25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

10 PAZARIN PENCERESİNDEN 14 MAYIS 2006 / SAYI 1051 Yırtarım ulan! Selçuk Erez ehmet Akpir’le Nadire Hanım’ın evlenmeleri öyle kolay olmadı: Mehmet Bey otuz yaşına gelince anası ve babası “Hadi seni everelim; biz artık torun sevmek istiyoruz!” dediler. Mehmet Akpir, sekiz yıl önce Salavat gazetesine rumuzla verdiği ve kendini “Makul bir gelirim var. Sesim güzeldir; iyi mevlit okurum” diyerek tanımladığı eş arama ilanında, aradıklarını “kızlık, dulluk farketmez, güzel olması, mütedeyyin olması tercih sebebimdir” diye sıralamıştı. Annesi ve babası, oğullarının bu ilana gelen cevaplardan seçmiş olduğu hanımın güzel ve dindar olmakla ve bakire bulunmamakla beraber kendisini ve dinlediği mevlidi beğenmemesi üzerine derin bir üzüntüye kapıldığını, bu yüzden yeni girişimlerden kaçındığını bilmiyorlardı. Oğulları bu konuda kıpırdamayınca işi üstlendiler ve bu sene Umre’de tanıdıkları muhterem bir zatın kızı Nadire’yi oğullarına istediler. Umraniye’nin en büyük düğün salonu (Şel Benzincisi’nin üstündeki) tutuldu, davetiyeler pembe ipek kâğıda basıldı, düğün şekeri külahları, davetiye sayısının iki katı olarak ısmarlandı: Kayınpeder, “Çocuklar fazla alırlar, arta kalanı beraberinizde götürür, balayının ilk birkaç günü haybeye yemek parası vermezsiniz!” demişti. Düğün güzel geçti: Kulak çorbası, çiğ köfte, mumbar dolması ve mum portakallı tatlı çok beğenildi. Halay çekildi, misafirler gelini hediyelerle, örolarla, dolarlarla donattılar. Mehmet Bey’in babası, “Masraf çok oldu ama Devrim için ödenen küçük bir bedel... Gül Atmaca M S un Shuyun, Çinli genç kuşak yazarlardan. 1960’lı yıllarda doğanların çoğu gibi o da Çin halk devriminin en önemli unsuru Uzun Yürüyüş’teki kahramanlık öyküleriyle büyümüş. “Büyüklerimiz, zorluklara göğüs germemiz gerektiğinde ‘Uzun Yürüyüş’e katılanları örnek gösterirlerdi” diyor. Sun, 10 aydan fazla bir süre otobüs ve trenle yolculuk ederek Uzun Yürüyüş’ün yapıldığı yolları yeniden kat etmiş. Gazilerden 40’ını bulmuş ve röportajlar yapmış. Uzun Yürüyüş’e katılanların çektiklerinin, özellikle de kadınların çektiklerinin anlatılanlardan çok daha fazla olduğunu öğrenmiş. Sun’un görüştüğü “yoldaş”lardan Wang Quanyuan’ın (bugün 91 yaşında) anlattıkları, yürüyüş sırasında bebeklerini terk etmek zorunda kalan annelerin acısını yansıtıyor. Wang, Uzun Yürüyüş’ün İlk Ordusu’nda 86 bin erkeğin arasındaki 30 kadından birisi. Yürüyüş başlarken hamile olan altı kadının sedyelerde taşınmaları gerekmiş. Wang, bu kadınlardan çoğunun partinin üst düzey yetkililerinin eşleri olduğunu (aralarında Mao’nun o zamanki eşi He Zizhen de var) geride bırakılmalarının söz konusu olamayacağını belirtiyor. Çünkü, komünistler General Chiang Kai Shek’in milliyetçi birliklerinin katliamlarından kaçıyorlar. Bu arada, “lider eşlerine ayrım yapılıyor” türünden eleştirileri de önlemek için o zaman evli olmayan Wang ve yoldaşları da orduya kabul ediliyor. ğuna “hoşça kal” bile diyemiyor. Güvende olsun diye çocuğu götürdüğü yeri kendi karısı dahil hiç kimseye söylemeyen kardeşi altı ay sonra ölünce, çocuğa yeniden kavuşma şansı hiç kalmıyor. He Zizhen, Mao’dan doğurduğu üçüncü çocuğa (ikinci kızı) bir daha görüp göremeyeceğinden emin olamadığı için isim bile koymuyor. Minik bebek, Kızıl Ordu’nun geldiğini duyduğu halde kaçmayan yaşlı bir kadına emanet ediliyor. Kadın, bebeğe verecek sütü olmadığını ve çocuğa bakacak durumda olmadığını söyleyerek bebeği istemiyor. Ancak, bir avuç dolusu gümüş para ve birkaç kâse haşhaş karşılığında fikrini değiştiriyor. He Zizhen’in yıllar sonra bile bu kararından dolayı kahrolduğu aktarılıyor. “Bebeğime şöyle bir doya doya bakamadım. Nerede doğum yaptığımı bile bilmiyordum” dediği söyleniyor. Çin’de halk devrimi gerçekleşmeden önce komünist kıyımından kaçan yüz binlerce kişi Mao önderliğinde iki yıl sürecek ve dokuz bin kilometreden fazla çeken Uzun Yürüyüş’e katılır. Çinli yazar Sun Shuyun, “Long March” adlı kitabında, Mao’nun eşi He Zizhen de dahil yürüyüşe katılan kadınların yollarda doğurdukları çocukları terk etmek ya da evlatlık vermek zorunda kaldığını yazıyor. deyse Birinci Ordu’daki toplam asker sayısı kadar. Bu çocuklardan bazıları da arkada bırakılıyor. Yıllar sonra çocuklarını bulmaya çalışan bazı aileler onları bıraktıkları ailelerden “satın almak” zorunda kalıyor, bazıları eli boş dönüyor, çünkü yeni aileler onları bırakmak istemiyor, bazı çocuklara ise hiç ulaşılamıyor. Komünistler 1949 yılında iktidara geldiğinde, artık Mao’nun karısı olmayan He Zizhen, kız kardeşi ve erkek kardeşiyle birlikte terk etmek zorunda kaldığı üç çocuğunu bulmaya çalışıyor. Kız kardeşinin trafik kazasında öldüğünü, oğlunun yerinin de belli olmadığını öğrenince, aramaya başlıyor. Küçük Mao ve büyük kız yeğeni olduğunu düşündüğü iki çocuğa daha ulaşılıyor. He Zizhen, Nanjing’de bulduğu çocuğun kendi oğlu olduğuna inanıyor çünkü Mao’dan doğurduğu diğer dört çocuğa benzediğini düşünüyor. Fakat, çocuğun ailesi onu vermeye razı olmuyor, öz çocukları olduğunda ısrar ediyor. He Zizhen, çocuğu kaybetmektense aileyle paylaşmaya razı oluyor. Ona bütün sevgisini veriyor, hediyelere boğuyor. Çocuklarını bırakmak zorunda kaldığı için hissettiği acı ve kayıp duygusu He Zizhen’in ömrünün geri kalan kısmını zaman zaman akıl hastanesinde geçirmesine yol açıyor. Yıllar sonra 2003 yılında İngiliz gazetelerinde manşetten iki genç adamın Mao’nun büyük kızını bulduğu haberi veriliyor. Mao’nun gerçek kızı olup olmadığını anlamanın yolu ise DNA testi, ancak bulunduğu iddia edilen kadın DNA örneği vermeyi reddediyor. Peki Wang, anne olabildi mi? Uzun Yürüyüş sırasındaki soğuk, açlık gibi zor koşullar, anne olmasına engel oluyor, çünkü kısır kalıyor. Evleniyor ve yedi çocuğu evlat ediniyor. Çocukların hepsi Wang’ı terk ediyor, ama ikisi birbiriyle evlendikten sonra onu yanlarına alırlar. Kendi çocuğu olmadığına üzülse de Wang’ın bütün yaşananlardan sonra Sun’a söylediği şu cümle ise çok çarpıcı: “Bu, devrim için ödediğimiz küçük bir bedeldi.” KADIN ALAYI... Uzun Yürüyüş devam ederken Birinci Ordu, 1935 Haziranı’nda Dördüncü Ordu ile birleşiyor. Wang, yeni orduda sadece kadınlardan oluşan bir alay görünce şaşırıyor. Kadınların çoğunlukta olmasının bir nedeni de haşhaş. O zaman Sichuan’da hemen hemen her aile haşhaş ekiyor. Erkeklerin çoğu haşhaş bağımlısı. Çocuklar ağladığında ya da hasta olduklarında haşhaş veriliyor. Kadın dosta düşmana karşı neler yapabileceğimizi gösterdik!” dedi. Mehmet Bey’le Nadire Hanım, Telli Baba’ya, ordan da Dubai’ye gittiler balayı için. Dönüşlerinde tutulan yeni evlerine yerleştiler. Başta epeyi bocaladılar ama yaklaşık bir ay içinde birbirlerine alıştılar. Her şey evliliklerinin ilk aydönümüne kadar “fena geçmedi” denilebilir. Mehmet’le Nadire, o gün karşılaştıkları felaketi aradan bunca yıl geçmiş olmasına rağmenunutamıyorlar: Mehmet Bey o gün işten dönünce büyük bir hışımla Nadire’yi çağırıp, “Benim karım değilsin artık; bu evi terket!” diye bağırdı. Nadire iki gözü iki çeşme ağlayarak, “Söz veriyorum. Vallabilla bundan sonra markete bile yalnız gitmeyeceğim!” diyebildi. Bana bak; sen şu anda zina yapmaktasın! Her an bir namus cinayetine kurban olabilirsin. Hemen tası tarağı topla ve kimseye görünmeden babanın evine git! Nadire, başına gelenlerin nedenini ancak babasının evinde öğrendi. Kendilerinden sonra evlenen biri, memuru beklerken nikâh defterini karıştırmış ve Mehmet Bey’in doğum yeri olarak belirtilmiş ANDAVALLI ile soyadı hanesindeki AK PİR kelimesini birarada okuyunca bunun, o deftere, tüm kalbiyle bağlı olduğu Ak Parti’ye hakaret maksadıyle yazıldığı sonucuna vararak çok sinirlenmiş ve o sayfayı yırtıp pencereden atmıştı. Nadire’nin babası, kızına “Mehmet Beyin hakkı var.” dedi, “Şu anda kayıtlar, evlenmiş olduğunuzu göstermiyor. Her şeye yeni baştan başlamak, yeniden nikâhlanıp düğün yapmak gerekir. Bundan önce bir arada oturmanız örf, âdet ve tüm anlayışlarımızla bağdaşmaz!”. Nadire’nin babaannesi ise bir taraftan üzgündü ama bir taraftan da kendi başkanlığında kalabalık bir heyet oluşturulup yeni baştan kız istemeye gidecekleri için de oldukça memnundu! Hem Uzun Yürüyüş’te hem de Kültür Devrimi sırasında kadınlar öndeydi... Dağ taş demeden bin bir zorlukla ilerleyen orduda, hamile kadınlar doğum yaptıktan sonra çektikleri onca acıya rağmen bebeklerini bırakmak zorunda kalıyorlar. Örneğin, terk edilmiş evlerden birinde doğan bir bebek yürüyüş sırasında ağlarsa düşman fark eder diye hemen orada, saman dolu döşeğin üzerinde bırakılıyor. Bazı bebekler evlatlık veriliyor. MAO’NUN KAYIP ÇOCUKLARI The Guardian’da yayımlanan “Mao’nun Kayıp Çocukları” başlıklı makaleye göre aynı kural, Mao’nun karısı He Zizhen için de geçerli. He Zizhen, yürüyüş sırasında 1935 yılının baharında dünyaya getirdiği bebeğini bırakıyor. Üstelik, bu ayrıldığı üçüncü çocuğu. İlk çocuğunu (kızı) Mao ile birlikte gerilla karargâhlarını terk edip kaçmak zorunda oldukları zaman köylü bir kadına bırakıyor. He Zizhen’in terk etmek zorunda kaldığı ikinci çocuğu ise babasına benzerliğinden dolayı “Küçük Mao” olarak bilinen oğlu. Uzun Yürüyüş başladığında, Küçük Mao iki yaşında. He Zizhen, gözyaşları içinde oğlunu, Mao’nun kardeşiyle evli olan kız kardeşine emanet ediyor. Mao, çocu lar da bağımlı, ancak erkekler kadar değil ve bir alay oluşturacak kadar kalabalık olmalarının nedeni bu. Erkek askerlerin kadınlar alayına karışması kesinlikle yasaklanıyor, ama bu kadınları “başka düşmanlar”dan korumaya yetmiyor. Birçok kadın, ülkenin kuzeybatısında Müslüman toprak ağalarının adamlarının tecavüzüne uğruyor. Bugün 82 yaşında olan Wu Qingxiang, 12 yaşındayken yaşadığı olayı şöyle anlatıyor: “Bizi yakaladıktan sonra şöyle dediklerini duydum: Kızıl eşkıyalar kadınlarına gerçekten de iyi bakıyor. Hepsi bakireydi.” ÇOCUK ASKERLER Birinci Ordu’nun aksine Dördüncü Ordu’ya kadın askerler çocuk ve eşlerini getirebiliyor. Bazıları yürüyüşe ailece katılıyor. Yürüyüş sırasında açlık ve ölüm kol geziyor. Öyle ki aç çocuğunun ağlamasına daha fazla dayanamayan bir anne çocuğunu kendi eliyle bataklığa atıyor... Kızıl Ordu’da birçok çocuk asker var. Büyük yaştaki çocuklar ise kurye, hastabakıcı ve borazancı olarak orduya alınıyor. 100 bin kişilik Dördüncü Ordu’da çocuk askerlerin sayısı beşaltı bin arasında değişiyor ki bu sayı nere Uzun Yürüyüş Çin’de halk devriminin mimarı Mao Zedung, 1921 yılında kurulan Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP) 12 kurucu üyesi arasındaydı. Uzun süren mücadele ve gerilla hareketinin ardından 193134 yılları arasında kurtarılmış bölgede, Çin Sovyet Cumhuriyeti kuruldu ve Mao başkan seçildi. Mao’nun kararlarından birisi de toprak reformu hareketini başlatmak oldu. Komünistleri ortadan kaldırmaya kararlı olan General Chiang Kai Shek’in milliyetçi güçleri katliamlar gerçekleştiriyordu. Komünistler, 1934 yılında Uzun Yürüyüş’ü başlattılar. İki yıl süren, dokuz bin kilometreden fazla çeken bu yürüyüşe 200 binden fazla insan katıldı. Kadın, erkek, çocuk binlerce kişi farklı yollardan Çin’in güneydoğusundan kuzeybatısına yürüdü. Yürüyüş bittiğinde katılanların beşte biri, yani yaklaşık 40 bin insan hayatta kalabilmişti. Mao, Uzun Yürüyüş bittikten sonra 193745 yılları arasında ÇinJapon Savaşı sırasında Japonlara karşı direnişi yönetti. 1942’de ÇKP önderliği kesinleşti. Komintang kuvvetlerine karşı mücadelede başarı sağladıktan sonra 1 Ekim 1949 yılında Çin Halk Cumhuriyeti kuruldu. CUMHURİYET 10 CMYK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear