23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

PAZAR EKİ 6 CMYK 6 5 KASIM 2006 / SAYI 1076 Kurbanlar, failler ve bir toplum Geçen haftalarda işlenen cinayetler bütün ülkede polisiye bir film izliyormuş havası yarattı. Esas tema “seri cinayet”ti ve sanki beklenen, arzulanan nihayet olmuştu! İÜ Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Adli Psikiyatri Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Gökhan Oral’ın öğrencilerinin soruları da bu arzuyu gösteriyor: “Neden, bizde de İngiltere’deki gibi cinayetler işlenmiyor?” Bunu bir “serbest atış” olarak görüyor Oral, seri işlenen cinayetler karşısında duyulan infial duygusunu ise sebepsonuç ilişkisinin kurulamayışına bağlıyor. Berat Günçıkan Neden insan, cinayetleri ve katilleri bu kadar çok merak ediyor? Bence en önemli sebep, her türlü suçla ilgili olarak bir motivasyon tayini yapabilmemiz. Bir hırsızlık olduysa mal edinme hırsıyla, kıskançlık cinayeti işlendiyse onun motivasyonuyla ilgili yorum yapabiliyoruz. Yani bu olay nasıl oldu da olduya bir cevap bulabiliyoruz. Ama seri işlenen cinayetlere bir cevabımız yok… Evet, konu seri cinayetler olunca bunun cevabı ilk anda yok. Adamın birinin çıkıp üç yıl içinde, birbirinden farklı, hiç tanımadığı 2025 kadını paramparça ederek öldürmesinin tam mantığı ne? Bunu kafamızda oturtamıyoruz. “Akıl hastası mı acaba” diyoruz, çünkü o zaman izahını yapmamız, nedensellik bağını kurmamız mümkün. Bu bağı kuramamamız genel önermelerimizin dünyada hiçbir şey tesadüfen olmaz, hep bir sebebi vardır çuvallaması demek. Seri cinayet faillerinde motivasyon daha derin bir psikolojik yapıda yatıyor. Hem olayın kendisi hem de motivasyonun kestirilemeyişi toplumda bir infial duygusu yaratıyor, denebilir. Sebepsonuç ilişkisini çoğu zaman fail de kuramıyor değil mi? Evet, sen niye yaptın bunu dediğinde o kişinin de izah edebileceği çok fazla bir şey yok. Görünürdeki izahlar gerçek sebebi açıklamaktan uzak, ancak bu sürece katkıda bulunan elemanları ayırt etmek mümkün. Bununla ilgili çeşitli önermeler var, çoğunda görülen çocukluk çağında ciddi istismar, ama her istismar edilen çocuk bunu yapmıyor. Çoğunda ergenlik döneminde ortaya çıkan sıra dışı cinsel davranışlar, mesela fetişizm görüyoruz, ama bu davranışları bu süreçte pek çok insan da gösteriyor ve hepsi seri cinayetler işlemiyor. Genel bilgilerimize dayanarak şu an söyleyebileceğim, bir kısmında ciddi derecede akıl bozukluğu, şizofreni ya da diğer psikotik bozukluklar olabildiği, muhakeme hatası ya da bir düşünce bozukluğunun tesirinin görülebildiği… Ama her misyon yönelimli seri cinayet işleyen de akıl hastası değil, kimileri “Ben ahlaklı biriyim, toplumun ahlakını bozuyordu, onu ortadan kaldırmayı uygun gördüm” diyebiliyor… Tamam, sebepsonuç ilişkisinin kurulması zor, buna rağmen, yaşanılan ülkenin siyasi, ekonomik ve sosyal yansımalarından söz etmek mümkün mü? Şimdiye kadar bilimsel metodoloji içinde kalınarak yapılmış ve sosyal etki edici faktörleri ispatlayan bir çalışma elime geçmedi. Şunu söyleyebilirim, belirli bir süre bu acaba kapitalist dünyanın ürettiği suç mu diye bakıldı, ama en popüler seri katillerden biri, Andrei Romanovich Chikatilo Sovyet Rusya’da yaşıyordu, Polit Büro üyesiydi, pedofildi, sayısız çocuğa tecavüz edip öldürmüştü. Bu, birbirinin zıttı iki toplumda birden olabiliyorsa nasıl ilişkilendirilecek? Belki şöyle söylemek mümkün, suç hep bir adım önden giden bir şey. Bu şehirde 20 yıl önce motosikletli gasp suçu var mıydı, ben bilmiyorum. Hatırlamıyorum. Halbuki bugün bu bir metropol suçu. süel haz alan seri cinayet faillerinin elinde pornografik metaryal bulunması çok sıktır, ama aynı oranda dedektif romanı da vardır. İkisini de okuyor mu diyorsunuz? Bakın, sizin oradan öyle görünüyor. Bu yanlış diyemem, her fenomene her pencereden farklı bakarsınız, o sadece resmin tamamını oluşturmanıza katkıda bulunur. Şiddet içeren çizgi film ve polisiye filmlerin çokluğunun, silah edinilmesinin kolaylığının, birdenbire kocaman şehirleşme sorunlarıyla yüz yüze kalmamızın, büyük göçler yaşamamızın, hatta beslenmemizin bu işe katkıda bulunmadığını söylemek güçtür, ama bu bizi bir sebep sonuç ilişkisine götürmez Desen: Zeynep Özatalay B irkaç yıldır, ne zaman bir ya da birkaç kişi, birden fazla kişiyi öldürse, isterik bir telaş kaplıyor ortalığı. Olay, dili zedelemek pahasına isimlendiriliyor: Seri cinayet. İki hafta önce AdapazarıAdana hattında işlenen yedi cinayet yine diş kamaştırdı ve hukukçulardan önce gazeteciler tanıkları konuşturdu, kanıtları buldu ve dava dosyasını hazırladı! Bu belki de okurla gazeteci arasında bir teşhirröntgen ilişkisinin sonucu. Peki, bu merakın kaynağı ne, neden bu tür cinayetler sıklaştı? Sıklaştı mı? Gerçekten birilerinin iddia ettiği gibi bu cinayetlerin arkası gelecek mi? Bu soruların muhatabı İÜ Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Adli Psikiyatri Bilim Dalı Öğretim Üyesi Adli Tıp Uzmanı Doç. Dr. Gökhan Oral. Yanıtlıyor: BU BİR SERBEST ATIŞ... Önceler herhangi bir kentin canavarı vardı, son birkaç yıldır da seri işlenen cinayetlerden ve katillerden söz ediliyor, ama bunun dillendirilişinde öyle bir hava var ki, sanki katiller ve kullandıkları aletler “Batılı” olmanın da ölçüsü... Bu cinayetlerle paralel Türkiye’de cinayet romanı yazılır mı, yazılamaz mı da tartışıldı ve küçümsenmeyecek bir oranda yazılmaya başlandı. Sizce neden? Derslerimde karşılaştığım sorulardandır: İngiltere’de cinayet daha akıllıca işlenir, Türkiye’de niye ahmakça cinayet işleniyor? Yanıtlarını da kendileri verirler cinayetlerimiz de bizim gibi... Bu bir serbest atış... Bilimsel bir basamağı yok. Seri cinayetler ve katillere bu yaklaşımda Batılılaşma özleminin olduğuna uzak baktığımı söyleyemem, ama bu budur diyemiyorum. KAFA KARIŞTIRMAYI SEVERLER... Önceleri yankesici denirdi, kullandığı nesneler de farklıydı... Konu bir seri cinayet failiyse, ahlaki boyutu, şehir kültürünü, insanların yalnızlaşmasını, toplumsal kimliğini katkı unsuru olarak ilave edebilirsiniz, ama bizzat bunu yaratır denemez... Bir seri cinayetler işleyen katilde kurcalanan onun derin psikolojik yapısıdır, bazen çok ahlaklı duran bir aileden, bazen paramparça olmuş aileden çıkar. Ortak olan tek şey çocukluk dönemleri parlak geçmemiştir. Medya, konu seri işlenen cinayetler olunca elbette bunu da kurcalıyor ve ortaya neredeyse pornografik anlatımlar çıkıyor… Elbette medya halka bilgi aktaran aracı kuruluş, bu alanla beslenmeme şansı yok, ama burada tehlike, aynı medyanın geri beslemesi. Medya bu tür olaylarda ihtiyatsız davranıyor, bir enformasyon çöplenmesi yaratıyor, su bulanıyor, gerçek sebepleri, gerçek durumu ve olayı göremez oluyoruz. Bu konuda bilirkişilik yapacak ve yargılayacak makamlarla ilgili sıkıntılı bir durum yaratılmış oluyor, iz takibi engelleniyor. Aslında bu, ünlenmek isteyen biri için çok da hoş bir durum. Oysa seri cinayet faili ile ilgili öğreneceğimiz şey onun size anlatacaklarına bağlı. O size neyi, ne kadar ve doğru anlatacak? Siz onu ne kadar doğru ve bilimsel ölçüde tasnifleyeceksiniz? Popüler seri cinayet faillerinin büyük bir kısmı kontrol hep ellerinde olsun istedikleri için, geçmişleriyle, bugünleriyle ilgili her türlü hikâyeyi uydururlar. Kafa karıştırmayı, etrafı şaşırtmayı, şoke etmeyi severler. Hikâyelerine kendileri de inanırlar herhalde… İşte o yüzden medya durumu geri besliyor dedim ya, böyle bir geri besleme yaratabiliyor. Bu cinayetler kapitalizmin sindirdiği, görünmez kıldığı bireyin varlığını gösterme alanı olarak da okunabilir mi? Sonuçta her davranış bir mesaj içerir ve görülenin dışında bir şeye de hizmet eder. Söylediğinizin başlatan ya da tetikleyen sebep olduğunu düşünmüyorum, katkıda bulunan diyebiliriz. Tersi bir bakışla, öldürürken ya da acı verirken sek Gökhan Oral... Fotoğraf: Hıdır Durman Türkiye artık kapitalizmin ne olduğunu biliyor, canavardan seri katile, yankesiciden kapkaççıya geçti diyebilir miyiz, ya da suçun daha görünür hale geldiğini söyleyebilir miyiz? Her toplum, her kültür kendi mitlerini üretiyor ve bu mitlerden bir kısmı ürkütücü, korkunç karakterler. Bunlar hayali de olabilir, yaşayan karakterler de olabilir. Sanıyorum bizim toplumsal kimliğimizde fena bir sarsılma var. Bunu her boyutta, milli eğitimin onay verdiği kitaplarda, çocuk pornografisi sitelerini ziyaret edenlerin sayısında da görüyoruz. Bunu da onun bir parçası olarak görebilir miyiz ? Neden olmasın, olabilir, ama bunun tahlili benim işim değil. Bir vatandaş olarak hissettiğim kaygıyı söylüyorum, bir şeyler değişiyor bu toplumda, kaymalar oluyor… Suçu da bu kayma mı yaratıyor? Bunun avantajları da var, dezavantajları da. Örneğin çocuk istismarı ile ilgili konularda bakış tarzımız değişiyor ve bilinçleniyoruz. “Bizde böyle şeyler olmaz”la başlayan ve kimliğimizin bir parçası olan görmezden gelme durumundan çıkıp yüzleşme konusunda adımlar atıyoruz. Suçla ilgili tanımları kader mahkumu vs. gibi standart tanımlara oturtmak yerine daha gerçekçi yerlere çekiyoruz. Bunlar ciddi avantajlar. Ama dünün köprü altı çocuklarına tinerci, vahşi canavarlar diye bakılmaya başlandı ki, bu dezavantaj. Bu aynı zamanda bir çarpıtma, bu seri katiller konusunda da yapılıyor, nedenlerine bakalım, aslında yakışıklılarmış, onlar da mağdurmuş, hatta evlenme teklifleri alıyorlarmış… Kimliğimizdeki fena sarsılmayla ilgili olacak, bu konularla ilgili komik bir seyahat yapıyoruz.?
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear