Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
4 PAZAR SÖYLEŞİLERİ 17 MAYIS 2009 / SAYI 1208 Yaratma dürtüsü ATAOL BEHRAMOĞLU ünlük konuşma diline girmiş olsa da sanatsal üretim konusunda “yaratma” sözcüğü bana fazlaca kendini beğenmişlik gibi görünüyor. Sanat yapılan mı yaratılan mı bir şeydir? Sanatla zanaat arasındaki fark? Sanatsal üretimin herhangi bir başka tür üretimden farkı nedir? Mayakovski en etkili şiirlerinden birinde “şair işçidir” diyorduysa da, bu metaforu “şair aynı zamanda da işçidir” diye okumak bana daha doğru görünüyor... Her sanat yapıtının ağır bir işçilik ürünü olduğundan kuşku duymamız gerekiyor. Fakat bu acaba her zaman böyle midir? İngiliz psikiyatrist Anthony Storr’un “Yaratma Dürtüsü” adlı kitabında (Yayınevi Yayıncılık, İpek Babacan çevirisi) tartışılan konulardan biri de budur. Önce çalış sonra gez Üniversite öğrencilerine hem seyahat, hem de para kazanma şansı sunan Work and Travel’a ilgi artıyor. Türkiye, geçen yıl bu programa en çok öğrenci gönderen ikinci ülke oldu. Yurtdışı eğitim danışmanı İbrahim İleri, bu yıl da taleplerin fazla olduğunu belirtiyor. Diğer yandan öğrencileri programa katılmadan önce doğru seçim yapmaları ve bilgilenmeleri konusunda da uyarıyor. DENİZ YAVAŞOĞULLARI Haftada ortalama 40 saat çalışıyor ve saat başına ücretle çalışıyorlar. Yedi ile 10 dolar arası saat ücreti ödeniyor. Ek gelir elde etmek isteyen öğrencilerin ikinci, üçüncü işi bulmaları da olası tabii... Bu programa katılmak için ne kadar ödeniyor, her şey dahil ne kadara mal oluyor? Öğrenciler, 12001400 dolar arası sigorta dahil programa katılma ücreti ödüyorlar. Buna ilaveten 186 dolar da vize parası var. Uçak bileti ve yanlarına almalarını önerdiğimiz cep harçlığıyla toplam maliyet 3 bin 3bin 500 doları buluyor ama oraya gidince bu maliyeti çıkartıyorlar. Bazıları çok iyi kazançla da dönebiliyor; bunun sırrı çok çalışmak tabii. İşi siz mi buluyorsunuz? Biz buluyoruz. Orada ABD hükümeti tarafından onay verilen iş bulma kurumu gibi çalışan sponsorlar var. Onlar da oralı işverenlerle anlaşıyorlar. Sonra bize iş listesini sunuyorlar. Biz de öğrencilerin seçimlerine göre onları yerleştiriryoruz. Konaklama veriyor mu vermiyor mu, ücreti ne kadar, çalışma saatleri ne?.. Bu listelerde hepsi yazıyor. Konaklama nasıl oluyor? Genellikle işverenler ayarlıyor. Öğrenciler gittiklerinde nerede kalacakları baştan belli oluyor. Kimi zaman motel tipi yerlerde, odalarda dört kişi kalıyorlar. Kimi zaman da yurt tipi yerlerde veya işverenin kiraladığı evlerde. Örneğin beş odalı bir evde, odalarda ikişer kişi kalmak üzere 10 kişi konaklayabiliyor. Doğru bilgilendirme çok önemli. “Harika, çok güzel evlerde kalıyorsunuz, acaip paralar kazanıyorsunuz” diyen firmalar da var. Öğrenciler bunlara kendini kaptırmamalı, yüksek benlenti içinde olmamalılar. Program sadece Amerika için mi geçerli? Her ülkede var ama vize açısından Türk öğrencilere onay veren tek ülke Amerika. İşin bir de Alaska kısmı var, orada balık işleme tesislerinde çalışılıyor. Şartları daha ağır, iş saatleri çok daha fazla. Tabii buradaki amaç para kazanmak. Hangi şehirlere gidiliyor? Daha çok doğu yakasına... New York, Boston, Maine, Pensilvanya, Florida gibi şehirlere. Bunlara ilaveten orta kısımda Teksas, Montana... Batıda ise California, San Fransisco gibi yerler de var, ki buralar öğrencilerin en çok gitmek istediği yerler. Talep nasıl? Çok ciddi talep var. Türkiye Work and Travel’a en fazla öğrenci gönderen ülke sıralamasında önceden altıncıyken geçen yıl ikinci ülke konumundaydı. Başvurular eylülde başlıyor ama çok talep geldiği için haziran başına kadar başvuruları alıyoruz. Yine de öğrencilere erken gelmelerini tavsiye ediyorum iş konaklama ve yer konusunda daha çok seçenekleri olur. G ürkiye geçen yıl Work and Travel programına en çok öğrenci gönderen ikinci ülke oldu. Amerika için geçerli olan bu programda öğrenciler iki ay çalışıyor, son bir ay da gezme fırsatı buluyor. Work and Travel için başvurular geçen yıl eylül ayında başladı, bu hazirana kadar da devam edecek. İdealsas firmasından yurtdışı eğitim danışmanı İbrahim İleri programın bu yıl da çok ilgi gördüğünü söylüyor. İleri ile Work and Travel üzerine konuştuk. G T Çok güzel bir deneyim... DENİZ YAĞMUR ÇOLAK (İstanbul Üniversitesi/ Amerikan Kültürü ve Edebiyatı) rtaokul zamanından beri yaz kamplarına ilgi duyuyordum. Work and Travel’ı da bir arkadaşım tavsiye etmişti. Araştırdık ettik, firma bulduk. Her şeyi yaptık, sonra arkadaşım beni yarı yolda bıraktı. Ben Florida’ya tek başına gittim. İlk defa yalnız bir yere gidiyordum, uçağım rötar yaptı, havaalanında bir gece yatmak zorunda kaldım, tabii zamanında gidemedim. Beni alması gereken işveren de orada yoktu indiğimde. Neyseki insanlar yardım ettiler, onlar aradılar benim için. Sonra geldiler aldılar beni, kalacağım yere götürdüler. Götürdükleri yer de tuhaftı, perdeyle ikiye bölünmüş bir oda gösterdiler, bir Rus çiftle beraber kalacağımı söylediler, “Ben asla burada kalamam” dedim. Neyseki şanslıydım, sonra beni çok güzel villa tipi bir eve yerleştirdiler. İlk yerden sonra cennet gibi geldi bana orası. Buradayken orada tezgâhtarlık yapacağım diye anlaşmıştım, anlaştığım gibi oldu. Orada plajda havlu, mayo vb. şeyler satan bir yerde tezgâhtarlık yaptım, hatta terfi ettim, kasiyer oldum! Çok çalışıyordum, sabah yediden gece 12’ye kadar. Mesai de alamadım, ama iş bulamam diye itiraz da edemedim. Tabii iş ortamım da iyiydi, mutluydum. İngilizcem Türkiye’de öğretilen grammer ağırlıklı lise İngilizcesiydi ama orada ikinci haftadan itibaren gelişmeye başladı. Bir de herkes gibi benim de Amerikalılara karşı bir önyargım vardı, orada bu değişti. Birçok insanla tanıştım, bence çok güzel bir deneyim, herkese tavsiye ederim, ama şirketi iyi seçsinler. G *** Şu ara okumakta olduğum söz konusu kitaptan bu konuya ilişkin birkaç örneği sıcağı sıcağına aktarayım: Mozart en büyük yapıtlarından son üç senfonisini altı hafta içinde bestelemiş. Üç senfoni ve altı hafta! Schubert yine en büyük yapıtları arasında sayılan üç büyük sonatını, ölümünden bir kaç hafta önce çok kısa bir sürede tamamlamış. Buna karşılık Chopin’den, Beethoven’den verilen örneklerde bu bestecilerin uzun süreli ve sıkıntılı yazma süreçleri sonucunda bir yapıtı ortaya çıkardıklarını öğreniyoruz. Gerçi ilk iki örneği genellemek de yanlış olur. Zaten sözünü ettiğim kitapta sanatın başka alanlarından da verilen örneklerle gösterilmek istenen şu: Bir sanat yapıtı uzun ve zahmetli çalışma süreçlerinin sonucu olduğu kadar kısa ve zahmetsiz süreçlerde de ortaya çıkabiliyor. Sonuçta ortaya çıkan ürünün değerini belirleyen de bu çalışmanın süreci ve tarzı olmuyor... *** “Yaratma Dürtüsü” adlı yapıtta psikiyatri alanının piri Sigmund Freud’un sanatsal etkinliğe ilişkin görüşleri de irdelenip eleştiriliyor. Freud’a göre sanatsal etkinlik, nevrozların yüceltilerek aşılması çabasıdır. Yazar bu görüşe karşı haklı olarak “neden her nevrozlunun sanatçı olmadığı” sorusunu yöneltiyor. Soru tam olarak şöyle: “Nevrotik” ve gerçek sanatsal güdüleri ayırt etmek gerçekten bu kadar kolay mıdır? Kolay değil kuşkusuz. Öte yandan, bilinçaltı olgusunun büyük mucidini yargılamak da kolay olmasa gerek. Fakat kendi alanındaki dehası ne olursa olsun sanatsal etkinliği nevrozu aşma çabasıyla açıklamaya çalışan Freud yönteminin katkılarının yanı sıra bu alandaki sınırlılığı açıkça görülebiliyor... *** Yaratma dürtüsü kavramının irdelenmesi bir çırpıda üstesinden gelinebilecek bir şey değil. Bu kavramı, onu kişiliğinde taşıyan