Müzik Ödülleri’nde “En İyi Yeni Sanatçı” ödülü, 2010 ve 2011’de “En İyi Baterist” ödülüne layık görülen, Legendary R.L. Burnside’ın torunu ve dünyanın en iyi davulcularından Cedric Burnside yer alıyor. Biz de bu üç özel isme blues serüvenlerini sorduk. Cedric Burnside: “Blues, yaşayarak büyüdüğüm müzik” Gitar için birçok şarkı besteledim. Tabii davul benim işim ve birçok insan daha önce beni hiç gitar çalarken duymadı. Türkiye’de ise bunu yapacağım! Kendi akorlarımı çalıyorum. Bu tarza, “Hill Country Blues” adı veriliyor. Büyükbabam Big Daddy de bu tarzda çalardı. Ben de bu konserlerimde bu tarzı deneyeceğim. Blues Türkiye’de çok tanınmıyor olabilir ama ilgi her geçen yıl artıyor. Müzikseverlere önerim, eğer daha önce hiç duymadıysanız, gelin ve neler olduğunu, sizi nasıl etkileyeceğini bir görün. Hoşunuza gideceğini umuyorum. Blues, yaşayarak büyüdüğüm müzik. Benim yaşadığım ve ailenizin yaşayabileceği şeyleri anlatıyor. Blues’un temsil ettiklerini herkes yaşayabilir, herkes kendini ifade eden, duygularını anlatan bir şeyler bulabilir. Billy Branch: “Köle olan büyükbabam da harmonika çalardı” İlk Şikago Blues Festivali’ne 30 Ağustos 1969 tarihinde katıldım. “Blues’un Vaftiz Babası” Willie Dixon tarafından düzenlenmişti. Birkaç tanesini saymak gerekirse, Big Walter, Willie Dixon, Junior Wells, Buddy Guy, Koko Taylor, Homesick James, Lafayette Leake, John Lee Hooker, Luther Allison ve Big Mama Thornton gibi dönemin en büyük Şikago Blues sanatçılarını dinledim. Festivalin açılışını Bo Diddley yapmıştı. Müzik hayatımı tamamıyla değiştirdi. Yaklaşık 11 yaşından bu yana harmonika çalıyordum, ancak Şikago Blues yapan Carey Bell ve Junior Wells gibi insanların harmonika çalışını dinleyene kadar bu minicik enstrümanın potansiyel gücünü fark etmemiştim. Blues kalbimi ve ruhumu fethetti. Bağımlısı haline geldim! Bu arada bir mağazanın vitrininde bir harmonika gördüğümde 11 yaşındaydım. İçimden bir ses bu enstrümanı çalabileceğimi söylemişti ve o yaştan bu zamana kadar asla harmonikasız kalmadım. Kaçak bir köle olan büyük büyük büyükbabamın harmonika çaldığını da yakınlarda öğrendim. Hatta kaçmasına yardımcı olan beyaz ailenin çocuğuna bir harmonika dahi hediye etmişti. Hayatımın unutulmaz doğaçlama seansları ve konserlerinden bazıları ise şöyle; Navies Staples’ın en son doğum günü partime gelerek benim için şarkı söylemesi, Honeyboy Edwards, Pinetop Perkins, Bo Zora Young: “Benimki ‘gospel blues’” Ben gospel dinleyerek büyüdüm. Ailem Missisipili, küçükken Şikago’ya taşındık, orada Greater Harvest Baptist Kilisesi’nde gospel söylemeye devam ettim. Daha sonra R&B’ye geçtim ve 30 yıldır da blues söylüyorum. Aralarında Junior Wells, Jimmy Dawkins, Bobby Rush, Buddy Guy, Professor Eddie Lusk, Albert King, ve B.B. King’in de bulunduğu çok sayıda sanatçı ile birlikte performans sergiledim. Greater Harvest Baptist Kilisesi’nde gospel söylediğim zamanlarda, kiliseden çıktıktan sonra Buddy Guy, Junior Wells gibi efsanevi isimleri duyduğum meşhur Theresa’s holünün önünden geçerdim. Kulağım blues’a aşınaydı ama henüz o sıralarda blues müziğinin güzelliğinin farkında değildim. Henüz gençtim ve o “eski” blues müziğinden hoşlanmıyordum ama sonra giderek beni daha çok etkiledi ben de blues’a geçiş yaptım. “Blues Heart” sahne şovunda yer almak ise benim için çok önemliydi. “Betsey Smith” karakterini oynamak hem büyük bir şans hem de büyük bir onurdu. Bu şov sayesinde klasik blues hakkında daha fazla şey öğrendiğimi ve benim için bir tür eğitim süreci olduğunu söyleyebilirim. Kariyerinin ilk dönemlerinden itibaren pop rock yıldızı olarak parlasa da Türkiye’de en çok romantik aşk şarkılarıyla biliniyor Luz Casal. Bu yıl, Latin Grammy’lerde akademinin Yaşam Boyu Başarı Ödülü ile onurlandırdığı İspanya’nın en ünlü kadın şarkıcılarından Luz Casal, iki kez savaşıp yenmeyi başardığı göğüs kanserini geride bırakırken artık güzelliklerin peşine düştüğünü söylüyor. Son olarak, en iyi şarkılarını bir araya getirdiği derleme albümü “Bir Gül Demeti”ni (Un Ramo De Rosas) çıkaran Casal, 27 Kasım’da İş Sanat’ta sahneye çıkacak. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear