05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

HUKUK BİLİMİ Yargıtay’da yeni düzenleme girişimleri Şimdiki bozuk düzen üzerine yapılaştırılacak yeni düzenlemelerin sorunları çözmesi bir yana yeni sorunları gündeme getireceği ve yargıdaki çöküşü azımsanmayacak ölçüde tetikleyeceği bilinmelidir. Çetin Aşçıoğlu, Yargıtay Onursal Üyesi, cetinascioglu@gmail.com Ç eşitli görevler üstlenmiş mahkemelerin bulunması; o ülkede “doğru ve güvenli (adil) yargılama yapılacağı” ve “sonuçta adaletin gerçekleşeceği” anlamına gelmez; yalnızca bir olasılık yaratır. Oysa adaletin gerçekleşmesinin olasılığa ve şansa bırakılması yargıya ve hukukun üstünlüğüne karşı güveni sarsar ve toplumsal düzende yıkım kaçınılmaz olur. Bu nedenle; çağdaş hukuk, yargının sağlıklı çalışması için elverişli ortam ve koşulların da gerçekleşmesini öngörmektedir. Bunlar üç ana başlık altında toplanır: Yargılama usul hukuku: Zaman zaman yozlaştırdıklarımız ayrık; usul yasalarımız evrensel nitelikte kuralları içermektedir. Sorun, uygulamada ortaya çıkmaktadır. Nasıl altındaki direkler çekildiğinde, çadır çökerse; usul hukukun yöntem ve kurallarının dışlandığı bir yargılama düzeninde; yargılama yargılama olmaktan çıkar ve adalet çöker. Ülkemizde; yargılamalar, çoğun, hukuk kuralları dışlanarak ustaçıkarak ilişkisiyle öğrenilen kadı usulüyle yapılmaktadır. Toplumun yargıya duyduğu güvenin sarsılmasındaki öncelikli neden budur. Nitelikli hukukçu: Araştıran, sorgulayan, tartışan; kısacası “hukukçu gibi düşünen hukukçular” ve “evrensel yargıç kimliğine sahip yargıçlar” hukuk devletinin güvencesidir. Oysa “ezbere dayanan bir hukuk öğrenimi”, “öze değil sayısal sonuçlara yönelmiş biçimsel yargıç eğitimi”, “gizil tehlike oluşturmaktadır. Politik güç: Politik güçler özellikle yürütme organı, yargı bağımsızlığına en üst düzeyde saygılı olmak zorundadır. Bu bağlamda saygı, çok yönlü nesnel ve bilimsel ilkeler dayalı yükümlülükler olarak yorumlanmalıdır. Oysa ülkemizde politik güç ne yargı bağımsızlığına ne saygılıdır ne de sorunlarına bilimsel yaklaşım içindedir. Bunun tipik örneği geçtiğimiz günlerde gündeme gelmiştir: TBMM'ne sunulan bir tasarıda, “kurulması öngörülen bölge adliye mahkemelerinin göreve başlamasıyla adli yapıda değişiklik olacağı” gerekçesiyle, Yargıtay'da yeniden yapılanma öngörülmektedir. Özellikle daire ve buna bağlı olarak üye sayısının azaltılması politik ve hukuk çevrelerinde tartışmalara neden olmuştur. Genelde birçok ülkede, alt dereceli yerel mahkemelerle Yargıtay (federal yargı) arasında istinaf ya da üst mahkeme olarak adlandırılan yargı yerleri bulunmaktadır. Ancak; yargılama süresini uzattığı gerekçesiyle de eleştirilmektedir. Cumhuriyetin ilk yıllarında istinaf kurulmuş, çeşitli nedenlerle çalışamadığı için kısa sürede kapatılmıştır. 10 YIL GEREKİR Yaklaşık elli yıldır tartışılan bir sorundur istinaf. Yargıtay başkanlarından saygın hukukçu rahmetli Dr. Recai Seçkin, 1961 yılında, “bugün çalışmaya başlamak ve zorunlu düzenlemeleri yapmak koşulu ile ancak on sene sonra kurulabilir” açıklamasıyla alt yapı sorununun olmazsa olmaz olduğunu dile getirmiştir. Ne var ki; 2005 yılında altyapı oluşturulmadan “bölge adliye mahkemelerinin (BAM)” kurulmasına ilişkin yasa kabul edilerek yürürlüğe girmiştir. Ancak evdeki hesap çarşıya uymadığından; kurulma ve çalışma Görünürdeki neden ise, yargıç açığıdır. Yargıç açığının, nitelikli değil sayısal ve nicelikli olarak giderilmesi kolaycılığına kaçıldığından; 2010 yılında kurulsa bile, Türk yargı düzeninin ileride onarılması güç bir çöküntü içine girmesi kaçınılmazdır. Özellikle yargıç kimliği kazandırılmadan, eğitilmeden avukat çıkışlılarla kadroların doldurulması ve seçime siyasal yeğlemelerin etkisi tehlikeyi daha da arttıracaktır: “Yargılama süresi katlanarak uzayacak”; “içtihat aykırılıkları büyük boyutlara ulaşacak”; “Yargıtay'ın, yerel mahkemeler üzerinde tam olmasa bile sağladığı saygınlık sağlanamayacak ve yargı içinde büyük ölçüde güven bunalımı oluşacak”; “ortaya çıkan çok çeşitli sorunlar, giderek artma eğilimi gösteren güvensizlik inançlarını güçlendirecek”tir. Böylesine bir belirsiz ve tehlikeli ortam da: Yargıtay'da üye seçimlerini erteleyerek 220 olan üye sayısını 150’ye indirmenin altında siyasal beklentilerin olduğu yaygın düşüncedir. Geçen yıl, boş üyelikler için seçim yapılmasını, hukuka aykırı biçimde, engelleme girişimi somut bir kanıttır. AKP'nin, kendinden öncekiler gibi, yargıda kadrolaşma istenç ve beklentisi gizlenemeyen bir olgudur. Diğer yandan; AKP, Yargıtay'ın, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) bu günkü yapısının, beklentilerine engel oluşturduğunun da bilincindedir. Bu nedenle; seçiminin üç yıl ertelenmesi, beklentilerin gerçekleşmesi için önemli bir araçtır. Gün ola harman ola. Ayrıca yansız olamayacağı görünümü veren bir cumhurbaşkanının gelecekte atayacağı HSYK üyelerinin yandaş olabileceği beklentiBaşkomiser Dinçer Ay (İEM) "Bilişim Suçları, Bilişim ve Özel Hayatın Gizliliği, Bilişim Suçlarında Yetkin Bilirkişi İhtiyacı" ve Prof. Dr. Tayfun Akgül (İTÜ) "Akademide Teknolojinin Kötüye Kullanım Örnekleri (Aşırmacılık, Internet Suçları, Telefon Sapıklığı) ve Mücadele Önerileri” konuları gündeme getirilecek. si de göz ardı edilemez. Özal dönemi hatırlanmalıdır. Bu nedenle AKP, kendine göre doğru yolda; ancak ülkenin ve adaletin geleceği için iğri yoldadır. İğri yoldadır çünkü: Yargıtay, bugün, denetim yargısı olarak nitelik ve nicelikçe kaldıramayacağı bir yükün altındadır. BAM'ın ne zaman çalışmaya başlayacağı belirsizdir. Bir süre sonra çalışmaya başlasa bile, bu koşullarda hem yığılacak iş yükünün altından kalkmak hem de yeni düzene uyum sağlamak kısa sürede kolay olmayacak; yargı bir yıkım dönemine girecektir. Şimdi genel bir değerlendirme yapabiliriz: Günümüz koşullarında BAM'ın kurulması sorunu çözmeyecek ve yeni sorunları gündeme getirecektir. Diğer yandan; Yargıtay'ın, bu koşullarda, nitelikli bir çalışma yapması da beklenmemelidir. Özverili ve iyi niyetli çalışmalar bile kurtarıcı olmayacaktır. Bu bağlamda, “ne yapılmalıdır” sorusuna da yanıt vermeliyim: NE YAPILMALI? Öncelikle; hukuk fakültelerinden başlayarak hukukçu gibi düşünen sorgulayan, araştıran; yargıç ve avukat kimliğini özümsemiş hukukçu yetiştirmeyi sağlayacak yeniden bir yapılanma dönemi başlatılmalıdır. Uzun vadeli olması “olmazsa olmaz” koşulunu göz ardı etmemelidir. Bölge adliye mahkemelerinin kuruluşu on yıl ertelenmelidir. Bunun yerine; Yargıtay'da, ikili bir çalışma düzeni kurulacak biçimde yeniden yapılanmaya gidilmelidir: a Üye sayısına dokunulmadan daire sayısı 8 ya da 10 indirilmelidir. Yargıtay'da aşırı iş bölümü ve uzmanlaşmaya yol açan bugünkü düzenin olumsuzluklarının adalete yansıdığı göz ardı edilmemeli. b Daireler; ilk ve üst kurul olmak üzere iki kuruldan oluşmalı. Yargıtay üyesinin başkanlığında iki birinci sınıf yargıçtan oluşacak ilk kurul: Kurulması öngörülen BAM'ın biraz daha daraltılmış yetkileriyle olgu ve hukuk sorunlarını incelemeli. Yargıtay üyelerinden oluşacak büyük kurul, ilk kuruldan gelecek ve yasayla belirlenecek ve sınırlı sayıda işlerin yalnız hukuk denetimini yapmalıdır. Bu geçici dönemde elde edilecek deneyim ve gözleme dayanan bilgiler; gelecekte BAM'ın sağlıklı çalışmasını çok büyük ölçüde kolaylaştıracaktır. Bu dönem içinde nitelikli yargıçların yetişmesinin katkısı da göz ardı edilmemeli. Bu öneri, ham tasarı niteliğindedir. Bu nedenle öğretim üyeleri, yüksek yargıçlar, barolar ve Adalet Bakanlığı’nca tartışılarak içeriği doldurulmalıdır. Ya da ülke koşullarına uygun yeni öneriler üzerinde çalışılmalıdır. Bilim ve Etik Paneli İTÜ ElektrikElektronik Fakültesi, İdris Yamantürk Konferans Merkezi (Salon no: 1304), Ayazağa Yerleşkesi'nde “Akademik Yolsuzluklar, Akademide Teknolojinin Kötüye Kullanımı, Bilişim Suçları, Güncel ve Geçmişteki Örnekler" konulu bir Bilim ve Etik Paneli yapılacak. 11 Mart 2008 Salı günü Saat: 14:00 17:00 arası yapılacak panelde Doç. Dr. Mustafa Kaçar (İÜ) "Böcekcibaşı"; Prof. Dr. Atilla Bir (İTÜ) "Mühendishane'de Bilim Skandalları"; Murat Bardakçı "Alışılmadık İntihal Biçimleri ve İntihalcinin Savunma Yöntemleri"; Prof. Dr. Hasan Yazıcı (İÜ) "DoğramacıYazıcı Davasında Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı"; Prof. Dr. Nurettin Bilici (HÜ) "Makaslayarak Yükselenler"; Prof. Dr. İzge Günal (DEÜ) "Akademik Yolsuzluklar ve Aygıtları"; lu, Prof. Dr. Bülent Tıraş, Prof. Dr. Sabahattin Aydın'ın katılacağı toplantı için ayrıntılı bilgi: 0312 441 98 23; iertenli@tihud.org.tr Adnan Menderes Üniversitesi'nde Panel Adnan Menderes Üniversitesi Tıp haftası etkinlği kapsamında 13 Mart Saat 10.15'te "Dünyada ve Türkiye'de Üniversiteler ve Bilim" konulu bir panel düzenlendi. Doç.Dr. Hulki Meltem Sönmez'in moderatörlüğünü yapacağı toplantıda konuşmacılar: Yelda Özsunar Dayanır: Harward Deneyimi Işığında Dünyada ve Türkiye'de üniversiteler Orhan Bursalı: Dünyada ve Türkiye'de Bilimsel Yayın Üretimine Eleştirel Bakış CBT 1094 / 16 7 Mart 2008 Türk İç Hastalıkları Uzmanlık Derneği 13 Mart'ta saat 1013.00 arasında, İstanbul Taksim The Marmara Oteli'nde “Sağlıkta Dönüşümün Bir Parçası Olarak Tam Gün Yasa Tasarısı: Görüş ve Öneriler” başlıklı bir basın toplantısı düzenledi. Prof. Dr. Hasan Yazıcı, Prof. Dr. Armağan Altun, Uz. Dr. Erdal Eskioğ
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear