09 Ocak 2025 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

POLİTİKBİLİM Ali Akurgal ali@akurgal.com NÖROLOJİ Müjde, Çin’den teknoloji transfer ettik. Çin lisansıyla Türkiye’de üretip AB’ye satıyoruz. Ama liberal ortamda iç pazarı nasıl koruyacağız? Hande Özdinler’in ALS araştırmalarındaki başarısı Northwestern Üniversitesi Ken &Ruth Davee Nöroloji Bölümü öğretim görevlisi Prof. Dr. Hande Özdinler ve ekibi, ALS (amyotrofik lateral skleroz)* hastalığı araştırmalarında önemli bir gelişme kaydettiler. ALS, aynı zamanda motor nöron hastalığı olarak da anılan, merkezî sinir sisteminde, omurilik ve beyin sapı adı verilen bölgede motor sinir hücrelerinin (nöronlar) kaybından ileri gelen bir hastalıktır. Uzun zamandır hastalığın sinir sistemini nasıl etkilediği konusunda araştırmalarını sürdüren Dr. Özdinler ve ekibi, son çalışmalarında çok önemli sonuçlar elde ettiler. Özdinler çalışmalarıyla ilgili şu özet bilgiyi veriyor: “Bugüne dek hep omurilik üzerine odaklandık, korteksi göz ardı ettik. Çünkü kortikal motor nöronlarının saptanması, işaretlenmesi o kadar kolay değildir. Üstelik sayıca da azdırlar. Ancak kortikal motor nöronlar ALS’nin anlaşılmasında kritik rol oynar. Omurilikteki ve beynin korteksindeki motor nöronları bozulduğu zaman, vücut da bozulur.” Dr. Özdinler korteksin işleyiş şeklini şöyle açıklıyor: “Yaptığınız her harekette –bir nesneyi yakalamak, anahtarı kilit içinde döndürmek, telefon ile bir numara aramak vb korteksi kullanırsınız. ALS’de bu nöronlar ölür. Şimdi bu nöronların niçin bu kadar kolay dejenere olduğunu ve niçin omurilik nöronları ile birlikte bozulduğunu anlamaya çalışıyoruz.” Şimdi bilim ekibi, motor nöronları arasındaki ortak paydayı bulmaya çalışıyor. Bunlar merkezi sinir sistemi içinde 2 milyar nöronluk bir havuzda bir araya gelirler. Hem omurilik, hem de korteks motor nöronlarında ifade edilen tek bir geni bulmak için 6.000 gen tarandı. Bunun için hedefi daha belirgin hale getirmek için bir doz yeşil floresan kullanıldı. Dr. Özdinler bu nöronlarda neyin ters gittiğini anlayabildikleri takdirde etkili bir hücresel tedaviyi geliştirme olanağına kavuşacaklarını söylüyor. Ayrıntılı bilgi için: http:// www.als.net/, http://alsn.mda.org/, www.lesturnerals.org İç pazar / Dış pazar Aralık 2012’de, AB’li sanayiciler, AB Komisyonu’na bir mektup yazıp Hindistan’ı şikâyet etmiş ve “gerekli önlemlerin alınmasını” istemişler1. Gerekçe, Hindistan’ın yapacağı elektronik cihaz kamu alımlarında, güvenlik nedeniyle belli oranlarda yerli katkı payını şart koşması. AB’li firmaların itirazı, “Hindistan’da eşit koşullarda rekabet olanağının ortadan kalkmış olması”na. Yalın gerçek, ülkelerin iç pazarlarını korumak için çeşitli yöntemler kullandıkları. Politikaları tutarlı olan hiçbir ülke, liberal olmak adına korumasız kalıp, başına geleceklere rıza göstermiyor. Aynı AB, Çinli üreticilerin güneş panellerinde, AB’li üreticilere göre aşırı düşük bedel ile sevkiyat yapmalarını bir “damping” eylemi olarak görüp, Çin üretimi panellere %47 anti damping vergisi getirmeyi konuşuyor. Çinli üretici, hemen kapağı Türkiye’ye atmış. Biz, “Gümrük Birliği”ndeyiz. Bizde üretilen mal, anti damping’e konu olmuyor. Mayıs’ın son haftasında, Enerji Bakanı Taner Yıldız ile Sâlih Kapusuz, Çinli teknoloji şirketi ve Türk yatırımcı firmanın temsilcileri, bu güneş pili (wafer) ve paneli üretim tesisinin kurdelesini kestiler. Açılıştan önce, 100MW’lık bir ihracatın anlaşması da imzalandı. Böylece Çin teknolojisi ile Türkiye’de üretilmiş düşük bedelli güneş panelleri Almanya’dan tüm AB ülkelerine serbestçe dağıtılacak. Bunca yıldır, Türkiye’yi pazar açısından “yol geçen hanı”na dönüştüren Gümrük Birliği’nin bu olumlu etkisi karşısında memnun, törenden ayrılırken, radyoda bakan Zafer Çağlayan: ABD ve AB arasında imzalanması gündemde olan serbest ticaret anlaşmasının, Türkiye’ye olumsuz etkilerine değinerek, “kaldırıp atalım Gümrük Birliği’ni, yerine biz de serbest ticaret anlaşması yapalım” diyor… Eh, o da bir politika. Öyle veya böyle, dikkatlerden kaçmasın, bu yatırımla Türkiye, Çin’e alt yüklenici oldu. Müjdeler olsun, Çin’den teknoloji transfer ettik. Mum dibine ışık vermezmiş. Bireysel Türk güneş enerjisi üreticisi, ürettiği elektriği şebekeye basamıyor. Kanun yürürlükte, yönetmeliği var, ama bana elektrik faturamı kesen dağıtım şirketi, bırakın benim ona elektrik satmamı, yalnızca geri sayabilen saat takmama bile izin vermiyor. Öyle olsa, gündüz saatim geri dönecek, gece geri döndüğünden fazlasını gene yazacak. Ama buna bile uygulama yok. Buyurun size, iç pazar, buyurun size dış pazar. (Çin’den) Teknoloji transfer etmek yerine ne yapabiliriz? Kendi teknolojimizi üretebiliriz. Kiminle mi? Gençlerle. Geçtiğimiz hafta Ankara’da bir etkinlik vardı, 3 gün sürdü: “İlk Bildiriler Konferansı”. Elektrik Mühendisleri Odası’nın çağırdığı, ODTÜ, Çankaya, Atılım ve TOBB Üniversitelerinin desteği ile yapılan akademik bir etkinlik2. Anadolu’daki, İstanbul’daki, İzmir’deki üniversitelerden gelen yüzden fazla da bitirme projesi sergileniyordu. Diplomasını yeni almış birçok mühendisle görüştüm. Bitirme projeleri seçilip de sergiye geldiğine göre, teknolojik geleceğimizi onlar oluşturacak. Ortak beklenti, “yarın bir şirket kurayım, üç gün sonra ürünüm biter, haftaya zengin olurum”. Bu gençlere hayatın, ekonominin gerçeklerini kim gösterecek? Üniversite, bunu vermekten uzak. Hocalar bu işi bilselerdi, kendileri girişimci olurlardı. Zâten bileni girişimci oluyor!. Yol gösteren olmayınca gençler o kadar hırslılar ki, buluşuna para yatırmadı diye sermaye düşmanı, buluşunu satın almadı diye halk düşmanı, buluşunun prototipini yapmadı diye hoca düşmanı olacaklar. Ne hibe destekler ne de yeni oluşturulan teknoloji transfer ofisleri bu eksiği tamamlayamıyor. İşte size üzerinde politika üretilecek bir alan. Aman sakın olayı bir finansman olayı sanmayın. Bu yaklaşım, doktorun yazdığı ilacı bulamayan kanser hastası kıza para vermek gibi olur. “İş yapma”yı öğretecek bir mekanizma gerek. 1 http://www.businesseurope.eu/Content/Default.asp?PageID=568&DocID=31161 2 http://www.emo.org.tr/genel/bizdendetay.php?kod=98502&sube=14#.Ubyz375rO70 *Hastalık, merkezî sinir sisteminde, omurilik ve beyin sapı adı verilen bölgede motor sinir hücrelerinin (nöronların) kaybından ileri gelir. Bu hücrelerin kaybı kaslarda düşüklük ve erimeye yol açar. Ayrıca erken ya da geç hareketin birinci nöronu da hastalanır. Zihinsel fonksiyonlar ve bellek ise bozulmaz. Dünya göstergeleri Bir CEO’nun bir saatlik kazancı= İşçinin bir haftalık kazancı The Economist dergisine göre ortalama bir İtalyan işçisinin, şirket CEO’sunun bir saatte kazandığı parayı (ortalama 957 dolar) kazanmak için yaklaşık 10 gün çalışması gerekiyor. Avrupa İşverenler Federasyonu’nun açıkladığı özel sektör ücret rakamlarının (http://www.fedee. com/payjobevaluation/payineurope/) hafta içindeki ortalama çalışma saatleriyle birleştirilmesiyle elde edilen yaklaşık rakamlar, CEO’ların bir saatte kazandığı parayı kazanmak için çalışanların kaç gün çalışmaları gerektiğini gösteriyor. Üst kademe yöneticiler ile en düşük gelir grubu arasındaki ücret uçurumunun en derin olduğu ülkeler eski Sovyetler Birliği, İspanya ve İtalya; en küçük olduğu yerlerin başında ise Kuzey Avrupa ülkeleri ve İsviçre geliyor. Bu ülkelerde herkesin tatminkâr bir ücret aldığı tahmin ediliyor. CBT 13708 / 21 Haziran 2013
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear