Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
5 NİSAN 2009 / SAYI 1202 5 TARİHTE BU HAFTA Çocuklar kuklalarla öğreniyor... Kuklalar hep vardı NAİL DURAN Missouri zırhlısı Dolmabahçe’de İstanbul, Dolmabahçe’de büyük bir heyecan var. Dolmabahçe’ye, 5 Nisan 1946’da iki kruvazör eşliğinde bir gemi yaklaşıyor. Türkiye’nin Washington Büyükelçisi Münir Ertegün’ün naaşını getiriyor. Onun adı, Missouri Zırhlısı. Ancak bu anı tarihi yapan, Ertegün değil, dönemin şartları. Zira Sovyetler Birliği 1925’te Türkiye ile imzaladığı “Dostluk ve Saldırmazlık Paktı”nı tek taraflı olarak bozmuş ve Sovyetler’in Kars ve Ardahan’dan toprak, İstanbul Boğazı’ndan da üs istediği iddiaları endişe vermeye başlamıştı. II. Dünya Savaşı’nda kendi saflarında yer almayan Türkiye’yi öncesinde yalnız bırakan ABD ve İngiltere bu durum karşısında Postdam Konferansı’nda ona destek verdi. İşte Missouri Zırhlısı da bu desteğin göstergesiydi, Sovyetler’e Amerika’nın Türkiye’nin yanında olduğu mesajını veriyordu. Missouri Zırhlısı’nın adı sadece Türkiye’de bilinmiyor, çünkü II. Dünya Savaşı sonunda Japon İmparatoru Hiro Hito’nun Japonya’nın “kayıtsız şartsız” teslim olduğuna dair anlaşmayı güvertesinde imzaladığı gemi de bu. demiryolu köprülerini havaya uçurdu. 1995: Kitaplarını imzalamak üzere Konya’ya giden Aziz Nesin’i taksiciler arabalarına almadı, oteller oda vermedi. K ukla sizin için ne ifade eder? “Muppet Show” mu? Olabilir. Ya da HacivatKaragöz. Artık unutulmuş bir sanat kuklacılık. Kim bilir belki neden, yaratıcılarını hiçbir zaman görmediğiniz, kuklaların yıldız olduğu bir dünyanın modasının geçmesi ya da zamanın hızına yenik düşmesi. Yine de kuklacılığı nostaljik bir şeymiş gibi sunmaya gerek yok. Uğraşısı hâlâ çok eğlenceli, hâlâ üretkenliğe çok açık. Pamuk Prenses Anaokulu’nun projesi de çocukları hayalle gerçek arasındaki bu dünyaya yeniden davet ediyor. Pamuk Prenses Anaokulu müdürü ve eğitimci Kenan Yılmazişler, proje ve kuklacılık hakkındaki sorularımızı yanıtladı. Kukla atölyesi yapma fikri nereden çıktı? Neden böyle bir atölyeye ihtiyaç duydunuz? Anaokulumuza katılan ailelerin hafta sonları ya da hafta içi iş çıkışlarında çocuklarıyla yalnızca alışveriş merkezlerinde hamburger yiyip, jetonlu oyuncaklara binip, evde de internet oyunları ve çizgi filmlerle zaman geçirdiklerine şahit olduk. İşte kukla atölyesi bu yaşam biçimini değiştirmek için yürüttüğümüz çalışmalardan biri. Peki bu atölyenin çocuklara ne gibi katkıları olacak? Çocukların hayallerini en yoğun yaşadığı dönemlerde bunları gerçekleştirebilecekleri fikrine ulaşmalarını sağlıyoruz. Aslında yüzlerce yıldır bilim ve sanatın temel hareket noktası da bu. Geleceğin sanatçı ve bilim insanları hayalleriyle barışık ve onları cisimleştirecek özgüvene sahip olmalı. Atölye bu anlamda bir özgüven kaynağı diyebiliriz. Atölye ile sadece kuklalar mı yapılacak, yoksa çocuklar kuklaları kullanarak çeşitli gösteriler de sergileyecek mi? Kukla atölyesinde öncelikle farklı kukla türlerini tanıyıp, bu türleri yapabilecek temel bilgileri çocuklara aktarmayı hedefliyoruz. Bu hedefe ulaştıktan sonra kendi hayali kahramanlarını kuklalaştırmaları ve bu kahramanlara metinler üretmeleri mümkün. Atölyenin en önemli özelliği geleneksel tiyatroyla barışık olması. HacivatKaragöz ile tanışık bir nesil, belki de bir gelenek doğurabilmek istiyoruz. Çocuklara sevgi ve emeğiyle sembol haline gelmiş ünlülerin kuklaları da atölyeye katılan çocuklarımızın favorileri arasında. Adile Naşit, Kemal Sunal gibi çocuk dostlarını biz yetişkinler unutmuşken atölye üyeleri kuklalaştırıp konuşturma aşamasına geliyor. Çocuklarımız kuklalarını gösterilerle olduğu gibi sergilerle de sunacak yerler bulmamızı bekliyor. Bu sergilere ev sahipliği yapacak kurumların davetlerine açığız. G Tel: (0216) 443 43 50 / (0216) 443 17 05 7 Nisan 1948: Birleşmiş Milletler’e bağlı olarak Dünya Sağlık Örgütü (WHO) kuruldu. 1963: Yugoslavya’da sosyalist federal cumhuriyet ilan edildi. 1991: 1970’lerin sıkı yönetim komutanlarından, Ziverbey Köşkü’ndeki sorguları yöneten Emekli Tümgeneral Memduh Ünlütürk evinde öldürüldü. 8 Nisan 1943: ABD Başkanı Franklin Roosevelt, enflasyonu kontrol altında tutabilmek amacıyla tüm maaş ve ücretleri dondurduğunu açıkladı. Roosevelt işçilerin de iş değiştirmesini yasakladı. 1960: İstanbul’a 10 saat çamur yağdı. 1982: Güney Afrika’nın önde gelen liderlerinden Nelson Mandela’ya “Uluslararası Atatürk Barış Ödülü”nün verilmesi kararlaştırıldı. Ancak Mandela, Türk hükümetine yönelik insan hakları ihlali suçlamaları nedeniyle ödülü kabul etmedi ve Türkiye’ye gelmedi. 9 Nisan 1979: Türkiye’de ilk kez bir hastanın kulağına kıkırdak nakli yapıldı. 10 Nisan 1950: Bursa Cezaevi’nde açlık grevine başlayan Nâzım Hikmet, sağlık durumu bozulunca gizlice İstanbul’a getirildi. Şair açlık grevini erteledi. 1999: Yedi TİP’linin ve DİSK eski genel başkanı Kemal Türkler’in öldürülmesiyle ilgili davalarda gıyabi tutuklu olarak aranan Ünal Osmanağaoğlu yakalandı. 5 Nisan 1994: Başbakan Tansu Çiller liderliğindeki hükümet ekonomik dengeleri kurmak amacıyla tarihe “5 Nisan Kararları” olarak geçen önlem paketini açıkladı. 11 Nisan 1970: Apollo 13 aya ulaşması için Amerika tarafında uzaya fırlatıldı. 1995: Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) kapsamında Harran Ovası’na ilk su verildi. 6 Nisan 1909: Meşrutiyet’in ilanından sonra iktidara gelen İttihatçıların yolsuzluklarının üzerine giden Serbesti gazetesi yazarı Hasan Fehmi, Galata Köprüsü üzerinde öldürüldü. 1920: Anadolu Ajansı kuruldu. Ajansın adına Yunus Nadi ile Halide Edip Adıvar Ankara’ya tren yolculuğu yaparken karar verdi. 1941: Mihver devletleri Yugoslavya’yı, Almanlar ise Yunanistan’ı işgal etti. Türkiye, bunun üzerine Edirne ve Uzunköprü’deki Hazırlayan: ALİ SELİM EMEÇ PAZAR SÖYLEŞİLERİ Şiir, bahar, Adalar... ATAOL BEHRAMOĞLU V’lerde seçim sonuçlarını izlerken en çok dikkat kesildiklerimden biri de Adalara ilişkin olandı. Seçim öncesindeki son Cumartesi yazımda “Adaları AKP’den kurtaralım” diye yazmıştım… İktidardaki partinin başındaki kişinin Adaları ille de istemesi sadece aç gözlülük değildi. Adaların simgesel ve konumsal öneminin farkındaydı. Ama isteği ne mutlu ki gerçekleşmedi. Adalarda yaklaşık bir çeyrek yüzyıl sonra kazanılan başarının değeri zaman içinde çok daha iyi anlaşılacaktır… T Tıpkı sözünü ettiğim şiirin bir başka dizesindeki gibi: “Görüyorum iyilikçi bir gökyüzü”... İyilikçi gökyüzü ne demek? Bunu şairine sorsanız belki o da tam açıklayamayacaktır. Çünkü şiirde böyle sorulara yer yoktur. Olsa da yanıt yine şiirin kendisinde, daha doğrusu şiirin kendisidir... *** “Bahar Kantosu” adlı şiirin şu kıtasını bütünüyle okuyalım: “Bahar gelmiş ışık ağacı pırıl pırıl Koşuyoruz kavuşmak için denize Zambaklar sokaklarla dolu Sokaklar zambaklarla dolu Salyangoz iziyle dolu bahçe” Bu kıtada beni en çok “salyangoz iziyle dolu bahçe” dizesi çarptı… Fukara salyangoz, iziyle birlikte, bir bahar güzellemesinde yer alacağını her halde hayal bile edemezdi… Ama şair bu: O pek de sevilmeyen yaratıkçığın izini getirir ve bir bahar şiirinin en güzel yerine oturtuverir… *** Yaşamlarımızdan şiirle birlikte ne kadar çok şeyin kaybolduğunun farkında mıyız? Bahçedeki salyangoz iziyle güzelim bahar aylarının ilişkisi bunlardan sadece biri... Öyleyse, şimdi de Burgazadalı sevgili Sait Faik’imizin bir dizesini azıcık değiştirerek (ama onun öğütünü de ihmal etmeksizin!) yineleyelim: “Şimdi sevinme vakti...” Kılı fazlaca kırk yarmaksızın, şu bahar günlerinde, sadece Adalarda değil birçok yerde kazanılan başarının tadını çıkarmayı bilelim... G ataolb@cumhuriyet.com.tr C M Y B C MY B *** Seçim sonrasındaki ilk gün Bostancı’dan Büyük Ada’ya doğru, denizle, gökyüzüyle, martılarla birlikte yol alırken, orada kıran kırana bir yarış sonucunda kazanılan başarının sevincini yaşıyordum... Orada ve birçok başka yerde... Nisan ayına girmekte oluşumuz bu sevince eşlik ediyordu... Onların yanı sıra da bir şiir... Onu da az önce bir gazetede okumuştum. Bir şair arkadaşımın, Ahmet Ada’nın, bahar üstüne şiiri. “Bu sabah baharla durulanmış yüzün” gibi güzel bir dizeyle başlayan ve öylece de süren... *** Yaşamlarımızda eksikliğini en çok duyduğumuz şeylerden biri şiir olmalı. Günlük yaşam bunca daraltılmışken, şiir orada kendine nasıl yer bulabilir? Şiir, iyilik, güzellik, yüce gönüllülük demektir.