Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
R PAZAR 12 27/12/07 16:42 Page 1 PAZAR EKİ 12 CMYK 12 30 ARALIK 2007 / SAYI 1136 Onlar Sagopa Kajmer ve Kolera, rap dünyasının iki büyük ismi, üstelik evliler. Aynı müziği dinliyorlar, aynı müziği yapıyorlar, hem beraber hem de ayrı ayrı. İkisi de başarılı, ikisinin de hayran kitlesi geniş. Alışılanın aksine küfürden atışmalardan uzak duruyorlar. Kolera en son, Zülfü Livaneli’ye bir sürpriz yaptı ve Kan Çiçekleri parçasını yorumladı… KOLERA Rap dünyasında kadın olmak nasıl bir şey? Erkek olmak gibi... Konser verirken bazen en kolay hedef tahtası oluyorsun. Bir de şahsiyetini bilmeden hakkında konuşuyorlar. Nasıl tepkiler alıyorsunuz, dinleyicilerle ilişkiniz nasıl? Yeni başladığımda “ay ne sevimli bir ses” diye tepkiler alıyordum, çünkü o zaman 1415 yaşlarındaydım, şimdi çoğu dinleyicimin ablası yaşındayım. Sesimin onlarla dost olması çok mutlu ediyor beni. Zülfü Livaneli’nin Kan Çiçekleri parçasını yorumladınız. Neden bu parçayı seçtiniz? Eski organizatörümüz TTR’nin Zülfü Livaneli'ye yapmayı planladığı sürprizden bahsetti, ben de seve seve kabul ettim. Kan Çiçekleri Sago’nun elinden geçince tam bir rap parçası oldu. Livaneli için de gerçekten büyük sürprizdi, parçayı dinleyince yüzü güldü, ben de mutlu olmasına çok sevindim. Rap camiasında da parça çok sevildi, dinleyiciler mp3'e çevirip her gün dinlediklerini söylüyorlar… Rapten önce ne tarz müzik dinlerdiniz? Önce diye bir şey yok, güzel olan güzeldir. Güzel bulduğum her şeyi dinliyorum. SAGOPA Söz yazarlığı konusunda Fars Dili ve Edebiyatı okumanızın etkisi oldu mu? Ben sadece okumuş olmak için okumadım, çabaladım. Bana kattığı hep kelime ve cümle kurgusu üzerineydi. Okudum ve nasıl cümleler kurmam gerektiğini kendim öğrendim. Hedef kitlem liseliler demiştiniz, bu değişti mi? Aslında hedef kitlemin küçükler olduğunu söylemiştim. Nedeni çok basit; rapi ben de küçükken dinledim ve sevdim. Küçükken başlayan sevgiler genellikle büyüdüğünde tutkuya dönüşür. Ben ilkokulda rape dahil oldum, hâlâ da aynı aşkla içindeyim. Rap müziği atışmalar mı besliyor, siz bu atışmalara nasıl bakıyorsunuz? Hayır, en azından benim rapimi beslemiyor. Şu zamanlarda şarkıların yüzde 90’ı saçma sapan atışmalardan, küfürleşmelerden ibaret. O nedenle rap dünyasından kendimi, kendi isteğimle dışladım. Evli bir adamım ve başı boş sabahlara kalkmıyorum. Amacım ve ulaşmak istediğim hedeflerim var. Bu saçma kahramanlıklar, egolar, dipsiz küfürler, kişileri ancak zor durumlara maruz bırakır. Bende sanat sanat içindir, nefsim ve egolarım için değil. Müzikte de, evde de beraber Deniz Yavaşoğulları T ürkiye’de rap gitgide yaygınlaşıyor, reklamlarda, filmlerde rap müzik çalıyor... Rap yapan isimler de popülerleşiyor, dinleyiciler çoğalıyor, yıllar önce yeraltında başlayan furya, yeryüzüne çıkıyor... Rapçiler çoğaldıkça da müziğe özgü atışmalar artıyor, atışmalardaki argo dilin yerini küfürler alıyor. Yine de bunların dışında kalmak isteyen isimler var. Sagopa Kajmer ve Kolera da onlar arasında. Yani Yunus ve Esen (Güler) Özyavuz. Onlar, rap dünyasının en bilindik çifti. Evliler, aynı müziği dinliyorlar, aynı müziği icra ediyorlar. Düetleri de var, ayrı ayrı solo kariyerleri de... Onlarla birlikteliklerini, rapi, Türkiye’deki rapi ve dahasını konuştuk... Rap’le nasıl tanıştınız, sizi çeken yanı neydi? Sagopa Kajmer: 1982 senesinde, evdeki pikapları ve kasetleri kurcalayarak. Aile yadigârı Salsoul Records basımı Rappers Delight Maxi plağını çok seviyordum ama dinlediğim şeyin rap olduğunu yıllar sonra öğrendim. Öğrenince rap albümleri almaya başladım. Sekiz yaşımdan 25 yaşıma kadar odama kapanıp müzik dinledim. Bir de break dance yapıyordum, o da yön verdi. Kolera: Böyle durduğuna bakmayın 1991 yılında Türkiye Break Dance şampiyonuydu! Raple sanırım Vanilla Ice sayesinde tanıştım, ama beni ilk harekete geçiren şey rapi Türkçe sözlerle dinlemek oldu. Mic Force’un “Selam” adlı parçasından çok etkilenmiştim, ben de denemeye başladım. Rapteki melankoli, coşku, sözlerdeki içtenlik ve gerçeklik duygularıma hitap ediyor. İcra etmeye başlayınca da alışkanlığa dönüşüyor. Peki birbirinizle nasıl tanıştınız? Kolera: Eskiden ben de break dance yapıyordum, o sayede tanıştık. Amy; Cazdan R&B’nin zirvesine... on zamanlarda Britanya’dan yükselen karizmatik ve müziksel olarak yere sağlam basan tek örnek var: Amy Winehouse. İtiraf etmek gerekir ki, 2003’de hayatımıza “Frank” albümü ile girdiğinde çoğu müziksever albüm kapağında soluk benizli, yirmi yaşındaki genç bir kız fotoğrafı görünce onu göz ardı etti. Ancak siyahi gırtlağa sahip bu kadının, albümdeki kusursuz ses oyunları duyulmaya başlayınca R&B, caz, soul ve rock dinleyicileri kulak vermek zorunda kaldı. Bu genç sanatçı çoğu klişe tabuları, akıllı nakaratları, kucaklayıcı müziği ve aykırı duruşu ile yıktı. Ancak koşullar ne olursa olsun hiç kimse bir retro klasiği “Back To Black” adlı ikinci albümüne hazır değildi. Günümüzde R&B’nin yerlerde süründüğünü düşünürsek bu albüm bir kurtarıcı. Ne yazık Amy, son günlerde müziğinden çok özel hayatı ile gündemde; basın sanatçının hapse giren eşi, son dünya turnesini iptal edişi ve aşırı alkol kullanımı üzerine abartılmış öyküler yazmakla meşgul. Billie Holiday’den Sarah Vaughan’a, Macy Gray’den Lauryn Hill’e kadar birçok sanatçı ile kıyaslanan Amy, 1983'te birkaç kuşaktır yarı profesyonel biçimde müzik ile cebelleşen Yahudi bir ailenin kızı olarak dünyaya geldi. Çocukluğunu Londra varoşlarında geçiren sanatçı, ailesinin de teşvikiyle cazla ilgilendi. 16 yaşında okuldan ihraç edilince, boşlukta yok olmaktansa bir fırsat bulup demosunu Island müzik firmasına ulaştırdı. Bir caz vokalisti arayan şirket, sesine çarpılınca hemen anlaşma yapıldı. 2003’te raflarda yerini alan caz, pop, soul ve Evlisiniz ve aynı müziği icra ediyorsunuz, bu nasıl bir duygu, durum? S. Kajmer: Sanatçı karı koca ilişkisi çabuk biter diyenler var, önemli olan hayatta anlaşabilmek. Bizde uyum problemi yok. Rapi seven ve icra eden bir eşim var, ne mutlu bana. Bence her şey harika. Kolera: Evet, birbirimize parçalarımızı dinletiyoruz. Mesela ben yaptığım bir parçayı dinletince eğer Sago'nun suratı sarkarsa o parçayı hemen siliyorum... Türkiye’de rap sizce ne durumda? S. Kajmer: Bence gerideyiz. İlerlememiz geniş düşünebilmeye, idealist ve tutarlı olabilmeye, saygı ve sevgiye bağlı. Gelecekte ne olur bilemem, ben işime devam eder, önüme bakarım. Kolera: Halka mal olan rapperlar küfredince, halk da rapi küfür sanıyor. Önceden aileler çocuklarına “dinleme şu serseri müziğini” diyorlardı, neyse ki şimdi onlar da birer dinleyici oldular, konserlerimize hayli değişik yaş gruplarından kişiler geliyor... POLİTİKA DEĞİL, HÜMANİZM... Rap sözlerinde küfürlerin artmasını neye bağlıyorsunuz? S. Kajmer: Cahilliğe. Bir şarkıda küfrediyorsun ve o şarkıyı ne annene, ne babana ne de sevgiline dinletebiliyorsun, olacak iş değil bu. Onlarca şarkımı içinde küfür var diye söyleyemedim yıllarca, sonra baktım ki, sahnelere çıkamaz olmuşum. Emekler de boşa gitmiş. Daha sonra bunun bana da dinleyicilerime de yararı olmadığını düşündüm. Değerlere dil uzatılmadığı sürece argoya varım, ama küfür ayrı. Amerika’da birçok kişi bu nedenle öldürüldü ya da sakat bırakıldı. En bilinen örnekleri de Tupac Shakur ve Biggy Small. Rapi protest bir müzik olarak biliyoruz, peki rapin politik tavrı nasıl tasvir edilebilir, siz politik bir anlayışa sahip misiniz? S. Kajmer: 80’lerden 90’ların başına kadar protestti. Sonra yön değişti, 2000’ler yazılan derin şiirlerle geçti. Görünen o ki ticari rap akımı akılları farklı yöne çekti. Politik duruş biteli 15 sene oluyor. Gördüğüm kusurları anlatırım diyebilirim, ama politik bir duruş tasvir edebilirim diyemem. Hâlâ beni politik tavırda belleyenler var kliplerimden ötürü, halbuki kafamı kaldırdığımda gördüğüm durumu herkes görüyor, bu politika değil, ancak hümanizm olabilir. Kolera: Politika beni aşar, ben maneviyat insanıyım, ruhlara dokunurum... Yeni yıldan beklentileriniz neler? S. Kajmer: Türkiye’nin kaostan kurtulmasını temenni ediyorum. Amaçları olan ve amaçları uğrunda çabalayan herkesin yolu açık olsun... S hiphop harmanlaması “Frank” adlı ilk albümü inanılmaz bir satış grafiği yakaladı, en prestijli müzik ödülü Mercury Müzik Ödülü’ne, iki Brit Ödülü’ne aday gösterildi ve ilk 45’liği “Stronger Than Me” En İyi Çağdaş Parça sınıfında Ivor Novello Ödülü ile taçlandırıldı. Amy, birkaç kere aşırı alkol (bazılarına göre uyuşturucudan) yüzünden televizyon programlarında şarkı söyleyemedi ve sık sık konserlerini iptal etmeye başladı. Durumun kontrolden çıktığını Amy Winehouse yeni albümü “Back To Black”te aykırı müziğini, sözlerini ve sunumunun cazibesini korumaya devam ediyor. Zekeriya S. Şen gören müzik şirketi, kliniğe yatmasını önerdi. Amy ise, şirketi terk edip yeni albümüne çalıştı. “Back To Black” 2006’da piyasaya bomba gibi düştü. 2007’nin en başarılı çalışması oldu. Albümün ilk 45’liği “Rehab” Atlantik’in iki yakasını kasıp kavurdu, bu biraz da müzik şirketi ve ailesine haykırışıydı. “Beni tedaviye göndermeye çalıştılar, ama hayır, hayır, hayır dedim. Zira evde oturup Ray (Charles) dinlemeyi yeğlerim” dediği, Motown ezgilerine sahip parça, akıllı sözleri ve yakalayıcı melodisi ile her ülkede listelerin başında yer aldı. İlk albümüne kıyasla caz ritimlerinden uzaklaşan ve daha çok çağdaş R&B tınılarına sokulan sanatçı, böylece caz solistliğinden soul divasına dönüşüyor ve müziksel karakteristliğin en iyi yönlerini eksiksiz ortaya koyuyor. Eski okul soul referansı albüm boyunca sürdürülürken, ikinci parça “You Know I’m No Good” zarif Philadelphia soul havası ve muhteşem nefeslileri ile albümdeki enerjiyi devam ettiriyor. Prodüktör koltuğunda oturan Mark Ronson’un katkısı parça boyunca aşikâr; sanatçı/yapımcı uyumunun ne kadar başarılı olabileceğinin güzel bir örneği. “Me And Mr. Jones” parçası ise 50’li yıllara ait bir plaktan aynen yansıtılmış. Albümün diğer dikkat çeken parçaları arasında, coşkun “Tears Dry Up On Their Own”, şehvet dolu kararlı “Some Unholy War” ve bir Supreme parçası olabilecek kadar içten “Addicted” yer alıyor. “Back To Black”te sanatçının vokalleri hiç olmadığı kadar kuvvetli; daha 23 yaşında olmasına rağmen, böylesi güçlü bir sesi olduğu aklınıza geldikçe tüyleriniz ister istemez diken diken oluyor. Her köşesinde kırık bir yürek, bozuk bir ilişki kokan albüm, sorgusuz otantikliği ile orijinal bir çalışma ve taklitçilikten çok uzak.