Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
R PAZAR 2 12/4/07 15:46 Page 1 PAZAR EKİ 2 CMYK 2 15 NİSAN 2007 / SAYI 1099 ERKEKLER DE KORKAR! Erkekliğe yüklenen, “güç” gösterisini şart koşan mitler, erkeklerin cinsel yaşamlarını bir cehenneme çeviriyor. Penis boyunun büyüklüğünden başlayan korku, kadınlarla ilişkilerinde daha da çoğalırken seksin doğallığı bozuluyor. Her zaman istekli ve cinselliğe hazır olması gerektiğini düşünen erkek, cinselliği başlatan kadını “azgın” ve “tehlikeli” buluyor. Uzmanlar erkeklerin cinsellik mitlerini, erkekler ise cinsel yaşamlarını, kadınlarla ilişkilerini anlatıyorlar… Şule Köktürk adın, tüm yük onlardaymış gibi, ışıltısı gitmiş gözleriyle birlikte indirdi gözkapaklarını, erkek “Ben sana âşık olamam, başkasına âşığım!” deyince. Neydi peki, onların yaşadıkları, bir aşkın sonucu değilse, neydi? Sonsuz sandığı arzu, müthiş uyum, mutluluk ve onsuz zamanlarda duyduğu dayanılmaz özlem... Ona bu gelgitli duyguları yaşatan aşktı, erkek ise aşkı seksten ayırıyordu işte. Âşık olduğu kadına kırarım K Yapay partnerler... Cinsel terapiler, evlilik terapileri, bireysel terapiler ve ilaçlar cinsel sorunların tedavisinde kullanılan araçlar. “Cinsel terapi mi, ilaç mı?” sorusu ise uzmanlara göre gereksiz kutuplaşma. Cinsel sorunların ortaya çıkışında çoğu kez organik nedenler üzerine eklenen Mehmet Sungur. psikolojik nedenler rol oynuyor ve sorunun kökeninde yüzde 7590 organik bir etken bulunsa da pek çok olgu, hiçbir medikal tedavi uygulanmadan yalnızca cinsel terapilerle tedavi edilebiliyor. Uzmanlar, erkeğin performans kaygısı, yetersizlik duygusu, güç ve erkeklik kaybı gibi korkularının giderilmesi, cinsel terapilerin yetersiz kalması, terapiyi kabul etmemesi gibi durumlarda ilaca başvurulmasını öneriyorlar. İsrail, Avustralya ve ABD’nin bazı eyaletlerinde ise terapiye “surrogate” yani “yapay partner”ler de katılıyor! Bu, yasal bir uygulama. Avustralya’da 1519 Nisan tarihleri arasında yapılacak Dünya Seksoloji Kongresi’nde “Yapay Partnerlerin Seks Tedavilerinde Yeri” konulu bir tartışmaya katılacak olan Prof. Dr. Mehmet Sungur şu bilgileri verdi: “Seks terapilerinde ev ödevleri veriliyor. Eşlerin birlikte yürüttüğü terapiler tek olanlara oranla daha başarılı. Partneri olmayanlara ise yapay partner sağlanıyor. Bunun gerekip gerekmediğini terapisti belirliyor ve gerekli olduğu zaman bu konudaki merkeze başvuruluyor. Yapay partnerler 10 bin dolar ödeyerek, 15 haftalık bir seks terapisi eğitimi alıyorlar. Bu unvanı aldıktan sonra kayıtlı surrogate oluyorlar. Yapay partnerin seans başına doktorun aldığı ücretle benzer ücret aldığını tahmin ediyoruz. Bu rakam, sistemin ilk kurulduğu yıllarda, yani 1970’li yıllarda 150 dolardı. Hasta haftada bir hem seks terapistine, hem yapay partnere gidiyor. Tedavi ortalama 56 seans sürüyor. Erkeklerin de yapay partner olduğu iddia ediliyor, ancak biz rastlamadık. Ben bu uygulamanın terapide yerinin olmadığını düşünüyorum. Çünkü yapay partnerler, mükemmele yakın görünümdeler ve gerçek hayatta bu görünümde kişileri bulmak çok da kolay değil. Bu görünüm nedeniyle hasta yapay partnere bağımlılık geliştirebilir. Ayrıca, 15 haftalık eğitim sonunda terapist olan yapay partnerlerin hastanın aynı zamanda gelişen sosyal fobi, sosyal beceri ve kaygı gibi sorunlarını çözmeleri mümkün değil. Yapay partnerler ise hasta ile geçirdikleri vaktin yalnızca yüzde 34'ünün seksle ilgili olduğunu, geri kalan zamanda bu sorunların tedavisini yaptıklarını, hatta seks terapistine gerek kalmadığını iddia ediyorlar. Pek çok ülkede yapay partnerlere, elit bir cinsel tüccar olarak bakılıyor. korkusuyla dokunmuyor, kendisini sadece cinsellik objesi olarak görüyordu. Obje, doğru kelime buydu, kadın yine obje olmuştu, aşkla yaşadığını düşünürken... Erkekler ve kadınları ayıran kalın bir çizgi cinsellik. Kadın için seks ancak aşkla birlikte mümkünken, erkek için âşık olunacak ve sevişilecek kadınlar ayrı kutuplarda. Dünün “evlenilecek kadın eğlenilecek kadın” ayrımı bugün yerini “seks yapılacak kadınâşık olunacak kadın" ayrımına bıraktı. Kadını kafasında böylesine şekillendiren erkek aslında kendi kazdığı kuyuya düştüğünün farkında değil, cinsel sorunlarının bu mitlerinden kaynaklandığının da… Cinsel Tedavi Eğitim Araştırma ve Tedavi Derneği’nin (CETAD) Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Mehmet Sungur ve aynı üniversiteden Üroloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Tufan Tarcan’ın editörlüğünde hazırladığı “erkek cinselliği” dosyasındaki veriler de bu mitleri, yol açtığı sorunları belgeliyor. Araştırmalar erkeklerin en çok sertleşme sorunu yaşadıklarını gösteriyor. Bu, hemen hemen her ülkede yaşanan bir sorun. ABD istatistiklerine göre 4070 yaş arası erkeklerin yüzde 52'si sertleşme kaybı sorunu yaşıyor. Türkiye’de ise bu 6,5 milyon erişkin erkeğin sorunu. Sorunu içinden çıkılmaz hale getiren ise tedavinin gerekliliğinin farkına varılmaması ya da ertelenmesi. Bu erteleme bazen 1015 yıla bile yayılabiliyor. Sertleşme kaybı yaşayanların ancak yüzde 10’u tedavi görüyor. Peki, böylesine ağır sonuçlara yol açan mitler neler? Erkekler ne hissediyor, ne yaşıyor, ne bekliyor? EDİTÖR’DEN izi koruyorlar, geçmişte de korudular, anlaşılan gelecekte de koruyacaklar! Ailelerimiz uygunsuz arkadaşlıklardan, ipe sapa gelmez yerlere gitmekten, kendi bedenimizle kurduğumuz ilk ilişkiden, hayallerimizden, hep bir neden arayan meraklarımızdan, terli terli su içmekten, tehlikeli oyunlardan koruyorlar, okullarımız kirli yakalardan, uzun tırnaklardan, her an gidebilirliğin izini taşıyan gevşemiş kravatlardan, defterlere çizilen aşk şiirlerinden, kopya çekmekten... O cetveller, pergeller, tokatlar bir karış havadaki aklımızı vura vura yerine yerleştirmek için var. Kapı önünde, açıkta satılan yiyeceklerle, okuduklarımızla, okumadıklarımızla, dinlediklerimizle, dinlemediklerimizle aramıza siper yapıyorlar kendilerini… En çok da sorulardan koruyorlar bizi, “ben kimim”, “insan nedir” gibi en tehlikelilerinin önüne zamanı eskiten yanıtlarla duvar örüyorlar. Varoluşumuzu açıkta kanayan bir yara gibi taşımamamız için kalabalıkların içine doğru iteliyorlar. Adanacak birilerini, bir şeyleri sürüyorlar önümüze ki manasızlığın boşluğundan dönüp durmasın başımız. Birey olup kendimizin, hayatlarımızın sorumluluğunu taşımayalım, yorulmayalım diye denenmekten lime lime olmuş hayatlarını atıyorlar önümüze. Korkularını B joker yapıp önümüze sürüyorlar ki pervasız bir cesaretin zehirine bulanmayalım… Bizi korumaktan en çok “devlet” yorgun düşüyor. Hangi kitapları okuyacağımızı, hangi filmleri izleyeceğimizi, hangi müziği dinleyeceğimizi belirlemek için komisyonlar seferber ediyor. Zararlı olanları imha ederken is kokusuna bulanmayı bizim için göğüslüyor. Ailelerin ve okulun korumacılığından sızan tehlikeli düşüncelerimizi yatıştırmak için yasalar çıkarıyor, cezaları ağırlaştırıyor… Değdiğimiz, dokunduğumuz, gördüğümüz her şeyi kontrolü altına alıyor ki, tehlikeli düşüncelerimiz, duygularımız alevlenmesin, güdülerimiz tetiklenmesin… Bizdeki günah, suç potansiyelinden bizi korumak için dünyayı karartması, dünyanın gözlerine, mesela internete perde indirmesi de bu yüzden... Akıl hastaneleri, cezaevleri, kışlalar, camilerle çevrili küçücük adalarımızın huzuru, bekası için bunca çaba, yorgunluk… Bir tek kendilerinden koruyamıyorlar bizi… Biz bu yüzden kurtarıcıları hep sevdik, çok sevdik, seviyoruz… Ama bütün çok sevenler gibi hasta olduk, hâlâ hastayız… Umarım ilacımızı zamanında alır ve artık iyileşiriz… İyi haftalar... Berat Günçıkan bguncikan@yahoo.com Cumhuriyet DERGİ* İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Editör: Berat Günçıkan Görsel Yönetmen: Aynur Çolak Sorumlu Müdür: Güray Öz Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2 34381 Şişli/İstanbul (0212)343 72 74 (20 hat) Reklam Genel Müdür: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Koordinatör: Neşe Yazıcı Reklam Müdürü: Dilşat Özkaya Rezervasyon: Mete Çolakoğlu / Mustafa Doğan (0212) 251 98 7475 / 343 72 74 Baskı: İhlas Gazetecilik AŞ 29 Ekim Cad. No: 23 Yenibosna/ İstanbul (0212) 454 30 00 *Cumhuriyet gazetesinin parasız pazar ekidir. Yerel süreli yayın. cumdergi@cumhuriyet.com.tr