Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
HUKUK POL T KASI Hayrettin Ökçesiz okcesizhayrettin@gmail.com http://okcesizhayrettin.blogspot.com Genç araştırmacılara destek Geçen haftaki çağrımız Ülkemizin dört bir yanında yankılanıyor. Belli ki, üniversitelerimizde çoban ateşleri birbiri ardına yanmaya başlıyor: B “Direnen Üniversite”Yankılanıyor! “Sayın Ökçesiz, CBT’deki yazınızı (ve ‘direnen üniversitenin direnen rektör adaylığınızı’) kutluyorum. Üniversitemizde rektör seçimleri bir yıl sonra… Ancak geçtiğimiz ay fakültemizde dekan eğilim belirleme seçimleri, ardından da bu eğilimin göze alınmadığı bir atama yapıldı. Konuyla ilgili Ege Öğretim Elemanları Derneği olarak bir basın açıklaması yaptık (…). Kısacası saptamalarınızda ve önerinizde yanınızdayız! Sevgi ve saygılarımla” Prof.Dr.Ferhan G. Sağın, EGÖDER Yönetim Kurulu adına Bşk. “Sayın Ökçesiz ‘Direnen Üniversite’ başlıklı yazınızı okudum. Bir okur olarak şunu söyleyeyim ki, YALNIZ DEĞİLSİNİZ. Edip Cansever ne güzel özetlemiş; ‘UTANCI BİLEREK YAŞAMAK KORKUNÇ / DAHA DA KORKUNCU VAR / UTANCI BİLEREK YAŞATMAK’. Sayın Ökçesiz, biz ‘utancı yaşatan’ olmayacağız. Saygılarımla.” (Yücel Köksal) Değerli Hocam, (…) ‘Direnen Üniversite’ başlıklı yazınızı, daha doğrusu yaklaşan rektörlük seçimleri nedeniyle, otuz üç üniversitedeki seçmen öğretim üyelerine yönelik “manifestonuzu”, onları gerçek bir üniversitenin özgür ve onurlu bireyleri olarak ortak davranışa çağırmanızı, önceki yazılarınız gibi, yeni bir şeyler öğrenmenin neden olduğu keyifle okudum. Öncelikle Akdeniz Üniversitesi 2012 rektörlük seçimlerinde aday olmanıza hem sevindim, hem de seçmen olarak görev yapacak akademisyenler adına üzüldüm. Sevindim çünkü, manifestonuzdaki önermeler ve ilkelere sahip birilerinin, hiç olmazsa sizin halen var olduğunuzu öğrendim. Seçmen akademisyenlerden beklentileriniz açısından, düş kırıklığına uğrayacağınızdan ötürü üzüldüm. (…) Esenlik dileklerimle.” Prof. Dr. Mustafa Altıntaş “Günaydın Hayrettin Bey, Direnen Üniversite'nin ruhuna tam anlamıyla uygun bir bildirge bu, direnmeyisavunmayı baştan seçilmeye yeğleyen bir manifosto olmuş tabii... (…) demokrat çoğunluğun özlediği ve onaylayacağı temel ilkeleri de vurgulayan bir durum değerlendirmesi (…).” (Hüseyin Cahit Kesre) “Hocam başarılar diliyorum. Gönlüm sizlerden yana.” (Nurtekin Aran, e.öğr. OrtacaMuğla)… Ümit Sarıaslan da Nilgün Cerrahoğlu’nun birkaç gün önce köşesinde verdiği habere yollama yaparak, yoğunca, uzunca kaleme aldığı yazısında “(…)İtalya sahnesinde sergilenen HUKUK DİRENİŞ VE DAYANIŞMASI, daha güzel bir dünya düşü için dişini sıkanlara (!) bir şafak armağanı gibidir gayri. N’etseler ne yapsalar, hukuksuzluğun hukukunu daha uzun süre insanlığa dayatamayacaklardır. Selam olsun Rönesans çocuklarına. (…) Evet, hiçbir emeğiniz, haklı sesiniz ve söyleminiz siren kayalıklarında yitmemiş, ulaşmış ta ‘çizme’ye; çocuklara küresel sermayenin egemenlik martavalının sahte cilasını çizdirmiş böyle ustaca.(…)” diyerek coşkusunu iletiyor. Telefonla arayanlardan Nükhet Özeken bununla “titanların savaşı”nın başlayacağını söylüyor. Burada “Atatürk’ün Üniversiteleri Olsaydı” diye bir yazı yazmıştım. “Atatürk’ün üniversiteleri olsaydı pek çok şeyi çok daha farklı yapardı. Bugün üniversitelerimiz Atatürk’ün üniversiteleri olsaydı yine pek çok şey çok farklı olurdu! Çünkü O’nun üniversitesi koşulsuzdur!” demiştim. O yazı şöyle sürüyordu: “Hâlâ sürmekte olan temel yanlışımız, bilimin ve üniversitenin dıştan tanımlanmasına korkularımız ve çıkar umutlarımız yüzünden izin vermemiz olmaktadır. Kendini tanımlamak cesaret ve bilincinde olamayan bir kurum elbette kendisine yabancı emellerin uygulama alanı olacaktır. Bu duruma düştüklerinde üniversiteler gerçek truva atlarıdır. ‘Koşulsuz Üniversite’ (Paris 2001) adlı yapıtında Derrida şunları söylüyor: ‘Bu (…) şey, söylenegelen akademik özgürlükten öteye, sormanın ve açıklamanın koşulsuz bir özgürlüğü, hatta daha da fazlası, hakikate yönelik bir araştırmanın, bilmenin ve sormanın yararına, kamuya açık biçimde söylemek hakkıdır (…). Bu savdan anlaşılıyor ki, bu koşulsuz direnme üniversiteyi bir dizi iktidar odaklarıyla: devlet, iktisadi güçler (şirketler, uluslararası kapital), medial, ideolojik, dinsel, kültürel vb. güçlerle ve nihayet gelmekte olan ve gelmekte kalan demokrasiyi sınırlayan güçlerle karşı karşıya getiriyor.” (CBT 10.11.2006)” Çağrımızın dayandığı felsefe bilimin, üniversitenin hakikat yolunda kendi siyasetini belirgin ve bükülmez kılmayı; iktidar efendilerine yamaklığın ve yalakalığın getirdiği kişiliksizliği bilimsel bilginin ve özgür düşüncenin forumundan uzaklaştırmayı amaçlıyor. Yankılanan budur işte. ilimsel araştırmaları ve araştırmacıları desteklemek amacıyla bu yıl 17.si düzenlenen “Pfizer Bilimsel Araştırma Yarışması”nda ödül kazanan araştırma projeleri belli oldu. “Çocuklarda ve Erişkinlerde Aşı ile Korunabilen Hastalıklarda Etiyoloji, Epidemiyoloji, Mikrobiyoloji ve Korunma” konulu araştırmaların katılabildiği yarışma üniversiteler, kamu kuruluşları ve özel kuruluşlarda çalışan tüm araştırmacıların katılımına açık olarak düzenlendi. Aşı ile korunabilen hastalıklar ile ilgili (epidemiyolojik, mikrobiyolojik, klinik, korunma vb.) çalışmalar yarışmaya kabul edildi. Kazananların alanında uzman hekimlerden oluşan bilimsel jüri tarafından seçildiği yarışmada ilk üçe giren araştırma projeleri bilimsel destekle ödüllendirildi. 1.lik Ödülü: Dilek Yılmaz Çiftdoğan Hepatit B Aşısına Yanıtsız Çocuklarda nterferon Gama ve nterferon Gama Reseptör1 Gen Polimorfizmleri (Ege Üniversitesi) 2.lik Ödülü: Eda Karadağ Öncel 20102011 Kış Sezonunda Görülen nfluenza Virüsü Tipleri ve Tedavide Oseltamivir’in yeri (Hacettepe Üniversitesi) 3.lük Ödülü: Solmaz Çelebi Bursa l Merkezindeki Çocuklarda Rotavirus Epidemiyolojisi: Çok Merkezli, Prospektif Bir Çalışma (Uludağ Üniversitesi) Pfizer Türkiye Medikal Direktörü Turgay Aydınlar “Pfizer Türkiye olarak üniversiteler, hekimler, eczacılar, ilgili dernek ve resmi kurumlarla stratejik ortaklıklar kurarak ülkemizde ArGe altyapısının gelişmesine ve ArGe faaliyetlerinin artmasına katkıda bulunmakta kararlıyız,” dedi. Yaşamın temeli “kimya”dan, 10 temel konuya yanıt bekliyoruz Baştarafı 11. Sayfada Bilim insanları aday moleküllerin oluşturduğu kütüphaneyi rafine etmek için test tüplerinde uyguladıkları Darwinci evrimden yararlanıyorlar. Diğer yeni tekniklerden biri de doğadaki teknikleri kopyalamak. Örneğin proteinler kusursuz bir amino asit dizilimine sahiptir, çünkü bu dizilim proteinleri kodlayan genler tarafından belirlenmiştir. Geleceğin kimyacıları bu modeli kullanarak molekülleri kendi kendilerine birleşecek şekilde programlayabilirler. Bu yaklaşımın bir özelliği de “yeşil” olmasıdır. Bu şekilde geleneksel kimyasal üretimin istenmeyen yan ürünleri bu sistemde görülmez. CBT 1283/ 12 21 Ekim 2011 Kimyacılar artık yalnızca molekül yapmak değil, bu moleküllerle iletişim kurmak da istiyor. Böylece kimya bir bilgi teknolojisi haline gelecek; canlı hücrelerden konvansiyonel bilgisayarlara dek her şeye arayüz olabilecek. Bunun kısmen eski bir fi KEND K MYAMIZI SÜREKL OLARAK KONTROL EDEB L R M Y Z? 10 kir olduğunu söyleyebiliriz. Örneğin 1960’lı yıllarda biyosensörler, kandaki glikoz yoğunluğunu bildirmekte kullanılan kimyasal reaksiyonları içeriyordu. Ne var ki bu biyosensörler yeni yeni ucuzlayarak yaygın olarak kullanılabilecek duruma geldi. Kaldı ki kimyasal algılamanın potansiyel kullanım alanı çok geniş; sudaki ve yiyeceklerdeki zararlı maddeleri tespit etmek, çevre kirliliği oranlarını ölçmek, atmosferdeki zehirli gazları göstermek gibi.... Yeni tip kimyasal sensörlerin en çok yarar sağlayacağı alan biyotıptır. Örneğin kanser genlerinin bazı salgıları, normal klinik testlerde hastalık görülmeden önce kanda dolaşırlar. Bu kimyasalları erkenden tespit etmek, hastalığın seyrini olumlu yönde değiştirebilir. Bazı kimyacılar sağlıkla ilgili biyokimyasal markörlerin kesintisiz bir şekilde kontrol altında tutulabileceğini öngörüyor. Bu fütüristik vizyon, belirli maddeleri algılayabilen kimyasal yöntemlerin gelişimine bağlıdır. Reyhan Oksay Kaynak: Scientific American, Ekim 2011