sanatçının kendisi de kolayca açıklayamaz. Hatta belki böyle bir açıklamayı yapmada en çok zorlanacak olan kişi sanatçının kendisidir. Bu konuda kendi görüşümü dile getirecek olursam, ben sanatın herhangi bir alanındaki başarılı üretimin ya da yaratının, çalışma ürünü olduğu kadar rastlantılarla, kaynağı bazen çok açık olsa da bazen çok karmaşık esinlerle ilgili olduğunu, sonuçta da hem aklımızın ve emeğimizin bir armağanı, hem de mucize olduğunu düşünenlerdenim... Tıpkı hayatın kendisi gibi... G ataolb@cumhuriyet.com.tr O İbrahim İleri. Fotoğraf: Vedat Arık Work and Travel nasıl bir program, kimler gidebiliyor, yaş sınırı var mı? 28 yaş sınırı var. Üniversite yüksek lisans ve yüksek okul öğrencilerinin katılabileceği bir program bu. İngilizce veya turizm bölümünde okuyan açıköğretim öğrencileri için de geçerli. Yazın gidilen bir program. Türkiye için üç ay sürüyor, diğer ülkeler içinse dört; çünkü diğer ülkelerde okullar daha erken kapanıyor. Adında da olduğu gibi öğrenciler Amerika’ya gidiyor, ilk iki ay çalışıyor, para kazanıyor, ardından da kazandıkları parayla son bir ay gezme fırsatı buluyorlar. Bir yandan dilleri gelişiyor, bir yandan da yeni bir kültür tanımış oluyorlar. Ne tür işlerde çalışılıyor? Genelde turizm alanındaki işlerde. Örneğin, otellerde, eğlence ve su parklarında, büyük marketlerde, restoranlarda, plajlarda.. SADECE AMERİKA... İş veya konaklama konusunda problem çıkabiliyor mu? Çıkabilir. Bazen firmalar kendileri de gidip işverenlerle anlaşmalar yapabiliyorlar. Bu biraz riskli oluyor çünkü işveren son anda “Vazgeçtim, sezon beklediğim gibi olmadı alamayacağım” diyebiliyor. Bu şekilde çalışan firmaların da o durumda yapabileceği bir şey kalmıyor, ki burada işveren çok önemli, onlar olmazsa bu program olmaz. Biz böyle durumlarla karşılaşmamak için, sponsor firmayla çalışıyoruz. Yani sorun yaşanma ihtimaline karşı sponsor firma çözüm üretiyor, öğrenciler açıkta kalmıyor, en azından başka bir iş buluyorlar. Gittim, işsiz kaldım, başıma gelmedik kalmadı ama pişman değilim... BERNA ARAS (Uludağ Üniversitesi Psikoloji Bölümü) B C M Y B C MY B en geçen yaz Virginia Beach’e gittim. 38 gün kalabildim çünkü oraya gittiğimde ekonomik kriz boy göstermeye başlamıştı, iş bulamadım. Advis diye bir firmayla gitmiştim, çok büyük vaatler sunmuşlardı ama konaklamayı bile kendimiz ayarladık. Onları arayıp durumumu anlatıyordum, “Ruslar gidince iş çıkar” diyorlardı. Neyse sonunda bir otelde oda temizliği işi buldum. Bir gün temizlik sırasında, koridora çıkmıştım, kat görevlisiyle karşılaştım, “Nasıl gidiyor?” dedi gülümseyerek, “Çok yoruldum” dedim, adam gidip “Bu kız bu işi yapamıyor” diye işverenle konuşmuş! Sonra geldiler “O zaman sana başka departmanda iş verelim” dediler, “Gerek yok, öylesine söyledim” diye ısrar ettim ama dinlemediler. Başka departmandaki iş de lafta kaldı. Yani tekrar işsiz kaldım! Bu arada, çevredeki herkese iş aradığımı söylemeye başlamıştım. Artık oralı herkesle merhabalaşıyordum; derken bir gün siyahi biri “İş mi arıyorsun?” diye yanıma geldi “Evet” dedim. “Bir arkadaşımın elemana ihtiyacı var” dedi, beni bir eve götürdü. Kapıyı iç çamaşırlı bir kadın açtı, içeride yarı çıplak bir adam yemek yapıyordu, diğer odada da iç çamaşırlı kadınlar oturuyordu. Bana “Telefonlara bakarsın” dediler! Çok da kötü bir şey konduramıyorum ama sağlam bir yer olmadığı kesindi, nasıl kaçacağımı şaşırdım! Amerika’da çok fazla aksilikle karşılaştım, yine de herkese gitmelerini tavsiye ederim ama firmayı iyi seçsinler. Benim yaşadığım aksiliklerde yanlış seçimimin de payı büyük. Yine de güzel şeyler de yaşadım tabii, çok iyi insanlarla tanıştım. Onun dışında değişik bir kültür görmek de güzeldi, çok güzel bir deneyim oldu benim için. G Fotoğraf: Uğur Demir