Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Doğa Aç Bambiler çareyi kuşları yemekte buldu Kuzey Amerika ve A vrupa 'da ötiicü kuşların sayılarının giderek azalmasının nedeni nihayet bulundu. Masum göriinüşlü geyikler aç kaldıkça kuşları avlıyorlarmış. ransa, Montpellier'deki Evrimsel ve İşlevsel Ekoloji Merkezi'nden JeanLouis Martin, İngiliz Columbia'sı sınırları içinde yer alan Haide Gwaii Takımadalan'ndaki sırada dışı çevre koşullarından yararlanarak ötücü kuş nüfusunun azalmasının altında yatan nedeni ortaya çıkarmaya çalıştı. Bu adaların bazılannda büyük bir geyik popülasyonu barınıyor. Kanada Doğal Yaşamı Koruma Derneği ile birlikte çalışmalarını yürüten Martin ve ekibi, 37 adada ötücü kuşları, geyikleri, bitki örtüsünü ve böcek popülasyonunu inceledi. Ormanlık arazide, ağaçların altında yetişen bitkilerle beslenen ve buralarda yuva yapan ötücü kuşların sayılarının büyük ölçüde geyiklerden etkilendiğini ortaya çıkartan Martin, geyiklerin yaşadığı adalardaki kuş sayısının geyiklerin yaşamadığı adalara göre yüzde 93 oranında düşük olduğunu tespit GüncelTıp Mustafa Çetiner F etti (Biological Conservation, DOI: 10.1016/j.biocon.2005.04.001). Geyiklerden en fazla zarar gören kuş türleri ötücü serçe (Melospiza melodia), tilki serçesi (Passerella illiaca) ve kırmızı renkli sinekkuşu (Selasphorus rufus) idi. Geyik nüfusunun bu kadar çoğalmasının nedenini adalarda yırtıcı hayvanların bulunmamasına bağlayan Martin, "Ancak geyikleri yırtıcı ve vahşi yaratıklar olarak görmeyelim. Toynaklı hayvanların çoğalmasını bir hayatta kalma başarısı olarak görmemiz gerekiyor" diyor. Geçtiğimiz günlerde sayın Başbakan'ın başlattığı "ülkemiz iiniversitelerinin hiç birinin dünyadaki ilk 500 üniversite içinde yer alamaması" ile ilgili tartışmaya gündelik siyasetin dışından bilimsel ve tarihsel perspektif içinde serinkanlı bakmak gereklidir. Bu bakış, siyasilere de, konunun siyasi polemiğin dışında ve üstünde olduğunu gösterebilir belki. Bu yazı elbette bu tartışmayı tüm yönleriyle ele almak iddiasında olamaz, ancak yine de bazı noktalara değinmek gereksinimi duyuyorum. Kopemik'in 1543 yılında ortaya koyduğu güneş merkezli gezegen sisteminden „ tam 117yılgeçtikten sonra Osmanlı, busistemden Tezkereci Köse Ibrahim Efendi'nin Fransızca'dan çevirdiği "Feleklerin Aynası ve Idrakın Gayesi" isimli kitap ile haberdar olmuştur. Kurulan ilkrasathane 1580 yılında ŞeyhülislamAhmetŞemsettin Efendi'nin "gözlem yapmak ve evrenin sırlarını açıklamaya cüret uğursuzluk getirir" biçimindeki fetvası üzerine yıkılmıştır. Bunu izleyen ilk rasathane ise ancak 1911 yılında kurulabilmiştir. Otopsi yasağı ulemadan korkulduğundan ancak 1841 yılında kaldınlabilmiştir. (Necdet Tuna, Osmanlı'da Bilim, Cumhuriyet Gazetesi, 24Ekim 1998). Butarih, "Ondan fazla insan kadavrası teşrih ettim, Bunu yaparken; kılcal damarların gözlemlenemeyecek kadar az miktardaki sızıntıları dışında her hangi bir kan sızıntısı yaratmadan, bu toplardamarların çevresindeki et kalıntılarını en ufak parçalarına kadar temizledim" diye yazan Leonardo Da Vinci'den neredeyse 300 yıl sonradır. Bu ömekleri sınırsız arttırmak olasıdır. Kuşkusuz ki, biiimi engellemeye çalışan benzer süreçler batı toplumlarında dayaşanmış, ancak onlar kilisenin ve dinin engelleyici tavnna karşın bilimsel gelişim sürecini bizden çok önce ve çok hızlı yaşamışlardır. Bu bilimsel gelişim sürecinin önemli ölçüde dışında kalan Osmanlı imparatorluğunun Birinci Paylaşım savaşının sonunda yıkıldığı zaman bilim adına geride bıraktığı "nerede ise kocaman bir tıiçtir". Osmanlı'nın son dönemlerindeki bilime karşı tutumdan, bilimden yana tutuma "* dönüşümün miladı Darülfun'un 1933 yılında kapatılması ve istanbul Ûniversitesi'nin kurulmasıdır. 0 yılları yaşamış ve Nazilerden kaçarak Türkiye'de çalışmaya gelmiş bilim adamı Prof. Hirch, "1933 yılında hakim olan ilke meslekyüksek okulu değil, Türkiye'de Batı Avrupa Üniversitelerinin ayarında gerçeği araştıran ve derinleştiren, bilgiyi toplayan, düzenleyen, çoğaltan, yayan bir bilim yuvası niteliğinde bir bilim kurulu kurmaktı" diyor. Ne kadar gecikmiş bir başlangıç değil mi? Oysaki, çok tartışılan ilk 500 üniversite sıralamasında birinci sırada olan Harvard Üniversitesi 1986 yılında 350'inci kuruluş yılını kutlamıştır. Son günlerdeki tartışmaya kaynak olan ve ilk 500 içinde hiçbir Türk Üniversitesinin olmadığı "Academic Ranking ofWorld Universities 2004" isimli değerlendirme raporu, Çin 'de Stıanghai Jiao Tong Üniversitesi 'nin yüksek eğitim enstitüsünce gerçekleştirilen bir çalışmanın sonucudur. Bu çalışma ile ilişkili ayrıntılı bilgi www.sjtu.edu.cn/english internet adresi izlenerek kolayca elde edilebilir. Bu raporun serinkanlı ve nesnel biçimde değerlendirildiğinde, önemsenmesigereken başka bilgiler içeriyor olduğu açıktır. Rapora bakıldığında, ilk 20 üniversitenin 17'sinin ve ilk 500 üniversitenin 1701nin ABD üniversitesi olduğu görülmektedir. İlk 500 üniversite içinde 42 ingilte ' re, 36Japon, 43Alman, 23Kanada, 22Fransa, 23İtalya ve 16 Çin üniversitesi yer almaktadır. Yani ilk 500 üniversitenin 3751 bu 8 ülkedendir. Geri kalan 125 üniversite ise dünyanın diğer ülkeleri arasında dağılmaktadır. Listeye bakıldığında Amerika kıtasından 200, Avrupa'dan 209, AsyaPasifik'ten 89, Afrikadan ise 4 üniversitenin ilk500 içinde yer aldığı görülmektedir. Listede Islam ülkelerinden bir tek üniversite bile yoktur. Yeterince sözü edilmemekle beraber 2003 yılı sıralamasında AsyaPasifik üniversiteleri sıralamasında Hacettepe ve istanbul Üniversitelerinin ilk 100 içinde yer aldığını hatırlatmalıyım. Bu sıralamada yer alan ve nüfusunun büyük bölümü Müslüman olan tek ülke Türkiye'dir. Nitekim, 2003yılı listesinde de tıpkı 2004 listesi gibi islam ülkelerine ait üniversite bulunmuyor. Aslında raporu yayımlayanlann da açıkça belirttiği gibi bu çalışma subjektif bir çalışmadır ve elbette ki sonuçları kesin değildir. Değerlendirme yöntemi ile ilişkili sorunların olduğu da su'ylenebılir. Ûrneğin, üniversitenin Nobel ödülleri almış kişileri barındırması çok belirleyici bir kriter olarak konmuştur ve kanımca geçerliliği ve ağırlığı tartışılması gerekli bir değerlendirme kriteridir. Yine de, gözüken sonuç önemlidir ve bu sonucu değerlendirirken ön yargılardan, siyasal ve gündelik hesaplardan sıyrılmak, raporun ayrıntılannı ve tarihsel geli » şim süreçlerini yansız incelemek gereklidir. Hepimizin doğru yanıtını bilmek zorunda olduğu soru şudur. "Neden ve her şeye rağmen halen batı ile rekabet gücü taşıyan üniversitelere sahip nüfusu Müslüman tek ülke Türkiye'dir?" cetiner.m@superonline.com İlk 500 Üniversite Tartışması KOCAMANBİRHİÇ Orca'ların beslenme alışkanlıklarında büyük değişiklik Ticari balina avlanma yasağı balina nüfusundaki tehlikeli düşü'şü durdurmakla birlikte, susamuru ve fok gibi suda yaşayan diğer memeli hayvanların geleceğini tehlikeye atıyor. Ti .ıcarı balina avcılığına getirilen yasağı izleyen günlerde katil balina olarak bilinen orca'lann beslenme alışkanlıklarında büyük değişiklikler olduğu izleniyor. Orca'lar çeşitli deniz memelileriyle beslenmekle birlikte, yüzlerce yıldır balina avcılarının teknelerinin kena rına bağladıkları zıpkınlanmış balina leşleriyle karınlarını kolayca doyurabiliyorlardı. Şimdi bu olanak ellerinden alınınca, orca'lar daha küçük memelilere yöneldiler. Kanada, Hudson'daki Okapi Doğal Yaşamı Koruma Merkezi'inden Randall Reeves ve Halifax'taki Dalhousie Üniversitesi'nden Hal Whitehead 1700'li yıllara kadar geriye giderek balıkçı teknelerinin kayıtlarını ve bu konuyla ilgili tarihi belgeleri incelediler. Bu çalışmanın sonucunda katil balinaların av lanmış balinaların leşleriyle özellikle dillerini tercih ettikleri görülüyor beslendiklerine ilişkin kesin kanıtlara eriştiler. Bu arada 2O.yüzyıl boyunca katil balinaların beslenmesi için mevcut canlı balinaların biyokütlelerini ve balina leşi miktarını hesapladılar. Bilim adamlannın araştırmalarına göre avlanma sonucu elde edilen büyük balina leşi sayısı yılda 60.000'dan 1970'lerde sıfıra düşmüş. 0 tarihten sonra Alaska kıyılarına yakın Aleutian Adaları'ndaki ayıbalığı popülasyonu yok olma sınırına gelirken, kuzey denizlerinde yaşayan susamuru nüfusu da büyük ölçüde azalmış. Bu da katil balinaların beslenmek için, balina leşlerinin ortadan kalkmasıyla küçük deniz memelilerine yöneldiklerini gösteriyor (Biology letters, DOI: 10.1098/rsbl.2005.0348). '#*• 378İ8ÛLKEDE