25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

6 TARİH 14MART2004/SAYI93£ Hitler, soykırırriı Amerika'da öğrendi... Adolf Hitler'in imha programı "öjenik çalışmalar/insanın genetik varlığını iyileştirme ve ırkları arıtma bilimi" adı altında yürütülüyordu. Ancak Naziler, kesinlikle saf ırkın tek savunucuları değildi. Edwin Black, yeni kitabı "Güçsüzlere Karşı Savaş: Öjenistler ve Amerika'nın Üstün Irk Yaratma Kampanyası"nda, Hitler'in ırkçı nefretinin altında Amerikan öjenistlerinin çalışmalarının yattığını anlatıyor. bir kanıt bulamadık." Aynı mahkeme, tedavi uygulamamanın Haiselden'ın mesleki haklarından olduğuna da karar verdi. Çocuğu zorla ameliyat etmesini sağlayacak bir yasa yoktu. Haiselden ceza almadan salıverildi. Illinois başsavcısının onu cinayetten mahkum ettirme çabaları iseyerel savcı tarafından engellendi. Doktor, yasalar tarafından korunmasını üstün ırk savunucuları (öjenistler) için güçlü bir zafer olarak tanımladı. Hitler'in "üstün ırk" düşüncesini besleyen Amerikalı öjenistlerdi... 10 yıl oynayan Siyah Leylek filmi de öjenistlerin yapımıydı... Tüm ülkede öjenik ötenazı için yöntemlertartışılıyordu.Buyöntemlerinarasında "ölüm odalarında zehirli gaz verilmesi"deyeralıyordu. Butartışmalarınardından, 1921'de Nevada suçluların idamı için gaz odasını onaylayan ilk eyalet oldu. Amerika'daki öjenik hareket ivmekazan dıkça birçok ülkede de taklit edilmeye başlandı. Fransa, Belçika, Isveç, tngiltere ve daha başka Avrupa ülkelerinde öjenik çevreler inandıkları ilkeleri tüm ulusa tanıtmak için ellerinden geleni yapmaya başladılar, ne de olsa önlerinde örnek ola rak gösterebilecekleri ABD vardı. Bu ırkçı tahrikçilerden biri Alman or dusundan bir onbaşıydı. 1924'de ordı içinde kışkırtıcılıktan dolayı hapis yatmış tı. Hapisteki tüm zamanını da Amerikar öjenisistlerinkitaplannıhatmederekgeçiriyordu. Amerikan Öjenistler Topluluğu Başkanı Leon Whitney'nin ve Kuzey Avrupa ırkının sarı saçlara ve mavi gözlere sahip olmayan Yahudiler, Siyahlar ve Slavlar tarafından "bozulduğunu" iddia eden Madison Grant'in yazdıklarını takip ediyordu. Daha da ileri gidip ikisine de bi rerhayran mektubu yollayacaktı. Grant'a "Ulu Irkın Geçidi /The Passing of The Great Race" adlı kitabı için "O benim Incil'im" diye yazmıştı. Bu genç Alman Adolf Hitler'denbaşkası değildi. Sonralan "Kavgam" adlıkitabında "Özürlü insanların, kendileri gibi özürlü çocuk sahibi olmalarının engellenmesi mantığın bir gereğidir ve sistematik olarak uygulanırsa insan soyunun en insani hareketi olur" diyecekti. "Milyonlarca şanssızı hak etmedikleri ıstıraplardan kurtanr ve sonuçta tüm toplumun sağlığının gelişmesine yol açar." Amerikan öjenistlerini yakından izleyen Flitler, yakın bir Nazi dostuna ise" Artık kahtım yasalarını bildiğimize göre, sağIıksız ve özürlü canlıların dünyaya gelmelerini büyük ölçüde engellememiz mümkündür. Birçok Amerikan eyaletinin.değersiz soylardan gelen ya da tüm ırka zarar verebilecek kalıtımsal özellikleri olan insanların üremelerini engelleyen yasalarını ilgiyleinceledim" demişti. KISIRLAŞTIRMAYA ÖVGÜ... Hitler, 30ücakl933'teiktidarageldi. 12 yıllık iktidarı boyunca asla öjenik doktrinlerden sapmadı. Amerikan öjenistleri kendi politikalarını izleyen Hitler'den başta memnundular. Ancak hızla yüz binlerce kişiyi kısırlaştırmaya ve Ari ırktan olrnayanları sistematik olarak temizlemeye girişmesini kıskançlıkla karşıladılar. " Almanlar bizi kendi oyunumuzda yeniyorlar" diye yakındı, bir Amerikan öjenisti. Ama yine de Hitler'e yardım etme konusunda, ellerinden gelen yardımı yapmaya çok hevesliydiler. Hitler rejimine en bilimsel desteği sağlayanlar Californialı öjenistlerdi. 1934 yılında Almanya'daki kısırlaştırmalar ayda beş bini geçerken, Californialı öjenik lider CM Goethe, San Diego'dakiînsanSoyuIslahıVakfı'nı Hitler üzerindeki etkisi nedeniyle kutladı. Mektubu 1935'teki yıllık raporlarında da yayımlandı: "Çalışmalarınızın, Hitler'in arkasındaki entelektüellerin düşüncelerine biçim vermekte güçlü bir rol oynadığmı bilmek, ilginizi çekecektir. Heryerde, görüşlerinin Amerikan düşüncesi tarafından özellikle de İnsan Soyu Islahı Vakfı'nın çalışmaları tarafından teşvikedildiğini hissettim. Sevgili Dostum,yaşammın bundan sonraki kısmını 60 milyon nüfuslu dev bir hükümeti harekete geçirdiğini bilerek yaşamanı istiyorum. " • The Guardian'dan çeviren: AZEMARŞAN A nna Bolinger adlı bir kadın 12 kasım 1915'tesabaha karşı Chicago'daki bir AlmanAmerikan hastanesinde doğum yaptı. Bebekte çok az bir deformasyon ve bazı başka komplikasyonların yanısıra bağırsaklarında ileri derecede anomali vardı. Doğumugerçekleştiren doktorlar, derhalhastanenin başhekimi Dr. Harry Haiselden'ı uyandırdılar. Haiselden, hemen hastaneye geldi ve meslektaşlarıyla konsültasyona girdi. Bebeğin kurtarılıp kurtarılamayacağı konusunda derin görüş ayrılığı yaşandı. Ancak Haiselden bebeğin büyük ıstırap içinde olduğuna ve kurtanlmaya değmediğine karar verdi: Bebek tedavi edilmeyereköldürülecekti. Olaylan işiten Anna Bolinger'in arkadaşıCatherineWalsh,yardım etmek için hastaneye koştu. Alan adı verilen bebeği tek başına bomboş bir odada buldu. Haiselden'a bebeği öldürmemesi için yalvardı. Walsh daha sonralan yapılan bir soruşturmada, "O bebek bir canavar değildi. Çok güzel bir bebekti. Görünürde hiçbir deformasyon yoktu" diyecekti. Bebeği okşamiştı, gözleri açık olan Alan minik yumruklarını sallamıştı ona. Bir kez daha SÎYAH LEYLEK... Haiselden bir gecede meşhur oldu, gazeteleremakaleleryazmaya.konferanslar doktora giden Walsh onun insanlığına vermeye başladı. 1917'de Hollywood seslenmeye çalıştı: "Zavallı minik yavrudevreye girdi. Siyah Leylek adı verilen ve cağın binde bir şansı bile olsa onu amelisenaryosu Jack Lait tarafından yazılan yat etmeyecek misiniz?" filmdekendisini oynayan Doktor HaiselHaiselden güldü, "Onun iyileşmesindenkorkuyorum" dedi. Başhekim Chica den, öjenik olarak hatalı eşleşmiş bir çifte çocuk yapmamalarını tavsiye ediyordu. go'daki en iyi doktorlar tarafından eğitilNe var ki kadın hamile kalıyor, özürlü bir miş, yetenekli ve deneyimli bir cerrahtı. Aynı zamanda ateşli bir öjenistti (öjenizm çocuk dünyayagetiriyor, ve ölümeterkediyordu. Filminsonuntaraftarı, uzmanı). da ölü bebek, lsa'nın bekleyen Beklenen oldu, Alan Bollinger öldü. kollarına yükseliyordu. Sinema Birkaç gün sonra da bir soruşturma açıldı. salonlarında 10 yıldan uzun bir Haiselden meydan okudu. " Bu çocuğun süre oynayan film öjenik hareket hayatını kurtarsaydım" dedi "çok daha büyük bir suç işlemiş olurdum. Suçum ta için gem vurulmamış bir sinematik propagandaydı. biatın en zalimce hatalarından birini yaşatmakolurdu". Birjüri üyesi, "Bununla Siyah Leylek için yapılan tanıne kastediyorsun?" diye sertçe sordu. tımlarda "Öjenik bir aşk hikâye" Ne dediysem onu" diye yanıtladı Haisel si" denıyordu. Bir ilanda Isviçreli den ," Bu çocuğun zihinsel özürlü biri ola öjenist Auguste Forel'in uyarısına rakbüyüyeceğineinanmıyorum. Bunubiyer verilmişti. "Kalıtım yasaları, liyorum". Hararetli tartışmalardan sonra her suçlunun, her saralının, her mahkeme kararı açıklandı: delinin soyunu tehdit ediyor" di" Yapılacak bir ameliyatın çocuğun ha yordu, "Ellerimiz kollarımız bağhmıoturacağız?" Filminbirbaşyatını uzatabileceğine hatta belki de kurtarabileceğineinanıyoruz. Çocuğun fizik ka ilanında da, "Ozürlüleri öldürün, Ulusu Kurtarın ve 'Siyah sel özürlerinin ileride zihinsel ya da ahlaki Leyleği'görün" deniyordu. bir deformasyona neden olacağına dair Almanya bu ülkeler arasmda başı çeki yordu. Yüzyılınbaşından itibaren Alman öjenisitleri, Amerikan öjenist çevrelerle akademik ve kişisel ilişkilerini geliştirmeyebaşlamışlardı. Amerika'nın öndegelen yardım cemiyetleri, Almanya'daki genetik çalışmaları desteklemek için bunalım yıllarında bile yüz binlerce dolar bağışlıyorlardı. Almanya hızlabu alanda kendisini geliştirse de, Alman okurlar yinede Amerikan öjenik 'The Black Stork" gelişmelerini örnek alıyorlardı: biyolojik mahkemeler, zorla kısırlaştırma, toplumsal açıdan yetersiz olanlan kapalı tutma ve ötenazitartışmaları... Amerikan elitleri, toplumsal açıdan değersiz ve kalıtsal olarak "yanlış" insanlar için "bakteri", "haşarat", "soyubozuk", "altinsan" gibi terimler kullanırken, Kuzey Avrupalılar'dan oluşacak bir üstün ırk, giderek küresel öjenik sorıınların yanıtı olarak görülüyordu. Almanya'da hızla artan ırkçılık ve genetik çalışmalar Amerikan yasalarını, öjenik araştırmaları ve ideolojisini örnek alıyordu. VILÖNCE JJJ J JJ ü JJ ü d J / Profesör Devvey'in beyanatı... Amerika'dan maarifin ıslahı için celbedilen (getirtilen) maruf Amerikalı terbiye mütehassısıjohn Dewey, memleketimizde ne yapmak istediğine dair verdiği izahat çerçevesinde demiştir ki; "Benim Türkiye'deki vazifem gayet mütevazı ve basittir; münevver (aydın) vemüterakki (ileri) terbiyecilerin hali hazırda duydukları ihtiyaç ve ilmi meselelerin mahiyeti ile tanışmak, bir istikbalde neler ümit ettiklerini anlamak ve ilim ve terbiye planlarının neden ibaret olduğunu öğrenmek ve sonra bu sarfedilecek mesaiden en semeredar (verimli) olacak hususatı vaziyetin müsaadesi nisbetinde, tenmiye (arttırma) ve takviye etmektir. Her ne kadar herhangi bir ecnebi sistemin tatbiki mevzubahis değilse de, başka memleketlerin bu sahadaki tecrübelerinin birçok hususatta faideleri olacaktır. Bütün milletlerden demokratik bir cumhuriyetin prensipleri aynı şeylerdir. Bunlar, hürriyeti, kardeşçe bir birliği ve eşitliği istihdaf eder (amaçlar). Böy le bir cemiyetin ihtiyaçları ise nasıl bir terbiye sistemine doğru neticeyi rabt (bağlamaya) ve tesbit etmeye çalışmak lazım geldiğini gösterir. Filhakika insan tabiatı, bilhassa çocuk tabiatı, bütün memleketlerde büyük bir benzerlik arzeder ve tııl derecelerinin tebdiliyle (boylamların değişmesiyle) psikolojinin kanunlan ve hakikatleri değişmez. Benim bütün ilmi ve terbiyevi faaliyet devremde sele ferdin kabiliyet, zekâ ve saylarını (emeklerini) bütün menafi (yarar) kuvvetleriyle cemiyet ve insaniyetin hayır ve terakkisine sarf ve hasretmektir. îçtimai (sosyal) hayat neticeyi ihzar eder; ferdin kuvvetli surette inkişafı ise vasıta ve metodu yaratır. Binaenaleyh bir memleketi tecdid etmek (yenileştirmek) ve yeni bir hayata başlatmak için cemaate sadakat telkin eden, ferdi teşebbüsleri ve kabiliyetleri tenmiye eden (arttıran) bir terbiye sistemine ihtiyaç vardır. Bazı taraflardan terbiye metotlarının Amerika'daki tecrübelerinden nasıl bir netice alındığı sorulabilir. Cemahir i Müttehide Amerika (Amerika Birleşik Cumhuriyetleri) 'da ilk numune mektebini bizzat tesis ettim; ve Şikago Darülfünunu'nun pedagoji şubesine merbut (bağlı) olarak zevcemle beraber senelerce idare ettim. Bu mektep diğerlerine numune olsun diye açılmadı. Bu, çocuk tabiatının en salim bir terbiye dairesinde inkişafı için tatbik edilen metot ve prensiplerin tecrübeleri ve keşfi için açılmış bir laboratuar mahiyetinde idi. Bu metot bilhassa bütün içtimai ihtiyaçta tevafuk eden (uygun gelen) müşterek bir say istihdaf eden ve talebeyi bir vatandaş olmadan evvel serbest ve demokratik bir hayata elverişli olarak yetiştiren bir sistemdir. Bu aynı zamanda müteşebbis gençler yaratan ve hakiki ve ilmi vasıtalarla maşeri (ortaklaşa) faaliyeti temin eden bir usuldür. Bittabi ben henüz Türkiye için mufassal (ayrıntılı) bir program yapacakkadarhazır değilim.. Binaenaleyh benim için ilk başlanılacak nokta, mesleki ve terbiye metodu dairesinde yetiştirmek meselesi dir. Aynı zamanda muallimlerin içinde çalıştıklan idari, mali ve içtimai şartlara tabi bir iştir. Biz geçen gün muallim mektepleri mezuniyet cemiyetinin tertip ettiği bir müsamerede bulunduk ve mezkur (adı geçen) cemiyetin bir marşını duymaklamahzuz olduk (hoşlandık). Bu marştabana tercüme ettiklerine nazaran, muallimler kendilerini bir orduya (ilim, nur ve terakki uğrunda mücadele eden bir orduya) mensup olduklarını kemali iftiharlailanediyorlardı.îşte benim dearaştırdığım böyle âli (yüksek) bir mefkure idi. Benim yapabileceğim vesayayı (vasiyetleri) başarabilecek ancak böyle bir kanaat ve fikir olabilir. Bir memleketin hakiki olan kuvveti ve terakkisi, talim ve terbiye mese lesine bağlıdır ve bunun amilleri ise bu vazifeyi deruhteetmiş (üsdenmiş) olan muallimlerdir. Bu meslek erbabının ellerini daha serbest bırakmak ve faaliyetlerini takviye etmek için eğer bir şeyler yapmağa muvaffak olursam, bunu kendim için büyük bir şeref addedeceğim." 16Ağustosl924 Darülfünun'da ıslahat Darülfünun Divanı, profesör Dewey ile konuşmaları, Darülfünün'umuzun ıslahı ve tekamülü hakkında, emin (rektör) îsmail Hakkı (Baltacıoğlu) Bey, dün bir muharririmize aşağıdaki izahatı vermiştir; "Tıp Fakültesi'nde 5 muallimlik münhaldir (boştur). Bunlara fakülte namzet göstermişti. Bu namzetler tasdik edildi. Vekâlete gönderilecektir. Ecnebi mütehassıslara gelince; Fen Fakültesi muhtelif mevzular için 7 mütehassıs talep etmişti r. Bunlar arasında fizik, Türkiye jeolojisi, maden, hayvanat için mütehassıs celp edilecektir... Tıp Fakültesi mütehassıs celbi kararını programlarının tetkikine talik ettiğinden (ertelediğinden) taleplerini daha sonra dermeyan edecektir. Yalnız dişçi şubesi için organizatör olmak üzere bir mütehassıs celbini talep etmiştir. Divan'da müzakere cereyan etti. Fen Fakültesi'nin teklif ettiği mütehassıslar aynen kabul edilmiştir. Yalnız bunların tedris edecekleri derslerden ıkisi yeniden tesis edileceğinden evvela bunlann tesisi için vekâlete teklif edilecektir. Dişçi mektebi için teklif edilen mütehassısın vaziyeti ve resmi mevkii üzerinde müzakere cereyan etmiştir. Bu zatın Tıp Fakültesi reisi (dekanı) nezdinde ilmi müşavir olarak istihdamı kararlaştırılmıştır... Profesör lohn Devvey ile neleıgörüştünüz? Profesör üe daha ziyade ilmi meseleler üzerinde görüştük. Bilhassa pragmatizm felsefesi ve entelektüalistpedagojininmahzurlan,Durkheim'mmemleketimiz ve bilhassa Darülfünunumuzdaki tesirlt Avrupa'da Amerika tedrisat usullerinin tesirini taşıyan bazı müesseseler, bilhassa Belçika'da Doktor Decru'nun mektepleri, bizim medreseler velaisite meselesi, llahiyat Fakültesi gibi mevzular üzerinde konuştuk; ayrıca kendisine Darülfünunumuzun teşkilatı ve umumi maarifimiz hakkında sualleri üzerine mahımat verdim. Profesörün felsefesi hakkındaki kanaatim, Akşam gazetesinin bir makalesinde açıklanmıştır. Profesör şerefine pazar günü saat beşte Darüliünun'da bir çay ziyafeti verilecektir. Darülfünun'un ıslahı ve ilmi heyeti arasında tebdilat (değişiklikler) icrası mevzubahis oluyor mu? Bu babda fikriniz nedir? Ben Türkiye'de ıslaha muhtaç olmayan müessese olduğunu zannetmiyorurn.Darülfünunumuzda bunlardan biridir. Darülfünun ıslaha muhtaçtır. Darülfünun 1335 nizamnamesinin intişarından beri ıslah edilmektedir ve daha ıslah edilecektir. Ancak bütün Türklerin ve Türkiye mukadderatında rolü olan bütün insanların bilmesi tabiidir ki, Darülfünun gibi memleketin bütün maddi ve manevi hayatıyla alakadar terakkilerinden müstefid (faydalanan) ve tedennilerinden (gerilemelerinden) zarar gören bir müessesenin her türlü muhit ve zaruret kayıtlarından azade olarak sırf mantıki talepler ve mücerret (soyut) düsturlarla imkan ve tabiat haricinde terakki etmesi ilmen bir muhaldir (imkânsızdır). Avrupa darülfünunlan bu halegelebilmek için asırlarca çalıştılar. En iptidaileri ve en yenileri de dahil olduğu halde darülf ünunlar, ilim ve hürriyet müesseseleridir. Bu hürriyetlerini yalnız dahili hayatları itibarıyla değil, harici kuvvetler ile olan münasebetlerinde dahi istihsal ve temin etmişlerdir. îki şeyden biri; ya Darülfünun darülfünun gibi anlaşılırve darülfünun şartlarında, darülfünun prensiplerine göre tekamül eder veya herhangi bir mektep gibi telakki edilir ki, bu telakki Darülfünun kadar memleket için devahimdir. Darülfünun'un ıslahını talep edenler Darülfünun'un manevişahsiyetini rencide edecek yerde, evvela başında bulu nan insanlardan izahat talep etmelidir..."
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear