05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Elektromanyetik radyasyon içinde yaşıyoruz Arıların duyguları var mı? Son yapılan araştırmalar, böceklerin de duygusal deneyimlere sahip olabileceklerini gösteriyor. A rıları bugüne dek dikkatlice izlemedeyseniz, çok şey kaçırmışsınız demektir. Hayvanları yakından izlerseniz, yiyecek gördüğü zaman vücudunun büküldüğünü, sivri ağzının yavaşça açılarak yiyeceğe doğru uzandığını görürsünüz. Bütün bunlardan arının yalnızca yemek yemediğini, yemekten haz aldığını hissederseniz. zlemeye devam ederseniz, eğilip bükülen antenlerinin, rahatsız olma, öfke gibi başka duyguları da iletebileceklerini düşünürsünüz. Arıların bu tür duygular yaşayıp yaşamadığı bilimsel bir sorudur. Ayrıca bu sorunun yanıtına bağlı olarak yalnızca arılara değil, tüm hayvanlara nasıl davranmamız gerektiğini anlayabiliriz. Son yıllarda ngiltere’de Newcastle Üniversitesi’nden Geraldine Wright ve ekibi balarılarının duygudurumlarında dalgalanmalar olduğunu gösteren deneyler ile bu konuları yeniden gündeme taşıdı. Wright ve ekibi basit davranış testlerinden yararlanarak, stres altındaki arıların, insanlar, maymunlar, köpekler gibi bardağın boş kısmını gördüklerini ortaya koydu. Bu deney arıların insanlara özgü duyguları yaşadığını göstermese bile, bir takım duyguları olduğunu işaret ediyor. En azından bir böceğin kendisini nasıl hissettiği konusunu ciddiye almak gerektiğini gösteriyor. Bir omurgasız olarak arılar, hayvan türünün %95’ini oluşturan bir grubun temsilcisidir. Ancak bu kadar yaygın olmalarına karşın omurgasızlar, yaşamın ikinci sınıf yaratıkları olarak değerlendirilir ve zekâdan nasibini almamış, duygusuz böcekler olarak görülür. Omurgasızların nörobiyolojisine ilişkin bilgilerin artmasına karşın, duyguları olduğunu gösteren kesin bir bulgu söz konusu değil. Bir taraftan omurgasızlarda korteks, amigdala gibi insanlarda duygularla ilişkilendirilen beyin bölgeleri yoktur; sinir sistemleri insanlardakine oranla minimaldir; beynimizde yüz bin arı beynine eşdeğer nöronlar bulunur. Diğer taraftan aralarında böceklerin de bulunduğu bazı omurgasızlar, insanlardaki strestepkisinin çok basit bir versiyonuna sahiptir. Dolayısıyla soru hala yanıtlanmamış durumdadır: Başka bir deyişle böcekler, bizlerinkine benzer duygulara sahip midir? Yoksa refleksleriyle mi karşılık verirler? Wright’ın ilk deneyinde, bir grup arı iki basit koku karışımını iki farklı yiyecek ile eşleştirmek üzere eğitildi. Karışımlardan biri arılar tarafından tatmin edici bulunurken, diğer karışım iticiydi. Bu kokuyiyecek birlikteliği kurulduktan sonra, arılar beklendiği üzere ilk karışımın bulunduğu ortamlarda yiyeceklere uzandıklarında vücutlarının büküldüğü, sivri ağızlarının yavaşça açılarak yiyeceğe doğru uzandığını görüldü. kinci karışımda ise yiyecekten uzaklaştıkları izlendi. Deneyin ikinci aşamasında kokuyu oluşturan bileşenlerin oranları değiştirildi. Ayrıca arıların yarısı stres yaratan koşullara maruz bırakıldı. Stres altındaki arılar, yarısı itici yarısı hoş kokulu karışıma kuşku ile yaklaşırken, strese maruz kalmayan arılar yiyeceklere iştahla yaklaştı. Bunun yanı sıra arıların sistemik nörotransmiter düzeyleri ölçüldü. Böceklerde öğrenme işlevi gören oktopamin, zararlı nesnelerden uzak durmalarını sağlayan dopamin ve saldırganlığı tetikleyen serotonin adlı nörotransmiter düzeylerinin stres altındayken azalmış olduğu tespit edildi. Bu davranışsal ve nörokimyasal testler arıların algılama, kavrama, tanıma, anımsama, bilme yetilerinin tümünde farklı bir boyuta sahip olduğunu ortaya koyuyor. Bilimsel açıdan bu sonuçlar şöyle özetlenebilir: Nörotransmiterlerindeki sistemik değişikliklerin eşlik ettiği negatif etkiler, arılarda ölçülebilir algı değişiklikleri yaratabiliyor. Bu deneyden daha köklü bir sonuç çıkartılabilir mi? Wright şimdilik bu soruyu olumsuz yanıtlıyor. Türkçesi: Reyhan Oksay Kaynak: http://www.scientificamerican.com/article.cfm?id=dobeeshavefeelings ARILAR AKILSIZ VE DUYGUSUZ MU? Cep telefonları ve diğer elektronik cihazların yaydığı radyasyon Cep telefonlarını kafaya dayayarak dakikalarca konuşmak, elektromanyetik radyasyona maruz kalan beyinde hasar oluşturur mu? Bu, son yılların en önemli tartışmalarından biri. Dünya Sağlık Örgütü gibi kuruluşlar cep telefonlarının zararlarını araştıran özel ekipler kurarak bu sorunun yanıtını araştırıyor. Ne var ki bugüne dek bu ekiplerin hazırladığı raporlar, cep telefonlarının ciddi bir tehlike oluşturmadığı yönünde açıklamalarda bulundu. Bu arada pek çok insan, elektromanyetik radyasyon yayan tek cihazın cep telefonları olmadığının farkında değil. nsanlar WiFi router’ları, bluetooth’lu vericiler gibi radyasyon yayan teknolojilerle çevrili durumda. Yukarıdaki grafikte görüldüğü üzere elektromanyetik spektrumunun iyonize olmayan radyasyon bölgesindeki radyasyon, vücuttaki molekülleri ısıtır fakat iyonize etmez. (Yani elektronlarını serbest bırakmaz.) yonize eden radyasyon, molekülleri parçalar ve potansiyel olarak DNA’da hasar yaratır. O nedenle iyonize radyasyon herkesin uzak durmaya gayret ettiği bir radyasyon türüdür. STRES ALTINDA ARILARDAK DEĞ Ş M RADYASYON Elektromanyetik radyasyon bombardımanı CBT 1273/ 10 12 Ağustos 2011 TİPLERİ Radyasyonların tümü zararlı değildir. Radyasyonun verdiği zarar, tipine ve ne kadar radyasyona maruz kaldığınıza bağlı olarak değişir. Radyasyon tipleri iki grup altında toplanır: • İyonize edici olan radyasyon • İyonize edici olmayan radyasyon İyonize edici olan radyasyon: Radyasyon denildiği zaman insanların aklına ilk gelen bu radyasyon formudur. Bu radyasyon formu yüksekenerji dalgalarından oluşur. Çok karmaşık bir sürece sahip olan bu radyasyonun sonuçta ortaya çıkarttığı enerji, hücrelerin içine işler ve kimyasal olarak hücreleri çalışma şeklini değiştirir. Buna iyonizas • Tıbbi radyasyon (röntgen cihazları, nükleer tıp, kanser tedavisinde kullanılan radyoterapi) CBT 1273/ 11 12 Ağustos 2011 Radyo dalgalarını göremezsiniz ancak bunlar huzurlu yaşam alanlarımızın içine sızarlar. Çıkış kaynakları elektronik cihazlar, elektronik ev gereçleri ve uydulardır. FM radyo ve TV’ler yıllardır aramızda. Son olarak cep telefonları ve WiFi router’ları da aramıza katıldı. Peki bu radyasyon bombardımanından rahatsız olmalı mıyız? Mayıs ayında Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı uzun süreli cep telefonu kullanımının kansere yol açmasının “mümkün olabileceğini” bildirdi. Ne var ki aynı kuruluş kahve için de benzer açıklamalarda bulunmuştu. Yoğun radyasyona maruz kalmak uzaklık ile orantılıdır. Fakat çok sayıda araştırma cep telefonları ve kanser arasında görünür bir bağlantı olmadığını gösteriyor. Yapılan araştırmalar radyofrekansı kaynağı da pek çokları için kaygı uyandırmıyor. Davis’teki Kaliforniya Üniversitesi’nden sağlık fiziği programı sorumlusu Jerrold T. Bushberg’e göre, insanların maruz kaldığı ortalama radyasyon hâlâ güvenlik standartlarının altında. yon denir. Tıbbi testlerde de görüleceği üzere az miktarda iyonize edici radyasyon çok büyük zarar vermez. Ancak fazlası yanma, radyasyon hastalığı ve kansere yol açar. Hücrenin genetik malzemesi olan DNA iyonize radyasyondan büyük ölçüde etkilenir. Dolayısıyla iyonize edici radyasyon hücrenin DNA’sını değiştirebilir. Sözgelimi hücre kanserleşebilir ve kontrolsüz bir şekilde üreyebilir. Bu süreç yıllar alsa da kanser riski her zaman söz konusudur. Üç çeşit iyonize edici radyasyon vardır: ° Tıbbi olmayan radyasyon (Nükleer silahların ve nükleer santral kazalarının yol açtığı radyasyon) İyonize edici olmayan radyasyon: Bu radyasyon hücrenin içindekileri yerinden oynatacak kadar enerjiye sahip olmakla birlikte, hücreyi kimyasal olarak değiştirecek enerjiye sahip değildir. Mikrodalga fırınları iyonize edici olmayan radyasyondan yararlanır. Bu radyasyon tipinin diğer kaynakları güneşten gelen morötesi ışınlar, elektromanyetik alanlar, radyo dalgaları, evlerdeki elektrikli aletlerden cep telefonları, ısıtıcılar, bilgisayarlar gibiyansıyan radyasyon dalgalarıdır. İyonize edici olmayan fakat cilt kanserine neden olduğu bilinen tek enerji morötesi ışınlara aşırı miktarda maruz kalmaktır. http://www.emo.org.tr/ekler/4e452f4710f30e0ek.d oc?tipi=46&turu=X&sube=0 • Doğal geri plan radyasyon (topraktaki radyoaktif maddeler, radon gibi topraktan yayılan radyoaktif gazlarvücuttaki çok küçük miktardaki radyoaktivite, güneş sisteminden yayılan kozmik ışınlar)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear