Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
15 AĞUSTOS 2004 / SAYI 960 Bir mezuniyet filmi: MARLİS Ozan Açıktan, Roman Polanski'nin yönlendirmesi sonucu sinematografi 3kuyan genç bir Türk yönetmen. Açıktan, mezuniyet filmi Marlis'i Lodz Sinema Okulu'ndan ögrencilerle birlikte Türkiye'de çekti. Zeynep Erekli O zan Açıktan, Polanski'nin okulunun Türk öğrencilerinden. Polonya'daki bir fcstivalde tanıştığı Polanski kışkırtmış okulun daöğrenciolması için. Aklında yönetmenlik okumak varmış ama Polanski, "Yönetmenlik okuyupdaneyapacaksın" diye çıkışmış ve böylelikle Ozan Açıktan'ın "iletişim" yolculuğuyön değiştirmiş. Konıışmamızdan çıkanlara bakılırsa iyi deolmuş... Açıktan, Ankara lletişim Fakültesi'nden başlayarak bugünc varan öyküsünü anlattı: Polonya yolculuğu nasıl ve niçin başladı? Hikâyc bundan dört yıl kadar önce Ankara Ünivcrsitcsi lletişim'de okurken Lodz'da yapılan öğrenci f ilmleri festivalinekatılmamlabaşladı. Birhaftalık festival süresinde, okulun tarihsel ve tuhaf atmosferi, Korelisinden Amerikalısına tüm öğrencilerin Lehçe konuşuyor oluşu, her akşam yapılan bedava film gösterimleri ve koridordakarşılaştığım Roman Polanski, benim hikâyemin giriş bölümünü oluşturuyor. Hikâyenin gelişme böliimü de Polanski ile tanıştıktan sonrası galiba... Polanski ilekendi filmimin gösterimi sırasında koridora çıktığtmda tanıştım. Sıra dışı insan ve olaylarla karşılaşınca konuşamayanlardanım. Ne diyeceğimi bilemeden birsüredondumkaldım. 1leride ne yapmak isteğimi sorduğunda kendime gelebildim. Polonya'da yönetmenlik okumak istediğimi söyleyince, yanıtı çok kısa oldu: "Yönetmenlik okuyup da ne yapacaksın? Yönetmenlik okunmaz ki... Ya olursun ya da olamazsın. Ama sinema okumakta ısrarlıysan, sinematografi bölümüne gir. Buradan çok iyi görüntü yönetmenleri mezun oluyor". O ana k a d a r Lodz'da oku mak gibi bir kararım yoktu. Ama insan, karşısında apansız Polanski'yi bulup onun önerisini dinleyince, söylediklerini hayatının önemli bir bölümünün temeli yapıyor... Türkiye'ye dönüp çalışmaya başladım. Bir süre için Tomris Giritlioğlu, Beyhan Murphy, Mercan Dede, Yılmaz Erdoğan ve Charles Richards'la çalıştım. Polonya'daki okula başvuru için yönetmenliğini Bener Bozkurt ile birlikte yaptığım"Diyojen'inKarısı"adlı bir kısa film çektim. TRT Genç Sinemacılar tasarımı sayesinde çektiğimiz film, Ankara Film Festivali'nde en iyi kısa film ödülü aldı. Ben de hem maddi destek buldum, hem de bu film okula kabul edilmemi sağladı. Polonya'daki okul neler kazandırdı? Lodz, dünyanın sayılı sinema okullarından biri. Daha önceki mezunları arasında Polanski'nin, Kieslows ki'nin, Wajda'ııın,Has'ınyanısıra,halen Hollywood'da çalışan saygın goıuntü yönetmenleri de bulunuyor. Lodz'da dersler Lehçe. 56 ay kadar Lehçe hazırlık okudum ama bu sırada dil derslerinden kaçıp stüdyoyadainiyordum. Birakşam dersçıkışı kendimi sınıf arkadaşlarımla Lehçe tartışırken buldum. Sonraokululehçeyi öğrendiğime dair ikna ettim ve ikinci dönem sinema programına başladım. Okulun sinema eğitimiyle ilgili belli bir bakış açısı var. Umarım bu bakışı kendi filmim Marlis'ledeanlatabilirim. Bubakışınesası şu: Picasso önce anatomik olarak insanı iyi çiziyordu. Sonra o büyük portreleri, Guernica geldi. Yani önce anlatmak ve Ozan Açıktan film ekibiyle... Fotoğraflar: Onur Çakır dogrucizmekvardi.Sonrabozmalar.denemeler, arayışlar... Bu fikri ben kişisel olarak kendime çok yakınhissediyorum. Marlis'ten söz edelim. tlk fılminden... Marlis, benim mezuniyet filmim, kameraman arkadaşım Maciek Sobieraj'ın da üçüncii sınıfa geçme filmi. Okulun kurallarında üçüncii sınıf filmlerinin uyarlama olması gibi bir zorunluluk var. "Marlis' de Max Frisch'in bir öyküsünden uyarlandı. Marlis filmdeki kızın adı. Senaryoyu yaklaşık 56 ay gibi bir sürede Varşova ve Lodz'da yazdık. Filmi Polonya'da çekmek istiyorduk ki ben bir gece Türkiye fikrini ortayaattım. PTTFilm'indahaönce bir reklam filmi çektiği BeypazarıNallıhan bölgesindeki Çayırhan Kuş Cenneti aklımıza gelen ilk yerdi. Her iki belediye de bize fazlasıylayardımcıoldu. Sonra Antalya'da bir otel, Şile'de bir plaj, Büyükçekmece'de bir site derken mekânlar ortaya çıkti. Bu noktada seçimleri gorüntü yönetmenim Maciek'e bıraktım. Bir yabancı olduğundan gördükleri benim gördüklerimden farklıydı. Böylece 4 ayrı şehir ve yaklaşık 10 günlük bir plan çıkt ı karşımıza. Ekibi Türkiye'ye getirmek de bir hüner istiyordu kuşkusuz... Açıkçası bu fikrin gerçekleşmesinde en önemli adımları Istanbul'da çalıştığım yapım şirkederi BKM Film, PAN Film ve PTT attı. Bunun yanında Polonya'daki Turizm Müsteşarlığımız beni WEZYR Turizm'le iletişime geçirdi ki, filmin en önemli masraf kalemlerinden olan uluslararası ulaşım kısmı çözüldü. Türkiye'de bugüne kadar birlikte çalıştığım hemen hemen herkesten yardım aldım. Vizontele Tuuba'da asistanlığını yaptığım Yılmaz Erdoğan'danaldığım 20 kutu negatiffilmbunlarınenönemlisi.Ekipman anlamında PTT yardımcı oldu. PAN Film de filmin yürütüciı yapımcılığı üstlendi. Kameramanım Maciek Sobieraj'ın ikinci sınıf filmi "Koma", Lodz'da düzenlenen Sinematografi Festivali'nde en iyi film ödülünü aldı, bu başa da bize kameranın Polonya'dan, olağanüstü indirimlerlegelmesini sağladı. Makyözün gelişi de ilginç, çünküjulia KasinskaParis'te "film vesahne makyajı" okuyor ve bu film onun için de bir dönem ödevi niteliğinde. Bunların hepsinin yanında başrol oyuncuları Alexandra Niaspielak ve Andej Pieczynski içinde 1012 günliik bir Türkiye tatili demekoldu "Marlis". İFSAK kısafilmgünlerinde gösterilen Mono adlıfilminde, Marlis de, kadınerkek ilişkilerine ve modernliğin sıkıntılarına dokunuyor. Senaryo yazmak zorlu birsüreçmi? Senaryo yazmak kolay bir şey, "iyi" senaryo yazmak ise çok zor bir şey... Kadınerkek ilişkilerine dokunmak evet, ama modernliğin sıkıntılarına dokunmak benim içinbiraz iddialı. Iki filmdebir kadın var bir de adam, doğal olarak onların ilişkilerine ve o parantezden başka ilişkilere dokunmak gibi kendiliğinden bir amaç var. Ancak, "modernlik" sıfatı ya da "modernliğin sıkıntılarına dokunmak" iddiası, "hikâyenin yaratıcıları olanbizlerin" içinde debelendiği zamanın "şimdi" olmasından geliyor sadece. Bundan sonra, neyapacaksınız? En önemli planımız, bir grup arkadaşımla," Ayak Takımı" adlı senaryomuzu gerçekleştirmek. Marlis'i çekerken sokakta bir kadın alışveriş yapmış evine dönüyordu. Yanımdan geçerken "Neoluyor buradaşimdi?" dedi. Bende, "Filmçekiliyor" dedim. Bir an uzaklaşıp olanlardan; etrafa baktım. Sokakta trafik kesilmiş, herkes sağa sola bağırıyoıdu. Sanki hayat bizim film çekmemiz için durmuş gibiydi. Kadın geçmemesi için ekip tarafından defalarca uyarıldığı alana girerken söyleniyordu. "Hepfilmçekiyorsunuz, birşeye benzese bari!" Öyle ya da böyle bundan sonraki hedef, "bir şeye benzemek"tir. • Muhafazakârlardan Moore karşıtı film ichael Moore'un "Fahrenheit 9/11" adlı filminin Amerikan sinemalarında gösterime girmesinin hemen ardından muhafazakârlar yönetmenin aleyhinde filmlere yer verilecek bir festivalin hazırlığınasoyundu.Buyılın sonlarında Teksas'ta yapılması planlanan festivaldeMichael Wilson'un "Michael Moore Hates America=Michael Moore Amerika'danNefretEdiyor "adlı filmin de yer aldığı yaklaşık 10 film gösterilecek. Festivalin kurucusu Dallaslı avukat Jim Hubbard, "Michael Moore'un filminiherkesin izlemesini istiyoruz. Ancak gönliımüz 'Michael Moore Hates America' filmini de kimsenin kaçırmamasını istiyor. Muhafaza kârlar Hollyvvood'da yandaşlığın kurumsallaşmasından yakınıyorlar, ama bu kişiler inim inim inlemekten vazgeçip bir şeyler üretseler çok daha iyi olur," diyor. Yapılması önerilen Moorekarşıtı restival George W. Bush yonetimine ve Başkan'ın Irak'a savaş açma kararına ateş püsküren "Fahrenheit 9/11" filminekaraçalınmasıyolunda son günlerde giderek yaygınlaşan çabaların yalnızca bir parçası. Filmin gösterime girmesinden birkaç gün sonra çok sayıda MııhafazakârveCumhuriyetçipartiüyesiyönetmene çullanarak gerçekleri çarpıtmasından tutun da düzenbazlığa dek uzanan suçlama M larda bulundu. Öteyandan bu eleştirilere pek kulak asmadığı görülen Moore Hollywood Reporter dergisine verdiği bir demeçte" Michael Moore Hates America" türü filmlerin varlığından bile kuşku duyduğunu belirterek, "Sanırım kokuşmuş sağın ketenperesinegeldiniz. Bu filmi ben de dört gözle bekliyorum. Müthiş bir bilim kurgu olsa gerek," diyor. Muhafazakâr kesimden çok sayıda örgüt Moore'un filminin gösterilmemesi için kampanyalarbaşlattı. Kimileri filmin seçimdöneminde siyasal propaganda kapsamına girdiği gerekçesiyle yasaklanması isteminde bulundu. Film liberal ve Demokratların yani sıra, eylemcigruplarıdaharekete geçirdi ve"gerilla pazarlama" taktiklerinin internet aracılığıy Fahrenheit 9/11 Amerika'da kıyametlerin kopmasına yol açtı. Muhafazakârlarla liberaller ve demokratlar arasındaki kavganın merkezine oturdu. Michael Moore'u eleştlren fllmler çekilmeye ve bu filmlerle bir festival düzenlenmeye la başarılı bir biçimde kullanılmasına ve basında büyük bir yankı uyandırmasına yol açtı. Tüm bunlar Moore'un ilk başlarda filmin dağıtımını üstlenmekten kaçınan Disney şirketi ile yaşadığı engeli aşmasına yardımcı oldu. Amerika'da yaklaşık 900 sinemada gösterime giren film çok farklı eleştirileri de beraberinde getirdi. Kimi yazarlar filmde öne sürülen kimi görüşlere odaklanarak Moore'un gerçekleri es geçerek tepeden inme sonuçlara ulaştığını öne sürdüler. Film birçok şeyi içinde barındırıyor: bir yurtseverin ateşli çığlığı, öfkeli bir polemik, gücün kullanımı ve kötüye kullanımı konusunda tüm haksızlıkların ortaya döküldüğü bir sorgulama. Gelgelelim New York Times filmin Başkan ve izlediği politikayla ilgili dürüst ve ayrıntılı bir portre çizmekten uzak olduğu görüşünü savunurken, kimileri filmi müthiş bir çalışma olarak değerlendirip onu göklere çıkarıyorlar. Washington Post, "Görülmesigerek," diyor. Aynı siyasal kanatta yer alanlar arasında bile Moorekarşıtı bir geri tepme olduğu su götürmez bir gerçek. Geçtiğimiz günlerde " Slate" dergisinde yayımlanan bir yazıda yazar Christopher Hitchens "Fahrenheit 9/11" filmiyle ilgili olarak," Saçma sapan ahlaki değerlerin ciddi havasına bürünerek kabaca sorgulandığı kötü bir çalışma. Bu filmi dürüstlükten uzak demagojikbir film olarak nitelendir mek bu kavramlara belli bir saygınlık kazandırmaktan pek de farklı bir şey olmaz... Bu film kahramanlık maskesi ardına gizlenip siyasal ödlekliğin aşağılık bir biçimde sergilendiğiçarpıcıbirgösteri," diyordu. KANITLARLA ÇÜRÜTME EKİBİ... Uzun bir süredir Michael Moore'a ateş püsküren ve yönetmenin daha önceki çalışmalarındaki tutarsızhkları ortaya dökmeye soyunan David Hardy ilejason Clarke'ın ortaklaşa kaleme aldıkları" Michael Moore Koca Budala Bir Beyaz Adamdır" adlı kitap da önümüzdeki günlerde yayımlanacak. Bu tür saldınlara karşı geliştirdiği tepkinin bir parçası olarak Moore, aralarında daha önce Al Gore ile birlikte çalışmış Demokrat Parti'nin en önde gelen strateji uzmanlarından ChrisLehane'nindeyeraldığıbir"kanıtlarla çürütme ekibini" kendi adına oluşturmak gibi beklenmedik bir girişimde bulundu. Danışman ve kanıt toplayıcılardan oluşan ekip filmdeki tüm iddialan didik didik edip onlan doğrulayan kanıtları ortaya koydu. " Beni lekeleme yolundaki her girişimin önü kesilecektir. En önemli şey gerçeğin bizden yana olmasıdır. Bu kişiler yalanlarını sürdürecek, bile bile salt kötülük olsun diyeyalanlar uydurmaya devam edecek olurlarsa onları mahkemeye veririm," diyor Moore.# başlandı...