05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

İklimbilim çülerek çevrimden geçen yağışlann onlan besleyemeyecek düzeye indiği noktada aşılır. Bu noktada daha çok bitki ölür ve yağışlar daha da azalır. Sonuçta, 5000 yıl önce Sahra'yı çöle dönüştüren türde bir kısır döngü yaşanır. Bilim insanlan, aşıldığında yerel iklim değişimlerine yol açan kimi eşiklerin henüz belirlenmemiş olmasından korkuyorlar. İnsanlar her an iklim dengesini bozacak bir şeyler yapabileceklerinden, böylesi bir büginin eksikliği oldukça kaygı verici. Kayıkta dans etmeye gelmez denir, ama insanlar yine de dans etmekten geri kalmazlar. Insanoğlu ormanları yok ederek tarlalara dönüştürüyor, ve bu toprağın yansıttığı güneş ışığı miktarını artırıyor; topraktan suyu pompalamak suretiyle ırmakların okyanuslara taşıdığı su miktarının değişmesine neden oluyor; atmosferdeki gaz zerreleri ve taneciklerinin miktarında oynamalar yaparak bulutların, yağışlann ve daha başka şeylerin özelliklerini değişime uğratıyor. ye gidilmesi çağrısında bulunarak, tedrici değişimlere dikkat çekiyor. Bu tür kesintiler iklim dengesizliğini bir ölçüde kısıtlasa da, asıl ani değişimlerin nasıl önüne geçilebileceği konusuna kafa yormaınız gerekiyor. Bir yandan olayı tümden yok sayıp, hiç. bir şey olmayacağını ya da ne olursa olsun ustesınden geleceğimizi ümit edebiliriz. AlternatifTıp Dr.Mustafa Çetiner EL ELE VERMEK Öte yandan, insanların iklim üzerindeki olumsuz etkilerini en aza indirmeye çalışarak felakete dönüşebilecek ani bir değişimin önüne geçebilmek için farklı bir tavır takınabiliriz. Küresel ısınmayı engellemek doğru yönde atılan bir adım olacaktır. iklim eşikleri ve bunların insanlar üzerindeki olumsuz etkileri konusunda daha kapsamlı bir incelemeye gitmek de birtakım başka yararlı önlemlere ışık tutacaktır. Üçüncü bir strateji de, toplumların ani iklim değişikliklerine karşı bir an önce el ele vermeleridir. Kimi toplumlar iklim değişikliği karşısmda önerilen önlemlere rıza gösterirken, kimileri bunlara uymaktan kaçınmaktadır. Bir kriz durumunda ortaya çıkabilecek sorunlann olabildiğince giderilmesine yardımcı olacak planlar çok düşük bir maliyetle, belki de hiç bir ücret ödenmeden hazırlanabilir. Örneğin, insanlar bir sonraki kuru ve sert rüzgarlar dalgası sırasında toprağı tutması için şimdiden ağaç dikmeye başlayabilirler. Su kaynakları azaldığında kimin hangi kaynaktan yararlanacağına şimdiden karar verebilirler. Şimdilik görünen şu ki, insanlar kayığı sallıyor ve iklimi kimi açılardan ani değişikliklerin patlak verebileceği bir eşiğe sürüklüyorlar. Bu tür olaylar yeni bir buzul çağını başlatmasa da, insanlar ve yeryüzündeki öteki canlılar için ciddi bir tehlike oluşturabilirler. Bu yüzden toplumların ani bir iklim değişiminin yaratacağı olası sonuçlar karşısında çok daha esnek davranmalarına olanak tanıyacak, daha da önemlisi, iklimin dengeleriyle oynamaktan vazgeçmelerini sağlayacak yöntemlerin bir an önce belirlenmesinde yarar var. Kaynak: Scientific American, Kasım Çeviri: Rita Urgan GELECEKLE YÛZLEŞMEK Büyük çapta bir iklim değişiminin yaratacağı olumsuz etkiler, değişimin bekleniyor olması ve bunun yavaş yavaş kendini belli etmesi durumunda en aza indirilebîlir. Kurakhk beklentisi içindeki çiftçiler kuyular kazabilir, daha az su isteyen tahıllara yönlendirilebilir, ya da başka yerlere göç edebilirler. Gelgelelim, beklenmedik bir kuraklık her şeyi mahvedebilir. Beklenmedik tek bir kurak yıl önce yalnızca en marjinal çiftçilerin iflasına ya da aç kalmasına neden olabilir. Ancak kuraklık dönemi uzadıkça, özellikle de kimse bu duruma hazır değilse, verdiği zarar da giderek artar. Ne yazık ki, bilim insanlan ani iklim değişiminin ne zaman meydana geleceğini ve bunun ne biçimde karşımıza çıkacağını önceden kestirmekten yoksunlar. Ani bir iklim değişiminin yaratabileceği olası korkunç sonuçlara karşın, iklim araştırmaları ve politika belirleme girişimlerinin büyük bir çoğunluğu, öncelikle küresel sıcaklıklardaki tedrici artışın yavaşlatılması amacıyla tüm dünyada karbon salınımlarında bir kesinti Umuyorum ki, sayın Dr. Zeyneb Belbez'den sonra Uludağ Üniversitesinden değerli öğretim üyesi Prof. Dr. Turgut özeke'nin imzasıyla 25 Aralık 2004 tarihinde CBT'de yayımlanan makale, "alternatif" tıp uygulamalan ile ilgili tartışmayı da alevlendirecektir. Aslında bu dergi sayfalannda konunun enine boyuna tartışılmasında büyük yarar olduğu kanısındayım. Bu konudaki bazı düşüncelerimi aktarmaya başlamadan önce, adı "alternatif" değil de "tamamlayıcı" tıp olan uygulamaların aşağıda tartıştığım düzlemden farklı bir düzlemde tartışılması gerektiğini ve yazdıklarımın sadece klasik tıbba "alternatif" olan uygulamalara bir eleştiri olduğunu belirtmek isterim. Teknolojide ve tıpta izlenen baş döndürücü ve heyecan verici gelişmelere karşın, hastahekim ilişkisinde balen temel iletişim biçimi Hipokrat döneminde olduğu gibidir. Yani hastaya yakınmasını sormak, hastalık öyküsünü dinlemek ve onunla bir anlamda sohbet etmek. Günümüzün hekimi, hastanın duygusal ve desteğe gereksinim duyan yanını, biraz da artan teknolojik olanaklara güvenerek çok dikkate almamakta, Gallen ve Hipokrat'tan beri var olan hastahekim ilişkisinin önemini ıskalamaktadır. Genel olarak, klasik tıbbın temsilcisi olan hekimler, tıpkı ilkel çağlardaki biiyüciiler gibi hasta için bilinmez olan bir takım tetkikler istemekte, hastanın tam olarak anlamadığı tedaviler uygulamakta ve bu tetkik ve tedavilerin hiç sorgulanmadan hasta tarafından kabulünü beklemektedir Bu ilişki biçimi eşit bir ilişki modeli olmayıp buyurgan, yukarıdan ve ruhsuzdur. Oysa insanın kendisine neler yapıldığını bilmek en temel hakkıdır, "Bu iş öyle karmaşıktır ki size anlatsam da anlamazsınız" yaklaşımının, en azından hasta gözünde ilkel çağlardaki büyücülerin yaklaşımından çok da farklı olmadığı iyi bilinmelidir. Günümüzde hasta hekim ilişkisinin ana eksenine hekimi değil hastayı oturtmak gerektiği kesindir. Kanımca alternatif tıbbın asıl beslendiği kaynak, klasik tıp yaklaşımının yukarıda belirttiğim eksikliliğidir. Doktor Belbez, CBT'nin 23.10.2004 tarihlisayısındayayımlanan makalesinde bu noktanın önemini çok iyi belirtiyor. "Kişilik hakları hareketi ile paralel gelişen hasta hakları hareketi, hastanın kendi sağlığı konusunda kişisel tercihlerine önem verilmesini ve özerkliğine saygı gösterilmesini sağladı." Bu saptama tümüyle doğrudur ve insanın "birey" olma sürecinde geldiği bir noktadır. Klasik tıp uygulayıcılarına mesaj açıktır. "Ben bir hasta olarak kendime ne yapıldığını bilmek, bana uyguladığınız tedaviler hakkında bilgilenmek, hakkımda aldığınız kararlarda söz sahibi olmak istiyorum, ben aynı hastalık tanısını aldığım diğer hastalar ile aynı kişi değilim, ben kendimim, benzersizim, bunu fark etmenizi ve öncelikli gereksinimlerimi göz önüne almanızı istiyorum." Klasik tıp uygulayıcıları sadece "hastalığı" değil, "o hastalığayakalanan insanı" ayırt etmeye başladığında, alternatifklasik tıp tartışması da sona erecektir. Sayın Belbez, yazısında söz ettiği ilaç yan etkileri, etik konular ile ilgili eleştiriler, ilaç sektörünün tıp alanındaki etkinliği, bilimsel çalışmalarda yaşanan sorunlar, tıp uygulamalarındaki hata oranlarının yüksekliği gibi noktalar konusunda elbette haklıdır. Tıpta "paradigmaların" değiştiği de doğrudur. Yani, bugün doğru olan tedavi yarın yanlış olabilir. Klasik tıp uygulayıcılannın bu eleştirileri dikkate almak ve çözümler bulmak zorunluluğu vardır ve nitekim bu da yapılmaya çalışılmaktadır. Alternatif tıbbı öven yazılarda dikkat edilirse 'alternatif" tıbbın ne olduğu, yöntemi ve sınırları, kimlerin alternatif tıp uygulaması yapmaya ehliyetli olduğu, eğitim sürecinin ne olduğu, nelerin bu kapsamda bir tedavi sayılması gerektiği gibi bir çok kritik sorunun netyanıtları yoktur. Bu sorulann yanıtlanması son derece önemlidir, çünkü her alternatif tıp uygulayıcısı, Dr. Belbez gibi klasik tıp eğitimi almış, sorumluluk sahibi ve düşünce derinliği olan insanlar değildir. Bu güne kadar hiçbir alternatif tıp yazısında, Dr. özeke'nin açık biçimde özetlediği "bilimsel" yöntemin özünün eleştirildiğini görmedim. Nitekim, alternatif tıp savunucuları, yerine daha iyibirmodel önermeden, "hipotez kurma, laboratuvar ve hayvan çalışmaları, klinik faz çalışmaları, toksisite ve güvenilirlik çalışmaları, istatistik gibi basamakları izleyerek önerilen ve çoğunun kaynağı doğa alan tedavilerin toptan uygulanmaması gerektiğini" söyleyebilirler mi? Sayın Belbez, yazısında tıp dünyasında iyi bilinen "Cantekin" davasını örnek gösteriyor. "Cantekin" olayının alternatif tıp dünyasındaki karşılığı ne yazık ki, televizyonlarda sıkça izlediğimiz ve hepimizi acı bir biçimde gülümseten "üfürükçü hoca" haberleridir. cetiner. m@superonline. com Alternatif Tıp Tartışmasına Bir Katkı BUYURGAN VE RUHSUZİLİŞKİ Güneyin giineşiyle ısınan Atlantik'in tuzlu suları ekvatoru aşıp kuzeye doğru yol aldığında, Kuzey Amerika'nın doğusuyla Avrupa (günümüzde olduğu gibi) ılıman bir iklimin tadını çıkartır. Çok daha kuzeyin kışlarında güneyden gelen tuzlu su Grönland'ın doğu ve batısına çökecek denli soğuyup yoğunlaşır. Daha sonra deniz yatağı boyunca güneye doğru akar. Bu arada soğuk su dibe çöktükçe, güneydeki sıcak su akıntıları da kuzeye yönelip onun yerini alır. Buna bağlı olarak, dibe çöken su laşıyıcı kayış çevrimi adı verilen, kuzeyin ısınmasına ve güneyin soğumasına neden olan bir süreci başlatır. Buz kitleleri ani soğuk dalgalarının Kuzey Atlantik sularındaki tuz düzeyinin düşmesi sonucunda meydana geldiği yönünde kanıtlar içerir. Bu durum, bir olasılıkla, tatlı su göllerinin buzul duvarlarını kırıp geçerek denize akmalarının bir sonucudur. Araştırmacılar bu tatlı su akınını ciddı bir eşiğin aşılmasının ilk aşaması olarak değerlendirirler. Çünkü, Kuzey Atlantik sularındaki tuzun azalmasının taşıyıcı kayış çevrimini yavaşlatabileceğini ya da tümden durdurabileceğini bilirler. Güneyden gelen deniz suyu karalardan gelen sularla tuzunu yitirdiği gibi, yoğunluğunda da dibe çökmeden buza dönüşmesine yetecek derecede bir azalma olur. Dibe çöküşün engellenip taşıyıcı kuşağın önüne geçilmesiyle birlikte, kuzeye düşen yağmur ve kar okyanusun derinliklerine sürüklenip uzaklara taşınmak yerine deniz yüzeyinde birikip Kuzey Atlantik sularının daha da tatlılaşmasına neden olur. Bu durumda taşıyıcı kuşak işlevini göremez ve yanı başındaki anakaraları Sibirya benzeri bir iklimle karşı karşıya bırakır. 982/1$ r29vOcak 2005 ATLANTİK AKINTILARI VE İKLİM TANIM EKSİKLİĞİ
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear