26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

SON ARAŞTIRMALAR Yoksa ayılar da mı sayabiliyor? Primatların, köpeklerin ve kuşların bu yetiye sahip oldukları zaten biliniyordu. Son bir araştırma sayesinde, Amerika’da yaşayan siyah ayıların da sayabildikleri anlaşıldı. Siyah ayıların akıllı memeli hayvanlar arasında yer aldığı da tahmin edilen bir şeydi. Çünkü bu ayılar göreceli olarak büyük bir beyne sahipler ve besin tedarik ederken de esnek olmak zorundalar. Fakat 400 kilo kadar olan bu ayılarla laboratuvar deneyi yapmak neredeyse imkânsız gibidir. Oakland Üniversitesi’nden Jennifer Vonk yine de ayılara dokunmatik ekran kullanmasını öğretmiş. Ayılar ekran üzerindeki iki farklı noktacık motifini, nokta sayısına göre birbirinden ayırmak zorunda kalmışlar. İşte bu görevi başarıyla yerine MES projesinin (Learning Intelligent Motions for Kinematically Complex Legged Robots for Exploration in Space) maliyeti yaklaşık olarak 3.7 milyon Avro ve projenin dört yıl içinde tamamlanması bekleniyor. Robot altı ayaklarından ikisini (ön ayaklar) sadece yürümek için değil, cisimleri kavramak için de kullanabilecek. Mantis bir nesneyi kavrayacağı zaman bedeninin üst kısmını yukarı kaldırıyor. araştırıyor. Çekirdeğinin büyüklüğü ve durumu, kutup başlıkları, ekzosfer ve manyetosfer hakkında bilgiler de topluyor. Genetik inekten Omega3 zengini süt Moğol bilim insanlarının Transgenetc Research dergisindeki araştırmalarına göre, inekler genetik sayesinde Omega3 yağ asitleri içeren “sağlıklı” süt verecek. Uzmanlar deneyi ve olası sonuçlarını eleştiriyor. Genetiğe dayanan tüm tekniklerde olduğu gibi hayvan, insan ve çevre için ne gibi risklerin ortaya çıkacağı tahmin edilemez bile diyor uzmanlar. Kısa bir süre önce dünyaya gelen danaya, cenin evresinde sütteki Omega3 yağ asitlerinin üretimini tetikleyen bakteriler aşılanmış. Aynı üniversitedeki (İç Moğolistan Üniversitesi) diğer bir ekip de gelecekte düşük laktozlu süt verecek bir dana üretmiş. Araştırmayı yöneten bilim insanı Zhou Huanmin bu sütün beş yıl içinde pazara sürülebileceğini söylüyor. Çinli ve Arjantinli bilim insanları da geçen yıl insan sütünün iki proteinini içeren inek sütü elde etmeye başarmıştı. Hayvanlar üzerinde yapılan genetik müdahaleler sonucunda düşük doğum oranı önemli ölçüde artıyor. Bu durum laktoz deneyleriyle de kanıtlanıyor. Taşıyıcı anne ineğe aşılanan on dört genetik değişimden geçirilen inek embriyolarından sadece üçü dünyaya gelmiş ve bunlardan da yalnızca bir tanesi hayatta kalmış. şen ve bin yıllar boyu toprakta korunagelen bir taş parçasını incelemiş. Barker’in açıklamasına Avustralya yerlilerinin resimleri en az prehistorik Chauvet mağarasındaki (Fransa) veya Kuzey İspanya’daki 40.000 yıllık mağara resimleri kadar önemli. Aborjinlerin Kuzey Avustralya’da 45.000 yıldır yaşadıkları bilindiği için, daha eski resimlerin de bulunabileceği tahmin ediliyor. Merkür’de Miki Fare krateri MESSENGER sondası, güneş sistemi getirdiler diyor Vonk, Animal Beahvoir dergisinde. Fakat bu deney hayvanların sayı sayabildiklerini kanıtlamak için yeterli değildi. Sonuçta hayvanlar sayıları, kapladıkları alana göre dolaylı olarak tahmin etmiş olabilirlerdi ki bu da sayıdan çok küme tahmin ettikleri anlamına geliyor. Bu nedenle daha büyük alan üzerinde daha az noktalı veya küçük alan üzerinde çok noktalı motifler de gösterilmiş. Ayılar az noktalı motiflerde o kadar başarılı olmamışlarsa da tahminlerinin rastlantı olmayacağını söylüyor araştırmacı. Vonk yine de ayıların yüzde yüz sayabildiklerini söylemek zor ama en azından sayılara dikkat ettikleri kesin diyor. Alman bilim insanları şu sıralar diğer gezegenler için bir tür algılama sistemi geliştiriyor. Peygamberdevesinden (Mantidae) esinlenilerek geliştirilen altı ayaklı biyonik beden “Mantis” olarak isimlendirilmiş. Robot farklı biçimlerde yürüyerek, uydularda, astreoitlerde ve gezegenlerdeki en dik kraterlerde ve kayalık alanlarda bile sorunsuz olarak hareket edebilecek. Alman Hava ve Uzay Yolculukları Merkezi (DLR) tarafından finanse edilen LI Robotlar diğer gezegenlerde altyapı kuracak mizin en içteki gezegeninde ilginç bir krater formasyonunu görüntüledi. Krater ünlü çizgi kahraman Miki Fare’nin kafasına çok benziyor. Magritte krateri Merkür’an güney yarımküresinde yer alır ve buradaki görüntü de aslında baş aşağı duruyor. Çünkü en büyük daire normalde kuzeyde yer alır. Ayrıca piksel başına 200 m’lik çözünürlükteki yeni görüntüde, uzun gölge kraterin Miki Fare gibi görünmesine neden olmuş. 2008 yılında uzaya gönderilen uydu, 2011 yılından bu yana Merkür’ün etrafında dolaşarak 88.746 görüntü aldı. NASA bilim insanları sondanın 80.000 fotoğraf daha göndermesini bekliyorlar. MESSENGER ayrıca Merkür’ün manyetik alanını İNSANLIĞIN EN ESKİ ÇANAK ÇÖMLEĞİ ÇİN’DE BULUNDU Göçer atalarımız 20.000 yıl önce bile yiyecek pişirmek ve taşımak için çanak çömlek üretiyorlardı. Bu sonuç Çin’in güneydoğusundaki Xianrendong mağarasında dünyanın en eski çanak çömleklerini bulan Pekin Üniversitesi’nden Xiaohong Wu ile çalışan ekibe ait. Basit biçimli çanak çömleklere ait parçalarının açık ateşte pişirildiği tahmin ediliyor. Ayrıca çömlek parçalarından kapların ne şekilde biçimlendirildikleri de anlaşılıyor. Çanak çömlekler, son buz devrinde Doğu Asya’da yaşayan avcı ve toplayıcılara aitti diyor uluslararası araştırma ekibi Science dergisinde. Parçalar daha önceleri Çin ve Japonya’da bulunan çanak çömlek kalıntılarından 20003000 yıl daha eskiler. Aslında ilk çanak çömleğin Neolitik devirde üretildiği sanılıyordu diyor Xiaohong Wu. Neolitik devir, yaklaşık olarak 10.000 yıl önce başlayan yerleşik çiftçi kültürüne geçişi temsil eder. Xianrendong’da bulunan kalıntılar, Doğu Asya’daki avcı ve toplayıcıların bu devirden on bin yıl kadar önce yerleşik hayata geçmeden çanak çömlek ürettiklerini gösteriyor. Buz devri insanları tarafından kullanılan bu çanak çömlekler yuvarlak dipliydi ve kenar kalınlıkları yaklaşık olarak bir santimdi. Parçalardan insanların iki farklı çanak çömlek tekniğinden yararlandıkları anlaşılıyor. Bazı çanak çömlekler ince kil şeritlerinin birleştirilmesiyle, diğerleriyse solucan gibi ince silindirler haline getirilen kilin spiral biçiminde üst üste konarak düzleştirilmesiyle elde edilmiş. Parçaların üzerinde bulunan birbirine paralel çizgilerden, çanak çömlek yüzeylerinin pişirilmeden önce otlarla düzeltildikleri tahmin ediliyor. Kalıntıların birleşiminden anlaşıldığı üzere, kaplar açık ateşte göreceli olarak düşük sıcaklıkta pişirilmiş. Çanak çömlek üretimi insanın beslenme biçiminde radikal değişimlere yol açmıştır. Çünkü insanoğlu ilk kez nişasta içerikli tahılı suda pişirme veya kavurma imkânına kavuşmuştur. Pişirme işlemi tahılı sindirilebilir hale getirdiği gibi besleyici değerini de arttırmıştır. Çanak çömleğin tarihlendirilebilmesi için Wu ve ekibi içinde çanak çömlek bulunan tortulları mağaranın zemininden bloklar halinde çıkarmış. Bu tortul örneklerinin içinden ise çanak çömlek parçalarının en yakınındaki kemik kalıntıları ve diğer organik kalıntılar çıkarılarak radyokarbon yöntemiyle tarihlendirilmiş. İşte bu sonuçlara göre dünyanın en eski çanak çömlek örnekleri 19.00020.000 yıl öncesine aitler. CBT 1320/ 6 6 Temmuz 2012 Kuzey Avustralya’da bulunan ve Aborjinlere ait en eski resimlerin 28.000 yıllık olduğu açıklandı. Resimler odun kömürüyle granit üzerine yapıldığı için de eşsizler diyor Southern Queensland Üniversitesi’nden Bryce Barker. Resimler kömür sayesinde kesin olarak tarihlendirilebilmiş. Araştırmacı tahminlere göre boyamadan kısa bir süre sonra dü Aborjinlere ait en eski resim sanatı
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear