Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
12 9 OCAK 2005 / SAYI 981 Uygarlığın huzursuzluğu Başkalarının Acısına Bakmak, Amerika'da, Fotoğraf Üzerine, Bir Metafor Olarak Hastalık, Seçme Yazılar, Ben Vesaire, Alice Yatakta... Amerikalı yazar, eleştirmen, dramaturg, aynı zamanda militan ve antiamerikan SUSAN SONTAG, Türkiye'de bu kitaplarıyla tanınıyor. Sontag, geçen günlerde 71 yaşında, kan kanserinden hayata veda etti. Geriye gerçek bir entelektüelin eylem haritasını bırakarak... Akça Zeynep S artre "Düşünen adam her fırsatta düşündüğünü söyler" demişti. Ancak entelektüelin ne düşündüğüyle ilgilenecek bır kamuoyu olmalı mı hele kadın entelektüeller böyle bir kamuoyunu oldukça az talep ederler Dünya tarihıne baktığımızda "düşünen insan" kavramı genellikle erillikle birleştiriliyor ("düşünen kadın" var mı?). Elias Canetti üzerine yazdığı bir denemede bu düşünüş tarzına karşı görüşlerini şu şekilde belirtmişti Susan Sontag: "Entelektüel mitolojisinde kadın oldum olası akıl dışılığı temsil eder." îşte Sontag, yazıları, fikirleri Amerika'da, Avrupa'da olduğu gibi tüm dünyada yankılanan, nadide bir soydan gelen bir entelektüeldi. Denemelerı kuruluşundan itibaren New York Review of Books başta olmak üzere, Amerika'nın birçok entelektüel dergisinde otuz yıldan fazla bir süre yayımlandı. NASIL DANDY OLUNUR? Susan Sontag 16Ocak 1933'teNew York'tadoğdu, Arizona ve Los Angeles'ta büyüdü. Annesi alkolik bir ilkokul öğretmeniydi, kürk tüccarı olan babası ise kızı beş yaşındayken Çin'de öldü. Sontag, hayatta her şeyi çabuk yaptı. Biyografilerinden üç yaşında okumayı yazmayı söktüğünü, altı yaşında onu ilk heyecanlandıran kitabın Marie Curie'nin hayatı, ilk etkılendiği romanın Sefiller olduğunu öğreniyoruz. Genç kızlığında da hızı kesilmeyen Sontag 1949'da, 16 yaşında üniversiteye başladı. Chicago ve Harvard üniversitelerinde eğitimini tamamlayarak akademisyen Philip Rieff'le evlenip, ondokuz yaşında David adlı bir erkek çocuk doğurdu. Ancak 1959'da eşinden boşandı ve bir daha hiç evlenmedi. Yirmi altı yaşında bir süre New York Colombia Üniversitesi'nde din felsefesi dersleri verdi. Bu dönemde Partisan Revievv'ye yazmaya başladı. Bunu New Yorker, Times Literary Supplement ve Granata dergileri izledi. Yaklaşık elli yıl boyunca dans, fotoğraf, pornografi, faşizmin estetiği, Camus, Godard, Benjamin, Barthes, Canetti, Artaud vs üzerine denemeler yazdı. Parlak ve gözü pek bir eleştirmen olarak dört de film yaptı: Duet for Cannibals, Brother Carl, Promised Lands, Unguided Tours. 1964'te kendisine uluslararası bir ün sağlayacak olan Notes on camp (Kamp notları) denemesini yazdı. Burada, numaralanmış 58 fragmanda yeni bir estetik duyarlık ortaya koydu. "Camp" duyarlığı abartma ve zevksizliği öne sürerek bir dünya görüşü sunuyordu. Bu Breton'un Nadja'da çizdiği sürrealist zevkın günceliydi. Sontag burada daha ziyade "dandy"nin günümüzde yeniden canlanışını görüyordu. "Camp" kısaca "kitle kültürü çağında nasıl dandy olunur" sorusunun cevabıydı. 1968'de Hanoı'ye giderek Vietnam savaşı hakkında cesur bir yazı yazdı ki; Sontag'ın en politik ve en radikal denemesi budur. Ancak bu yazı NYRB'de değil de çekici genç luzların fotoğraflarının arasında Avrupalı ve Amerikalı büyük entelektüellerin makalelerinin yer aldığı Esquire'da basıldı. 1993'te Saraybosna'da Beckett'inGodot'yuBeklerken adlı oyununu sahneye koyduğunda şöyle yazmıştı: "Saraybosna'da bir oyun sahneye koymanın, onlara bir doktor veya su yollarını tamir eden bir mühendis kadar gerekli olduğunu söyleyecek kadar ileri gitmeyeceğim. Ancak ben yazmak, film yapmak ve oyun sahnelemekten başka bir şey yapmayı bilmiyorum, halihazırdaki durumda hemen üretilip tüketilecek bir şey vermek bir tek Saraybosna'da mümkün olabilirdi." Militanlığı asla elden bırakmayan ve 11 Eylül'den sonra yeniden antiamerikanizmle suçlanan Sontag şu cevabı vermişti: "Bence savunulmaya değecek yegâne zekâ, eleştirel, diyalektik ve septik zekâdır". Geçen mayıs ayında New York Times Magazine'de Ebu Garip Hapishanesi'nde Amerikalı askerlerin Iraklı tutuklulara yaptığı işkence fotoğrafları hakkında zehir zemberek bir yazdı ve bunu Amerika'da 18801930 yılları arasında yapılan linç etme eylemleriyle karşılaştırarak gitgide Amerikan kültürünün nasıl şiddete taraftarbir tutum içerisine girdiğini anlattı. Sontag'a göre "Günümüzde bellek tamamen bir görüntü müzesine dönüşmüştü ve artık bir görüntünün binlerce kelimeye bedel olduğu" bir toplumda yaşıyorduk. "Biz bu fotoğraflarız" diyen Sontag, uygarlığın huzursuzluğunu derinden hissetmiş ve hayatının sonuna dek bu illete karşı militanlığını sürdürmüştü. • Hamilelik, doğum, ilk diş, ilk tırnak, sünnet... Her biri ayrı bir tören ve sevinç., I Elif Su Müjde! Bir çocuğumuz olaeak.. I letişim Şirketi G7, bu yeni yılda da Türkiye'de yaşayan kültürlerın yaşama biçimlerıne yer verdi. Konu, doğum öncesi, sonrası ve ilk yaşlarda yaşanan gelenek ve ritüeller... Anlatım ve fotoğraflarla oluşturulan ajanda da gösteriyor ki, kültürler birbirini etkiliyor, birbirine kapı aralıyor: yor. Sıvas yöresinde, köyün akılh olduğu varsayılan kişisinden çocuğun ağzına tükürmesi isteniyor, böylelikle çocuğun da akıllı olacağına inanılıyor. Aleviler: Kirve, yani çocuğu sünnet olurken kucağına alan kişi çok önemli. "Muhasiplik", yol kardeşliği ile eşdeğerde. Kirve olan kışi de tıpkı musahip gibi aileden, akrabadan sayıhyor. Kan bağı varmış gibi kirvenin ailesinden kız alıp verme olmuyor. Çünkü kirve bir tür ikinci baba, karısı ikinci anne sayılıyor. Sünni Müsliimanlar: "Ye ekşiyi doğur Ayşe'yi, ye tatlıyı doğur atlıyı" dehiliyor, yani aşerirken tath isteyen kadının erkek doğuracağına inanılıyor. Göbek bağı ya okusun diye okul duvarına ya da kısmetini dışarıda arasın diye suya atılıyor. Romanlar: Diş buğdayı adıyla bilinen, çocuğun ilk dişinin çıkmasının kutlandığı törende, makas ve Kuran'ın yam sıra, diğer kültürlerden farklı olarak, müzik aletlerini de devreye sokuyorlar... • Rumlar: Eve giren baba ya da bir yabancının kapıdan gırerken dışarıdaki kötü ruhları taşıdıklarına inanılıyor. Bu yüzden evin kapısından girerken bir sap fesleğenle üç kez kutsal su serpiliyor. Göbek bağı ikona dolabında saklanıyor. Çocuk evlendikten sonra denize veya kör bir kuyuya atılıyor. Bebeğin ilk dişi saklanıyor. Kesilen ilk tırnakları da bereket getireceği inancıyla küçük bir kâğıt parçasmın içinde babanın ceplerine konuluyor. A Yahudiler: Sünnet, Müslümanlarda olduğu gibi köklü bır dini gelenek. Her anne adayı "Kortadura de Faşadura" diye isimlendirilen bir tören düzenliyor. Bu törende patiska ya da mermerşahi, dualar eşliğinde kesiliyor, üzerine bebeğin ömrünün mutlu ve bereketli geçmesi için şeker, pirinç ve altın paralar atılıyor. Kumaşla bebeğin doğar doğmaz giyeceği gömlek dikiliyor. 1. Mehmet Aksoy ve kiiçiik oğlu Tan. 2. Vaftiz anne babası çocuğun yaşamı boyunca hep yanında. 3. Her anne adayı faşadura töreni düzenliyor. • TahtacılarTürkmenler: Anne adayı üç etek denilen geleneksel kıyafetini kendisi dikiyor. Yakayı açarken odaya bir erkek girerse çocuğun erkek, kadın girerse kız olacağına inanılıyor. Gebeliği boyunca al basmasın diye kadının başına kırmızı bir örtü bağlanıyor, ağırlığı düşmesin diye boynuna altın takılıyor. Ermeniler: Kadının doğum sancıları tutar tutmaz kayınvalidesi durumu köye haber veriyor, o sancı çekerken kadınlar toplanıp eğlenceler düzenliyor. Bu durum "Kadın eziyette, kızlar şenlikte" diye adlandırılıyor. Eğer anne adayının sancıları uzar, eziyeti artarsa, koca üç kez eşinin üzerinden geçirili Çerkezler: Gelin ilk çocuğunun doğumuyla "kadınlar sınıfı"na giriyor. Bebekler genellikle güzellere baktırılıyor ve çocuk güzelleşsin diye ayva yediriliyor. Bebek yürümeye başlaytnca anne büyük ve süslü bir çörek yapıyor, üzerine çocuğun cinsiyetine göre, kalem, kitap, hokka, silah, iğne ya da makas konuyor. Çocuk silahı aldıysa kahraman, kalem ya da kitap aldıysa bilgin, çekiç aldıysa sanatla ilgili bir mesleği olacağına inanılıyor. klİMİH'\ İITI (0212) 2 9 3 M 7 8 Kürtler: Doğumun bütün te laşmı kızın annesi taşıyor. Anneannenin hali vakti yerindeyse her iki kumaşı da hazır bulunduruyor ve çocuk erkek DOSYA olursa mavi, kız olursa pembe kumaşı yorganın üzerine geçiAvrupa, Türkiye, rip bebeğin üstüne örtüyor. Birlik Hamilelik döneminde bebek güzel olsun diye anne adayına Aydın Cubukcu, Nuray Sancar, Kemal Inal, Ozge Yığıt, bol bol elma yediriliyor. Bir Çağdaş Gunerbuyuk. inanışa göre de eğer çocuk sıMurat Çakır cak bir yaz günü dünyaya geldiyse, ay âşık olmasın diye bebeğin alnının ortasına ve iki yanağına kazan veya tencere alAlthusser'in çilesi ve felşefesi1 TanerTimur tındaki is sürülüyor. Sukran Kurdakul'un anısırfa S. Sezer A. Özyalçıner Süryaniler: Günahkâr sayılYuzyılın isyancısı George Sand Yaşar Atan dıkları için bebekler vaftiz edilVecdi Çıracıoğludan VVıUıam Saroyan'a Nihat Ateş meden once öpülmüyor. Vaf'Kayıp Romanlar'da kayıp ıddıalar Eylem Yıldızer tiz töreninde bebeğe beyaz bir DPAK CAVIQI RAVII C D n C lei 0212 36109 07 kıyafet giydiriliyor, basına kızU V H n j N I I J I D M I I L E . n U t ovrfnselkulluriacvronsclb.isim.com sa pembe, erkekse mavi bant takılıyor. Bebeğin vaftiz kıyafetinin eldiveni babanın ceketlerinden birinin cebine konularak bereket getireceğine, mali durumunu iyileştireceğine inanılıyor. Kız doğduğunda arpa, erkek doğduğunda buğday deniliyor, çünkü buğday daha bereketli tanımlanıyor. Arnavutlar: Hazırkklara hamileliğin üçüncü ayında başlanıyor. Hazırlıkları anneanne yapıyor, kızına loğusa yatağı, damadına bohçalık sunuyor. Çocuğun ismini koyma hakkı kayınvalide ve kayınpedere bırakılıyor. Lazlar: Çocuğun cinsiyetini saptamak için bir minderin altına bıçak, bir minderin altına da makas konuluyor. Hamile kadın bılmeden altında bıçak olan mindere oturursa erkek, makas olan mindere oturursa kız doğııracağına inanılıyor. Doğumun kolaylaşması için erkek eşine avucunda su içirtiyor ve suyu üç kere eşinin üzerinde gezdiriyor. • EUREHSEL KULTUR EURERSEL KUUUR