01 Temmuz 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Tartışma CBT 1455/6 Şubat 2015 19 Fatih Altun İhtiyaçlar Piramidi Üzerine [email protected] Sayın Bursalı, yıllardır yazılı ve görsel medyada sizi takip ediyorum. Sadece bilimsel düşünceyi rehber edinerek yaptığınız analizler, bizlere gelecekte olacakları önceden görme imkânı sunmaktadır. Bu da sizi çok özel kılıyor. Cuma günü Bilim Teknoloji’de ve sonra da gazetedeki köşenizde ele aldığınız ihtiyaçlar piramidi konulu yazılarınız ile ilgili, bir iki hususa değinmek istiyorum. Hemen belirtmeliyim ki, uzunca süredir “toplumda egemen olan davranış şekillerini” anlamaya çalışırken, öncelikle “Maslow’un ihtiyaçlar piramidine göre bireylerin alışkanlıklarını kavramak gerektiğini” düşünüyordum. Sizin de bu konuyu yazılarınıza yansıtmış olmanızla, yanlış yolda olmadığımı anlamış oldum. Bilim ve Teknoloji’deki yazınızda ihtiyaçlar piramidi ile ilgili analizinizde Sahraaltı Afrika ülkeleri ile ilgili telefon altyapısı konusuna değinmiştiniz. Muhtemelen biliyorsunuzdur ama eğer haberdar değilseniz analizlerinizde faydalı olur diye size aşağıdaki ağ bağlantısını önermek istiyorum. Ayrıca daha önce internette rastladığım bir resim de üzerinde düşünülmeyi hak ediyor. Özellikle bu günkü yazınızdaki “piramidin üst kısmı bu niteliklerle şişkinleştiği, genişlediği, bollaştığı ölçüde, o ülkenin, o toplumun sırtı yere gelmez” cümleniz, resimde verilen mesajı daha iyi açıklıyor. Günümüz insanını en büyük problemi, artık bilgiyi kitap okuyarak değil, sosyal paylaşım sitelerinden edinmek kolaycılığını alışkanlık haline getirmesidir. Elbette ki facebook, twitter vb. gibi sosyal paylaşım sitelerindeki bilgiler de oldukça yüzeysel olmaktadır. Bu durum, kişinin paylaştığı bilgi ya da fikrin de içeriğinin aynı kalitede olmasını sağlıyor. Resimde sağa eklenmiş olan sosyal ihtiyaçların dağılımına baktığımızda, sizin de önemini belirttiğiniz en tepedeki bölüm ancak uzunca yazıların yazılabildiği “Word” metinleri ile mümkün iken, diğer paylaşım siteleri piramitte daha aşağılarda yer almaktadır. Sizler gibi değerli aydınlar çoğaldıkça, üzerinde düşünülerek uzunca yazılan “Word metinleri” çoğalacak ve piramidin tepesi şişkinleşecek işte o zaman toplum da gelişecek. Son olarak, 1988 yılında okuduğum “Oblomovluk Nedir?” adlı kitabın arka sayfasına düşülen nottaki, kendini gerçekleştirme ile ilgili tespitin de hakkını teslim etmek gerektiğini düşünüyorum. O günlerde altını kırmızı ile çizmişim, ama maalesef günümüzde de aynen geçerli. Bir Demokratik Eğitim Kahramanı: NACİYE ÖNCÜL 2 Zeki Sarıhan 2 Ocak 2014 günü Ankara Kocatepe Camii avlusunda demokratik eğitim kahramanlarından saygın bir hocanımın tabutu arkasında saf tuttuk ve onu Cebeci Asri Mezarlık’ta 60 yıl önce ölen annesinin mezarına defnettik. Basında ölüm ilanı dışında bu önemli kayıpla ilgili tek bir satır bile çıkmayışı sık sık karşılaştığımız vefasızlık örneklerinden biridir. Diyanet İşleri eski başkanlarından Ahmet Hamdi Akseki’nin kızı Naciye Öncül, 1920 doğumluydu. Babası, o tarihlerde İstanbul’daki görevini bırakarak Millî Mücadele karargâhına koşmuş ve Ankara Lisesi’nde öğretmenlik yapmıştı. 19391947 arasında Diyanet İşleri başkanvekilliği yaptıktan sonra 1951’deki ölümüne kadar bu kurumun başkanlığını yürüttü. 1937’da Ankara Kız Lisesi’ni, 1941’de Dil Tarih Coğrafya Fakültesi İngilizce Bölümü’nü bitiren Naciye Öncül, babasının kendilerini gayet serbest yetiştirdiklerini hep anlatmıştır. 1946’da izinli olarak Amerika’ya giden Öncül, Columbia Üniversitesinin İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümünde master diploması alarak Türkiye’ye döndü. 1952’de Gazi Eğitim Enstitüsü’nde öğretmenliğe başladı. Eşi Remzi Öncül de Millî Eğitim Bakanlığı’nda önemli görevlerde bulunmuş, eğitimle ilgili çeviriler yapmış bir eğitimcidir. En önemli eseri de yıllarca emek vererek hazırladığı Eğitim Bilimleri Sözlüğü’dür. Naciye Öncül’ü Türkiye eğitim tarihinde unutulmayacak bir yere yerleştiren 1970–1971 öğretim yılında Gazi Eğitim Enstitüsü’nde yaptığı müdürlüktür. Ne yazık ki bu görevi yalnızca dokuz ay sürebilmiştir. 1926’da ortaöğretime öğretmen yetiştirmek için acılan Gazi Eğitim Enstitüsü, ilköğretmen okulları ve Köy Enstitüleriyle birlikte Türkiye’nin en önemli öğretmen kaynaklarından biri idi. kesmek gibi önlemleri öğrencileri yıldırmaya yetmemiştir. Öğretmenlerin çoğunluğunun da desteklediği ve öğretmenler kurulu kararına da dayandırdıkları bu istekler karşısında bakanlık pes etmek zorunda kalmış, okulun özerkliğini ve öğrencilerin yönetime katılmasını kabul etmiştir. Öğretmenlerden oluşan bir kurul, okulun yeni statüsünü belirleyecek bir yönetmelik üzerinde çalışırken öğretmenler kurulu da kendi müdürlerini seçmişlerdir. Dikkate değer olan şudur ki, o zamana kadar hiçbir yüksek öğrenim kurumunda olmayan bir şey daha gerçekleşmiştir: 11 bölümün birer öğrenci temsilcisi, tam oy hakkıyla öğretmenler kuruluna katılmaya ve müdür seçimlerinde de oy kullanmaya başlamıştır. Naciye Öncül, 20 Eylül 1970’de seçimle işbaşına gelen ikinci müdürdür. Türkiye’de de ilk kez seçimle belirlenen müdür sıfatını taşımaktadır. Aynı zamanda Vedide Baha Pars’tan sonra okulun ikinci kadın müdürüdür. Gazi Eğitim Enstitüsü, 1960’lı yılların ikinci yarısından başlayarak artık iktidarın gözde okullarından biri değildir. İktidar bu okulda gelişen öğrenci uyanışından rahatsızdır. Okulu, iktidara bağlı yöneticiler ve istihbarat elemanlarıyla doldurmaktadır. Hatta bu okulda öğretmenlik yapacak olanların öğretmenler kurulu tarafından onaylanması gibi bir geleneği de çiğneyerek öğrenci kitlesini baskı altına alacak öğretmenler atamaktadır. 1968 yaz tatilinde, Gazi Eğitim’in başını çıktığı 9 eğitim enstitüsü öğrenci derneklerinin temsilcileri toplanarak okullarına yapılan bu müdahaleye karşı seslerini yükseltmişler ve başlıca olarak okulun özerk olması ve öğrencilerin yönetime katılması gibi isteklerle zorlu bir boykota gitmişlerdir. Bakanlığın okulu tatil etmek, üçte ikisi yatılı öğrencilerden oluşan 1.500 kişilik okulun yemek ve elektriklerini HÜKÜMETİN GAZİ EĞİTİMİ ELE GEÇİRME PLANI Bakanlığın, öğrenci derneği seçimlerini sürekli ve büyük farkla kazanan devrimci öğrencilerin karşısına çıkardığı gruplar sürekli azınlıkta kalınca, bunları silahlandırıp öğrencilerin üzerine salmaktan başka çare göremediği böyle bir ortamda, polisler okulu basmak isteyince Naciye Öncül, çağdaş bir kadın kahraman olarak polislerin önüne dikilmiş ve onları okula sokmamıştır. O, idare, öğretmenler ve öğrenciler tarafından okulun demokratik ilkelere göre olaysız yönetilebileceği görüşündedir. Ancak faşist anlayışın buna tahammülü yoktur. Askeri yönetime yaranmak isteyen karakterli birkaç kişiye ihbar mektupları yazdırılır, bunların ifadeleri alınır ve Naciye Öncül, başyardımcısı ’la birlikte gözaltına alınır, tutuklanır. Öğrenci temsilcileri de tutuklanmıştır. Naciye Öncül’ün devletten beklemediği bu davranış karşısında büyük bir hayal kırıklığı yaşadığı söylenebilir ama o buna dayanır. Demokrasi ve faşizm çatışmasını yaşayarak da öğrenir. Tutuklu öğrencilerine kadınlar koğuşundan kışın bere örüp gönderecek kadar insancıllığı, sevecenliği, anneliği sürer. Belki de Diyanet İşleri bakanının kızı olması nedeniyle dosyası sivile devredilerek tahliye olur ve beraat eder. Öncül, hayatının geri kalan kısmında da devrimcidemokrat öğretmen hareketiyle bağını koparmaz. Öğrencilerinin çıkardığı meslek dergisini, eğitim derneğini destekler. Onlara çeviriler yapar. Kocatepe Camiinde onu uğurlamak için toplanan kalabalığın içinde bugünkü Gazi Eğitim Fakültesinin bir temsilcisi ve mezarının üstüne konulan çelenkler içinde bir tek karanfili bile yoktur! Bazen resmiyet ve hayat birbirine hiç uymaz. Bütün öğrencilerinin annesi Naciye Öncül, onların gönlünde olduğu gibi demokratik eğitim ve öğretmen hareketi tarihinde de saygın yerini almıştır. DEMOKRASİ FAŞİZM ÇATIŞMASI
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear