26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Gelecekte Ay’a seyahat edilecek olursa Dünya ve Ay çekim kuvvetlerinin birbirini yok ettiği noktada zavallı seyyahların hava filosunda esrarengiz bir hal aldıkları görülecektir. İçi su dolu olarak havada serbest bırakılan bir bardak, düşmeksizin boşlukta yüzecektir. Bardak baş aşağı çevrildiği zaman su akmayacak, seyyahlar bulundukları yerden havaya Gelecekte Ay’a seyahat edilecek olursa Dünya ve Ay çekim kuvvetlerinin birbirini yok ettiği noktada zavallı seyyahların hava filosunda esrarengiz haller görülecektir... doğru uçacaklar ve kuvvetli bir biçimde başlarını hava filosunun tavanlarına çarpacaklar, bir saat kadar sihirlenmiş gibi zor bir durumda boşlukta kalacaklardır. Dünyamızın ağırlığı, Münih’te fizik profesörü Yolly tarafından 1881 yılında tartılmıştır. 25 metre yüksekliğindeki bir kuleye dört kefeli bir terazi, kefenin ikisi yukarıda, ikisi de aşağıda olmak üzere konulmuştur. Profesör Yolly, 5 kiloluk iki ağırlığı aşağıdaki kefelere koymuş olsa, tabii her iki kefe aynı seviyede dengede kalır ve aşağıdaki 5 kilogramları alıp yukarıdaki kefelere koymuş olsa yine denge bozulmazdı. Fakat 5 kilonun birisini aşağı taraftaki sol kefeye, diğerini de yukarıdaki kefeye koyduğu zaman denge bozulmuş ve soldaki kilonun sağdaki kilodan daha ağırlaştığı görülmüştür. Soldaki kilonun biraz daha ağırlaşmasındaki sebep, dünyanın merkezine diğerinden 25 metre daha yakında olmasıdır. Profesör dengeyi sağlamak için yukarıdaki kefeye bir miktar daha kilo koymaya mecbur olmuştur. Yolly bir ikinci defa dengeyi bozmak için bir büyük kurşun yuvarlağını alıp aşağıdaki sol kefenin altına koymuş ve tekrar sol kefenin aşağıya doğru indiğini görmüş DÜNYAYI tür. Çünkü kurşun kütlesinde hassas terazinin dengesini bozacak çekim kuvveti vardır. Kurşun, 5 kilogramı yarım miligram fazla kuvvetle aşağıya doğru çekiyor. O halde dünyanın kurşunu ve kefeyi çektiği kuvvetin sayısal değeri ile, kurşunun kefeyi çektiği kuvvetin sayısal değeri arasındaki karşılaştırma, sonuçta şu harikulade hesabı meydana çıkarıyor; 6.10 24 kilogram. İnsan bir kâğıt üzerine her dakikada altı kere tarttı ve hepsinde de aynı sonucu buldu 100 çizgi çekerse, bu sayıyı hiç ara vermeksizin bir milyar yılda tamamlar. Profesör Yolly, çeşitli defalar bu deneyi yapmış ve deneylerin hepsi de aynı sonucu vermiştir. Hayat, Sayı 136, 31 Temmuz 1929, s.1617., Ankara Hazırlayan; Osman Bahadır Üsküdar İskelesi Aziz Ökkeş Hocam: BeşiktaşÜsküdar vapurunda kıçüstünde otururdum hep. Yüzüm Kızkulesi’ne dönük olurdu. İllâ ki sönük kış güneşini batırırdım sigara dumanlarıyla. Neyse kış artık sigara içmiyorum. 1985'in 1986'ya döndüğü günlerdeyiz. Elimde İngilizce bir kitap ve çeşitli broşürler, suratımda her zamanki onbeş günlük sakal. Beşiktaş’tan Üsküdar’a geçiyorum. Vapurdayım. İşsizim. TÜBİTAK’a başvurmuşum. Alacaklar belki ama "güvenlik soruşturması" sonucunu bekliyorum. Üsküdar'da iskele atılmadan atladım gemiden. Telaşsız, ayaklarımı sürüye sürüye sürüye katıldım, çıkışa sürükleniyoruz. Ardımdan, kısa boylu (ben boylarda), yuvarlak yüzlü, fırça bıyıklı, gri paltolu biri yaklaştı, tutuverdi kolumdan. "Ses etme, yürü minibüse" dedi. "Kimsin kardeşim sen" diyemeden attılar beni uçuk kirli mavilikteki ford minibüse. Gemiden çıkan ben yaşlarda iki kişi daha bulup getirdiler, beş altı kişi olduk. Ne olup bittiğini anlamadan Selimiye tarafına doğru yollandık. Cüzdanları istediler. Bir garip soygun mu bu nedir? derken, içinden paraları çıkarıp verdiler. Cüzdanın içindekileri kartları, adresleri karıştırdılar. "Ne oldu?... bişey mi var?" diye sordum. Önde oturan zayıf, uzun boylu ve kaytan bıyıklı olan amir havalı havalı "Evet" dedi, "Vapurda, elindeki kitapları tersten okuyordun." Şoför ve diğer bıyıklı gülüyor amirinin esprisine. "İçinizde daha önce tutuklanan, karakola düşen var mi?" diye sordu amir kılıklı. Herkes birbirine baktı, ses etmedi. Sessizlik uzayınca, ben dayanamadım: "Yok" dedim, adeta diğerlerinin de sözcüsüymüşüm gibi. Fırça bıyıklı: "Geçenlerde birini almıştık, bize ‘temizim’ dedi, sonra soruşturduk ki 77'de yürüyüşe katılmış, attık içeri. Solcuydu." Doğancılar’daki Belediye Tiyatrosu’nun arkasına çektiler minibüsü. "Oturun biyere kımıldamayın" dediler. Kımıldamıyoruz. Şoför ve fırça bıyıklı minibüsten inip karşıdaki karakola girdi. Yarım saat geçtikten sonra biri geldi. Diğer iki kişinin kimliğini geri verdi, "Hadi siz gidin" dedi. Uçup gittiler. Ben hâlâ bekliyorum. Bir onbeş dakika daha geçti. Fırça bıyıklı geri geldi, "Al kimliğini, hadi sen de git" dedi. "Beni aldığınız yere bırakın, ben buradan nasıl gideyim şimdi taa iskeye" diye sordum. Olurdu, olmazdı derken kabullenip iskeleye yollandılar. "Ne oluyor, nedir bu?" diye sordum. "Hiç" dedi fırça bıyıklı, "soruşturma yaptık, temiz çıktın." "Madem öyle, bana temiz çıktığıma dair yazılı bir belge versenize" dedim, "Üç aydır güvenlik soruşturması belgesi bekliyorum, işe başlayamıyorum bu yüzden." "Olmaz, biz veremeyiz" dediler. Üsküdar vapur iskelesine gelmiştik, minibüsten inerken sordum: "Niye beni seçtiniz?" Fırça bıyıklı olan "Sakalını kes" dedi, sonra ekledi: "Başka bir ekip seni almaya kalkarsa Komser Ali'nın ekibi beni soruşturdu, temiz çıktım dersin." "Neden yapıyorsunuz bunu?" diye sordum. "İstanbul'da her ekip günde yüz kişiyi toplayıp soruşturuyor. İkiyüz ekip yapıyor bunu. Yani yirmibin kişi soruşturmadan geçiyor hergün. Tabii içlerinden bisürüsü suçlu çıkıyor" dedi; gözkırptı "sen temizsin güvenlik soruşturman da temiz çıkacak, merak etme Ökkeşciğim." Söylene söylene dolmuş durağına doğru yürürken o gün bilimci olacağım içime doğmuştu. Ben de herkes gibi sizin mübarek ellerinizden öperim hocam. O gün, eğer ters birşey söyleseydiniz, bugün ben burada olamazdım hocam. Size çok minnettarım. İmza: Piref. H. Ökkeş Pıref. H. Ökkeş CBT 1000/39 1926 Mayıs 2006 BİLİM TARİHİ
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear