05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

POLİTİK BİLİM Müfit Akyos mufıta@ttmail.com 8 Şiddetin Anatomisi3 CBT 1460/13 Mart 2015 TRAVMA UZMANI ZAHAWA SOLOMON İLE SÖYLEŞİ: Ne kadar bilim ve teknoloji o kadar mühendislik... Mühendislik örgütlenmesini temsil eden en yaygın yapılanma Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği – TMMOB ve bağlı Odalarıdır. Amerika Birleşik Devletleri Ulusal Mühendislik Akademisi’nce 1995 yılından başlayarak her yıl Mühendisliğin Ufukları Sempozyumu The Frontiers of Engineering Symposium – düzenlenmektedir. Bu sempozyumlarda 3045 yaş grubundan üstün başarılı 100 mühendisin uç noktalarda yaptıkları araştırmalarını ve yeniliklerini (inovasyon) disiplinlerarası bir ortamda paylaşmaları amaçlanmaktadır. Sempozyum kitaplarının hepsinin girişinde yer verilen “Mühendislik uygulamaları sürekli olarak değişmektedir. Mühendislerin hızla gelişen teknolojik değişimlerin ve küreselleşmenin gerçekleştiği ortamlarda başarılı olmalarının yanı sıra disiplinlerarası takımlarda da çalışabilmeleri gerekmektedir. Günümüzün bilimsel araştırmaları mühendislik disiplinlerinin arakesitinde yapılmakta olduğundan başarılı araştırmacıların ve uygulamacıların kendi alanları dışındaki gelişmelerden ve sorunlardan da haberdar olmaları gerekmektedir” açıklaması mühendisliğin günümüzdeki gereklerini özetlemektedir. Sempozyumların içeriklerine bakıp bilim ve teknoloji ile mühendislik arasındaki ilişkinin ne denli içiçe geçtiğini görünce “ne kadar bilim ve teknoloji o kadar mühendislik” demek gerekiyor. Örnek olmak üzere 2014 yılı sempozyumunun dört ana konusu, insan etkileşimli robotlar, akü malzemeleri, kalp için teknolojiler ve kaya gazı ve petrolü idi. Sempozyumların en önemli çıktıları ise oluşan ağyapılar üzerinden yapılacak işbirliğine dayalı çalışmalar sonucu ABD yenilik kapasitesini destekleyecek fikirlerin ve uygulamaların yaratılmasıdır. Söz konusu sempozyumların önemli bir işlevi de yapılan çalışmaların mühendislik dünyasında en üst düzeyde takdir edilmesine aracı olmaktır. Gelelim ülkemizdeki duruma. Ülkemizde mühendisliğin, iyi mühendisliğin değeri nedir? Hangi mühendislik disiplininde örnek birkaç isim sayabilecek vefa ve takdir duygumuz, geleneğimiz ve araçlarımız vardır? Benzeri sorulara olumlu yanıt verebilmiş olsaydım geçen yıl kaybettiğimiz Arçelik’in ARGE biriminin kurucusu makina mühendisi Refik Üreyen’in, mühendislik örgütlenmesi, sosyalizm ve demokrasi mücadelesinde hep ön saflarda yer almış makina mühendisi Turhan Tuna’nın kısa bir süre önceki kaybından ülkemin mühendislik dünyasının haberi olurdu sanırım. Seçkin mühendisliklerinin yanı sıra her ikisinin de ortak yanı yurtsever oluşlarıydı. Saygı ve minnetle anıyorum onları. Ülkemizde mühendislik örgütlenmesini yasal zeminde temsil eden en yaygın yapılanma olan Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği – TMMOB ve bağlı Odalarıdır. Bu yapı, süregiden sağcı iktidarlar nedeniyle gündemden düşmeyen demokrasi talebi için ve 1980 sonrası piyasa ekonomisinin dayattığı kamu çıkarlarına aykırı ekonomik siyasalarla mücadelede diğer demokratik yapılanmalarla birlikte hep ön saflarda yerini almıştır. Günümüzde kamu haklarını korumakta ve demokrasi talep etmekte olan her örgütlü yapıyı yok etmek veya kendi iradesi altına almak üzere saldırılarını sürdürmekte olan iktidarın bu hamlelerinden mühendislik örgütlenmesi de payını almaktadır.Özelleştirmelerle zemin kaybeden “kamu mühendisliği” ile yeni kuşak mühendislerin hemen tamamı artık pazar ekonomisinin koşullarında mühendislik yapmaktadırlar. Bilim ve teknolojinin de etkisiyle (karmaşıklaşan ve disipinlerarası olan mühendislik uygulamaları) mühendislerin üretim ortamındaki konumları değişmiş, artık birer beyaz yakalı olduklarını derinden hisseder olmuşlardır. Mühendislik yapma olanakları bilim, teknoloji ve sanayimizin düzeyi ile sınırlı olan ülkemizin mühendisleri bir yandan piyasa koşullarının dayatmaları diğer yandan iktidarın bilim ve fenden uzak uygulamaları ve baskıları arasında bunalmış durumdadır. Her alanda olduğu gibi mühendislik alanında da insanlarımızın birikimlerini, yaratıcılıklarını uygulamaya yansıtabilecekleri özgürlüklere ve bunu sağlayacak iktidarlara her zamankinden daha çok ihtiyaçları vardır. Meraklısına: 19952014 yılları “The Frontiers of Engineering Symposium” larının içeriklerine ve pdf formatında kitaplarına www.inovasyon.org sitesinden erişebilirsiniz. Geçen hafta Aykut Göker’in yazısında”makine” olarak yazıldı ama doğrusu “Makina Mühendisleri Odası” olacaktır. Düzeltiriz. Şiddetin yarattığı travma nesilden nesile geçiyor • Travma konusunda araştırma yapmak nereden aklınıza geldi? Annem Auscwitz Toplama Kampı’ndan sağ çıkarak yaşadıklarını anlatma fırsatı bulan çok az insandan biridir. Bu olay benim meslek seçimimi derinden etkiledi. • Travmatik bir olayı nasıl tanımlarsınız? Travmatik olay bir insanı ölümle veya ciddi bir yaralanma ile karşı karşıya getiren olaylardır. Bazı insanlar bu travma ile daha iyi baş edebilirken, bazılarında Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) olarak nitelendirilen davranış bozuklukları ortaya çıkar. Bu insanlar, travmatik olay sona ermiş olsa bile sürekli olarak bu travmayı yaşarlar. Bu bozukluklar geridönüşler şeklinde ortaya çıkar. Arkadaşlarının çığlıklarını duyarlar, kan kokusu veya barut kokusu duyduklarını sanırlar. • Travmaya karşı gösterilen tepkilerde kültürün etkisi nedir? İnsanların streslerini ifade etme şekilleri kültürden kültüre değişir. Örneğin 2004’de Madrid’deki terör saldırılarına tanık olan İspanyollarda TSSB oranı, 2005 yılında Londra’daki saldırılara maruz kalan İngilizlerden daha şiddetliydi. İngilizler İspanyollar kadar dışa dönük değildir. Ayrıca İngiliz ordusunun askerlerinde İsrail askerlerine göre alkolizm vakaları daha sık görülür. Alkolizm bazen stres bozukluğunu maskeler. • Filistin popülasyonu üzerinde hiç araştırma yaptınız mı? Filistin topraklarında böyle bir çalışma yapmak çok zor. Bir kere kontrol noktalarından geçmek büyük bir sıkıntı. Ayrıca ahlaki açılardan da engeller var. Ancak İsrail askerleri üzerindeki çalışmamı tamamlar tamamlamaz Batı Şeria’daki çocuklar üzerinde çalışmaya başladım. Bu genç insanlarda TSSB oranı aşırı yüksek. Pek çok vakada çocuklar gelecek ile ilgili umutlarını yitirmişler. Bu da bölgenin geleceği konusunda tatsız sonuçlar doğurabilir. • Siz ve meslektaşlarınız travmaya maruz kalan yetişkinlerin çocuklarının da aynı etkilere maruz kalmış gibi benzer tepkiler verdiğini tespit ettiniz. Bunun nedeni nedir? Holokost’tan sağ kurtulanlar ve diğer travma geçiren popülasyonlar üzerine yapılan Bir zamanlar “Dünyanın stres laboratuvarı” olarak nitelendirilen İsrail, sürekli bir çatışma alanı. İsrail’in dünyaca tanınmış travma uzmanı Zahawa Solomon, New Scientist dergisinin kendisiyle yaptığı bir söyleşide, travma sonrası stres bozukluğunun gelecek nesilleri de etkilediğine dikkat çekiyor. belgesellerde bu tespit edildi. Epigenetik üzerine son yapılan çalışmalar, travmanın insanların epigenetik yapılarında bazı değişiklikler yarattığını gösteriyor. Bu değişiklikler daha sonra çocuklarına geçiyor. Yine de bu daha tartışmalı bir konu. Daha net bir neden ise bir insanın nasıl bir ebeveyn olduğu ile ilgilidir. Örneğin çocuğun ebeveyni fiziki olarak vardır ve yanındadır ama aslında yok gibidir. Bir çocuğun travma geçirmiş bir baba ile yaşaması çok zordur. Bu baba hiçbir şey hissetmez, “Oz Büyücüsü” öyküsündeki teneke adama benzer. • kincinesil travma çocuklarda kendini nasıl belli eder? Çocukların kendileri bir travmaya maruz kaldıklarında bu belirtiler ortaya çıkar. İlk çalışmalarımdan birinde 1982’deki ilk Lübnan savaşı sırasındaki stres reaksiyonlarını araştırdık. Bu insanların aile geçmişlerine bakarak bunların Holokost’tan sağ kurtulan insanların çocukları olup olmadıklarını araştırdık. Holokost döneminde travma yaşamış insanların çocuklarının, savaş alanındaki travmatik deneyimlerle daha zor başa çıktıklarını tespit ettik. Ve daha uzun süre iş göremez halde kaldıklarını gördük.. Zahawa Solomon • Bunun iyi/kötü ebeveyn olma etkisinden kaynaklanıp kaynaklanmadığını nasıl anladınız? Bu insanlar saldırganlığa karşı aşırı duyarlılık sergiliyorlardı. Böyle bir aile geçmişine sahip insanın saldırgan olma olasılığı çok düşüktür. • Holokost’tan sağ çıkmış birinin kızı olmak sizi nasıl etkiliyor? Annem yaşadıklarıyla ilgili benden hiçbir şey saklamadı. Ancak bunlar bende travma yaratmadı. Onun için benim doğumum bir nevi umut ve zafer gibiydi. Bana kızkardeşleriyle aralarındaki dayanışmaya ilişkin öyküler anlatırdı; birbirlerinin yaşamını kurtarmak için ne kadar korkusuzca mücadele ettiklerinden örnekler verirdi. Size ancak bu öykülerin beni olumlu yönde etkilediğini söyleyebilirim. Ama saldırganlık konusunda aşırı hassasiyetlerim var. Ve endişeli bir insanım. Reyhan Oksay New Scientist, 7 Şubat 2015
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear