Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
R PAZAR 5 6/12/07 14:58 Page 1 PAZAR EKİ 5 CMYK 9 ARALIK 2007 / SAYI 1133 5 Kadınların sabrı “taş”tı... Ardagül Yıldız Recm... Uzak ran’da halen recm yani “taşlayarak öldürme” cezasını bekleyen her 10 kişiden 9’u kadın. Türkiye, Avrupa, ABD gibi ülkelerin topraklarına doğan şanslı kadınlar, oy verme, çalışma ve hukuksal haklarını en azından yasa üzerinde elde etmiş durumdalar. Peki bütün kadınların yaşama hakları ellerinde mi? Dünyadaki uygulamalar gösteriyor ki, bu sorunun yanıtı hayır ama kadınlar artık cinsiyet ayrımı içeren yasalara tahammül etmek istemiyor. İslam Hukukuna Bağlı Yaşayan Kadınlar Ağı (WLUML), “Kadınların Taşlanmasına ve Öldürülmesine Son!” adlı kampanyayı, çıkar çevreleri tarafından dinin ve kültürün gerekçe gösterilmesiyle dayatılan cinsel davranış normlarına karşı gelen kadınların öldürülmesine son vermek için başlattı. Recm cezası, İran İslam Cumhuriyeti, Sudan, Birleşik Arap Emirlikleri, Pakistan ve Afganistan’ın ceza yasalarında resmen yer alıyor. Geçen hafta Bilgi Üniversitesi’nde düzenlenen forumda bir araya gelen kadınlar da recmi tartıştılar. Foruma katılanlardan Harvard Üniversitesi’nin Yüksek Araştırma Enstitüsü öğretim üyesi, New York Times’dan London Guardian’a kadar çeşitli gazetelerde makaleleri yayımlanan Frances Kissling, İranlı avukat Shadi Sadr ve akademisyen Fatmagül Berktay sorularımızı yanıtladılar: İ değil, yakın coğrafyaların cinayet yöntemi... Dünyanın bütün kadınları taşlanarak cezalandırılmaya karşı, çünkü Asya’da 100 milyon kadın artık yok... Recm dünyanın bütün kadınlarının tepkisini çekiyor. Brüksel’deki protestonun hedefinde İran vardı. Batı’daki kadınlar daha mı şanslı? Bu ülkelerde hem kadınların hem de erkeklerin hakları daha fazla; çünkü Avrupa ülkeleri kişisel ve aile ile ilgili davranışlarını kontrol edebiliyor. İslam ülkelerinde ise aile, insan ilişkileri ve yasalar arasındaki ilişki daha farklı. Türkiye laik bir ülke, pek çok Avrupa ülkesinden daha erken aldıkları haklar var, sizce verilmiş haklar ile elde edilmiş haklar arasındaki farklar nedir? Bu çok önemli bir nokta. Size armağan olarak sunulan, savaşmadan aldığınız kazanımlar daha farklı olur. Türkiye uzun bir dönemdir seküler yasalarla yönetiliyor ve yasalar bazında düşünüldüğünde kadınların erkeklerle eşit hakları var. Yeni neslin ise hafızası yok. Yani bu hakların elde edilmemiş olduğu bir ortamın ne kadar ürkütücü olabileceğini hayal edemiyorlar. Türkiye sosyal anlamda bu yüzden daha karmaşık bir yapıya sahip. BUSH’UN İRAN “KLİŞESİ” İran’da ölüm cezasına çarptırılmış birçok kadının ücretsiz avukatlığını yapan ve yaşamlarını kurtaran Shadi Sadr, Tahran’da 8 yaşındaki kızıyla birlikte yaşıyor. Sadr, “İran’da kadın”ı anlatıyor: Dinin kendisi başlı başına kadınları sınırlayan bir etmen midir yoksa sınırları yönetim, yasalar ve kültür gibi daha karmaşık fenomenlerle mi açıklarız? Bütün bu unsurların toplamı etkilidir. Dinin kendisinin böyle bir yapısı olduğunu söyleyemeyiz. Dini liderlerin olmadığı toplumlarda da ataerkil sistemin ağırlıkla işlediğini görebiliriz. Asıl sorun, aslında ataerkil toplumun doğurduklardır; din, siyaset, kültür, hükümet ve sivil toplum erkek egemenliğinden etkileniyor. İran’da kadının konumundan bahseder misiniz? İran’da kadınlar istediği yere gidebiliyorlar. Bu konuda yerleşmiş bir klişe var. Batılılar İran’ı olduğundan farklı lanse ediyor. Oryantalizmin sonucu diyebilir miyiz? Evet, Batı düşünürlerinin Doğu’yu farklı tanıtmasının yanı sıra ABD’de Bush hükümetinin yaptığı propagandanın sonucu bu. Şu son dönemde Bush yanlıları, İran’daki bütün kadınları “kurban”mış gibi yansıtıyor. Ancak, bütün gerçek bundan ibaret değil. İran’da sivil toplum farklı işliyor. Kadınlar aktif biçimde yaşayan ve kendini geliştiren topluma katılıyorlar. Bu da İran’daki katı hukuksal ve toplumsal yasalara karşı canlı kalkan görevi yapıyor. Köktendinci bir hükümet olmasına karşın hiçbir zaman kadınlar haklarından tamamen vazgeçmek istemediler. Peki recm? Devrimden sonra İran’da yürürlüğe giren recm yasasının kaldırılması ve taşlanmanın sona erdirilmesi gerekiyor. Örtünme, İslam ülkelerinde bir yasa olarak işliyor. Kadınlar zorunluluk nedeniyle mi örtünüyor? İran’da her kadın örtünmek zorunda, aksi takdirde cezalandırılır. Hatta bunun için görev yapan özel polisler var. Öte yandan, yurtdışından İran’a gelenleri hayrete düşüren can alıcı bir nokta var. Yurtdışından gelenlerin hepsi örtünme biçimine şaşırıyorlar; “Bu nasıl peçe?” diye soruyorlar; çünkü örtünen kadınların saçlarının büyük kısmı gözüküyor. Kadınlar, tayt, kot pantolon ve montlar giyiyorlar; hatta şort giyiyorlar. Kendi seçimleri ve ailelerinin dayatması nedeniyle tamamen kapanan kadınlar da mevcut elbette. Aydınlanma çağı neden Ortadoğu ülkelerinde yaşanmadı? Değişim her toplumda şarttır. Toplumlar, canlı kalmaları için değişime yani devrimlere gereksinim duyarlar. İslam ülkelerinin birçoğunun günümüzde hukuksal açıdan insan hakları konusunda sorun yaşadığını söyleyebiliriz. TÖRESEL DEĞİL, EVRENSEL CİNAYET İlk yanıtlar Harvard Üniversitesi’nin Yüksek Araştırma Enstitüsü öğretim üyesi Frances Kissling’ten: Kadın hakları açısından dinler arasında farklar bulunduğunu düşünüyor musunuz? Belli bölgelerde İslam ve Hıristiyanlık arasında uygulama farklılıkları var, ama İncil’de ve Kuran’da geçen ayetlere baktığımızda her iki dinin de kadınlar hakkında genellikle aynı şeyleri söylediğini görürüz. Her iki dinde de erkekler “buyuran”dır. İstanbul Üniversitesi Siyasi Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı Fatmagül Berktay da şunları söylüyor: Kadınların taşlanması ile töre cinayetleri arasındaki ilişkiyi değerlendirir misiniz? Namus adına işlenen cinayetler, evrensel bir sorundur, kültüre ya da töreye bağlı bir sorun değildir. Namus cinayetleri farklı toplumlarda farklı biçimler alabiliyor; ancak özünde kadının gördüğü şiddet, kadın erkek ilişkisindeki iktidar eşitsizliğinin sonucunda evrensel bir boyut kazanıyor. Batı’da da çarpıcı rakamlar var. AB ülkelerinde yılda en az 600 kadın erkek partnerleri tarafından “kıskançlık” gibi nedenlerden dolayı öldürülüyor. Doğu’da ise biçim olarak taşlanma gibi trajik uygulamalarla karşı karşıyayız. Asya’da da 100 milyonluk kadın nüfusu kaybından bahsediliyor. Bunlar dinin özünde yer almayan, ataerkil unsurlar. Türkiye’deki kadınların haklarını diğer ülkelerdeki kadınların haklarıyla kıyaslayabilir misiniz? Türkiye, Doğu ve Batı’ya kıyasla ortalarda bir yerde yer alıyor. Hukuksal, bilinçlendirme gibi açılardan değerlendirecek olursak son çıkan yasalarla birlikte iyi bir seviyede olduğumuzu söyleyebiliriz. Uygulamada bazı sorunlar var, kadınlar artık şiddeti haklı görmeseler de şiddetten kurtulamıyorlar. Kadının pantolon giymesini “tahrik” sayan hukuk yorumcularının zihniyetini de değiştirmek gerekiyor.