Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
18 ARALIK 2005 Hayatın ritm atıyor... ısırlı Ahmet, namı diğer Ahmet Yıldırım, dünyaca tanınan bir perküsyon ustası. Şu sıralar Türkiye'de yaşıyor, ama yıllar önce Ankara'da bir pavyonda çalışırken kafasını tavana, kendisini de yollara vurunca soluğu Mısır'da alıyor. îsminin başına eklenen Mısırlı sıfatı da buradan geliyor. Duraklamıyor, gittiği yerleri müziğiyle birlikte soluyup yoluna devam ediyor. Çünkü "Kendi sesimi bulmak için önce her şeyi reddetmem, sonra da aramam gerekiyordu" diyor. Ozgürleşme aracım dediği darbukayla geçirdiği yıllar, yeni bir teknik bulmasını, yani darbukanın solo bir enstrüman olmasını sağlıyor. MISIRLI AHMET, Mısırlı Ahmet, şimdi de Avrupa Birliği'nin bir kültür projesi "Ben artık yokum" kapsamında "Akdenizli Büyük diyor, "darbuka var." Üstatlar" albümüyle kendi diÇünkü kendi sesini linden hayatın ritmini atmaya çalışıyor. attığı ritimlerin Hakkınızda, serçe parmaiçine katmış. ğıyla ceviz kırar, konsere çıkmadan önce elini kızgın kumda Bu bir özgürleşme yıkar gibi efsaneler üretiliyor. hikâyesinln özeti. Bu Bunlar gerçek mi, yoksa bir çeşit kompliman mı? hlkâyede tesllmlyet Bunlar, söyleyenlerin halüsiyok, reddetmek var. nasyonu. Benim gerçeğimle ilgiDarbuka eşlikçi değll, si yok. Serçe parmağım gerçekten çok güçlüdür, ama mevzu başrolde. Son ceviz değil, tabuları kırmak. Taalbümü "Akdenlzll bii insanlar saygılarını böyle de dile getiriyor olabilirler. Üstatlar"da bu Belki de hayat hikâyeniz, bikâyeyi dinlemek darbukayla ilişkiniz bu abartılı iltifatları doğuruyordur... mümkün. Olabilir. Çünkü yaşadığım hayatı, herhalde hiçbir darbukacı yaşamamıştır. Ortadoğu ülkelerinde yüzyıllardır kullanılan darbukaya, hep bir eşlik enstrümanı, ekmek parası olarak bakılmış. Ben bunu kabullenmedim. Insanın ilerlemek için bir haritası, hayat felsefesi olmalı. Eğer haritanız bir kase çorbaysa o kasenin içinde döner durursunuz, ama hikâyeniz özgürleşmeyse, yeni şeyler söylemekse kâseyi, şehri, ülkeyi aşarsınız. AKDENİZLİ BÜYÜK ÜSTAT! Mısırlı Ahmet, Avrupa Birliği kültür projesi MediMuses kapsamında hazırlanan "Akdenizli Büyük Üstatlar" CD serisindeki 6 müzisyenden birisi oldu. 12 Akdeniz ülkesinin işbirliğiyle gerçekleştirilen projenin amacı Akdeniz kültür mirasını korumak ve barış içinde yaşamaya katkıda bulunmak. Mısırlı Ahmet'in bu etkinliğe katılmasını ise 2004 yılında Türkiye adına "Uluslararası Perküsyon Toplantısı"ndaki başarıh performansı sağladı. Mısırlı Ahmet'in bu seriden çıkan çalışması A. K. Müzik tarafından Türkiye'de de yayımlandı. Albüm, akordeonun eşlik ettiği bir parça dışında, bir solo perküsyon albümü. Mısırlı Ahmet, şu sıralar bu dördüncü albümüyle Türkiye ve Avrupa turnesini sürdürüyor. Özlem Altunok M Bu özgürleşme hikâyesinde haritanızdaki ilk durak neden Mısır oldu? Ankara'da doğup büyüdüm, müzikle de çok geç yaşta tanıştım. En son bir pavyonda çahyordum. Orada da kalabilirdim, çünkü küçük bir çatısı var, kafanızı çarpıyor ve oraya çakılıyorsunuz. Kendi gerçeğimi keşfetmek için reddetmem gerekiyordu. Ozgürleşme aracım da darbukaydı, bu sayede kendi sözümü söylemek için yola koyuldum. Bu iş en iyi nerede yapılıyorsa, oraya, yani önce Mısır'a gittim, ama sesimi ararken yaptıklarım da hayatımla özdeşleşmeliydi. Sonuçta insan nasıl yaşarsa oradan çalar, oradan konuşur. Ben bu sesi yakaladım ve demek istediklerimi söylemeye başladım. Işte bu yüz den artık darbuka tek başına sahneye çıkabiliyor ya da ben tek başıma konser verebiliyorum. ^i ^ HAYAT DİZİ FİLM GİBİ Yeni bir teknikle darbukayı solo bir enstrümana dönüştürmekle kalmadınız, pek çok müzisyen için de darbukayı işlevsel hale getirdiniz. Yani sizin dilinizden faydalanan çok kişi var... Doğru. Bulduğum teknik darbukada dönüm noktası oldu. Bu teknikle beraber darbuka büyümeye başladı. Bu yeni ifade olanakları caz, elektronik müzik, flamenko gibi pek çok türe eşlik edebilmemi sağladı. Ben, kendi düğmeme basarken, o düğme dışarıya da etki etti. Aslına bakarsanız ben bile buna inanamıyorum. Bu düşünce yapısı, hem darbukanın hem de benim kaderimi değiştirdi. Bu yüzden mi sizi farklı tarzlarda müzik yapan insanlarla ortak projelerde görüyoruz? Mesela Sezen Aksu, Anjelika Akbar, Gürol Ağırbaş'Ia çalışmalar yaptınız... Benim için hayat bir film dcğil, dizi film gibi. Kareler, anlar vardır ve bunlar birbirinden farklıdır. İçinde bulunduğum çalışmaya, eklektik olmadan kendimden bir şeyler katmaya çalışıyorum. Kendi müziğinizi, ritminizi içinizde yakalamışsanız, gerisi kendiliğinden gelir. Ama sırtınızı geleneğe dayamışsanız farklı insanlarla buluşmanız da mümkün olmaz. Fotoğraf: VEDATARIK Farklı ülkelerde hayat kurmanızın sebebi de alışmaktan, yerleşiklikten kaçınmak için mi? Hiçbir yere adapte olmaın. Daha çok gittiğim yerın gerçeğini, kültürünü çok iyi solur, bir hayvan gibi koklarım. Mesela Ispanya'nın Bolereas'ı ilgimi çekiyordu, bu yüzden soluğu orada aldım. Bu 12/8'lik ritim kalıbını anlamak için orada yaşamak, insanları konuşurken dinlemek, oranın yemeklerinden tatmak, suyundan içmek lazım. Kahire'de de aynı sebepler yüzünden, oryantal müziği anlamak için bulundum. Bir de ben akademik bir insan değilim, öyle bir eğitim de almadım. Sıfırdan, sürekli pratik yaparak bu noktaya geldim, yani müzikal anlamda tamamen soysuzum. Bu soysuzluktan memnun gibisiniz... Oylc olsa gerek ki, ben oldum. Müzikal anlamda bir soyum olsaydı, belki de şimdi, o gcleneği sürdürüyor olurdum. Ezbere konuşmamak, gerçek olmak için bu yolu seçtim. Sürekli arayışta olmak, hızardan geçmek gibi. Testerenin dişleri keskin, ama siz de hayatı yarıp geçmek için keskin olmak zorundasınız, yoksa hayat sizi istediği gibi keser. Şimdi Taksim'de böyle bir odada çölü anlatmak çok zor, ama çölün en önemli noktası, barındırdığı korkunç sessizlik. Benim için her şeyin bittiği, kendi benliğimin başladığı yer oldu. Orada, kentten 120 km uzakta, açıkta akreple, yılanla uyuyarak yaşadım. Gitmemin nedeniyse bendeki tabulara karşı rest çekmckti. İyi ki gitmişim, çünkü hem enstrümanı hem de kendimi hızlı ve daha çokjıeşfetmemisagladı. *. ..t.B (11 e, .. * • Albüm tanıtımı için Türkiye ve Avrupa turnesine çıkryorsunuz. Sonra? Bir süre önce Istanbul'a yerleştim. Turneden sonra burada atölye çalışmalarına başlayacağım ve bu mucize gibi görünen işi, herkesin yapabileceğini anlatmaya çalışacağım. Bir de darbuka metodunu anlatacağım bir kitap yazmak istiyorum, ama kapanmak için henüz erken. Çünkü daha yapmak istediğim çok şey var. • ÇÖL VE TABULAR... Böyle atasözü gibi sarf ettiginiz pek çok cümleniz var. Bunlardan biri de; "Kendimi darbukanın içinde buldum, iyi darbukacı olmak yetmiyor, darbuka olmak istiyorum"... Çünkü yaşadığım hayatı darbuka belirliyor. Bu demek ki ben artık yokum, o var ve ben onun içinde kaybolmak, yok olmak istiyorum. Bu son albiime hazırlanırken de çölde uzun zaman geçirmişsiniz. Çölde çalışmanızın nedeni de yok alma isteği mi? 46. SELANİK ULUSLARARASI FİLM FESTİVALİ SİNEMANIN USTALARINIAGIRLADI Sinema yaşam kadar değişken Aslı Selçuk ırk altıncı Selanik Uluslararası Film Festivali bu yıl Meksika'dan, ABD'den, îngiltere'den, Uzakdoğu'dan gelen sinemacıların ustalar smıflarıyla dopdoluydu. "Paramparça AşklarKöpekler", "21 Gram" filmlerinin başarılı senaristi, 2005 Cannes Festivali'nde Tommy Lee Jones'un yönettiği "The Three Burials of Melquiades Estrada"nın senaryosuyla en iyi senaryo ödülünü alan yazar Guillermo Arriaga'yla "Harry Potter ve Azkaban Tutsağı", "Büyük Umutlar", "Küçük K 24. tstanbul Film Festivali'nde, "Gilles'in Karısı" ile "Cafe Lumiere" adlı filmiyle Altın Lale'yi paylaşan yönetmen Hou Hsiao Hsien... "Wallace and Gromit: Curse oftheWereRabbit" filminin köpek Gromit'i (sağda)... Prenses"i Hollywood'a çeken Alfonso Cuaron'un kardeşi, "Y tu mama TambienAnanı da"nın senaristi Carlos Cuaron, Meksika'dan gelen konuklardı. Sinemanın yeni bir sanat biçemi olduğuna, öykü anlatmak için hâlâ yeni yolların arandığına değinen Arriaga, çalışmalarında neden atlamalı bir anlatım kullandığını şöyle açıkladı: "Çünkü yaşamın kendisi de değişken. Senaryoyu oluştururken her yazar kendi yapısını kendi kurar. Sonunda da kararı veren bizler değiliz, öykü. Beni içgüdülerim yönlendirir." Cuaron'sa çok karışık çalıştığını, karakterlerini bıkmadan soruşturduğunu, notlar tuttuğunu belirtiyor: "Senaryo yazmak gebeliğin 9. ayında olmak gibidir, bir türlü doğuramazsınız." Arriaga, filmlerin jeneriklerinde çıkan "bir .... filmi" açıklamasını onaylamadığını, filmin salt yönetmene ait olmadığını iyice vurguluyor: "Senarist, yönetmenin arkasında değil yanında durmalı. Kim yönetmenin tek yaratıcı olduğunu söylemiş, 50 yıl öncesinin Cahiers du Cinema'cıları. Yaratıcı, bazen yönetmen, bazen senarist, bazen de yapımcıdır, bu değişkendir. Bence senaryo yazmak ciddi bir kitap yazmak kadar zordur." Cuaron da onu bu konuda destekliyor: "Sinema bir işbirliği sanatıdır. Bol bol okuyun, film izleyin, kendiniz olun, yazarak kendinizi tanımlayın." Guillermo Arriaga "Çok derinleşmenizgerekmiyor, öyküyü doğru biçimde anlatmanız yeterli. Sanat denetlenemez ve özgünlük ara yışını daima sürdürecektir, denetlenseydi en iyi kitabı, en iyi oyunu yazabilirdik" diyerek Ustalar Sınıfı'nı sonlandırıyor. Uzakdoğu'dan gelen Tayvanlı usta ise 24. Istanbul Film Festivali'nde, "Gilles'in Karısı" ile "Cafe Lumiere" adlı filmiyle Altın Lale'yi paylaşan Hou Hsiao Hsien'di. Amatör oyuncularla çalışan, sabit plan sekansları yeğleyen Hsien yüzleri, anlamları önemseyen bir yönetmen. Anları yakalamanın önemine değinen Hsien, "Sinema, yaşamı yakalamalıdır, o değerli anı saptayabilmek çok önemlidir" diyor ve şöyle devam ediyor: "14 yaşında mango yemek için bir ağaca tırmandım. Ağaçtayken çevremi gözlemle* dim, uzaktan geçen bir bisiklet, çevremi saran başka objeler... Ilk sinema duygumu ben işte o an yaşadım." nıyordu. "Terminal", "Azmlık Raporu", "Charlie'nin Çikolata Fabrikası", "Ölü Gelin" filmlerinin yapım tasarımcısı Alex McDowell'in sunumu çok renkli, o denli de bilgilendiriciydi. Ornekler göstererek çalışmasında çok uzun ve yoğun sabır gerektiren bir hazırlık süreci yaşadığım belirten McDowell tüm animasyon tekniklerini kullandığını söyledi: "Filmin yapısına uygun 2 boyutlu, 3 boyutlu animasyon, stop motion tekniği, yani tek kare çekim kullanıyorum. Bazen de kuklalarla çalışıyoruz. Örneğin Charlie'de Umpa Lumpa'ları yaratırken çok sayıda kukla kullandık. Öngörüm evresı de çok çok önemli, çünkü dijital efektler adamakıllı pahalı olduğu için işi asla şansa bırakamayız. Bundan ötürü de çekimden önce uzun bir tasanm süreci yaşanır. Benim görevim de bu zaman boyunca filmin ilk karesinden son karesine dek her şeyi sıfırdan yaratmak, kamera hareketlerini, açılarını saptamak, dijital orta > ma oyuncuları yerleştirmektir." YETENEK YETMEZ! " Wallace and Gromit: Curse of the WereRabbit"in animatörü Merlin Crossingham'la model yapıcısı Jill Keough, çok geleneksel yöntemlerle çalıştıklarını belirttiler. Gerçek setler, kuklalar, el işçiliği, öykü çizimleri mesleklerinin özünü oluşturuyor. Onlar da Alex McDowell gibi efekt yapımının pahalı olduğundan, öykü çizimlerinin öngörünümlerin vazgeçilmezliğinden söz ediyorlar. Crossingham, animatörün aynı zamanda iyi bir oyuncu olması gerektiğini de vurguluyor: "Tüm karakterleri animatörler oynatırlar. Hareketi vermek kolay, yaşam vermekse çok zordur. Içgüdülerinize güvenmelisiniz, salt yetenek yetmez. Köpek Gromit çok ayrıksı bir karakter, çünkü konuşmuyor. Oyunculuğu tümüyle beden diline bağlı, onu kaşları ve bedeniyle oynattım. Charles Chaplin, Buster Keaton gibi hiç gülmüyor. Stop motion animasyon ağır işleyen bir üretim süreci. 30 animatörün bulunduğu 250 kişilik bir ekip filmin 100 saniyesini ancak bir haftada yarata^ biliyor. Bilgisayar efekti kullandığımız tek sahne tavşanların uçma sahnesiydi." • İNSAN VE SİNEMA Sinemadaki zaman duygusunu objektif ve duygusal olarak tanımlayan yönetmen "Zamanın gerçekliğini yakaladığım anda çekime başlıyorum. Sinemam insanın varlığının o özel anını yansıtmak üstüne kurulu. Italo Calvino değişik biçcmlerde yazdı, tilm yaparken de gerçek anlardan yola çıkılmalı" diyor, kendisineYasujiro Ozu'yla, Robert Bresson'u yakın buluyor. Selanik'e öç üçlemesi, "Sympathy for Mr. Vengeance", "Old Boy" ve "Sympathy for Lady Vengeance"la katılan Koreli Park Chan Wook'sa öç temasının arınmaktan çok, acı ve suçluluk duygularını yansıttığını vurguluyor: Öç teması beni özellikle ilgilendiriyor, çünkü insan doğasındaki kendini anlatma yollarından biri." Oyunculannı dış görünümlerine göre, karakterin özelliğiyle örtüşen aktörleri seçtiğini belirten yönetmen onların aynı zamanda zeki ve paylaşımcı olmalarını da istiyor: "Clint Eastwood oyunculuk yeteneğiyle konuşulan bir aktör sayılmaz. Oysa iyi bir oyuncudur çünkü görsel olarak rolüne tam oturur. Zekidir, setteki herkesle işbirliği içindedir." ABD ve Îngiltere'den katılan Alex McDowell, Merlin Crossingham vejill Keough' un sunumları çok faydah teknik bilgilere dayaM