Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
HUKUK POLİTİKASI Geçen yıllarda Batı Avrupa'da turizmi olumsuz etkileyen ve büyük bir nüfus patlamasına neden olan deniz analarının nüfuslarını kontrol eden canlılarının bütün Akdeniz'de azalması biyolojik mücadeleyi zayıflatmaktadır. Bu olgu Marmara Denizi'nde de bu geçerlidir, dişli balıkların ve Ege ve Akdeniz'de kaplumbağa popülasyonunun azalması bu hayvanların popülasyon (nüfus)larını dengeleyememektedir. Yaz mevsiminin gelmesiyle birlikte üzerinde daha çok konuşulacak olan denizanalarıyla yaşamayı öğreneceğiz. Bulundukları sularda yüzmeyeceğiz. Onlara dokunmayacağız. Denizanasına dokunan çocukların ve deri alerjisi olanların doktora görünmelerini salık vereceğiz. Bu hayvanla temas edildiğinde yara, kızarıklık, uyuşukluk ve şişme halllerinde de bir sağlık ocağına gitmeyi tavsiye ederiz. Tabi devlete düşen görev ise bu hayvanların yaşam alanları ve dağılımlarını uzman kuruluşlara izletmek, halkı sık sık bilgilendirmek, yalan yanlış bilgiyi düzeltmek. Balıkçıları uyarmak. Olası turizm endüsrisindeki olumsuz etkilerini en aza indirmek için plan yapmak. Hayrettin Ökçesiz hayret@akdeniz.edu.tr Maltepe Üniversitesi İnsan Hakları Araştırma ve Uygulama Merkezi 24 Haziran’da İstanbul’da “Hukuk Felsefesini Yeniden Düşünmek: Hukuk Teorileri, İnsan Hakları ve Anayasalar” konulu bir semineri gerçekleştirecek... Hukuk Felsefesini Yeniden Düşünmek ...İoanna Kuçuradi, Kemal Köymen, Özdemir Özok açış konuşmalarını yapacaklar. Mehmet Moğultay, Betül Çotuksöken, Devrim Ulucan, Ülkü Azrak, Süheyl Batum oturum başkanları olarak katılacaklar. Programda yer alan konuşmacılar ve konularıysa şöyle: Ofer Raban, “Sivil Hakları Korumada İkili Anayasal Sistemlerin Yararları ve Tehlikeleri”; İbrahim Ö. Kaboğlu, “Olağan Dönemde Anayasa Yapmanın Zorlukları: Anayasanın Dayandığı Temel İlkeler Üzerine Oydaşma Sorunu”; Ece Göztepe, “Çokboyutlu Hukuk Düzleminde Temel Hak ve Özgürlüklerin Korunması Meselesi”; Hayrettin Ökçesiz, “Hukuka Felsefe Düşünmek”; Oktay Uygun, “Çağımızın İnsan Onuruna Yönelttiği Tehditler Karşısında İnsan Haklarının Önemi”; Gülriz Uygur, “İnsan Hakları Bağlamında Hukuki Bakış”; Kennet Einar Himma, “ABD Anayasası ile Pozitivizmin Tanıma Kuralı Arasındaki İlişkiyi Anlamak: Anayasa Teorisi ve Genel Hukuk Bilimi”; E. Bertil Oder, "Temel Hakların Yargısallaşması ve Kuramsal Sorunlar: Türkiye Örneği”… Seminer başlığında yer alan “Hukuk Felsefesini Yeniden Düşünmek” ibaresini okuduğumda, onun bize bugün, “hukuka yeniden bir felsefe düşünmek”; belki “yeni bir felsefe düşünmek” gereksinimiyle karşı karşıya bulunduğumuzu anlatmaya çalıştığını düşündüm. “Hukuk Teorileri, İnsan Hakları ve Anayasalar” diyerek ardından gelen kısımsa ciddi bir sıkıntıya işaret eder gibi görünüyordu. Öte yandan bu seminer başlığını; düşünülmüş hukuk felsefelerinin, philosophia perennis anlamında, geleceğe yansımasını sağlamak bakımından, felsefe yapmayı sürdürme çabası olarak da anlamak mümkündü. “hukuk felsefesini yeniden düşünmek” belki bunlardan daha başka bir kaygıyı duyumsamamızı bekliyordu… Bu sanıların her birinin isabetli ve gerçek olduğunu söylemekte bir sakınca bulunmuyor: Hukuka yeniden bir felsefe düşünüldüğü bir dönemdeyiz. Hukuka yeni bir felsefe arayışı içerisindeyiz. Bu gayretin aslında, süregiden felsefenin doğal akışında kendi mütevazı yerini almak durumunda olduğunu biliyoruz. Nihayet, kendisinden bunca uzak düştüğümüzü gördüğümüz bu yerde hukuk felsefesini yardıma çağırmamız gerektiğini bilgeler bize ısrarla söylüyor. Geçen yüzyılın “biçimsel hukuk devleti” çerçevesinde gerçekleşen pozitivist ve kavramcı hukuk uygulamasına yeni ve farklı bir doğal hukukçu yelpazede mücadele verilmişken; bugün yeniden biçimselleşmiş bir hukuk devleti olgusu çerçevesinde aynı tutumlarla, küreselleştirmenin taşeronluğu rolünün biçildiği bir hukuka yine felsefeyle karşı durmak gereksinimi duyulur olmuştur. Çünkü bu yeni aşamada karşı taraf da kendi silahlarının meşruluk kılıflarını felsefeye sipariş vermekle meşguldür. Görülüyor ki, hukuka yeniden felsefe düşünüldüğü, her kesimin yeni bir felsefe arayışı içerisine girdiği bir yüzyıldayız. Hukukun yeniden felsefeyle düşünüldüğü bu aşama yeni doğum sancılarının yaşandığı bir siyasal, toplumsal gerçekliğin zorunluluklarına bakmamızı emrediyor. Yargıcın işi zorlaşıyor. O yeniden özgürlüğe mahkum ediliyor. Memur olmanın cennetinden yeniden kovuluyor. Aslında kalıplar değişmiyor. Tahakkümün mantığı, tutkusu ve düzeneğiyle, karşı koymanın ruhu ve yazgısı bildik bir çarkın gerçekliğini asla unutturmuyorlar... Hukuka felsefe düşünmek, başka toplulukların giriştiği ve filozofların hukukun niteliğine ilişkin düşündüklerinden ve düşünmelerinden farklı bir arayışı dile getiriyor. Bu topluluklar siyasetçiler, yargıçlar, diğer uygulamacılar, dogmatik hukuk bilimcileri, bunlara benzer başkaca “eylemkurgu” aktörleridir. Bunların yaptıkları, aradıkları felsefe, güdülenme bakımından, kendilerinden yoğun biçimde yararlanmalarına rağmen, daima filozoflarınkinden başka bir şey olmuştur. Bu, kuramsal ilgiyle düşünülenlerin, eylemsel bir kaygıyla gözden geçirilmesidir. Bu anlamda hukuka felsefe hep düşünülmüştür. “Hukuk” aslında çıplak bir olgudur. Toplumsal yaşamı biçimlendirir, yönlendirir, iktidar kalıplarını kurar, kurgular. Sayısız örnekleriyle, kimilerinin karşısında ve gözünde asar, keser, kırar, döker… Nihayetinde “herkese hakkını verir” (suum cuique). O bir olgudur. “hukuk” olup olmadığını biz tartışır dururuz. Bu olgunun egemenleri güçlerini pekiştirmek için bu tartışmaya müdahale etmeyi konumlarının önemli bir yönü olarak görürler… Ben de bildirime bu sözlerle başlayacağım. 4 Cassiopea iskelet ağrılarına neden olabilecek toksin üreten nematosistlere sahiptir. Esasen bu hayvanların denizlerimize neden girdikleri tartışılmaktadır ve bunun iki temel nedeni iklim değişikliği (Tropikalizasyon) ve ötrifikasyon denilen kirlenme belirtileridir. Tabi aşırı avcılık nedeniyle bozulan doğal denge sonucunda bu hayvanların popülasyonlarını kontrol eden canlılar ortamdan çekilmişlerdir. Örneğin, Uskumru, Palamut, Ay balığı gibi dişli balıklar. Akademi Günü ve Genel Kurulu T CBT 1161/ 7 19 Haziran 2009 ürkiye Bilimler Akademisii Akademi Günü'nü, 5 Haziran'da Boğaziçi Üniversitesi'nde gerçekleştirdi. TÜBA Başkanı Prof. Dr. Yücel Kanpolat, açılışında yaptığı konuşmada öncelikle TÜBA’nın bir okul olduğunu, bilim insanlarının bu okulda birbirinden beslenerek büyüdüğünü vurguladı ve şöyle devam etti: “Tarihsel yapılanmasını, akademia misyonu içerisinde oluşturan kurum, çağdaş anlayışla sürüyor. Bizler akademi üyelerini seçerken, sadece alanlarının en seçkin bilimcilerini değil, kişilik ve çalışmalarıyla Türk toplumuna örnek olan değerli bilim insanlarını seçmeye olağanüstü titizlik göstermekteyiz. Titizliğimizin gerekçesi ise, kirlenen uluslararası ve ulusal değerler içerisinde topluma örnek bilim insanlarını model olarak topluma sunmaktır. Bugün burada takdim ettiğimiz TÜBA’ya seçilen bilimciler ve genç bilimciler, Türkiye’nin uluslararası bilim iddiasının en seçkin temsilcileridir. Onları dikkatle izlemek, gelişmelerine katkıda bulunmak hepimizin görevidir.” Toplantıya katılan üniversite yöneticilerinin ulusal insan gücü değerlerinin en iyilerini kurumlarında barındırma arzu ve özleminde olduğuna değinen Kanpolat, “Uluslararası bilim alanında, değerli bilim insanlarını, özel anlaşmalar ile istekli eğitim kurumlarında çalıştırılabildiği biliniyor. Bu yolla, nitelikli bilim insanları, pek çok kurum tarafından o kurumda istihdam edilmeksizin değerlendirilebilmekte. Bu gelenek ne yazık ki ülkemizde yaygın değil. Kurumum adına ben bu önemli konun takipçisi olacağım” dedi. Bilim dünyasını zenginleştiren değerli bilimcilerle aynı havayı paylaşabilmekten duyduğu mutluluğu ifade eden Prof. Kanpolat, toplantıya katılan tüm bilim insanlarına, genç bilim insanlarına, onları yetiştiren aile, okul ve üniversitelere ulusça minnettar olduklarını söyledi. Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kadri Özçald ran da toplantının açılış konuşmasını yaptı. TÜBA’ya yeni katılan üyelere ve 2009 Yılı GEBİP Ödülü alan genç bilimcilere plaket verildi. Ayrıca Aralık 2008’de yapılan Genel Kurul Toplantısı’nda Akademi’ye yeni seçilen üyelere de plaket verildi. Akademi Günü’nün son bölümünde Aralık 2008’de TÜBA’ya katılan yeni üyelerden Bekir Çetinkaya, Miral Dizdaro lu, Hakan Akbulut, Zeynep Aycan ve Murat Elçin çalışmalarını özetleyen konuşmalar yaptılar. Yeni üye Cezmi Akdi , toplantıya katılamadı. Yeni üyeler hakkında ileriki sayılarımızda yayın yapacağız