25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

6 KİTAP 21MART2004/SAYI93S ÖZLEM KUMRULAR Hoşçakal Milano Hoşçakal Aşkı Nena Çalidis Roma'dan Milano'ya aşkı, heyecanı ve kahkahayı getiren katıksız bir Romalı kız. Ansızın hayatına giren bir palyaço ile şehrin gri rengi bir anda kırmızıya boyanıyor. Kızla palyaço birliktehayalkuruyorlar, birfotoğrafsergisi açacaklar... Işebaşlamak için kolları sıvayınca.yanifotoğraf toplamanınpeşine düşünce, yaşamları bir anda değişiyor. Yaşadıkları apartmanda, yıllardıryaşanan girdabın içinde buluyorlar kendilerini. Apartmandakigizemlerçözülürkensürprizlerbaşlıyor... Özlem Kumrular'ın geçtiğimiz günlerde kitapçı raflarında yerini alan 'Hoşçakal Milano Hoşçakal Aşkım' (Cadde Yayınları) bir Romalı kızın gözünden Milano'nun hikâyesi.BahçeşehirÜniversitesi'ndeîspafıyol Dili ve Edebiyatı üzerine ders veren Kumrular, 'Ünlü' (müzik), 'Manıı Chao' (müzik), 'Bayan Hayat Bir Rüyadır'ın Yeldeğermenleri' (roman), 'Hola' (roman), 'Las Relaciones Entre La Monarquia Catolica y El Imperio Otomano' (tarih) kitaplannın da yazarı. Ozlem Kumrular bu kitabında da okurıı f arklı bir coğrafyaya gezintiye çıkarıyor. 'Hoşçakal Milano Hoşçakal Aşkım' romanının giriş kısmında 'Bu kitapta Don Camillo'dan başka kurgu karakter yoktur. Onu yaratan sevgili Giovannino Guareschi'ye sevgiler, saygılar... Rahat Uyu' diyorsunuz... Don Camillo bu romanda kimin veya kimlerin temsilcisi ? Diğer kitaplarımda olduğu gibi bu kitabımda da gerçek yaşamdan yola çıkarak yazdım. Benim böyle kurgusal bir dünya yaratmama gerek yok. Dört beş ayda başıma öyle olaylar geliyor ki her biri roman olacakkadarçarpıcı. Ben çokgezenbirkişiyim.bukahramanlaraslındadünyanın pek çok coğrafyasında yaşayan birçok insanın oluşturduğu bir topluluk. Ben de gelip o toplamı bu romanımda Milano'nun göbeğine oturttum. Romandaki diğer kahramanlarımın tümü Istanbul, Arjantin, îspanya, Meksika gibi dünyanın dört bir yanında yaşayan insanlar. Tek on tolojik realitesi olmayan kahraman Don Camillo, sevgili Guareschi'nin yarattığı ölümsüz kahraman. Dünyanın en çatlak papazı. Bu kitap biraz global kiil türiin parodisi sanki. Akdeniz, aşk, eğlence gibi kavramları Kuzey'e karşı savunuyorsunuz... Evet. Akdeniz sıcaklığını her zaman ya Almanya'ya ya bir Anglosakson kültürüne burada da aslında Almanya'yı temsil eden Milano'ya karşı savunmuşumdur. Bu kitap 'soğuk' olan her şeyi alaya almak için nefis bir fırsat oldu. Milano bence tanrının son anda Alman değil de ttalyan yapmaya karar verdiği bir yer. Kesin bir yanlışhk olmuş. Milanolulara îtalyan demek, Italyanlara hakaret etmek gibi bir şey. Iki boyutlu şehirlerinde, iki boyutlu bir hayat yaşıyorlar. Modayı yaratıyorlar, fakat sokakta sırtına masa örtüsü geçirmiş bir insan kalabalığı dolaşıyor sanki. Kalpleri lokal anesteziyle uyuşturulmuş ve yerçekimsiz bir ortamda hareket eder gibiler. Ama diğer taraftan hayli elit bir atmosfer içindeler. Giiney Italya'nın sıcaklığından uzaklar, ve bu açığı da tiyatro, sinema, operayla kapatıyorlar. Güneye gelince, içine alıp yutamayacağı bir insan tiplemesiolamaz. Almanların akın akın Güney Ispanya ve Mayorka sahıllerine yerleşmesi debunuyeterinceaçıklıyor zaten. Alman bile, o sinirleri alınmış kalbiyle, Güney 'in yörüngesinegirip.onahayranolabiliyorsa durum ortadadır zaten. Çok gezdiğinizi söylüyorsunuz, bu ro Hiçbir yerde uzun süre durmuyor. Dünyayı evi gibi kullananlardan. Son romanı "Hoşçakal Milano, Hoşçakal AşkınT da bu ev sahipliğinin ürünü. Kurgu ile yaşananlar birbirine karışıyor. Özlem Kumrular, aşkı da anlatıyor romamnda, kentleri de... mancı kimliğinizi nasıl besliyor? Hem yazar, hem de birey olarak bu beni çok besliyor. Kendimi sıcak bir ülkeye atmak için hiçbir fırsatı kaçırmam. Dünyanın her yerinde dostlarım var. Hayatım boyunca, sevdiğim kültürlerenüfuzedebilmek için bütün vaktimı onların dilleri niöğrenmeyeharcadım. Gittiğimheryere ait olmayı başarabiliyorum ve asla tıırist olmuyorum. Barcelona'nın bir dağ köyüne elimizde bidonlarla muskat şarabı almayagitmek, Kastilya'nm göbeğindeyaşlı bir akrabayı ziyaret etmek, Portekiz'de, bir okyanus kasabasında , salaş bir restoranda yeşil şarap ve morina balığıyla keyif yapmak... tştebıızamanlarhayatın verdiği zevk doruk noktasına çıkıyor benim için. Çok gezdiğim için, akla hayale gelmeyecek şeyler yaşatıyor bana. Ispanyada son on yıl da çöken tek tavan kaf ama çöktü. Hayatımın ilk ambulans macerasıydı. Sanırım o günden sonra böyle oldum:) Meksika'da 4 bin km. yol yaptım dostlarımla. Öyle şeyler oluyor ki yolda, kurgııyahiçgerek kalmıyor. Kitabınkahramanı ben oluveriyorum ve günlük tutar gibiyazıyorum. Romanınızda sinema ve müzik ön Özlem Kumrular'ı bekleyen hazır bir bavul var, daima... plaııda... Yıllar yılı sinemaya gidemedim. Gittiğimbütün filmlerıyarım bırakıpçıkmak zorunda kaldım. 1 liperaktit bir insan ol duğum ve oturduğum yerde on dakika dan lazladuramadığım için sinemaya hep uzak kalmıştım. Doktora için Salamanca'yayerleştiğimdebu sorun kendi kendi neçözüldü. Hatta çığırından çıktı. Yılların acısmı, şehrin tüm sınemalurına abone olarak, günde üç f ilme giderek çıkarttını. Bu zaman zarfı içinde Italvan, lspanyol ve Latin dünyasının filmlerini keşfettim ve hepsine âşık oldum. Zamanla sevgim bilirkişiliğe kadar uzandı. Latin coğrafyasında son onon beş yılın bütün iyifilmle rini defalarca izledim ve Anglosaksonların sinema dünyasındaartık bir jübileyap maları gerektiğini gördüm. Bu işı yapabilenlere bıraksınlar bence. Müziğu gelince, zaten on küsur yıldır müzik dünyası için deyim. Müzikyazarlığı yaptım. Rock, alternatit,etnikveRaıtercihlerim.De Andreiseidolünı. Romanınızın kalıvamanlanndan biri de palyaço. Palyaço romanınızda neyi sembolize ediyor ve hâlâ hayatta tnı? Kıtupyaşanan bir hikâye üzerine bir çe şitleme aslında. Palyaçomuz Milano'nuı göbeğindeyaşıyor, birüniversitedeöğre tim görevlisi ve hafta sonları kimsesiz ço cukları mııtlu etmek için palyaço kılığıru giren, onları gezdiren bir insan. Ve kendi sine biçilen zamanın son bir yılının içindt bıılunuyor ve son günlerini çocuklara adı yor. Şıı anda son demlerinde. Romanınızda kente ilişkin çok incı detaylarvar... Gözlem veözdeşleşmekgaliba detayla rı yakalamamda önemli rol oynadı. Kitap ta Romalı bir kadının gözünden Mila no'yu anlatıyorum. Bu yazdıklarımı biı Romalı insan yazmayakalksaydıbelki d< bu kadar detayı fark etmeyebilirdi. Beı Miluno'yu yukardan bakmaya çalıştım. Romalı kızın ve palyaçonun hedefi or tak bir fotoğraf sergisi açmaktı. Sizin d< böyle bir projeniz var mı? Gerçekten de düğün fotoğraflarındaı oluşan bir sergi açmak istiyorum. Yeryü zündeki bütün kültürlerin düğün fotoğ raflarına o çıf tlerin aşk hikâyelerini ekle y erek bi r sergi açacağım. Kahramanlarınıza söylettiğiniz aşl sözleri çok ilginç mesela;"Aşk dediğir kelimelerde değil, sendromlarda vı komplekslerle açıklanan bir şeydir, Nos ta'cığım. Peter Pan kompieksi, Dowı sendromıı, Stockholm sendromu ve di ğerleri"... Bu düşünceler biraz da sizi m temsil ediyor? Bir önceki kitabımda da Manu Chac gelip aşk üzerine felsefeyapıyordu.Buro munda da yine Manu Chao gelip aşkı sor guluyor ve aşkı Nosta'yakarşısavunuyor Bu yazdıklarım laf olsun diye söylenmi: şeyler değil, soz oyunları da yapmıyorum Aşk, gerçekten dünyadaki hersanatese rinden telif hakkını alması gereken küçül bir çocuk gibi geliyor bana. îçine girmedi ği bir tek eser yok. Benim kitaplarımda d; hep baş kahraman. Hikâyeyi anlatan is( hep aşka gününügösteren.onukaaleal nıayan, ama için için aşktan korkan veka tıksız aşktan kaçan bir kız oluyor. Birbul dozer gibi geçtiği yerde iz bırakan, arkası na dönüp bakmadan geniş bir coğrafyad; kendi yolunda giden bir baş kahraman Tam bir Stockholm sendromu. Buldoze onları kaale almadıkça, oıılar ateşe koşaı pervaneler oluyorlar. Dediğim gibi, yaz dıklarım aslında benim günlüğüm. Romanda kurgu yok, birebir yaşadık larım var diyorsunuz. Kahramanınız ba ğımsız ve biraz da başına buyruk... Bavulunu alıp başka bir yeregidipyen birhayatkuraninsanlarvarbu romanda Aynı şey benim içinde geçerli. Her gitti ğim yere çok çabuk adapte olabiliyorun sanki orada uzun sürediryaşıyorum gibi Bu romana baktığınızda öze duyulan bi aidiyet vok. Hepsi bir bukalemun gib içinde bulıınduklarırengebürünüyorla ve bu renkten çok da mutlu yaşıyorlar. Be ninı şribiler hepsi. Alt kahramanlar da be nim başka versiyonlarım. Hepsi özgürlü ğüne âşık ve öğrenmeye aç. Ölene kadaı öğrenmek için gezecekler. • c JJJ ONCE w 11 JJ U Ü JJ 11 J J / Türkiye'yi niçin telsiz telefonla teçhiz etmiyoruz? Birkaç seneden beri bütün dünyanın istifade ettiği yeni bir medeni vasıta var; telsiz telefon. Bugün Avrupa'da ve Amerika'da en fakir, en mütevazı ailelerde, köylerin en ücra köşelerinde yaşayanlarda bile birer telsiz telefon aleti vardır. Onunla dünyanın haberlerini alır, konser dinler, büyük adamların verdiği konferanslardan istifade ederler. Telsiz telefon şehirlerde kullanılan adi telefondan daha ucuz, daha ziyade intişar etmiş ve daha ziyade istifadebahis bir medeni vasıtadır. Medeni geçinen bütün memleketlerde birer telsiz telefon merkezi vardır. Bu merkezlerde günün 24 saatinde muntazaman tatbik edilen programlar vardır. Bir saat hava durumu bildirilir, ikinci saat dünya haberleri ncşredilir. Uçüncü saat ders, dördüncutojıtfcatMŞfcV&ilir.Hülasa her saat Merkezin bu faaliyetinden istifade için para ödemeye mecbur değilsiniz. Beş on lira verip ufak bir makineye sahip olmak, merkezin neşredeceği bütün faaliyetlerden istifade için kâfidir. Sabahleyin gazeteler muhtelif merkczlerin günlük programlarını neşrederler. Bu programı takip ederek günün herhangi bir saatinde merke zin vereceği şeyi alabilirsiniz. Konser mi dinlemek istiyorsunuz? Resmi burada görülen küçük kutunuzun düğmelerini sağa sola çevirip ayar etmek kâfidir. Sesi bulduğunuz gibi, konser bitinceye kadar dinler ve istifade edersiniz. Ses o kadar saf ve temiz olarak gelir ki, beş para ödemeksizin müsamereye iştirak etmiş olursunuz. Telsiz telefon az zamanda medeni memleketlerde en büyük bir ihtiyaç halini almıştır. Köylüsü, çiftçisi, fakiri, zengini, hepsi telsiz telefon sahibidir. Hükümet hava tebeddülatını (değişimlerini) köylere telsiz telefonla bildirir. Çiftçilere zirai malumat verilir. Günlük olaylar memleketin her tarafına bir anda telsiz telefonla neşredilir. Telsiz telefon ahizeleri fevkalade ucuz ve kurması kolaydır. Amerika'da ahize fiyadarı bir liraya kadar indirilmiştir. Ahizeyi kurmak için mütehassıs bir elektrikçiye de ihtiyaç yoktur. Adi ve küçük bir kutu cesametinde (büyüklüğünde) olan makinenizi odanıza koyabileceğiniz gibi, otomobilinize, arabanıza da kurabilir, hatta kıra ve eğlenceye giderken de beraberinizde götürebilirsiniz. O kadar ufak, o kadar kullanışlıdır ki, elektrik hakkında hiç malumat sahibi olmayan en cahil adamlar bile bunu kolaylıkla kullanabilirler. Telsiz telefonun bizim gibi maarifi geri bir memleket için temin edeceği faydalar nihayetsizdir. Ankara'da da tesis edilecek bir merkezle bü tün Anadolu'ya hem bütün Avrupa merkezlerindeverilenproğramları, hem de Ankara'da verilen konser ve konferansları neşretmek mümkün olur. Mesela Reisicumhur'un Millet Meclisi'nde irad edeceği açılış nutku, alınacak basit tertibat sayesindebütün Anadolu halkı tarafından telsiz telefonla dinlenebilir. Reisicumhur bir anda bütün millete hitap eder... Halkı terbiye etmek, Anadolu'ya maarifi neşretmek için telsiz telefon çok kuvvetli bir vasıta dır. Merkezden verilecek nutuk, konferans, müsamere ve eğlenceleri, aynı zamanda bütün Anadolu'ya neşretmek mümkündür. Her vilayet ve kaza merkezlerinde belediyeler tarafından 510 lira sarfıyla alınacak ufak bir ahize ile bütün şehir halkı, merkezin neşretmek istediği fikirleri dinleyecektir. Şimdi Amerika'da olduğu gibi, fırka mücadelatında dahi telsiz telefon çok kuvvetli bir silah olarak kullanılabilir. Namzetlerin şehir şehir, köy köy dolaşıp propaganda yapmalanna ihtiyaç yoktur. Fırka, merkezden istediği propa gandayıyapabilir. *' Hülasa telsiz telefon bilhassa bizim gibi maarifte geri kalmış milletler için ihmaledileıneyecek bir medeni vasıtadır. Bütün bu faydalarına rağmen bir telsiz telefon merkezi tesisi zannedildiği kadar pahalı bir şey değildir. 20 bin lira bu maksadı temine kâfidir. Ankara'da Anadolu Ajansı,MaarifVekâletiveyaDahiliyeVekâleti20 bin lira vererek böyle bir meıkez tesis edebilir. Yahut Istanbul'da şehremaneti (belediye), Anadolu'nun ondan istifade etmesi için kâfidir. Şehrimizde 20 bin lira sarfıyla böyle bir merkez vücuda getirilebilir. îstanbul veya Ankara'da böyle bir merkez tesis edebilecek birkaç müessese vardır. Bunlarvasıtasıylamuvafıkvemünasipşartlarla anlaşmak ve memleketimizi çok kısa bir miiddet zarfında bu medeni vasıta ile techiz etmek mümkündür. 20 bin lira çok bir para değildir. Halbuki bu sayede temin edilecek faydalar nihayetsizdir. l4AguMoil924 Bir Türk'ün ihtiraı (buluşu) Memleketimizinilmivefennisahalardaçalışan kıymettar üyelerinden Tıp Fakültesi bakteriyoloji nıüderrisi ve Istanbul hıfzı sıhha müessesesi müdürü Doktor Refik Bey, son zamanlarda bir alet icat ve ihtira eylemiştir. Bu hususta kendisinden malumat almak üzere gönderdiğimiz bir muharririmize, bu kıymettar fakat çok mütevazı muhteri(mucit),aşağıdakiizahatıvermiştir. "Kolera, veba ve tifo aşıları ile bu neviden diğer aşıların istihzarında (hazırlanmasında) yassı şişelerde bulunan jeluzelerin üzeıinde külıürlerı sübye halinegetirmek ve bunları loplanıak için her yerde emzikli tevzii balonları, pisetler, sübyeleriısıtmak içinde birçok şişevebalonlaı kulla nılmaktadır. Külliyedi miktarda canlı nıikrop sübyelerı pek çabuk kırılabilecek çeşitli kaplarda bulunması ve bunların kabdan kaba nakline mecburiyet olmasıvebenmarı'deyineşişelerdeteshini(ısıtüması) gibi fcnni ve pratık muhzurlan nazarı dikkate alarak ıstihzaratı seri ve salim bir tarzda kolayca yapmak üzere bütün ameliyelerin kırılmaz tek bir kabda toplu bir halde icrasını esas ittihaz ederek basit bir alet tasavvuredip tatbik mevkiinekoydum. Memleketimiz sanatkârlarına bakırdan imal ettirilen bu alet tstanbul'da veba vııkuatı zuhuru üzerine lüzum görülen çok miktar veba aşısının istihzarında muvaffakiyetle kullanıldığı gibi, o zamandan beri ecnebi fabrikalarından getirtilmekte olan birçok cam edavata ve sair alete ihtiyaçtan vareste kalarak (ihtiyaç duyulmayarak) bütün aşılar tstanbul hıfzı sıhha müessesesinde münhasıran bununla yapılmaktadır. Bu aletin istimaliyle (yapılmasıyla) hizmet ve masraf azalarak ameliyat pek kolaylaşmış olduğundan.aşı istihzar edilen diğer müesseselerde debundan istifade edilmektedir. Bu hususta bakteriyolojihane aşı şubesinden bir rapor aldım. Alet hakkında bakınız ne diyor; ".. .Binaenaleyh kültürlerin sulandırılması, yapılan sübyelerin yine aynı kaba alınması ve aynı kabın hamammari'ye konarak mikropların öldürülmesiyle hem bütün işlerin basitleştiği, hem hariçten girecek şeylerden kurtulunduğu, hem de humammaridahilindeşişelerinkınlarak mikropların hamammari'ye dökülmesi gibi en tehlikeli işlerin vuku bulmaması itibarıyla aşı istihzaratında pek büyük istiiadeler temin edildiği...vs." Refik Bey, bu aleti 10 gün zarfında ımale muvaffak olmuştur. Bugün tahminen 2530 liraya nıal ohnakta ve memleketimizde imal olunabilnıcktedir. Rel ık Bey, bıından başka son günlerde yenı bir alet icat cttığinden vc bunu da frengi teşhLsi îçinyapılan tahlildekullanılmak üzere daha sonra ilanedeceğindenbahsetmiştir. 2Ağust(nl924
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear