05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Elveda Asistanlık Kurumu, Elveda Akademik Özerklik! Ülkemizin üniversite yaşamına yakın olanlar için yazının başlığı anlamsız kaçabilir. Öyle ya, YÖK’ün kuruluşunun üzerinden neredeyse 30 yıl geçti. Uygulamaları hepimizin gözü ününde gerçekleşti. Adım adım ancak kararlı bir şekilde üniversitelerle ilgili özerkliğin her çeşidinin ortadan kaldırılmasına şahit olduk. Kimi zaman karşı çıktık; ama çoğunlukla da içselleştirdik. YÖK’ü ve uygulamalarını hazmetme kapasitemiz her geçen gün genişledi. Özerkliğin sanıldığı kadar iyi bir şey olmadığı noktasına bile ulaştık. Hakan Mıhçı, hakan@hacettepe.edu.tr ereden çıkıyor şimdi akademik özerkliğin elden gittiğine yönelik söylem? Zaten olmayan bir şeyin yitirilmesine üzülünür mü? Üzülünmez tabii. O halde, üniversitenin geçmişine özlem yani nostaljik duyguların kabarmasına yorabiliriz belki akademik özgürlüğün yok edildiği söylemini… Üniversite ve geçmişe özlem deyince insanın aklına ister istemez asistanlık kurumu da geliyor. Asistanlığın kavramsal olarak ortadan kaldırılmasının üzerinden oldukça uzun bir zaman geçti. Yeni nesillerin asistanlık kurumundan haberleri bile yok. Yerini araştırma görevliliğine bıraktı. Araştırma görevliliği zamanla atanma sürecinde dayanılan yasa maddelerine bağlı rakamlar ve harflerle birlikte anılmaya ve öyle sınıflandırılmaya başlandı: 33. Madde, 35. Madde, 50/d Maddesi gibi. Asistanlık unutuldu. Asistanlığın üniversitelerin geleceği ve akademik yaşamın vazgeçilmez bir unsuru olduğu gerçeği göz ardı edilip Amerikanvari yaklaşımlarla geçici sürelerle istihdam edilen “burslu öğrenci” statüsü çerçevesinde algılanmasına başlandı. Son dönemlerdeki gelişmeler artık bununla da yetinilmeyeceği, üniversitelerle ilişiklerinin zaman geçirilmeden bir an önce kesilmesinin yollarının arandığı izlenimini veriyor. Nedir bu telaşın nedeni? Sadede gelelim: Geçtiğimiz yılın ikinci yarısında YÖK’ün sessiz sedasız yürürlüğe koyduğu bir yönetmelik değişikliği var. Yönetmeliğin başlığı alışılageldik üzere uzun ve şöyle: “Ö retim Üyesi D ndaki Ö retim Eleman Kadrolar na Naklen veya Aç ktan Yap lacak Atamalarda Uygulanacak Merkezi S nav ile Giri S navlar na li kin Usul ve Esaslar Hakk nda Yönetmelik”. Başlığından da anlaşılabileceği gibi Yönetmelik öğretim üyesi dışında kalan öğretim elemanlarının (araştırma görevlisi, öğretim görevlisi, okutman, uzman, çevirici ve eğitimöğretim planlamacısı) atanmasına yönelik yeni düzenlemeler getiriyor. Düzenlemenin en çarpıcı yönü üniversitelere öğretim üyesi dışındaki öğretim elemanlarıyla ilgili kadro dağıtımı ve dağıtılan kadrolara atanma sürecinin neredeyse tamamen YÖK’ün inisiyatifine bırakılmış olmasıdır. Yeni düzenlemeyle üniversitelerdeki en küçük akademik birim olan anabilim dallarından bölümlere, fakültelerden rektörlüklere kadar üniversitelerdeki bütün birimlerin kadro talebi ve bu kadrolara atama süreçleri tamamen YÖK’ün denetimine girmektedir. Hangi üniversiteye ne kadar kadro tahsis edileceği de aynı şekilde YÖK tarafından belirlenmektedir. YÖK Yönetmeliği kadro tahsisindeki merkeziyetçi tutumunu yeterli görmemiş olacak ki, kadrolara atanmak isteyen adaylara merkezi bir Yeni Oryantalistler Kongresi’nde Türkoloji çalışmaları Cumhuriyet ile başladı. Fuat Köprülü, bu bilim dalının ülkemizdeki kurucusudur. Köprülü, 26 Eylül 1928 tarihli Cumhuriyet gazetesinde, yeni katılmış olduğu oryantalistler kongresi vesilesiyle, Türkolojinin önemi ve gelişimi hakkındaki düşüncelerini “Yeni Müsteşrikler (oryantalistler) Kongresi’nde” başlıklı yazısında anlatmaktadır. Osman Bahadır N CBT 1146/15 6 Mart 2009 sınava (ÖSYM tarafından yapılan Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitim SınavıALES) girme zorunluluğu getirmekte, bu sınavda belirli bir başarı elde edebilen adayların (ALES sınavından en az 70 almış olmak) giriş sınavına alınabileceklerini karara bağlanmaktadır. Kadroya atanmak için yapılacak giriş sınavının bütün aşamaları (sınav jürisinin belirlenmesi dahil) ve uygulaması da tamamen YÖK’ün denetimi altına alınmaktadır. Bu düzenlemeyle akademik birimlerin öğretim üyesi dışında alınacak öğretim elemanlarının zamanlamasını, sayısını, akademik ve bireysel özelliklerini özgürce belirleyebilme şansları büyük ölçüde ortadan kalkmaktadır. Böylece akademik özerklikten geriye kalan son kırıntılar da yok olmakta, üniversitelere dağıtılacak kadrolar ve bu kadrolara atanacak bireyler YÖK tarafında merkezi yöntemlerle belirlenir hale gelmektedir. Bu durum hiç kuşkusuz üniversitelere yönelik “kadrolaşma” sorununu ve tartışmasını da beraberinde getirmektedir. Mevcut siyasal iktidarın YÖK’ü tasfiye etme söylemlerinin üzerinden asırlar geçmedi. Seçim vaatleri geride kaldı, türban tartışmaları duruldu, köprülerin altından sular aktı ve kendinden önceki bütün siyasal iktidarlar gibi AKP de YÖK yanlısı bir tutum içine girmiştir. Başka bir deyişle, AKP kendi yüksek öğrenim sistemini oluşturma telaşı içine girdi. Atamalar, yönetmelikler ve kadrolaşma bu doğrultuda ilerlemektedir. İş güvencesinden yoksun hale getirilen öğretim üyesi dışındaki öğretim elemanlarının, özellikle de araştırma görevlilerinin bu dönüşüm sürecinde işlerine son verilmek, “eski düzenden” geriye kalan bazı kadrolarının tasfiye edilerek yeni bir kadrolaşmaya gidilmek istenmektedir. Bu hengâmede akademik özerklik, öğretim elemanlarının iş güvencesi, üniversitenin geleceği gibi konular teferruat haline gelmektedir. Ancak unutulmamalı ki, akademik özerklik ve gelecek kaygısı taşımadan bugünün öğretim üyesi adaylarının nitelikli ve özgür gelişimi sağlanmadan üniversitenin geleceğine umutla bakmanın olanağı yoktur. YÖK’ün kuruluşundan bir yıl önce André Gorz, 80’li yıllara damgasını vuracak olan ve ülkemizde de hayli ses getiren kitabında proletaryaya “elveda” derken alkışlayanı çoktu. Gorz’un elveda demesiyle proletarya elbette yok olmadı. Kuramsal analizlerden ve toplumsal hafızadan silinmeye çalışıldı. Ancak toplumsal yaşama ve üretime bir şekilde damgasını vurmaya devam etti. Tıpkı üniversite yaşamının proleterleri olan asistanlar gibi. Asistanlara ve asistanlık kurumuna elveda demek bu kadar kolay olmamalı... A vrupa eskiden beri şark memleketlerini öğrenmeye çalışır. Bunun sebepleri muhteliftir. İktisadi menfaatlar vb Avrupa’da şark tetkikatının ilk amilleri (etkenleri) oldu. Daha sonra müstemleke (sömürge) siyasetinin kazandığı ehemmiyet, bu tetkikata büyük bir genişlik kazandırdı. Mesela bugün Hindistan’a ait tetkikatta en ileri gidenler İngilizlerdir. Şimali (Kuzey) Afrika’ya dair tetkikatın en büyük mütehassısları Fransızlardır vb. Görülüyor ki, bu hususta amil olan yalnız ilim endişesi değil, her şeyden evvel hayati zaruretlerdir. Bir memleketi, bir kavmi idare etmek için onu bilmek, öğrenmek, mazisini ve halini anlamak birinci şarttır. İşte bu noktai nazardan, Avrupa’nın büyük emperyalist, müstemlekeci devletlerinin fütuhat siyasetleri, şark tetkikatının ilerlemesinde büyük bir amil olmuştur. Avrupa’nın şarkı tetkik etmesinde diğer bir amil de, daha ziyade ilmi mahiyette ihtiyaçlardır. Mesela Macarlar bilhassa Türkoloji tetkikatlarıyla çok meşgul oldular. Çünkü eski Macar tarihini, lisanını layıkıyla anlamak, birçok meçhul noktaları aydınlatmak için buna şiddetle muhtaç idiler. Bugün cenup (Güney) İslavları, kendi aralarından Türkologlar yetiştirmek için çalışmaya başlıyorlar. Çünkü tarihlerinin büyük bir kısmı Türk tarihiyle karışmıştır. Türk istilası altında yaşadıkları uzun devrelerin mahiyetini anlamak için Türkiyatçılar yetiştirmeye mecburdurlar. Şarkın henüz Avrupa medeniyeti dairesine girmeyen geri memleketlerinde milli tarih tetkikatı olamaz. Yugoslavya, Romanya, Çekoslovakya gibi genç memleketlerin bu husustaki faaliyetleri hayretle telakki edilecek kadar büyüktür... Eski Osmanlı İmparatorluğu enkazı üzerinde tamamıyla milli ve Avrupai esaslara göre genç bir Türkiye Cumhuriyeti’nin yükselmesi, Türk ve İslam tetkikatına yeni bir kuvvet vermiştir. Çünkü şimdiye kadar yalnız Avrupalı alimler tarafından yapılan çalışmalara artık Avrupa’nın ilmi usullerini öğrenmiş Türk, Arap, Acem münevverleri de iştirake başlıyorlar. Ve bu tetkikat Avrupa’da olduğu gi bi dar bir ilim muhitinden değil, milli tarihlerinin ehemmiyetini idrake başlayan geniş halk tabakalarından kuvvet alıyor. Ben bunu birkaç sene evvel Baku’da toplanan Türkoloji kongresinde pek sarih olarak gördüm. Azerbaycan’ın, Kazan’ın, Kırım’ın, Türkistan’ın, Kazakistan’ın bütün münevver tabakası, kendi harslarına büyük kıymet vermeye, Türk tarihine, lisanına, etnografyasına ait meselelerle ciddi surette uğraşmaya başlamışlardı. Kuvvetli adımlarla Avrupa medeniyeti dairesine girmeye çalışan Türk ve İslam memleketlerinde başlamış olan bu ilmi intibahın (uyanışın) Türk ve İslam tetkikatı sahasında az zamanda mesut neticeler vereceği pek tabiidir. Garb müsteşrikleri, bu ortak mesaiyi büyük bir memnuniyetle karşılıyorlar. Bu hususta Türkiye Cumhuriyeti’ne ve Türk gençliğine ağır, fakat ağırlığı nispetinde şerefli bir vazife düşüyor. Avrupa medeniyetini sair İslam kavimlerinden daha evvel ve daha tam bir surette kabul eden Türkiye, bu ilmi intibah sahasında daima en önde gitmek mecburiyetindedir. Bilhassa Türkoloji’nin müstakbel inkişafını (gelişmesini) doğrudan doğruya kendi ilmi kuvvetlerimizle temine çalışmamız, medeniyet aleminin bizden beklediği bir vazifedir. Filhakika, Cumhuriyet idaresinin kuruluşundan beri geçen kısa seneler zarfında bu sahada yapılan işlerin ehemmiyetini hiç kimse hatta Türklerin medeni kabiliyeti hakkında en fena telakkiler besleyen insanlar bile inkâr edemiyorlar. Kongrede görüştüğüm birçok müsteşrikler, şu son senelerde memleketimizde tamamıyla Avrupai bir şekil ve mahiyette yapılan çalışmalara ve Cumhuriyet idaresinin bu husustaki faaliyetlerine karşı besledikleri samimi takdirleri memnuniyetle izhar ettiler (gösterdiler). Ve eski idareler zamanında görülmeyen bu faaliyetin, Türkiye’nin cidden Avrupalılaştığına bir delil olduğunu söylediler. Şark işlerinde memleketlerinin en salahiyettar (yetkili) insanları olarak kabul edilen bu âlimlerin, memleketimiz hakkında böyle takdirkâr fikirler beslemeleri, bizim için mühim bir kazanç değil midir?
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear