26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

6 Son Araştırmalardan CBT 1468/8 Mayıs 2015 Dizel araçlardan, kömür ocaklarından, endüstri alanlarından, odun yakılan soba ve şöminelerden açığa çıkan ince tozun, sağlığımıza zarar verdiği aslında uzun bir süredir biliniyordu. Sadece Avrupa’da her yıl ince toza bağlı akciğer hastalıkları yüzünden 150.000 kişi yaşamını yitiriyor. Sağlığımız, limitin altındaki düşük yoğunluklardan itibaren zarar görmeye başlıyor. Boston Beth Israel Deaconess Tıp Merkezi’nden Elissa Wilker ve ekibi şimdi ince tozun beyin üzerindeki etkisini inceledi. Araştırma çerçevesinde büyük kentlere farklı mesafelerde yaşayan ve 2,5 mikrometre büyüklüğündeki ince tozdan farklı bir şekilde etkilenen altmış yaş üzerinde 900 kişi incelenmiş. Beyin taramalarıyla çeşitli beyin bölgelerinin büyüklükleri tespit edilmiş, kan pıhtısı ve küçük beyin enfarktüsleriyle ilgili işaretler aranmış. Ve bu şekilde ince tozun gerçekten de çok etkili olduğu anlaşılmış. Kentin kirli havası beyne zarar veriyor sayısı 11.000 civarında, buna ilave olarak aynı sayıda insanın sıtmadan öldüğü tahmin ediliyor. Bunun nedeni bu üç ülkedeki sağlık sistemlerinin çökmüş olması (The Lancet). Londra Imperial College, Analiz Merkezi’nde Patrick Walker ve ekibi, son on beş yılın sıtma verilerini inceleyerek, tedavilerin hastalık vakaları üzerindeki etkisini kontrol etmiş. Kötü sağlık hizmetleri, sivrisinek cibinliklerinin sınırlı olarak dağıtılması ve önleyici ilaç kıtlığı yüzünden bu üç ülkede tedavi edilmeyen 3,5 milyon sıtma vakası ortaya çıkmış. Batı Afrika’nın bazı bölgelerinde devam eden Ebola salgını zaten zayıf olan sağlık sistemlerini zorlamış ve düzenli sıtma tedavilerini imkansız hale getirmiş. Bu da son on yılda Batı Afrika’da sıtma mücadelesiyle elde edilen başarıları geriye götürecektir diyor Walker. Buna göre Gine’da sıtma yüzünden ölenlerin sayısı üçte bir oranında yani 5.600 kişi, Sierra Leone’de 3.900 kişi ve Liberya’da ise 1.500 kişi artmış. Daha yoğun bir şekilde ince toza maruz kalan katılımcılar ortalama olarak daha küçük beyin hacimlerine sahipler. Bu da beyin kütlesinin daha fazla büzüşmesi ve sessiz beyin enfarktüslerine işaret ediyor. Uzmanların açıklamasına göre ince toza maruz kalma ve sonuçları arasında doğrusal bir bağlantı söz konusu. İnce toz yoğunluğu metreküp başına iki mikrogram arttığında katılımcılardaki sessiz inme riski yüzde 46 artıyor. Beyin hacimleri de kendilerinden bir yaş daha büyük olan kişilerinkiyle aynı seviyeye geliyor. İnce toz yoğunluğu arttıkça katılımcıların beyinleri de o denli “yaşlı” görünüyor diyor uzmanlar. Bu gerçekten endişe verici, çünkü sessiz enfarktüslerin büyük inmeler için risk olduğunu biliyoruz. Hatta demans, koordinasyon problemleri ve depresyon riskini yükselttiğini de diyor Wilker. İnce tozun hangi mekanizmalar üzerinde beyne etkidiği henüz tam olarak bilinmiyorsa da, akciğere nüfuz eden ince tozun sistematik olarak tüm beden üzerinde etkili olan iltihaba neden olduğu tahmin ediliyor. İnce tozun beyin üzerindeki etkileri yeni araştırmalarla daha derinlemesine incelenecek. Neandertallerin tükenişiyle ilgili yeni kanıtlar Güney Fransa’daki bir buluntu yeriyle anılan Orinyasiyen Avrupa’daki son taş devrinin ilk arkeolojik kültürüdür ve tümüyle modern insana mal edilir. Modern insan bu kültür evresiyle 45.000 ila 35.000 yıl önce Batı Orta ve Doğu Avrupa’nın önemli bir kısmına yayıldı. Fakat ProtoOrinyasiyen olarak bilinen öncü kültür hakkında pek bir şey bilinmiyordu. Yani bu kültüre ait dar gövdeli yonga gibi basit taş aletlerin Nean dertaller mi yoksa modern insan tarafından mı üretildikleri bilinmiyordu. Bu kültüre ait insan kalıntıları da çok enderdir. Fakat 1976 ve 1992 yıllarında İtalya’da ProtoOrinyasiyen kültüre sınıflandırılan iki diş bulundu. Bologna Üniversitesi’nden Stefano Benazzi ve ekibi bu iki dişin minesini inceleyerek, insanın diğer atalarının DNA’sıyla karşılaştırdı. Science dergisinde yayımlanan sonuçlara göre dişler, modern insana ait. 38.500 41.110 ve 35.66040.710 yıl öncesine ait dişler modern insanın en eski ve ProtoOrinyasiyen kültürüyle ilişkili olan son kalıntıları diyen bilim insanlarına göre sonuçlar, Orinyasiyen ve ProtoOrinyasi yen kültürünün sahibi olan modern insanın yaklaşık 41.000 yıl önce tüm Avrupa’ya yayıldığına dayanan tezini desteklemekte. 39.000 yıl kadar önce Avrupa’da soyları tükenen Neandertallerin son temsilcileri henüz hayattayken ProtoOrinyasyen kültür yayılmaya devam etmiş olmalı. Araştırmacılar Neandertallerin tükenişi ve kültürel yayılma arasında doğrudan veya dolaylı bir ilişkinin olabileceğini söylüyor. Bilindiği gibi bu iki insan türü Avrupa’nın aynı bölgelerinde birkaç bin yıl birlikte yaşamış, kültürel ve genetik alışverişte bulunmuştu. Ama buna rağmen Neandertal dünya sahnesinden birden bire yok oldu. Nicholas J. Conrad ve Michael Bolus son araştırmanın başka bir sonucu daha ortaya koyduğunu söylüyorlar. Buna göre modern insanın Avrupa’yı “kolonileştirmesi” güncel modellerin gösterdiğinden çok daha karmaşık bir şekilde gerçekleşmiş olmalı. Günün birinde belki de Neandertallerin niçin yok olduklarını ve modern insanın bu yok oluşla ne kadar ilgili olduğunu öğrenebileceğiz diyorlar. Amerikalı jeologlar Wyoming’deki Yellowstone Ulusal Parkı’nda dev bir magma rezervi buldular. Eski bir süper volkanın magma odasının altında yer alan magma rezervi dört buçuk misli büyük. Utah Üniversitesi’nden HsinHua Huang, rezervi deprem dalgalarını değerlendirirken bulmuş. Fakat volkanik püskürme riski daha önce olduğu gibi yine çok düşük (Science). Açıklamalara göre yeni keşfedilen magma rezervinin içeriği 46.000 kilometreküp. Bu miktar, Büyük Kanyon’u (Grand Canyon) 11 kez doldurabilir. Magma odası ve rezerv çok kızgın ama katı kayaçtan oluşuyor. Erimiş kayaç oranının yüzde onun çok altında olduğu sanılıyor. Her gün kızgın kaynaklardan ve bataklık göllerinden yaklaşık 45.000 karbondioksit açığa çıkıyor. Uzmanlar bu miktarı var olan magma odasıyla açıklayamıyorlardı. Huang ve ekibi volkanik sisteminin daha ayrıntılı bir tablosunu elde edebilmek için bölgesel ve ulusal deprem kayıtlarını karşılaştırmışlar. Ulusal parkta dev magma rezervi Deprem dalgaları kızgın ve erimiş kayacı kıyasla soğuk kayaç içinde daha hızlı hareket ettikleri için, binlerce dalganın değerlendirilmesi souncunda alt yerkabuğunda magma rezervinin görüntüsü ortaya çıkmış. Açıklamalara göre Yellowstone Park’ının alt kısmı şu şekilde yapılanmış: Üstteki yer mantosuna, dar bir sütundan büyük miktarda sıvı kayaç çıkıyor. Sütun altmış metre derinlikte mantar şapkası görünümünü alıyor. Kayaçtaki yarıklar ve yollar üzerinden magma, yerkabuğunun alt kısmında 2050m derinlikte yer alan rezerve ulaşıyor di Saydam kanatlı kelebeğin gizi Kelebekleri rengarenk kanatlarıyla büyüler bizi. Ama az da olsa neredeyse tamamen saydam kanatlara sahip kelebekler de vardır. Bunlardan biri Orta Amerika’da yaşayan Greta morgane kelebeğidir. Bu kelebeğin kanatlarının sadece kenarları renklidir, arada kalan kısım neredeyse hiç ışık yansıtmıyor ki bu da onu düşmanlara karşı neredeyse görünmez kılıyor. Karlsruhe Teknoloji Enstitüsü bilim insanları bu kamuflajın fiziksel temelini inceledi (Nature Communications). Araştırmaya göre, düşük yansımadan kanatların yüzeyindeki düzensiz nano yapılar sorumlu. Kanatlar üzerlerine eğik açıyla bakıldığında ışık yansıtıyorlar ama bu durumda bile zayıf bir yansıma söz konusu. Bakış açısına göre ışığın sadece yüzde 25’i geri yansıyor. Oysa bir cam parçası bakış açısına göre ışığın yüzde 8 ile yüzünü geri yansıtır. Dahası kelebek kanadı sadece insan gözü için görünen ışık tayfını zayıf yansıtmakla kalmayıp, hayvanlar için görünür olan kızıl ve morötesi dalgaları da baskılıyor. Araştırmacılar bu fenomeni açıklayabilmek için kanatları taramalı elektron mikroskobu altında inceledi. Greta morgane kelebeğinin kanatlarında nano yapılar bulmuş. Ancak bunlar bilinenlerin aksine düzensiz olarak sıralanmış ve farklı boyutlara sahip. Sütunların boyları 400600 nanometre, sütunlar arasındaki mesafe ise 100140 nanometre arasında değişiyor. Nanosütunları matematiksel açıdan analiz etmişler ve çeşitli bakış açılarına göre hesaplanan ışık miktarının gözlemlenenle örtüştüğünü görmüşler. Sonuçların örneğin gözlük camı veya cep telefonu ekranı gibi zayıf ışık yansıtan yüzeylerin geliştirilmesinde yardımcı olabilir. Ebola salgının yaşandığı Gine, Sierra Leone ve Liberya’da Ebola’dan ölenlerin Ebola’dan korkuyoruz, ama sıtmadan ölenlerin sayısı çok daha yüksek
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear