Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
İslam ve bilim Türban veya tesettür, son yılların küresel güdümlü bir eylemidir. Bilimsel gelişmişlik siyasal İslamın gündeminde yoktur. Bilimsel üretim, üniversite varlığının ana nedenidir ve üniversite olmanın en başta gelen amacıdır. Siyasal İslam için üniversiteler, yeterli bilimsel üretimin yapılıp yapılmadığının tartışılabileceği bir yer değil, yalnızca meslek edinmeye yarayan bir araçtır. A. Uraz, auraz@baskent.edu.tr TÜRBAN: GÜDÜMLÜ EYLEM Değinilen örneklerin gösterdiği gibi türban ve daha genel anlamıyla tesettür, güdümlü eylemdir. İslam ülkelerindeki bilimin geri kalmışlığı tartışıldığı zaman benim aklıma bireysel olarak yaşadığım ortam ve iklimler gelmektedir. Çok kısaca özetlersek, son 30 yılda siyasal İslam, farklı şiddette olsa bile, her tarafta kendini hissettirdi. Bilimsel gelişmişlik siyasal İslamın gündeminde yoktur ve gündemleriyle çeliştiği için olamaz da. Bilimsel üretim, üniversite varlığının ana nedenidir ve üniversite olmanın en başta gelen amacıdır. Onlar için üniversiteler, yeterli bilimsel üretimin yapılıp yapılmadığının tartışılabileceği bir yer değil, yalnızca meslek edinmeye yarayan bir araçtır. Ancak bilim, aklın özgür olduğu ve eleştirel düşünce sistematiğinin bulunduğu ortamları sever ve oralarda yeşerir. Bilim, böyle ortamlarda, bir bütünlük içinde algılanabilmeli ve uygulanabilmelidir. Örneğin, Evrim Kuramı ile barışık olmayan ortam bu bütünlüğü bozmaktadır. Avrupa’da bilimsel gelişmelerin ve çağdaşlaşmanın önünü açan Bilimsel Devrimi ve Aydınlanmayı anlamadıkça ve bunu Atatürk’ün Türkiye’de yaptığı gibi hayata geçirmedikçe; İslam ülkeleri, yazınızda da belirtildiği gibi, kendilerini hep kısırdöngü içinde D erginizin 1040. sayısında ilgiyle okuduğum, “İslam ve Bilim” konu başlığı altında yer alan; “İslam: Bilimde geriliğin nedenleri” ile “Müslüman ülkelerde bilgiye dayalı toplum yaratmak” başlıklı iki yazınıza, 40 yıldır yurtiçi ve yurtdışı üniversitelerinde bulunmuş biri olarak, biriki kişisel deneyiminin katkıda bulunmak istedim. Herkesin bildiği gibi, 40 yıl önceki soğuk savaş döneminde ne türban vardı, ne de bugünkü kadar yaygın siyasal İslam. Öğrenci olarak bulunduğum İngiltere’de, belli büyüklükteki Müslüman göçmen nüfusa karşın, ne sokakta peçeli Müslümanlar vardı ne de okullarda tesettür. Soğuk savaşın sıcak savaşa yol açtığı Vietnam, biz öğrencileri ilgilendiren en önemli konu idi. ‘Dini inancını yaşamak’ isteyen kızlar, gelenekçi anlayış olarak, zaten ‘erkek dünyası’ olan dış dünyaya ‘çıkmamalıydı’. Böyle bir beklentileri de yoktu. Ancak hem hızlı kentleşme ve hem de bu statükonun siyasal İslama karşı ve onu zayıf düşüren bir durum olarak değerlendirilmesi, tavır değişikliğine yol açtı. Müslüman Kardeşler adını ilk kez, o yıllarda, yurt arkadaşım olan Sudanlı bir öğrenciden duymuştum. Merkezi Mısır’da bulunan ve Hassan AlBanna tarafından kurulmuş olan, Müslüman Kardeşler örgütü kızların başlarını örterek üniversitelerde okuyabilecekleri doğrultusunda ‘fetva’ vermişti. Bu örgüt, böylece bir taş ile birkaç kuş vurdu. Hem kentleşme sorunlarından birine çözüm getirdi hem de gençler arasında siyasal İslam propagandası yapma aracını “keşfetti”. ‘Yeşil Kuşak’ projesi ile de eklemlendi. Mısır, Ürdün ve Türkiye’deki üniversitelerde “türban” olarak nitelendirilen baş bağlama şeklinin birbirine benzerliği, bu fetva rüzgârının bize de ulaştığının göstergesi. Tesettür; İran’da, Pakistan’da, Malezya ve Endonezya’da hep farklı biçimlerde kullanılmaktadır. MALEZYA’DA MİNİ ETEK İran’da 1979’da meydana gelen rejim değişikliği, tüm İslam dünyasında daha kuvvetli politik rüzgârın es mesine neden oldu. Türkiye de bundan payına düşeni aldı. Malezya’da öğretim üyesi olarak bulunduğum 80’li yıllar içinde İran etkisi, Müslümanlar arasında daha fazla muhafazakârlaşmaya yol açtı. Üniversiteye başı açık giren öğrenci biriki yıl içinde hemen kapanıveriyordu. Daha önce kapanmış olan ve “bireysel” isteğiyle başını açan öğrenciye ise hiç rastlamadım. Başka bir deyişle bu etki hep tek yönlü çalıştı. Oradaki kimi daha liberal düşünceli arkadaşların dediğine bakılırsa, bazı Müslüman kızlar tarafından 70’li yıllarda mini etek bile giyiliyormuş. Orada üniversitelerdeki tesettür sorunu, türbanı aşmış, tesettürün en son aşaması olan, gözler siyah peçeyle ve eller siyah eldivenle kapalı olmak üzere baştan aşağı siyah çarşaf giyen 67 öğrencinin yarattığı sorundu. Sınavlarda kimlik sıkıntısı başta olmak üzere birçok sorunu içinde barındıran bu giyim tarzı nedeniyle üniversite yönetimi, o öğrenciler için üniversiteden uzaklaştırma kararı vermek zorunda kalmıştı. Bu sayfada güncel bir örnek veriyorum. Üyesi bulunduğum ABD’deki Elektrik ve Elektronik Mühendisliği Enstitüsü’nün bölgesel haber gazetesinin (IEEE Region8 Öğrenci konferansına katılanlar. News) Aralık 2006 sayısında, Ürdün’deki “ALBALQA’ Applied” Üniversitesi’nde düzenlenmiş bulacaklardır. Bilim güdümlü ortamı sevmez. bir öğrenci konferansında çekilmiş bir resim yer alıyor Bilindiği gibi bilimin yeşermesi ve gelişebilmesi için (Resim 1). Görüldüğü gibi siyasal İslam son 30 yılda uygun ortam olmalıdır. Çok yönlü, uzun erimli ve sabırçok yol kat etti. Resimde hiç başı açık kız öğrenci bulı politikalar ile ancak başarılı bilimsel üretkenlik lunmuyor. Erkek öğrenci de yok; gazetede erkek öğrenyakalanabiliyor. Birilerinin geliştirdiği bilim ve tekcilerin resimlerine ayrı karede yer verildi. noloji ürünlerini kullanma ve tüketme açısından gelişİster istemez aklımıza türbanı bir kişisel seçim ve miş ülkeler ile ara kapatıldığı zaman, ister istemez bir “özgürlük” sorunu olarak değerlendiren dostlar geliyor. yapay ‘gelişmişlik’ ya da ‘çağdaşlık’ hissi oluşmakta. AnÜrdün’de 80’li yıllarda öğretim üyeliği yapmış arkadaşcak, ‘gelişmişlik’ biraz bilimsel ölçütlerle tanımlanıp ölların belirttiğine göre, o yıllarda öğrencilerin çoğunun çülmeye başlandığı zaman ak ile kara ya da gerçek ile başı açıkmış. Türkiye’deki gelişmeleri bu küresel persyapay olan hemen ayrışabilmekte. O zaman, bazı ince pektif ve dinamik süreç içinde değerlendirmek daha ölçütlere göre, ülkelerin gelişmişlik sıralamaları ve sağlıklı olur düşüncesindeyim. bilimdeki yerleri çarpıcı biçimde değişebilmektedir. 30 Mart 2007 tarihli derginizde Prof. Dr. Şermin Külahoğlu, Rehberlik ve Psikolojik Danışma( RPD) lisans programında Yükseköğretim Kurulu tarafından yapılan değişiklikle adı geçen programın artık bir lisans programı olmaktan çıktığını belirtmekte, bir öğretmenlik programı haline geldiğinden yakınmakta. Yazıdaki bazı yanlış bilgi ve yargılara ilişkin görüşlerimi belirtmek istiyorum. Prof. Dr. Yıldız Kuzgun, Ankara Üniv. Eğitim Bilimleri Fak. Emekli Öğretim Üyesi Y azının başındaki özeti okuyan bir kişi RPD lisans programının bir öğretmenlik sertifikası programına dönüştürüldüğünü zannedebilir. Oysa RPD hâlâ, başta alan dersleri olmak üzere genel kültür ve öğretmenlik meslek bilgisi derslerinden oluşan 4 yıllık bir lisans programıdır, adı da evvelce olduğu gibi “Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Lisans Programı”dır. * RPD, psikoloji, sosyoloji gibi bir temel bilim dalı değil, çeşitli temel bilimlerin bulgularından yararlanılarak geliştirilen eğitim bilimlerinden biridir. Bu nedenle RPD lisans programında eğitim bilimlerinin diğer alanlarından birer dersin de yer alması do ğaldır. Gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, ülkemizde de uygulamalı bir bilim olan RPD eğitiminin temel bilim eğitimi veren fen edebiyat fakültelerinde değil, meslek eğitimi veren eğitim fakültelerinde yapılmasının nedeni budur. * Program geliştirme, ölçme ve değerlendirme, eğitim yönetimi gibi, eğitim bilimlerinin değişik dallarının lisans programları 1997 yılında kapatıldığı halde RPD lisans programına dokunulmamasının nedeni, yazarın ifade ettiği gibi, adı geçen alanın bir uzmanlık alanı olması değildir. Merhum Bener Cordan bir konuşmasında Sekiz Yıllık Temel Eğitim Yasası’nın öngördüğü mesleğe yöneltme hizmetlerinin etkili bir biçimde verilmesine duyulan gereksinme neLütfen sayfayı çeviriniz CBT1048/21 20 Nisan 2007 TARTIŞMAEDİTÖRE MEKTUP