Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
• KÜLTÜR • DOĞAN KUBAN O BİR ROBINSON CRUSOE Duran Adam: Gençlik Hazinesinin Barış ve Hoşgörü Çağrısı Dünya 20. yüzyılda savaş ve şiddet içinde yaşadı. 40 yaşını geçenler dünyayı şiddet bağlamında algılarlar. Politik söylem şiddet içeriyor. Aklını yitiren dünyada güncel haber cinayetler, nefret ve kin söylemidir. Bu ortamda demokrasi sözcüğü içeriksiz bir çiklet sakızıdır. İnsanlığın görsel belleği vahşetle dolu. Birbirlerini kurşunlayan, bıçaklayan, döven, işkence yapan insanlar. Uçaklar, füzeler, yerlerde sürüklenen insanlar, ceset tarlaları. C enaze törenleri ve kütüphaneler dolusu nefret edebiyatı. Bunları konu alan ve ekranları dolduran korku, cinayet ve işkence filmleri. Dünya yetmediği için yıldızları da savaş alanına sokan dehşet filmleri. Sonunda nefret ve kin insanları birbirine düşürüyor. Dünyanın tek umudu insanları sağduyuya davet eden barışçı gençlerdir. Bütün örgütleri ve protokolü ile köhnemiş bir dünya politikasını yönetenler, açık ya da gizli despotlardır. Her ülkede uygar sözler eden politikacılar, el altından şiddeti körüklerler. Çünkü şiddet dünyasında yetiştiler. Fakat bugün eski dünyayı sonlandıracak sürtüşme, teknolojinin genç kuşaklara açtığı uçsuz bucaksız iletişim perspektifleri ile dünyanın köhne politik strüktürü arasındaki uyumsuzluktur. Bilgisayarlı iletişim dünyayı onbeş yaşındaki adamın parmaklarının ucuna getiriyor. Bilgi alıverişi akıl almaz hızlarla gerçekleşiyor. Bunu bütün kuşaklar, devletler, casusluk için kullanıyorlar. Fakat asıl sahipleri telefonları ellerinin uzantısı haline gelen okul çocuklarıdır. İktidar kuşaklarının cehaletleri, yerleşmiş bürokrasinin ataleti oranında bürokrasiye yapışık ekonomik sömürü mekanizması uyum olanağını ortadan kaldırıyor. Batı toplumları sömürüyü sürdüren mekanizmanın yerine ne koyacaklarını henüz keşfedemediler. Korku ve şiddet yöntemleriyle, egemenliklerini sürdürmeye çalışıyorlar. Kanıtı İrak, Afganistan, Libya, Mali vb. Bu koşullarda demokrasi ve özgürlük gibi olgular zaten gerçekleşmiyor. Bizim gibi ekonomileri dışarıya bağımlı ülkeler ise batılı patronların ne yapacaklarını kestirecek olgunlukta değiller. Son günlerde Avrupa duvarına çarpmamız bundan. Amerikalı psikolog ve antropolog Jared Diamond’un ‘Collapse’(2005) adlı çok ünlü bir yapıtı var. Toplumların kaderlerine bir süre için egemen olan kişi ve kuşaklar bu kitabı dikkatle okumalıdır. ‘Neden bazı toplumlar felaket getiren kararlar alırlar?’ adını taşıyan 14. bölümün başlıkları ‘Öngörüsüzlük’, ‘Algılama yokluğu’, ‘Rasyonel Kötülükler’, ‘Felaket getiren değerler’, ‘Diğer rasyonel olmayan becerisizlikler’, ‘Başarısız çözümler’, ‘Umut işaretleri’dir. Bu bölümün saydığı pek çok nedenlerin içinde ekonomistlerin felaketli sonuçları olan ‘Rasyonel Kötülükler’ başında yöneticilerin “Benim için iyi, geri kalan herkes için kötü” ayrımı geliyor. Yani ben merkezlilik. Dünya insanın etrafında dönmüyor. Sonra onları neden karşısına aldığını anlamadığım sayın başbakanı düşündüm. Gençliğinden bu yana kendi dünyasını yaratmış, güven dolu bir adam. Bir tarafta bu özgün yaşamın güveni, öte yanda birkaç saatlik bir zaman adasında özgür iradeli milyonlar. Kavgalardan uzaklaşarak kendi dünyalarını kurmaya çalışan genç kuşaklar, Prag Baharında komünist tankların önüne yatanlardan izleyicileri olan bilgisayar kuşağıdır. Aynı yaşta iki Türk genci, biri hedef, öteki onun göğsüne nişan almış maskeli bir başka genç. Bu karşılaşmayı anlatmak için söz gerekli değil. Burada eski dünyada yaşayanla yeni bir dünya kurmak isteyen arasında semantik bir uyuşmazlık var. Duran Adam ancak genç kuşakların yaratabileceği bir olgudur. Bu eylem barışçı Gezi direnişinden de farklı bir tutum sergiliyor. Geçmişte direnişler, gösteri yürüyüşleri, mitingler kütlesel hareketlerdi. Kalabalık ve gürültülü. Bu Yeni eylem kişiye indirgenmiş bir protesto. Duran Adam sessiz ve yalnız. Hareketsiz. Bir şey yapmıyor. Kimseyi tehdit etmiyor Bağırıp çağırmıyor. Oraya buraya da bakmıyor. Bu bir hücum, ya da bir savunma tavrı değil. Bir barikat arkasında saklı değil. Silahı yok. Ne bir şey söylüyor, ne küfrediyor, ne yalan söylüyor, ne hakaret ediyor, ne tehdit ediyor, ne propaganda yapıyor, ne yalandan sırıtıyor, ne ağlıyor, ne bağırıyor, ne sızlanıyor, ne yolu kapatıyor, ne kızgın nazarlarla insanları süzüyor, ne yılan ya da sırtlan gibi avının üzerine atılmaya hazırlanıyor. Poz değişik ama, Rodin’in düşünen adam heykeli gibi, düşünen ama umut eden bir genç insan. Belki sizi de bir dakika durup düşünmeye simgesel olarak davet ediyor. Ama bir grev çağrısı gibi katıl da demiyor. Geçmişten soyunmuşa benziyor. İnsana Taoizm’in WuWei ilkesini anımsatıyor. Bu simgesel, uygar eylem büyük bir yaratıcı ve insancıl gösteridir. Özgün, saygın, insancıl ve üst derecede uygar. Ne zorlama, ne de davet. Protestonun bu kadar saf olanı henüz yaratılmamıştı. Bunu okurken aklıma Paul Valery’nin yazdığı ‘Crusoe’ adlı bir yazı geldi. Küçük adasındaki yalnız Robinson’un kendine yeni bir dünya kurması, ruh halleri ve düşünceleri şiirsel ve çok ilginç gözlemlerle analiz edilmişti. Son günlerin ‘Duran Adam’ı kendi iradesiyle egemen olduğu bir zaman adasında bir tür Crusoe’dir. Bu genç kuşak Robinson’lardan milyonlarca var. Yalnız ve korkusuz. CBT 1370/5 / 21 Haziran 2013 DURAN ADAM: BİR ROBİNSON CRUSOE Türk toplumu için umut veren, genç kuşaklara inanmamı sağlayan olağanüstü güzel bir insan tavrı. Buradaki kararlı irade gösterisi geleceğin barış dünyasının işareti olabilir. Böyle bir eylemi hayal bile edemezdim. Geleceği ellerine teslim etmek zorunda olduğumuz insanların yaratıcılığı olarak algıladım. Bu aydınlık tavrın arkasında, ancak bugünden farklı bir dünya imgesi olabilir. Kökü ne olursa olsun, bu evrensel bir barış tavrıdır. Onun için elektronik hızla dünya basınına, dünya gençlerine ulaştı. Bunu Türk gençlerinin yaratması onur verici. Geleceği gençlerin sırtlayacağını Mustafa Kemal’den bu yana bilmiyor muyuz? GELECEK, BU YARATICILARA TESLİM Yaşlı kuşaklar, ya da onların beyinlerini yıkadığı gençler bunu anlamakta zorluk çekiyorlar. Teknolojinin yaşama egemen olduğu bu çok hızlı değişmelere hemen ayak uyduran genç kuşaklar. Yaşlı iktidarlarla pozitif empati kurabilseler ne iyi olurdu. Tarihin son yüzyılı sadece teknik boyutlarıyla değil, toplumsal ve sayısal boyutlarıyla da geçmişle kıyas edilemeyecek bir hızlı değişim içinde. Roma çağından Osmanlı çağı sonuna kadar 810 milyon olarak kalan Anadolu nüfusu bugün 70 milyon. İstanbul’un nüfusu ben üniversiteden mezun olduktan sonra 20 kat arttı. Teknoloji birkaç yılda bir yenileniyor. Bu değişiklikler her topluTürk toplumu az gelişmu çiğneyerek geçebilir. Yaşamı cehenneme çevirebilir. Bu miş ve yetersiz eğitilmiş kökten değişmenin ivmesini bir toplum olabilir. Fakat sağlayan nedenleri anlayanbu toplumun cahil, okular geçişin daha insancıl olmasını sağlayabilirler. Bugün muş, fakir, zengin bütün iktidarda olan kuşakların yakatlarıyla, genç çocukpacakları en iyi davranışı eslarının kanının değerini ki bilgeler söyleyip durmuşlar: Sağduyu, hoşgörü ve eski deöğrenmiş bir bilgeliği yimi ile diğerkamlık (başkalavar. On yıl içinde ülkeyi rını düşünme, altruisme). Bunonlar teslim alacaklar. lar geçiş dönemini yumuşatacak davranışlardır. Türkiye’nin geleceğini Sevgili Okuyucular, kurtaracak temel hazine Bu toplum son yüzyı gençliktir. lında milyonlarca gencini Balkanlar’dan Yemen’e, savaşa kurban etti. Cumhuriyeti de onların kanı ile kurduk. Türk toplumu az gelişmiş ve yetersiz eğitilmiş bir toplum olabilir. Fakat bu toplumun cahil, okumuş, fakir, zengin bütün katlarıyla, genç çocuklarının kanının değerini öğrenmiş bir bilgeliği var. On yıl içinde ülkeyi onlar teslim alacaklar. Türkiye’nin geleceğini kurtaracak temel hazine gençliktir. Onların bir tekinin bile yaşamını feda etmeyi göze alacak bir politika olmamalıdır. Barış şarkıları söyleyen gençlerden daha güzel ne olabilir? SM 1980’lerin ortalarında Iowa Üniversitesi sinirbilim uzmanlarından Daniel Tranel’i görmeye gittiğinde ilk kez bilim insanlarının ilgisini çekti. Kendisine çok ender görülen genetik bir durum olan UrbachWiethe hastalığı tanısı kondu. Tayfun Akgül