Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
POLİTİK BİLİM Aykut Göker http:/www.ınovasyon.org;hagoker@ttmail.com TÜRK YE’DEN BÜYÜK KATKI Bir OECD ülkesi olan Türkiye’nin adı önceki iki yazımda hiç geçmedi; ama bugünkünde, ülkeler arası ‘açıklanmış teknolojik üstünlük’ sıralamasında geçecek... Behçet hastalığı ile ilgili 5 yeni gen bölgesi keşfedildi Prof.Dr. Haner Direskeneli ve Prof.Dr. Güher SaruhanDireskeneli, Oklahoma Üniversitesi ile yaptıkları ortak bir çalışmada Behçet Hastalığı’nin genetik yapısını araştırdılar. Bu çalışmada Türk hastalarda ilk kez, dünyada da sonuçları tam yayınlanan ilk seri olarak, tüm insan genomunda yaklaşık 500.000 nokta mutasyonunu taranarak, Behçet hastalığı ile ilişkisi olabilecek 5 yeni genetik bölge bulundu. Reyhan Oksay Biyoteknolojide Hal ve Gidiş (3) Bütün ülkeler birlikte ele alındığında biyoteknolojiye hasredilmiş firmaların %45’inin ‘sağlık’ alanında faaliyet gösterdiğini söylemiştim. Bu oran İsveç’te %89, Avusturya’da %80, Kanada’da %58, Belçika’da %53, Almanya’da %42’dir. Ancak Almanya’da, platform teknoloji ve hizmetlerini kapsayan ‘diğer alanlar’ kategorisindeki firmaların (bunların oranıysa %39,5’tir) çoğu, aslında sağlık alanında da çalışabilmektedirler. ‘Tarım’ alanında faaliyet gösteren firmaların oranları açısından öne çıkan ülkeler Filipinler, Güney Afrika ve Brezilya’dır. Söz konusu oran bu ülkelerde, sırasıyla, %38, %37 ve %23’tür. Örneğin Belçika, Almanya, İsveç ve Avusturya’da bu oran %10’un altındadır. ‘Gıda ve içecek’ sanayiinde faaliyet gösteren firmaların oranına bakıldığındaysa en yüksek oranın %17’yle Yeni Zelanda’da olduğu görülmekte; bu ülkeyi %15’le Filipinler takip etmektedir. G. Kore’de bu oran %24’tür ama bu, sâdece ‘hasredilmiş’ firmaları değil, bütün biyoteknoloji firmalarını kapsamaktadır. Benzeri bir dağılım ARGE faaliyetleri açısından ele alındığındaysa, biyoteknolojiye hasredilmiş firmaların ARGE harcamalarında büyük ağırlığın yine sağlık uygulamalarıyla ilintili olduğu görülmektedir. Aralarında Belçika, Kanada ve Almanya’nın da yer aldığı, bu konuda veri elde edilebilen ülkelerde, firmaların sağlık uygulamalarıyla ilgili ARGE harcamalarının biyoteknolojideki toplam ARGE harcamalarına olan oranı, ortalama %77’dir. Patent sayılarındaki değişim de belirli bir teknoloji alanındaki hâl ve gidişin anlaşılabilmesi için iyi bir göstergedir. Biyoteknolojideki patent sayılarına bu açıdan bakıldığında ilginç bir durum gözlenmektedir. 1990’lı yıllardaki sürekli artıştan sonra, Patent İşbirliği Anlaşması çerçevesinde koruma altına almak üzere dosyalanan biyoteknolojideki patent başvuru sayısı, dünya toplamı olarak, 2000 yılında 11.500’den fazla iken, yılda %4,6’lık bir azalışla, 2006’da 8.700’e düşmüştür. Bu düşüş, genellikle, genetik malzemelerde patent vermenin katı kurallara bağlanmış olmasıyla açıklanmaktadır. Sonuçta, biyoteknoloji patentlerinin dünya toplam patent sayısındaki payı da, 1990’ların ortalarında %10,3 iken 20042006 döneminde %6,5’e düşmüştür. Yine de bunun önemli bir oran olduğunu söylemek gerekir. 2006 yılı îtibârîyle, Patent İşbirliği Anlaşması’na göre yapılan patent başvurularında, ABD %41,5’le başı çekmekte; ABD’yi %11,9’la Japonya ve %7’yle Almanya takip etmektedir. Sıralamada yer alan 30 ülke arasında öne çıkan diğer ülkelerse, Birleşik Krallık (%4,5), Fransa (%3,6), Kanada (%3,2), G. Kore (%3,0), Hollanda (%2,8), Avustralya (%2,1), Çin (%1,9), Danimarka (%1,7) ve İsrail’dir (%1,5). Biliyorsunuz, bir teknolojinin bir ülkeye ait toplam patent sayısındaki payının o teknolojinin dünya toplam patent sayısındaki payına oranlanarak bulunan ve o teknolojide ülkenin göreceli üstünlüğünü gösteren bir endeks var. Bu endeks 1’den ne ölçüde büyükse, bu büyüklük, ülkenin o teknoloji alanındaki göreceli üstünlüğünün de o ölçüde fazla olduğunu gösteriyor. ‘Açıklanmış teknolojik üstünlük’ olarak adlandırılan bu endekse göre, 20042006 döneminde Danimarka ilk sıradadır ve endeksi 2,4’tür. Onu sırasıyla Belçika, Singapur, Kanada, Yeni Zelanda, Avustralya, Polonya, İspanya, ABD, İsrail, Hindistan, Birleşik Krallık, Rusya Federasyonu, Hollanda ve Brezilya (endeksi 1’e çok yakın) takip ediyor. Sıralamaya anılan dönemde bütün teknoloji alanlarında aldığı toplam patent sayısı 250’nin üzerinde olan 34 ülke dâhil edilmiş... Bir OECD ülkesi olarak, OECD Biyoteknoloji İstatistikleri Raporu’nun başka yerlerinde adı pek geçmeyen Türkiye bu sıralamada yer alıyor; ama, 5 biyoteknoloji patent başvurusuyla sonuncu sırada... Uzun sözün kısası, biyoteknolojinin dünyada süren bir ağırlığının; özellikle de sağlık ve tarım alanlarında önemli bir ekonomik ve toplumsal fayda yaratma potansiyelinin olduğu anlaşılıyor. Ne var ki, Türkiye’nin bu teknolojide de esâmesi okunmuyor... M armara Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı, Romatoloji Bilim Dalı öğretim üyesi Prof.Dr.Haner Direskeneli ve eşi İstanbul Üniversitesi Temel Tıp Bilimleri Fizyoloji Anabilimdalı’ndan Prof.Dr.Güher Saruhan Direskeneli Behçet hastalığının genetik yapısını inceledi. Tüm insan genomu esas alınarak yürütülen genetik çalışma, Behçet hastalığına yakalanmış Türk hasta ve kontrol grupları üzerinde gerçekleştirildi. Çalışmada, insan genomunda 500.000 nokta mutasyonu tarandı ve sonuçta Behçet hastalığına yatkınlığı işaret eden beş yeni genetik bölge tanımladı. Behçet hastalığı ile tek–nükleotid polimorfizm (SNP) arasındaki genetik ilişki şu gen bölgelerinde bulundu: KIAA1529, CPVL, LOC100129342, UBASH3B, UBAC2 Bu bulgular, hastalığın patogenezinin (bir hastalığın kaynağı ve gelişmesi sırasında organizmada meydana gelen değişiklikler bütünü) daha iyi anlaşılmasına ve tedavi sürecinde doğru bölgelerin hedef alınmasına yol açacak. BEHÇET HASTALIĞI Kronik, sistemik, iltihaplı bir hastalık olan Behçet hastalığının nedeni tam olarak bilinmiyor. Hastalık ağızda ve cinsel bölgede yaralar, deri, göz, eklem, sinir sistemi, midebağırsak ve damar belirtileriyle kendini gösterir. “İpek Yolu” Hulusi Behçet (1889/1948) olarak bilinen bölge üzerinde Türk yaşayan insanlarda sıklıkla Dermatoloji görülmesine karşın, tüm etnik Uzmanı ve Bilim İnsanı gruplarda da görüldüğü belirtiliyor. Bu hastalığın nedeni tam olarak bilinmediği için tedavisi genellikle hastanın klinik belirtilerine yöneliktir ve bağışıklık baskılayıcı ilaçlardan yararlanılır. Alevlenmeler ve düzelmelerle seyreden bu hastalık zaman içinde belirtilerin hafiflediği veya kaybolduğu devreler gösterebilir. YÖNTEM DNA havuzlama teknolojisi ve afimetriks 500K mikro dizgesinden yararlanan araştırmacılar, Behçet hastalığı ile ilişkili olması muhtemel gen adaylarını tespit ettiler. Bu çalışmada Behçet hastalığına yakalanmış 152 hasta ve sağlıklı, etnik açıdan uyumlu 172 kontrol insanından yararlanıldı. Havuzlama çalışmasında tespit edilen genetik bölgeler, TaqMan *genotipleme teknolojisinden yararlanarak hasta ve kontrol gruplarında belirlendi. *Genotip: Kişiye kalıtımla aktarılan ama fiziksel olarak gözlenmesi şart olmayan özellikler; or Harf Devriminin Amacı Osman Bahadır CBT 1166/ 6 24 Temmuz 2009 H arf devriminin yapılış nedeniyle ilgili olarak çok uzun bir süreden beri, gerçeklerle ilgisi olmayan çeşitli düşünceler ileri sürülmektedir. Cumhuriyet gazetesinin 3 ve 4 Kasım 1928 tarihli sayılarında, Atatürk’ün konuşmalarından alınmış olan aşağıdaki iki pasaj, harf devriminin yapılış amacını çok açık olarak göstermektedir. Atatürk’ün harf devrimiyle ilgili sözleri Cumhuriyet gazetesinde şu şekilde yer almaktadır; GÜNE G B B R DEL L “Her şeyden evvel ve her inkişafın ilk yapı taşı olan meseleye temas etmek isterim. Her vasıtadan evvel büyük Türk milletine, onun bütün emeklerini kısır yapan kurak yol haricinde kolay bir okuma yazma anahtarı vermek lazımdır. Büyük Türk milleti cehaletten az emekle kısa yoldan ancak kendi güzel ve asil diline kolay uyan böyle bir vasıta ile sıyrılabilir. Bu okuma yazma anahtarı ancak Latin esasından alınan Türk alfabesidir. Basit bir tecrübe, Latin esasından Türk harflerinin