01 Temmuz 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Bilim haberlerinde doğruluk ve hastalar A. Şükran Demiralp Yenidoğan Bebek Ölümleri: Bilimsel gerçekler ve incinen hekimlik onuru üzerine S ayın Orhan Bursalı ve Mustafa Çetiner, 20092008'de CNNTÜRK'te yayınlanan "Kanser ve Yaşam" programında hastalıklara (dolayısıyla kansere) ilişkin haberlerin nasıl yayınlanması gerektiğini işleyen programınızı ilgiyle izledim. Hem Cumhuriyet hem de "Kanser ve Yaşam" programının izleyicisiyim. Aynı zamanda, 2 yıl önce "meme kanseri" nedeni ile sol memesi alınmış bir kanser hastasıyım. Dolayısıyla "kansere" ilişkin programlara özel ilgim var. 26092008 tarihli Cumhuriyet Bilim ve Teknoloji’de 4. sayfada "Kanser Araştırmaları" üst başlığı altında "Yeni Aşı Maddesi Meme Kanserini Tedavi Ediyor" başlıklı haberi de ilgiyle okudum. Ve düşüncelerimi size iletmek istedim. 1."Yeni Aşı Maddesi Meme Kanserini Tedavi Ediyor" başlığını bu konu ile ilgili tüm testler yapılmış, kabul edilebilir sayıda insan üzerinde denenmiş ve bilimsel olarak ispatlanmış anlamında algılıyorum. Yani ben bu aşıdan yaptırırsam sağ mememden kanser olma riskim ve de meme kanserine bağlı vücuduma kanserin atlaması olasılığım da nerdeyse sıfıra yaklaşacak! Halbuki yazıyı okuduğumuzda birinci paragrafda bilim insanlarının bu aşı ile özellikle de bildik tedavilere cevap vermeyen meme kanseri hastalarına yardımcı olabilmeyi umuyorlar cümlesi geliyor. Bu durumda başlığın "Tedavi Ediyor" kısmının "Tedavi Edebileceği Umuluyor" şeklinde olmasını özellikle de bir Cumhuriyet okuru olduğum için bekliyorum: Ben başlık ve içerik arasında tutarlılık ararım. 2. Alınan sol mememin patoloji raporuna göre, HER2 (veya CERBB2) reseptörü kuvvetli pozitif (3 pozitif (+++) olan bir hasta olarak, HER2 reseptörünün tüm vücut hücrelerinin çoğalmasından sorumlu olduğunu, dolayısıyla meme hücrelerinde de bulunduğunu biliyorum. Ancak yazının 1. paragrafının son satırında HER2 reseptörleri sadece meme hücrelerinde bulunuyor gibi anlaşılıyor. 3. Yazının 2. paragrafının ilk cümlesi, HER2'nin kuvvetli pozitif (+++) olmasını meme kanserinin sorumlusu olarak gösteriyor. Halbuki meme kanseri olup da HER2'si kuvvetli pozitif olmayan insanlar da var! Benim bilgilerime göre, meme kanseri olan insanlarda HER2 kuvvetli pozitif ise bu durum tümörün diğer HER2 reseptör seviyelerine göre çok daha saldırgan olması anlamına geliyor. Sonuçta, ben kanser hastası olarak hastalığımla ilgili araştırıp bilgi toplamış da olsam, doktor olmayan bir kişi olarak yanlış değerlendiriyor da olabilirim. Yanılıyorsam da bunu öğrenmek açısından sizlerle paylaşmak istedim. P Prof. Dr.Erdener Özer Pediatrik ve Perinatal Patolog İzmir Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi [email protected] rematüre bebek ölümlerini, deneyimli bir perinatal patolog olarak, bilimsel ve objektif bir bakışla değerlendirmek istiyorum. Ülkemizde daha sık görülen yenidoğan bebek ölümleri, bilimsel ortamda yeteri kadar ve çözüme yönelik bir biçimde tartışılmıyor. Buna karşın son olayda yaşandığı gibi, bu trajik ölümler, basın tarafından kamuoyu gündemine hekimlik onurunu incitici skandal haberler olarak taşınmakta. Perinatal Tıp Bilimleri, gerek doğum öncesi dönemde, gerek ise doğumdan sonraki ilk ay içerisinde, bebek sağlığı ve hastalıklarını ilgilendiren ve ekip çalışması gerektiren bir tıp alanıdır. Bu alan içerisinde hizmet veren perinatal patologların, özellikle perinatal bebek otopsileri ve plasenta incelemesinden elde ettikleri bilimsel ve kanıta dayalı veriler, bu dönem bebek ölüm nedenlerine ışık tutuyor. Gerek ulusal düzeydeki perinatal patoloji toplantılarındaki tartışmalar, gerekse gelişmiş ülkelerde yıllık perinatal mortalite (ölüm) raporları, erken doğan ve düşük doğum kilolu bebeklerde ölüm ve hastalığa bağlı sekel riskinin çok yüksek olduğunu işaret ediyor. İzmir Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde bir gün içerisinde kaybedilen bebeklerin tamamı erken gebelik haftasında doğmuş, çoğunluğu düşük kilo ağırlığı olan ve bir kısmı sorunlu gebelikler sonrası dünyaya gelmiş; yoğun bakım gerektiren yüksek riskli bebeklerdir. Birkaç günde kaybedilme ya da yaşamaları halinde beyin felci, körlük gibi ciddi kronik hastalıkların ortaya çıkma riskleri çok yüksektir. Ayrıca organ gelişimini tamamlamamıştır ve enfeksiyona karşı savunmaları çok zayıftır. Bu bebeklerin yaşatılması ya da sekelsiz bir yaşam sürdürmesi ile, tek başına yenidoğan bebek hekimliğinin kalitesini ilişkilendirmek hatalı bir yaklaşımdır. Yaşanan son olayda, bilimsel heyetin incelemeleri sonucunda, bebeklerin Enterobakter enfeksiyonuna bağlı, septik şok tablosu ile kaybedildiği, bebeklerin kan ve serum kültürlerinde üreyen bu bakterinin, alınan çok sayıda örnek arasında, sadece bebeklere beslenmeleri için verilen total parenteral nütrüsyon (TPN) solüsyonunda ürediği belirtilmiştir. Ölüm nedeni olan septik şok tablosunun, büyük olasılıkla bakterinin ortaya saldığı toksinler ile ortaya çıktığı düşünülebilir. Konu üzerinde inceleme ve soruşturma sürüyor. Ancak yaşanan bu trajik olayın gerçekleşme nedeni olarak, ilgili yoğun bakım çalışanlarının ve sorumlularının ihmali sonucunda ortaya çıkan bir hastane enfeksiyonu olmadığı, olayın bir salgın (“out break”) olarak tanımlanmasının daha doğru olacağı düşünülmeli. Bilimsel heyetin bu şekilde değerlendirme yapmasına karşın, olayı kamuoyuna bir kaza olarak ifade etmesi, ne yazık ki yanlış anlamalara yol açtı. Gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, ülkemizde ye CBT 1126 / 20 17 Ekim 2008 nidoğan yoğun bakım servislerinde çeşitli zamanlarda çeşitli enfeksiyonların görülmesi beklenebilecek bir durumdur. Bu nedenle yenidoğan yoğun bakım hekimlik hizmetinde, bu olasılığa karşı gerekli tedbirler alınmakta, protokoller oluşturulmaktadır. Ayrıca TPN solüsyonu ile bulaşan Entereobakter salgınlarını bildiren benzer raporlar literatürde vardır. Örneğin 2000 yılında Brezilya’dan sunulan bir raporda, 16 saat içerisinde 11 bebeğin TPN solüsyunu ile bulaşmış enterobakter enfeksiyonuna bağlı septik şok ile kaybedildiği bildirildi. Sanal ortamda görüşlerimizi paylaştığımız, Amerika Birleşik Devletleri’nde çalışan meslektaşlarımız benzer sorunların, kendi çalıştıkları hastanelerde de olabileceğini ifade etmektedir. Ayrıca TPN ilişkili yoğun bakım enfeksiyonlarına, ülkemizdeki bazı üniversite yenidoğan servislerinde geçmiş yıllarda, bu kadar kısa sürede ve dramatik sayıda bebek ölümüne neden olmadan rastlanıldığı bilinmektedir. Yenidoğan yoğun bakım servisleri, yenidoğan bebek ölümlerinin önlenmesi için odaklanılacak tek hedef olmamalı. Yenidoğan servisleri riskli bebeklerin izlendiği önemli kavşak noktalarıdır. Bu birimlerin başarısı, doğum öncesi gebe izlemi ve doğum sırasındaki hekimlik uygulamalarının kalitesi ile son derecede ilişkilidir. Sorunlu gebeliklerin takibi, çoğul gebeliklerin ve erken doğumun azaltılması, en az yenidoğan servislerinin geliştirilmesi kadar önemlidir. Bu nedenle Perinatoloji Tıp Alanı ile ilgili tüm meslek örgütleri konuya sahip çıkmalı, bu sorunun nedenini sadece üniversite hastanelerindeki personel azlığına indirgememeli, Türk Tabipleri Birliği ve Sağlık Bakanlığı konuyu yalnız başına bir politik çatışma alanı olarak görmemeli. Tüm paydaşlar, organizasyona ve çözüme yönelik, ulusal ve kapsamlı bir çalışma başlatmalıdır. Yaşanan son bebek ölümleri, Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Yenidoğan Yoğun Bakım Servisi’ni, donanım ve personel bakımından çevre üniversite hastanelerinden bile göreceli olarak daha iyi bir durumda olmasına karşın, kamuoyu gözünde haksız bir duruma düşürdü. Burası, Ege Bölgesi’nin tüm illerinden hasta alır. Servise kabul edilen yıllık hasta sayısı, üniversiteler dahil çevre hastanelerdeki toplam sayıdan birkaç misli fazladır; bu birimde ne kadar yoğun ve özverili çalışma gerektiği, yoğun bakım hekimliğinde psikolojik olarak en fazla mesleki stresin bulunduğu bilinmelidir. Burada görevli hekim ve çalışanları ayakta tutan güç, sadece mesleki onurları ve kurum bilincidir. Ulusal basın, bu olayda bebeklerini kaybeden ailelerin acıları kadar, hastalarını kaybeden hekimin duygularını yansıtmamıştır. Bunun yerine etik olmayan bir üslupla, hekimlik onurunu inciten bir seviyesizlikte başarmış, halkı ile hekimini karşı karşıya getirmiştir. Bu ve benzer basın üslubunun bedeli, şiddete uğrayan hekim sayısında son yıllarda görülen ciddi artıştır. Konunun bu boyutu da gözden kaçırılmamalı. DEVAMI YAN SAYFADA
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear