Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
4 İNSANLAR v 8 ŞUBAT 2004 / SAYI93; Ben hayatı istiyorum azı insanlar vardır, bedenlerı ile düşünceleri aynı mekâna sığmaz. Tıpkı Meliha Güler'de olduğu gibi. Çerkezköy'ün sapa bir mahallesinde, gecekonduvari bir evde oturup da aklını sergilere, kitap okumaya, politika yapmaya, bu hayatın başka türlu de yaşanabileceğine takan bir kadın o. Manik depresif, ama hastalığını ağır geçirilmiş bir grip gibi anlatıyor. Bu yüzden de hayatını hiç ama hiç eksiltmeden sürdürmek istiyor. Çalışmak istiyor, ama işten atılıyor. Çerkezköy'ehangikonser, tiyatro gelirse gitmek istiyor, ama kocası onay vermiyor. Terapi görmek istiyor, ama hastaneilaçla tedaviyi dayatıyor. Kısacası istekleriyle hayatı bir türlü bir araya getiremiyor. Birdebabaoğulittifakınakarşıtek başına direnişi var ki, toplumsal adaletin kadından yana olmadığını bir kez daha mimliyor. Ne kadar ağır ve şiddetli yaşanırsa yaşansın bir manik depresif erkeğin annekız kardeşeş kız çocuğu tarafından kollanması, korunması örneklerinin bolluğunun ortasmda Meliha'nın yalnızlığ daha da çıplak duruyor... MELİHA GÜLER, manik depresif. Hastalığı hakkında her türlü bilgiye sahip. Manik zamanlarında dünyayı kurtarabileceğini düşünüyor, depresif zamanlarında üç tabağı yıkayamıyor. Işinden hastalığı nedeniyle atıldı, oysa o çalışmak istiyor. Ama kadınlığı ve anneliği çıkarılıyor karşısına... 0nun düşü ise başka... . Berat Günçıkan B En çok sokağı kullanamamaktan yakınıyordunuz telefonda, en son ne yaptınız, ya da yapamadınız ? Geçenlerde Grup Kızılırmak'ın bir konseri oldu. Ona gitmek istedim, eşim "hayır" dedi. Duygu sömürüsü yapmak zorundakaldım. •Grup Kızılırmak'ı mı dinliyorsunuz? Ben TKP'liyim (Türkiye Komünist Partisi). Grup parti için konser verdi. Eşim "Ben senin TKP'li olmanı hazmedemiyorum" diyor. Neyapayım, benimfikrimbu. Eşiniz hangi partiyi destekliyor? AKP'yi (Ak Parti) destekliyor ama AKP'li değildir. Kimin arabasına binerse Telefonda"Banayardımedin"diyeattı çığlıklarından birini. Ne birbiri ardına eklediği cümlelerindebir düşüklük vardı, ne de ses tonu bir inip, bir çıktı. Telefonu borçtan dolayı kapalıydı, bir komşusundan anyordu. Yeni işten çıkarılmıştı, "Manik depresifim diye evde oturmak istemiyorum" diyordu "Ben çalışmak istiyorum" . Oğlunun üniversiteye gitmesini istiyordu, bütün dershanelerin kapısını çal mıştı, burs verilmesı ,, ^ l için.becerememişti... ™ ^ " * Çerkezköy'de iki odalı evde üçü bir aradaydı, Meliha, eşi ve oğlu. Konuşmayabaşlamadan önce oğlunu ve eşini evden gönderdi, çünkü anlatılacak olan hikâyesiydi. Artıksorulan yanıtlamaya hazırdı: onun türküsünü söyleyenlerden, yarın bir başkasının türküsünü söyler. Evlendikten sonra çahşmayı sürdürdünüzmü? Ben çahşmayı seviyorum. Evde oturan, sadece bulaşık yıkayan bir kadın olmak istemiyorum. Onceleri kayınvalidemlerle aynı evdeyaşadık. Sekizden sekize çalışıyor, çok para kazanıyor ve hepsini kayınvalideme veriyordum. Çocuğum olunca işten aynldım. Sonra bu evi aldık, borçları ödeyebilmek ıçin yeniden çalışmaya başladım. Dokuma bölümü kapanınca işten ayrılmak zorunda kaldım. Hastalığım da zaten o günlerde ortaya çıktı. Nasılbaşladı? Onceleri bu kadar stresli bir insan değildim. Çocukluğumda çok sindirildiğım için olmalı, kendimi ifade de edemezdim. Işe gitgel, evdekilerle uğraş, onun baskı sı, bunun baskısı. . Sonra ıçimde bir şey patladı, kendime başka türlü bakmaya başladım. Buna duygu durumubozukluğu, deniliyor. Sanki başka birisi oldum. Ayaklanm yere daha sağlam basmaya başladı, kendimi daha iyi anlatır, oldum. Bunun bir hastalık hali olduğunu doktormusöyledi? Hk depresiflik halinde anladım ki, ben hastayım. Önce özel bir psikologa gittim, bana ilaç verdi. Keşke terapi yapsaydı, konuşabilseydim... llk ilaç kullanmaya başladığımda, çok zordu... Şimdilerde Bakırköy'e gidiyorum, ama orada da terapi yapılmıyor, üaç veriliyor. Manik depresiflikte genetik etki de söz konusu değil mi? Anne tarafımda yok, ama babaanneme deli derlermiş. Babam da hastaneye yatmış, ama bunu kabul etmiyor. Şimdi hangi haldesiniz? Depresifim. Bu yıl daha iyiyim, önlemlerimı aldım, ama ılk zamanlar yataktan kalktığım zaman dünya kapkaranhk geliyordu. Bulaşıkları yıkamak ölümdü, üç bulaşığı nasıl yıkayacağımı düşünüyordum... Çok kötü depresyonlar yaşadım, ama kendimi öldürmeyi düşünmedim. Bir kez îstanbul'atrenlegiderken, kendimi şu trenin altına atsam nasıl olur, diye aklımdan geçirdim, o kadar... Manik? O yataktan o kadar güzel kalkıyorsunuz ki...Güneşigörürgörmezcamlarıaçıyorsun ve içine giriyor. Ayakların yere başka türlü basıyor, basmıyor havada uçuyorsun. Beynin daha hızh çahşıyor. Her şeyi bir anda kavrayabilirim, otuz telefon numarasını kafamda tutabilirim. Ellerim çok hızlı çalışır, yatakları, koltukları yıkarım, badana yaparım. Görseniz psikopat dersiniz, kendimi bütün dünyayı kurtaracakmış gibi hissederim. Bu coşku ilişkilerinize nasıl yansıyor? Mesela, belediyeye gittim ve başkana kafa tuttum. Encümen toplantısındaymış, "Toplanıyorsunuz.amabirşeyyaptığınız yok" dedim, "Çokbiliyorsan senyap" dedi. Böyle kavga ettik. Hastalığı kontrolünüz altına alamıyor musunuz? Artık mevsimini biliyorum. MartNisan'da başlarım manik olmaya, aşağı yukarı altı ay sürer. Güneşte serotonin var ya, bu tetikleyici olabilir. Kışın da bir köşeye kayısı koyarım, gelir gider, yerim. tlaçlarımı da aksatmıyorum, o zaman depresif halimde bile bulaşık yıkamak zor gelmiyor. Günlük yaşamınızı düzenlemenize rağmen işten atıldınız, ne oldu? Bir konfeksiyon şirketiydi. Geçen yaz işbaşı yaptım. Başvuru formunda bir hastalığınız var mı diye soruyorlardı, yok, y azdım. Çünkü manik dönemimdey dim, kendimi iyi hissediyordum, hatta ilaç almayı bırakmıştım. îşe başladıktan sonra depresif döneme girdim, sık sık ağlamaya başlayinca, fabrika doktoruna ne olup bittiğini anlattım, ilaçlan kullanmaya başlaymca düzeleceğimi söyledim. O da personelmüdürünebildirmiş.Çağırdılar,başvuruda yalan söylediğim için, isterlerse istifa edebıleceğimi söyledim, yok çalış, dediler, ama ertesı gün işime son verdiler. Hastalığınız evdeki ilişkilerinizi nasıl etkiledi? Kocam ilaçlarımı almamamı, onların beni daha fazla hasta ettiğini söylüyor. Ki Güler ailesi... Kenan Güler (kocası): însanlara gerektığinden fazla güveniyor. Bu yüzden her yere gitmesine izin vermiyorum. Uyarıyorum dinlemiyor. Bana kızmaya hakkı yok, ashnda o da bıliyor bunu. Ben pazarcıyım, paramız varsa yiyoruz, yoksa yok. îstanbul'a hastaneye gittiğimizde, zamanımız olmuyor, ama o gezmek istiyor, müzelere, tarihi yerlere gitmek istiyor. Götürürsem iyi, o zaman neşeli, sakin konuşuyor, ama bunu her zaman yapamayız ki... Oğul (ismini vermiyor): Annem bizimle mutlu değil. Bizi beğenmiyor. Hastalığının ne olduğunu da bilmıyorum. (Meliha burada devreye girip, "annemin hasta olduğunu inanmıyorum" desene diyor) Evet, hasta olduğuna da inanmıyorum. taplanmı atıyor, onları okuyormuşum, kafam karışıyormuş. Küçük bir kasabada yaşamak sizin için daha mı zor? Ben kendini ifade eden biri olmak istiyorum, ama olmuyor işte. Eşim benim yanımda eziliyor. Biryerden çağırsalar, neden beni çağırmadılar, diye öfkeleniyor. Sadece evdeoturayım, bulaşıkları, çamaşırları yıkayayım, ütüleyeyim istiyor. Hepsi bu kadar. Ben, ben olur muyum, böyle? Hastalığınızın oğlunuza geçmesi konusunda korkunuz var mı ? Olmaz olur mu? Oğlumda da belirtilerini görüyorum, ama kadınlar daha duygusal olduğu için sanki bu hastalığa daha çabuk yakalanıyorlar. Ben bir çocuk daha doğurmak istedim, doktor "geçebilir" deyincevazgeçtim. Neden ikinci çocuğu istediniz? Kendime eğlence olur, diye düşünmüştüm. Ne hayal ediyorsunuz ? Bir kadınlar kahvesi açmayı... beratguncikan@tnn.net Meliha Güler: Ben kendini ifade eden biri olmak istiyorum, ama olmuyor işte... Aşk değil evlilik... 34 yaşındasınız. Üniversiteye gitmek için çırpınan bir oğlunuz var... Hikâyeniz nerede başlıyor? Aksaraylıyım. Biri erkek, üç kardeşiz. Kötü bir çocukluk geçirdim. Babam şimdi ağzına koymuyor, ama o zaman çok içerdi. Çok korkardım ondan. Düğüne giderdik mesela, parmaklarımızın ucunda eve girerdik ki, kalkmasın. Yoksa bağırır, çağırır, annemi dövmeye kalkar, her şeyı kırar, döker. Ben de 15 yaşında evden kaçtım. Anneniz? Annem sakindir. Babama karşı bir savunma geliştirmiş, "bağırtmayın şunu", derdi. Bağırırsa ba ğırsın, avazı çıktığı kadar bağırsın, ne olacak ki. Annem de "ses etmeyin" diye diye bizi sindirdi. Annenize kızgın mısınız ? Hayır değilim. Öyle bir korunma geliştirmiş. Ben böyle olmak istemiyorum ki, yapamam zaten. Kaçıncı sınıfa kadar okudunuz? Karar vermiştim, ilkokuldan sonra okumayacaktım. 12 Eylül de ohnuştu, o kadar sıkılmıştım ki, saçlarımı kökünden çekmiştim. Öğretmenlerim,okulagitsin,bukızın kafası çahşıyor, dediler, zengin bir ailenin kızının kitaplarını bana verdiler. Baştagüzeldi, ama baba mın içkisi, hiçbir ihtiyacımı almaması... Orta ikinci sınıfta bıraktım okulu. Ama okumayı hep sevdim, kargaşa dönemlerinin dışında hep okudum. Çalışmaya ne zaman başladınız? Okulu bırakırbırakmaz. Işlerimi hep kendim buldum ben. Önce bir kuaförün yanında çalıştım, sonra fabrikaya girdim... Kocam da fabrikada işçiydi, istedim ki biri beni sahiplensin, ona kaçtım. 15 yaşımdaydım. Aşık mı oldunuz? On beş yaşında âşık mı olunur? Evden kurtulmak için evlendim. BAŞKENT GÜNLERİ Müşerref Hekimoğlu Şık bir oyuncu ve insan B: aşkent günlerinde yalnız politika konuşulmuyor, politikacıların evleri, sofraları, giyimi, davranışı, yaşam biçimi de gündeme geliyor. Belli konuların altı çiziliyor. Genel çizgiler özele dönüşüyor, giderek belli bir yargı oluşuyor. Değişik grupların sözcüleri var çevremde. Şıklığa bakışları da hayli değişik. Kimi zaman çizgileri dikkate almıyor, ağırhğı ayrıntılara kaydınyor. En çok dolar ödediği bir giysiyi en şık diye niteliyor. Şıklığın ölçüsü giysiye ödenen dolarla belirleniyor. Ancak, dolar babaları, anaları şık değil her zaman. Birkaç çizgiyi yineleyerek belh nnrtrplpr olıı<itnnıvnr Hpr örnekleri var. Vaktiyle bir balo, bir yemek, bir kokteyl, bir tiyatro ya da bale galası uzun söyleşilere yol açardı. Oyuncular övülür ya da eleştirilir, seyircüer de belli konularda tartışmalarla geceleri parlatırdı. Örneğin, bir opera galasında başkentin şıkhğı da gündeme gelirdi, eleştiriler, övgülerle o giysiyi taşıyanlar da göze çarpardı. Başka özellikler de var, örneğin operada sahnelenen bir yapıtın seyircileri oyuna birkaç kez gelirdi. Dahası, operanın tadına varanlar yeni yapıtları merakla bekler, sahnelendiğinde görmekten geri O ffiiniprin havaçi rr»W başka... îstanbul'da ya da Ankara'da galalardan çok söz edUmiyor artık. Şıklığın, zarifliğin pabucu da dama atılmış gibi! Belki de atılması gerekıyor. Toplumda değer yargılan hayh' değişti. Dün akşam, yakın çevremden bir grupla operadan, tiyatrodan, baleden söz ederken belli sorulara takıldık. Bu sevgi soluyor mu acaba? Galiba solmuyor. Sahnede tek başına milyonları etkileyen oyuncular yok mu? Gerçek bir oyuncu rolü değişse de özünü güzel duyuruyor seyırciye. Çağdaşlığını güzel kanıtlıyor. Dün geceki tartışmalarımızda gündeme gelen kişilerden biri Haldun Dormen. Gençler grubu, onun şıklığını öven sözlerle yansıttı yargılarını. Gerçekten şık bir oyuncu. Sahnede de, kuliste de, sokakta, evde, her yerde şıkhğını güzel taşıyor. Galiba yüzyıla yaklaşıyor dostluğumuz. Bu nedenle tarafsız olamam ama rlnSrtıvıı sövipmplrfen irimdpn yansıtmaktan geri kalamam doğrusu. Haldun Dormen yakın arkadaşım, şimdi ayda yılda bir görüşüyoruz ama uzaklaşmış değihz. Son günlerde onu sevgiyle izliyorum. O da sevgiyle oynuyor, zarif davranışlardan geri kalmadan sahnedekileri de, salondakileri de güzel selamlıyor. Tepeden tırnağa şık bir kişi. Giyimi, konuşması, davranışlan aynı çizgide. Küçük rollerini de büyük titizlik, sevgi ve saygıyla oynamasına hayranlık duyarım her zaman. Sevmek, hangi dalda olursa olsun güzel bir olay. Güzellikler üretiyor, çirkinlikleri yok ediyor. Bir oyuna Haldun Dormen'in gözüyle bakmak başka bir olay sanınm. Özüne, sanatına ters düşmüyor, oyununu, seyircisini boyutlandırıyor. Haldun Dormen şık bir insan, şık bir oyuncu sözün kısası. Dostluğunu da şık taşıyor her zaman. Bu gerçeği hksettiSim irin mııtlııvnm A Haldun Dormen: Şıkhğı her zaman, her yerde gündemde...