29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

PAZAR EKİ 4 CMYK 4 15 EKİM 2006 / SAYI 1073 ‘da PAZARIN PENCERESİNDEN artık Türkçe de var... Son dönemde genişleme hedeflerini büyüten Latin Amerika haber ajansı Prensa Latina artık Türkçe haber de veriyor. Adresi: www.prensalatina.com... Merkezi Havana’da bulunan ajans aracılığıyla Latin Amerika’daki gelişmelerden anında haberdar olabilirsiniz... Ajansın başkanı Gonzalez Garcia ve dağıtım sorumlusu Lamar, ajansı, sorunlarını ve hedeflerini anlatıyor... Che Guevara ve Jorge Ricardo Masetti... Azınlık hakları... Selçuk Erez Bağış yoluyla azınlık vakıflarına verilmiş birçok taşınmazı 1974’te Yargıtay kararıyla onların ellerinden almış, hazineye devretmişiz.. Biliyorum; bu hatayı düzeltmek için hazırlanan Vakıflar Yasa Tasarısı, Adalet Komisyonu’nda görüşülürken Baykal ve bazı CHP’liler buna, “vatana ihanet” ve “Lozan deliniyor” gibi sözlerle karşı çıktılar. Ancak, bir köşe yazarı, Lozan Antlaşması’nın 40.’ıncı maddesinde “Müslüman olmayan Türk vatandaşları, hukuk ve uygulamada öteki Türk vatandaşlarıyla aynı işlem ve aynı güvencelerden yararlanacaklardır” dendiğini, azınlık vakıflarının mallarını almanın, aslında buna, yani Lozan’a uymadığını hatırlattı... Buna rağmen Başbakan, Baykal’dan korktu, Batı Trakya’daki Türklere Yunanistan’ın getirdiği kısıtlamaları gerekçe göstererek “mütekabiliyet” yani “karşılıklılık” sözcüğünü ekletti tasarıya. Bu “karşılıklılık” ilkesinin neye yol açacağını anlamak istiyorum: Bir memlekette ırkdaşlarımıza iyi davranıyorsalar, biz de onlardan buralarda oturanları kayıracağız, yok kötü davranıyorlarsa, o türden olanlardan sınırlarımız içinde yaşayanları yakalayacak ve burunlarından getireceğiz. Öyle mi? Evet! O zaman, bu yeni Ankara kriteri’ni, yani “Mütekabiliyet”i benimseyince, mesela vatandaşımız olan Yahudiler’e karşı nasıl davranacağız? İsrael’e bakacağız: Orada Türkler’e iyi davranıyorlarsa biz de iyi davranacağız! Bu yanlış olur... Niçin? İsrael’e değil, ABD’ye bakmalıyız... Çünkü orada İsrael’dekinden daha fazla Yahudi yaşıyor! Yani Amerikalılar, Türkler’e kötü davrandıklarında biz de “mutekabiliyet” gereği buradaki Yahudiler’e surat asacağız... LATİN AMERİKA’NIN SESİ Prensa Latina’nın fikir babaları, Küba devriminin savunulması sırasında medyanın önemini fark eden Che Guevara ve Fidel Castro. Ancak ajansı asıl olarak 16 Haziran 1959’da Arjantinli bir gazeteci olan Jorge Ricardo Masetti kurdu. 1958’de radyo muhabiri olarak Küba’ya gelen Masetti, Fidel Castro ile Sierra Maestra dağlarında bir söyleşi yaptı. Masetti o dönem için hayli zorlu olan bu görevinden sonra Havana’ya döndü ve 26 Temmuz Hareketi’nin sesi olma rolünü üstlendi. Masetti bir süre için Arjantin’de yaşadıktan sonra devrimle birlikte Ocak 1959’da tekrar Küba’ya geri geldi. Küba devrimine kendi alanında katkıda bulunmayı amaçlıyordu. “Latin Amerika’nın sesi” olmayı hedefleyen Prensa Latina’yı kuran Arjantinli devrimci gazeteci, 1963’te Che tarafından Arjantin’e gönderildi. Arjantin ve Bolivya’daki gerilla hareketini örgütleme görevini üstlenen Masetti, bir yıl sonra bir pusuda öldürüldü. İsmi, Prensa Latina gazeteciliğinin bir sembolü olarak tarihe mal oldu. Gamze Erbil ir gazeteci Küba’ya gider de, Küba’nın dünyayla kurduğu haber ağının yöntemini, yönetimini, gücünü, dertlerini merak etmez mi? Ediyoruz ve Prensa Latina’nın kapısını çalıyoruz. Ajansın Havana’daki merkez bürosu Sağlık Bakanlığı’yla aynı binada. Devrim öncesinde dönemden kalan bu binada eskiden de sağlık hizmeti veriliyormuş. Ajansın temel habercilik eksenini Latin Amerika’daki gelişmeler oluşturuyor. 33 yıldır ajansın başkanlığını yapan Francisco Gonzalez Gar B cia, merkez Havana olmak üzere dünyanın çeşitli ülkelerinde 22 bürolarının bulunduğunu söylüyor. Büroların olduğu ülkeler ABD, Angola, Arjantin, Bolivya, Brezilya, Çin, Dominik, Ekvador, Guatemala, İspanya, Kolombiya, Meksika, Nikaragua, Panama, Paraguay, Peru, Rusya, Şili, UruFrancisco Gonzales Garcia. guay, Venezüella ve Vietnam... 1989’da 42 ülkede bürosu bulunan ajans, Küba’nın sosyalist sistemin dağıldığı 90’ların başında “özel bir dönem”e girmesiyle zor günler geçiriyor. 199394 yıllarında neredeyse büroların tümünün kapandığını ve en zor dönemi yaşadıklarını anlatıyor Garcia. Birkaç yıl sonra toparlanmaya başlayan ajansın koşulları bugün daha iyiye gidiyor. Paris ve Beyrut bürolarının açılmasının gündemde olduğunu belirten ajans başkanı, 2009’da 32’den fazla büroya ulaşmayı hedeflediklerini söylüyor. Günde ortalama 250 haber yayımlayan ajansın haber dili İspanyolca, İngilizce, İtalyanca, Rusça ve Portekizce. Önümüzdeki günlerde sınırlı miktarda Türkçe haber de kullanıcıların hizmetine sunulacak. Ajanstan 181 ülkeye haber dağıtımı ve satışı uydu ve internet aracılığıyla yapılıyor. ABD’de kişi ve medya kuruluşlarının oluşturduğu takipçi sayısı yaklaşık 40 bin. Zor dönemde yalnızca kendi yayınları için fotoğraf sağlamakla yetinen fotoğraf servisi, yakın dönemde yeniden örgütlenmeye başladı. Mart 2005’ten beri günlük olarak hizmet veriyor ve web üzerinden dağıtım yapıyor. Ajansın kendine ait yayınevinde de 13 süreli yayın ve dergi hazırlanıyor. Obre (Venezüella versiyonu var), Negocios (iş dünyası, haftalık), Cuba Internacional (1959’da çıkmaya başlayan aylık dergi), Avances Medicos de Cuba (6 yıldır yayımlanıyor), Prizma (Turizm dergisi), Dışişleri Bakanlığı’nın yabancı ülkelerde dağıtılan dergisi Havanera (Küba derneklerinin dostluk ve dayanışma dergisi) Ekselences del Carribe (İspanyolca) gibi yayınlar bunlar arasında. Prensa Latina’nın multimedya bölümü de var. Tarihi konular ve gazetecilik başlıkları dahil 150’den fazla başlıkta CD ve DVD hazırlanıyor. Televizyon Latina adlı bir TV servisi de olan ajans programlarını Küba’daki ve diğer Latin Amerika ülkelerindeki televizyonlara satıyor. İspanyolca ve İtalyanca radyo servislerinin yanı sıra ağırlığı gazetecilerin yazdığı kitapların oluşturduğu bir de yayınevi bulunuyor. “FİKİRLER SAVAŞI” ÖNEMLİ Ajansın dağılım bölümü sorumlusu Silvio Gonzales Lamar, “Çok karmaşık, tehlikeli ve çelişkilerle dolu bir dünyada yaşıyoruz. Gelişmiş ülkelerin büyük bölümünde neoliberal ve aşırı sağcı unsurlar iktidarda. Halklar üzerindeki egemenliklerini sürdürmek için onların akıllarını kontrol etmeye çalışıyorlar ve bunu, geliştirdikleri kavram ve fikirlerle yapıyorlar. Bizim sürdürdüğümüz ‘fikirler savaşı’ bu neSilvio Gonzales Lamar. denle de çok önemli” diyor “Bu savaş, elitlerin medyasıyla alternatif medya arasındadır. Bilgilendirmeme, sansür, manipülasyon ve yalanlarla karakterize olan bir enformasyon sisteminde bu mücadeleyi vermek çok kritik”. Bush yönetiminin 2005 yılında yoğunlaştırdığı Küba ve Venezüella’ya dönük saldırıların hedefinde ajans da var. Dayanışma etkinlikleri terörle mücadele bahanesiyle saldırıya uğruyor. Yüzlerce Venezüella ve Küba dostu internet kesintileri, virüs saldırıları ve sitelerin hack'lenmesi gibi olaylarla karşılaşıyor. Lamar, tıpkı El Cezire gibi, Venezüella’daki TELESUR’a yönelik askeri saldırı planlarından bahsedildiğini söylüyor. Özellikle ABD’deki eyaletlerde, savaş karşıtı hareketlerin ve dayanışma etkinliklerine katılım gösterenlerin FBI tarafından potansiyel suçlu muamelesine maruz bırakıldığını, FBI'ın bu kesimlere yönelik olarak ev aramaları ve telefonların dinlenmesi gibi uygulamaları da devreye soktuğunu anlatıyor. Bütün bu saldırılar Prensa Latina’nın yoluna engel değil. Ajans bugün, internet sitesinin Türkçe bölümünü başlatıyor. Böylelikle internet kullanıcısı Küba kadar dünya soluna yeni bir umut aşılayan Latin ülkelerine dair bilgilere de ulaşabilecek... Amerikalılar, eskiden başımıza çuval geçirirlerdi ama Başbakanımızın, Bush’u ziyaretinden bu yana bizi yeniden bayağı sevmeye başladılar! İnşallah yine eskisi gibi stratejik ortaklık payesi verirler de biz de Türkiye’deki Yahudileri Aşkale’ye filan yollamayız.. Peki, şimdi de Süryaniler’e nasıl davranacağımızı saptayalım. Bu konuda nereye bakacağız? Bunların ülkesi yok.. Burada “karşılıklılık” hikâyesi ne olacak? Süryanilerin çoğu Irak’ta ve Suriye’de yaşıyor... Bu yerlerin dışında ABD’de 83 bin, İsveç’te de 35 bini yaşıyormuş... Demek ki Süryaniler’e karşı tutumumuzu, belli oranda Irak’ın ve Suriye’nin, azalan oranlarda da ABD ve İsveç’in bize karşı tavrına göre ayarlayacağız... Bu yeni Ankara Kriteri’nin biraz sıkıcı tarafları var. Neymiş? Buradaki Yahudiler yüzyıllardır bizim vatandaşlarımız, Süryaniler ise bizden evvel buralardaymışlar. Şu ya da bu devletin kötü davranışında mütekabiliyet şartsa bu, o ülkenin vatandaşlarına yöneliktir, yoksa kendi vatandaşlarımıza değil! Şartsa ne demek? Mütekabiliyet bazen şart olmayabilir mi? Evet! Baykal Bey’in de Recep Tayyib Bey’in hatırlamaları gerekir: “Mütekabiliyet”in tersini yeğlemek bazen daha akıllıcadır: Uygarlık tarihimizde bunun böyle olduğunu gösteren bazı olaylar vardır. Bunlardan esinlenebilirler: 17 Nisan 1933’te Bulgarlar’ın, Razgrad’daki Türk Mezarlığını talan ettikleri öğrenilmişti. İstanbul Üniversitesi öğencileri, Cemiyetlerinin başkanı Tevfik İleri’nin yönetiminde gidip buradaki Bulgar Mezarlığı’ndaki kabirlere çiçekler bırakmışlardı: O öğrencilerin o gün mütekabiliyet ilkesini uygulamamış olması bakın bu gün bile koltuklarımızı kabartıyor...
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear