28 Eylül 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

• KÜLTÜR • DOĞAN KUBAN Avrupa Uygarlığından Başka Çağdaş Uygarlık Yok Geleceğin uygarlık temeli ancak Avrupa uygarlığının taşıdığı tarihi potansiyeldir. Fakat çağdaş dünya bu uygar yaşamın niteliklerini zorlayan eğilimler içeriyor. Bunların bir bölümü, kapitalizm, ulusçuluk, dincilik, ırkçılık, emperyalizm zaten Avrupa kültüründen kaynaklandılar. Bugün başka ulusların gelenekleriyle daha kanlanmış olarak dünyayı tehdit ediyorlar. Yine de Avrupa uygarlığını savunmak, eğri yanlarını doğrultmak, kendini beğenmişliğini ve megalomanisi törpülemek, onu dünyanın diğer kültürlerinin yarattıkları insani değerlerle güçlendirerek ayakta tutmak zorundayız. Yerini alacak başka uygarlık yok. ünümüzden insanlığın bilim, sanat, felsefe ve teknoloji olarak paylaştığı bütün kavramlar ve uygarlık olarak benimsedikleri hatta özümsedikleri çağdaş davranışların ki bunların içinde beğenmediklerimiz çok olsa bile– kaynağı Avrupa’dır. Bu görüşü Çinliler, Hintliler, Müslümanlar, Amerikalılar, Afrikalılar, başka uluslar kabul etmeyebilirler. Fakat hiçbir ülkenin bunun dışına çıkma olanağı olmadığı gibi, böyle bir eğilim de yok. Çin’in, Hint’in, Birleşik Amerika’nın sunacağı başka model yok. Avrupa’nın sömürgeci, emperyalist ve kapitalist geçmişi anımsanınca bu hoş görünmüyor. Ne var ki bu önerinin mükemmellik ve kusursuzlukla ilişkisi zaten yok. Bir güncel olgudan söz ediyorum. Bütün dünya Avrupa ve onun uzantısı Amerika’yı taklit ediyor. Komünist Çin bile Batı kapitalizmini uygulamaya çalışıyor. İslam ülkeleri zaten pazar. Gelecek uygarlık örneğinin Çin’den çıkacağını düşünen kimse de yok. Ne Güney Amerika, İspanya ve Portekiz’siz, ne de Birleşik Amerika İngiltere ve Avrupasız bir uygarlık tanımlamıyor. Gerçi Birleşik Amerika hâlâ çekici gelen bir yaşam ikonu olmayı sürdürüyor. Fakat Amerikan yaşamı bir uygarlık ikonu değil. Ve dünya ona benzedikçe tek ikon olmaktan da uzaklaşıyor. G Avrupa’da 15. yüzyıl sonlarına kadar kaldılar. Kültürel etkileri Rönesans’a kadar sürdü. TÜRK GÖÇERLERİN EGEMENLİĞİ AVRUPA’NIN BÜTÜNLEŞTİREN GEÇMİŞİ Avrupa’yı bütünleştiren bir geçmiş var. İ.S. İkinci Yüzyıl sonlarında bütün Akdeniz çevresine Roma İmparatorluğu egemen. Akdeniz kıyılarından İskoçya’ya, Ren kıyılarına, Atlantik’ten Viyana ve Karadeniz kıyılarına uzanan bir Roma Avrupa’sı vardı. Bütün Akdeniz’e ve Anadolu’ya egemen olan Roma eski Yunan uygarlığını da özümsemişti. Erken ortaçağda Charlemagne İmparatorluğu Kuzey İspanya’dan, Baltık kıyılarından, Bulgaristan’a kadar uzanmış, Roma imparatorluk strüktürünün genel kurgusu içinde gelişen Hıristiyan kilisesinin yapıştırıcılığı ile Avrupa’yı bütünleştirmiştir. Kilisesi ortak olmayan Doğu Roma İmparatorluğu (ya da Bizans) aslında Roma geleneğini sürdürmeye devam ediyordu. Yunan dili egemen olmaya devam ediyordu. Fakat 6. yüzyılda İustinianos Roma İmparatoru olarak İtalya’da, hatta Kuzey Afrika’da hak iddia ediyordu. Kaldı ki Ortodoks Hıristiyan kilisesi de İsa öğretisinin izleyicisidir. Erken Ortaçağdan bu yana Avrupa’yı bütünleşmeye zorlayan iki dış öğe var: Avrupa iki çekiçle dövülen bir örse benziyor. Güneyde 8. yüzyıl başından bu yana İspanya ve Sicilya’da, Müslüman Arap ve Berberiler var. Bunlar Doğu Avrupa’da ise 6. yüzyıldan bu yana Türk göçerler egemen. Tariçilerimiz ve bazı aydınlarımız dışında, Türk halkı bunu bilmez. Oysa Slavlar güneye inmeden önce bütün Karadeniz kuzey kıyılarında Türkçe konuşan göçerler yaşıyor. Hatta Attila’nın Fransa’ya kadar gelen göçer koalisyonunun başında, pek çok Batılı Hun tarihi uzmanına göre, olasılıkla Türkler vardı. Avarlar, Bulgarlar, Hazarlar Peçenekler, Kumanlar, Cengiz ordularından Altınordu’ya kalan Türkler, Tatarlar ve en sonunda Osmanlı İmparatorluğu Doğu Avrupa’ya Güney Avrasya bozkırlarının 18. yüzyıla kadar egemen insan grubu idi. İ.S. 6. yüzyıldan 18. yüzyıla kadar Karadeniz ve Güneydoğu Avrupa Bozkırı Türkçe dilli insanların egemenliğindedir. Bunlar Avrupa’yı doğudan sıkıştıran çekiç rolünü üstlendiler. Türkçe konuşan budunlar sadece Altaylı ve Ortaasya’lı değil, Güney Avrasya bozkırlı’dır. 6. yüzyılda Doğu Avrupa’da Gepid Krallığının komşularıdır. Avarlar Konstantinopolis surlarına dayanmıştır. Bulgarlar Hıristiyanlığı kabul etmeden önce Macarlarla birlikte Macar devletini kurmuşlardır. Selçuklular İran ve Anadolu’yu fethederken, Kumanlar da Kuzey Karadeniz kıyılarının katıksız egemenleri idiler. Bu bir övünme ya da fetih destanı değil, bir tarihi varlık saptamasıdır. Fakat bu tarihi gelişmenin birincil özelliği, Türklerin Avrupa uygarlığına bir katkıda bulunmamalarıdır. Müslüman ya da pagan her zaman Avrupalılar için, barbar ve düşman olarak tehdit oluşturdular. Tayfun Akgül Onun için Avrupa’yı bütünleştiren önemli bir tarih faktörü oldular. Günümüzde bile, Türk ve Müslümanın tipik bir Avrupa düşmanı simgesi olduğunu unutmayalım. arkeoloji ve antropolojilerinin araştırmacıları Avrupalıdır. Buna 20 yüzyılda Amerikalıları da katabilirsiniz. Çağdaş bilim, teknoloji, felsefe, sanat ve musikiyi de Avrupa uygarlığı tanımlıyor. Dünya yüzünde Yeniçağa kadar özgünlüğünü koruyan kültür ve uygarlık alanları var. Müslümanlar da bunun içinde. Fakat kendi içlerinde kurumuşlar. Avrupalılar onları öğrenmekle kalmamışlar, onlara kendilerini öğretmişler. Bu işi hâlâ yapıyorlar. Türkiye’de Macar tarihini, Rus tarihini, Fransız tarihini inceleyen bilim adamları yok. Ama onlarda Türk Tarihi inceleyen bilim adamları var. Avrupalılar İslam’ı bizden fazla biliyorlar. Osmanlı tarihini yazanların listesine bir bakın. Bütün bunlara, uzun yüzyıllar süren Avrupa hegemonyasının, emperyalizminin, sömürgeciliğinin ve kapitalizmin neden olduğu doğrudur. Fakat Avrupalılar bu bilgileri ilk önce üreterek dünyaya egemen oldukları da yadsınamaz. Ulusçuluk, ırkçılık, dincilik nedenleriyle bu kabul edilmeyebilir. Ne var ki şimdiye kadar bunu gerçekleştirememiş kültürlerin mensupları bundan sonra daha iyisini yapacaklarına kimseyi inandıramazlar. Hiçbir ülkenin geriye dönme şansı yok. Dünya kimseyi beklemiyor. Tarihin kültür ve uygarlıkları birbirlerinde ayırıp izole ettiği koşullar artık yok. Tek gerçekleşebilir program Avrupa uygarlığının, bütünleşmiş dünya yaşamı nedeniyle, daha arzulanan amaçlara doğru geliştirilmesidir. Avrupa’nın kapılarını dünyaya kapatması da olanaksız. Bu sadece evrensel bir iklimsel felaket sonucu olabilir. Bugünkü durumda dünya arenasında ya da ulusal sınırlar içindeki politik tartışmalar içeriği boşalmış, gelecek yüz yıl öngörüleri içine anlamsız kavramlardır. Ne var ki günlük yaşam pratiğinde cahil kalabalıklara elli yıl sonra başlarına gelecek felaketlerden söz ederek politika yapma olanağı olmadığı için, dünya yalanla beslenmeye devam ediyor. Egemen Batı, başarının zenginlikle orantılı olduğu yalanını dünyaya yutturmuş. Hoşgörü ve alçakgönüllülüğü ve yetinmeyi neredeyse suç gibi göstermiş. Devridaim makinesi gibi boyuna gelişecek bir dünya imgesi uydurmuş. Juke Box gibi para attıkça çalmaya devam edecek sanıyor, zavallı insanlar. Bu krizi aşmak temel insanlık görevi. AVRUPA’NIN EN ÖNEMLİ ÖZELLİĞİ Ancak bütün bu geçmiş Avrupa uygarlığının en önemli özelliğini unutturamaz. Avrupa uygarlığı dünyayı bir bütün olarak öğrenme gerekliliğini duyan ve bunu yapan tek kültürdür. Dünyayı keşfedenler ve coğrafyasını yazanlar Avrupalılardır. Çin’in, Hint’in, İslamın ve bütün dünya ülkelerinin tarihlerinin, CBT 1376 5 / 2 Ağustos 2013
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear