01 Temmuz 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Enerji Teknolojileri GönüldenBilime aa Dünya Enerji Odülü Dr. Ahmet Lokurlu'ya üneş Enerjisi Ödülü, 7 Aralık'ta Berlin'de düzenlenen, Avrupa Birliği'nden bilim adamlarının katıldığı bir törenle wetlnam Anrnı G Dr. Ahmet Lokurlu'ya verildi. Güneş enerjisinden buhar ve soğuk enerji üreten buluşuyla ünlenen Dr. Lokurlu, geçtiğimiz ayda Japonya'dan ekolojik teknolojiler icat eden 100 bilim adamına verilen, "Global 100 EcoTech Avvards" ödülüne layık görülmüştü. Dr. Ahmet Lokurlu, aynı buluşu için daha önce RİO Dünya Yaratıcılık Ödülü, Türk Mühendisler Birliği Onur Ödülü, Dünya Enerji Oskarı Ödülü, Ege Üniversitesi Onur Ödülü, Mersin Valisi Onur Ödülü'nü almıştı. Dünyaca ünlü Jülich Yakıt Hücreleri merkezinde çalışan Dr. Ahmet Lokurlu, ayrıca çahştığı kurum tararafından 2006 için için Almanya'nın en büyük ödülü sayılan Geleceğin Ödülü'ne de aday gösterildi. Ür. Ahmet Lokurlu tarafından geliştirilen sistemle Güneş'ten elde edilen enerji özel bir teknikle buhara sonrada soğuğa dönüştürülüyor. Daha sonrada var olan teknolojiyle birleştirilen sistem kullanıldığı yerde doğaya sıfır zarar ve çok az bir masrafla, elektrik, sıcak, soğuk ve buhar üretiyor. Bugüne kadar var olan Güneş enerji sistemlerinin üç katı daha küçük olduğu halde üç kat fazla enerji üreten Dr. Lokurlu'nun buluşu ilk olarak Türkiye'de bir otelde denendi. Hiç yakıt kullanmadan güneş enerjisiyle soğutma yapabilen, buhar ve elektrik üretebilen bir sistem geliştiren Dr. Ahmet Lokurlu, 'Çevre Oscarı' denilen Dünya Enerji Ödülü'nü kazandı reci ve yatırımcıların büyük ilgisini çekti. Sistemden tam randıman alınmasının ardından tanıtımı yapılan sistem sayesinde dünyaya adını duyuran Dr. Lokurlu'ya önce dünyanın her yerinden ödüller, ardından iş teklifleri gelmeye başladı. TürkAlman fırması Solitem'i kurarak dünya pazarına giren Dr. Lokurlu, Çin, Japonya, ABD, Rusya, çok sayıda Avrupa ve Arap ülkelerindeki büyük işyerlerine ve otellere sistemini kuruyor Geliştirilen sistem, insanlığın bir yandan enerji darboğazına girdiği bu döneme denk gelmesi, öte yandan tüm dünyada çevre sorunlarının artması nedeniyle daha da önem kazanıyor. Jüri yaptığı açıklamada, bu buluşun dünyanın birçok ülkesinde yenilenebilir enerjilerin yaygınlaşmasına katkıda bulunacağının altını çizdi. Neredeyse yirmi beş yıl oluyor. Bir matematik, mantık kuramını yaşamaktayım. Kümeler kuramını. Daha önce bu denliyoğun biçimde herhangi bir kuramı yaşadım mı, pek anımsamıyorum. Belki lizik okurken, kısa bir dönem kimi kuramları. Kuramları "öğrenmek", sınavdaonlarlailgilisorulansorularayanıtvermek, "kuramyaşamak" demek değil! Kuramları öğretmek de "yaşamak" anlamına gelmiyor. 0 kuram üstüne değinmek, yapısını, dayandığı düşünceleri, o düşüncelerden devşirilmiş görüşleri anlamak da yaşamaya yetmiyor! Nedense eğitimde "yaşamak" üstünde neredeyse hiç durulmuyor! Kuram öğrenilmeli, onunla ilgili sorular gelince de yanıtlanmalıdır. Eğitimde kuramlarla ilişki, "mâlumât" düzeyinde kalıyor. Öğrenen için de, öğreten için de. Öğreten, kuramı kendine "dert" edinip, üzerinde çalışıyorsa, durum değişiyor. Kuram, üzerinde çalışanlarca yeniden gözden geçirilip, inceleniyor; eksik ve gedikleri varsa onarılmaya çaba gösteriliyor. Kimi zaman salt uygulamaları üzerinde yoğunlaşılıyor. Kuramın geliştirilmesi, yeni uygulamalarının aranması, yapısındaki bozuklukları üstüne eğilerek düzeltilmeye çalışılması bile o kuramı "yaşamadan" gerçekleşebilir! "Teknik" düzeyde çalışma, araya "teknik" bir uzaklık koyarak, biryaşama soğukluğu doğurabilir! Kuramlarla ilişkinin insanlarla, eşyayla, genel olarak hayatla ilişkimize benzer yanları var! Elbette çoğu insan, eğitimleri sırasında "öğrendikleri" kuram ların ayırdında bile değildirler! Kim, neden, hangi sorunlara yanıt olsun diye, nasıl bir ortamda, ne gibi kaygılar ve beklentilerle o kuramı oluşturmuştur? Kuramın geçmişinde, geleceğinde neler vardır? Önümüze çıkan insanlarla ilişkimizde de, o insanların kendilerine özgü yanlarını kavramadan, salt ilişkimizin "gerektirdiği" ölçüleri, koşulları koruyarak davranışımız söz konusu olduğunda, günlük yaşamın ilişkiler ağındaki soğukluk, kuramlarla ilişkimizdeki soğukluğu andırır. Salt merak, salt tutku, salt iş olsun diye girişilen ilişki "kör" bir ilişkidir. Kuramı anlamaya çalıştıkça, anlama çabası, kendi bütünlüğümüzle birleştikçe "kö'rlük" giderek azalır. Kuramı yaşamak, kendimizden ona birşey katarak gerçekleşiyor. Kuram üzerimizegelip, bizi ezmiyor; altında kalıp, ezilmiyoruz, onunla yürüyoruz. Derslerde, konferanslarda, konusuyla ilgili kuramları sunanların tavırları beni çok ilgilendirir. Sunuşlarından o kuramları sindirip sindirmediklerini sezme olanağı vardır! (Elbette yanıldığım da olmuştur!) Kuramların altında kalmışların ıstırapları çıkabilir sunuşları sırasında, ne denli kendilerini "artistik" tavırlarla saklamaya çalışsalar da! iyi niyetli çabalarla kuramı öğrenmek isteyip de bunu bir türlü tamamlayamayanlar vardır! Ayrıntıları göremez; ince bağlantıları lark edemezler. Kimi "çabuk kavrayanlar" vardır; kavrarlar ve kalırlar belli sınırlar içinde; işleri gerektirdiği ölçüde öğrenirler; sınavda başarmak, terfi etmek, unvan kazanmak için... Bu beklentileri yerine geldiğinde kuramla olan ilgileri de biter. Çağımın akademik yaşamı "yayın" temelli değerlendirmelere odaklanmış durumda! Belli formatlarla yazılan, belli araştırma projelerine girme fırsatlarıyla ortaya çıkan çalışmalar, ilk bakışta kuram yaşamayı gerektirmiyor! Kuramlarla ilgilenenler, bu ilgilerini yayına dönüştürmek amacıyla sürdürüyorlarsa, akademik kurnazlık iş başında olabilir! Kuram yaşamı, kurnazlık ötesi, kurnazlık dışı, içtenlikle yaşanan biryaşamdır. Kuramları, o kuramları yaratan, geliştiren, sorgulayan insanlar yaşamıyor yalnızca. Yaratıcı yaşamların yanında, yaşamaktan keyitalınan yaşamlar da var. Piyanonun başına oturduğunuzda, muhakkak beste yapmanız gerekmiyor; bir virtüöz gibi çalmanız da! Tuşlara dokunmanın mânâ ve lezzeti bana anlamlı geliyor. Bilimde kuramları, yalnızca o kuramların yoğun bir araştırma konusu yapanlar yaşamıyor; kuramları anlamaktan tadalan, kuramlarla yaşamanın açtığı kapıdan insan düşüncesinin derinliklerine inmeden kaynaklanan yaşantının keyfini çıkaranlar dayaşıyor kuramları. Bir temâşa (theoria, seyir!) estetiği söz konusudur burada! fS^r «iBirKuramı Yaşamak... KURAMLAR,İNSANLARVEHAYAT LOKURLU KİMDİR. 1963 yılında Kars'ta doğan Lokurlu, 1987'de Erciyes Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü'nden mezun oldu. 1993 yılında Essen Üniversitesi'nde Enerji ve Proses Mühendisliği Bölümü'nü bitiren Dr. Lokurlu, bu arada Rusya Bilimler Akademisi'nde bir yıl çeşitli araştırmalar yaptı. 1996'da Almanya'da Aachen Teknik Üniversitesi'nde endüstri mühendisliği mastırını tamamladı. 1998'de Essen Üniversitesi'nde doktorasını yakıt hücreleri konusunda yapan Dr. Lokurlu, o tarihten bu yana Jülich Araştırma Merkezi'nde çalışıyor. Dr. Lokurlu evli ve 11 yaşında bir oğlu var. Şu anda çalışmalarını Almanya ve Türkiye başta olmak üzere, dünyanın değişik ülkeleriyle işbirliği içinde sürdüren Lokurlu, geleceğin teknolojisinin geliştirilmesine büyük katkısı olacağını umduğu çalışmasının, dünyanın dört bir yanında uygulama^lanı bulacağını söyledi. Bilgi için: Aachen, Almanya URL : http://www.SOLITEM.de EMail: [email protected] AMATÖR HEYECAN ÇEVRE KİRLİLİĞİ YARATMAYAN BULUŞ Dr. Ahmet Lokurlu'nun buluşunda, güneş kollektörlerindeki su 180 derece ye kadar ısınabiliyor. Bu ısınmadan elde edilen buhar özel bir sistemle soğuğa çevriliyor. Bir kereye mahsus yapılan yatırımla, çatıda kiremıt görevi de gören kolektörler, elektrik enerjisi, sıcak, soğuk ve buhar üretiyor. Sadece su ve güneşten aldığı enerjiyi kullanan sistem, büyük otellerde ve işyerlerinde klima görevi ve temizlikte kullanılan buharı tek kaynaktan elde ediyor. Çevreye sıfır zarar veren masrafı çok az olan sistem çev Örneğin ben, yıllardan beri kümler kuramı dünyasında dolanmaktan hep heyecan duyarım. Amatör bir heyecandır bu! Ne bir matematikçinin ne de kendini mantığa adamış mantıkçının bilgi ve becerisi varbende. Bu dünyanın kapısı, o kapıyı açmaya çabalayan benim gibi meraklılara da açık! İnsan aklının aksiyomatik bir kurgu içinde, aksiyomlar, tanımlar, teoremler arasındaki serüveni, kendi başıma o ülkenin yollannda yaşamaya çalıştıkça çok heyecan verici görünüyor. Gödel, matematiğin, mantığın "nesnelenni" "görebildiğini" söylüyordu. delli bir çaba ile herkes kendi "görme" gücü oranında, fonksiyonlara, oradan sayılar kuramına geçişin yolculuğunda belli bir ufuk içinde "nesneleri" görüyorsunuz. Yolda onlara selam verip yürüyorsunuz: "Merhaba boş küme, merhaba simetrik lark, merhaba tümleyen, merhaba Wiener'in tanımı, nasıisın seçme aksiyomu, keyfin nasıl SchröderBernstein teoremi" diyorsunuz. Matema> tiğin dünyası, yaşadığınız, tanışık olduğunuz matematiksel varlıklarla, ziyaretine gittiğiniz, gideceğiniz bir ülke olarak sizi bekliyor. Bunları anlattığınız matematikçilerin bir bölümü size gülüyor, söylediklerinizi anlayamıyor, "bilimsel" bulamıyor. Şairlere de anlatamıyorsunuz, çoğu matematik bilmiyor. Yapayalnız kalıyorsunuz Keşlettiğiniz teoremlerin yıllar önce keşfedildiğini bilerek, yine de büyük bir sevinçle: Matematikteki şiiri anlayacak olanlarla birlikte olabilmenin yaratacağı şölenle! 979/11'M'Arahk 2005'
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear