Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Hukuk Bilimi Anayasa Mahkemesi'nde yeni düzen giri Yargıç kimliğinin ve siyasal etiğin gelişmediği bir ortamda, üyelerinin bir bölümünü TBMM'nin seçmesi; Anayasa Mahkemesi'nin sorunlarını çözmeyeceği gibi yeni sorunlar ortaya çıkaracaktır. Çetin Aşçıoğlu* orunları çözerken, bilerek ya da bilmeyerek; usun ve bilimin önerilerinin göz ardı edilmesi yalnız çözümsüzlük değil, yeni sorunları da gündeme getirir. Ülkemiz uzunca bir süredir böyle bir dönemi yaşamaktadır. "Anayasa Mahkemesi'nin kuruluş, görev ve yetkileri konusunda yapılmak istenen öneri ve girişimler", son örneklerin biri. "Yarğı da insan unsuruna önem verilmediği için sağlıklı çalışmamaktadır. Anayasa Mahkemesi, yargı düzenimizin bilgi, kiiltür ve etik düzeyinin ürünü olan bir yargı yeridir. 0 halde Anayasa Mahkemesi de sağlıklı çalışmamaktadır". Aristo mantığı ile varılan bu sonuç; yüksek mahkememizin de nicelik ve nitelik açısından sorunlu olduğunu yalın olarak ortaya koymaktadır. Ancak sorunun içeriği ve rizii bilinmeden, tartışılmadan sağlıklı bir rıitelendirmedi'iı de söz edileme z. Anayasa Mahkemesi'nin hazırladığı tasarıda, yüksek mahkeme üyelerinin bir bölümünün TBMM'ce seçilmesi önerilmektedir. gı etiği ya da kimliği yargının bağımsızlığının korunmasında yüksek duyarlılık sergilemektedir. Bizde ise çift taraflı bir duyarsızlık söz konusu. O halde sorun, seçilme yönteminden çok ve ağırlıklı olarak seçen ve seçilenlerin etik değerleri özümlemiş olup olmamasına bağlıdır. olarak kullandığı söylentisiyle Yargıtay sonra da Anayasa Mahkemesi üyesi seçilmesini de. Politik çevresinin ağırlığıyla Yargıtay'a oradan da Anayasa Mahkemesi'ne gökten zembille iner gibi seçilen yargıcı da... yapılan duyarlı seçimlerde doğrudan ve dolaylı etkiıılik göstermenin yollarını kullanmaktadır. EN AZ RİSKLİ YÖNTEM Kanımca ülkemiz koşullarında "en az riskli" yöntem: Anayasa Mahkemesi üyelerinin tümünün Danıştay ve Yargıtay üyeleri arasından kendi kurallarınca seçilmesidir. Nitekim tasarıya örnek gösterilen Alman Anayasa Mahkemesi'nin nitelikli ve güven verici çalışmasının bir nedeni de, üyelerinin tamamının Federal Mahkeme yargıçlarından oluşmasıdır. Aııcak bu yöntemi beninısesek bile, yargıda yeniden yapılanmanm ürünleri alınmadan, aynı sonuçun beklenmesi "ham düş"tür. Tartışılan bir öneri de: Bireylere, kesiııleşmiş yargı kararları nedeniyle ve İnsan Hakları Sözleşmesi'nde (İHAS) öngörülen temel hak ve özgürlüklerle sınırlı olarak, Anayasa Mahkemesi' ne başvurrna hakkı tanınmasıdır. Böyle bir düzenleme İHAS'yi imzalamış ülkelerden Almanya'da söz konusudur ve kendine özgüdür. Anayasa Mahkemesi'ne, diğer yüksek mahkeme kararlarını denetleme gibi bir yetkinin verilmesi; Danıştay ve Yargıtay'ın saygınlığıııı tartışılır duruma getıreceği gibi yüksek mahkemeler arasındaki denğeyi de bozar. Anayasa Mahkemesi üyeleri gökten zembille inmediğine göre; Danıştay ve Yargıtay'ın çözemediği sorunları ne ölçüde çözebileceklerdir? Anayasa Mahkemesi'nin, "çalışma yöntemleri ve insan unsuru tartışmalı olsalar da" Danıştay ve Yargıtay'ın uzmanlık düzeyine ulaşması olanaksızdır. SİYASETİN SİNDİREMEDİĞİ Diğer yandan politik güçler, "bir ayrım yapmadan", ne yargının hukuk düzenindeki yerini ne de yargı bağımsızlığını içlerine sindirebilmişlerdir. Evrensel ölçülerle, çağdaş bir yargı düzeninin koşullarını oluşturma yerine; yargıda, kadrolaşmayı yeğleyerek etik değerlerin çiğnenmesinin ortamı yaratılnıaktadır. Yargıç kimliğinin ve siyasal etiğin gelişmediği bir ortamda, üyelerinin bir bölümünü TBMM'nin seçmesi; Anayasa Mahkemesi'nin sorunlarını çözmeyeceği gibi yeni sorunlar ortaya çıkaracaktır: Aslında yeterli düzeyde olmayan yargıç S YARGIÇ KİMLİĞİ Yargıç kimliği, kürsüye çıkıldığı ilk günden başlayarak görev, yetki ve özgürlüklerin doğru (adil) ve güven vererek kullanılmasıyla kazanılır ve geliştirilir. Ancak bunun için yargıçların "çağ TEMEL SAĞLAMLAŞTIRILMALI Unutulmamalıdır ki, Aııayasa Mahkemesi'nin görev yetki alanı büyüdükçe; işlem ve kararlarının niteliğinin. giderek artan biçimde tartışılır duruma düşmesi doğaldır. Bu nedenle görev yetkilerinin "anayasal denetiınle smırlı tutulnıa.sı"; verimlilik, güven ve saygınlık açısından kaçınılmazdır. Bu bağlamda bir sorun varsa bize göre de vardır; çözümü de yargının özündeki evrensel nitelikli sorunlarda aranıııalıdır. Yolu da "yargıç kimliğini kazandıracak ortamı. olanakları sağlayıp yarınları üınitle beklemek'tir; bu da uzun soluklu bir süreci gerektirir. l'iramidin temelini sağlamlaştırmadan tepelerdeki düzenlemeyle çöküşü durduramazsınız; us ve bilim böyle diyor... Anayasa Mahkemesi başkan ve üyeleri; içinden çıktıklan diğer yüksek mahkemeleri eleştirecek yerde öncelikle kendilerini sorgulamalıdırlar. Oııların, yüksek yargıçlara yakışmayacak "ııicelikli bir üstünlük uğruna" zücaciye dükkanma giren fil ğibi tünı yargıya ve hukuka zarar verme hakları olmadığını düşünüyorum. *Yarğıtay Oıuırsal Üyesi cetinaCmail. koc.net (1) Işık Kansu "17 Milyar Dularhk Fark" Cumhurivct 8 Muvıs 2004 BAZI ÜLKELERDE ÖYLE, AMA Gerçekten demokratik değerleri içine sindirebilmiş bazı ülkelerde siyasal güce böyle yetkilcr verilmiştir. Örneğin Almanya'da Anayasa Mahkemesi üyeleriııi Federa! Meclis, "yalnız federal mahkeme üyeleri arasından" seçmektedir. Sanırım 15 yıl önce idi; sosyal demokrat bir Alnıan milletvekili, Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde, Alman yargı düzeniyle ilgili konuşması sonrasında "Siyasal ğücün anayasa mahkemesine üye seçmesinin; gerek seçilenler gerekse kararları açısından tartışma yaratıp yaratmadığı" sorusıına şu yanıtı verdi: "Yargıç kökenli ve muhalefet milletvekiliyim; siyasal giiç seçim yaparken, doğal olarak kendisine en yakm kaynaklardan bilgilere ulaşacaktır, ancak ne seçilenlerin yargıç kimliği ve niteliği ne de verdikleri kararlaı politik ortaında, hiçbir zaman, tartışma konusu olmamıştır". Bu yanıttan şu sonucu çıkarabiliriz: Bu ülkede, gerek politik gerekse yar daş yargıç güvencelerine" ve "yargılama sanatıııı yürütebilecek üst düzeyde bilgi ve kültüre" sahip olmaları gerekir. Oysa yargıçlarımız bu olanaklardan yoksun görev yapmaktadırlar. Bu nedenle, büyük bir çoğunluğunda, yar gıç kimliğinin nlıışmamış ya da yeterince gelişmemiş olması da doğaldır. Bu değerlendirme yüksek mahkeme yargıçları için de geçerlidir; yüksek mahkeme cüppesi giymekle yargıç kimliği kazanılmaz. İşte Anayasa Mahkemesi yargıçları böyle bir ortamdan gelmektedirler: Telekom kararmı, oluınlu oy veren arkadaşlarını eleştirerek, yerindenlik açısından! tartışan Danıştay kökenli Başkan Bumin'in yargıç kimliğini tartışmak (1) aşırılık sayılır mı? Keza eski başkanlardan Sayın Yekta Özden'in yargı alanına ğiren konularda uluorta açıklamalarda bulunnıasını. politik eleştirilere konu olmasını da. Hakkında tahkikat sürdürülen bir yargıcın, önündeki bir politik davayı koz kimliği, yargıç kökenli olmayanlarının oranının artmasıyla dalıa da yozlaşacak; Anayasa Mahkemesi'nin kararları politik alanda tartışılarak güven yitirecektir. Bu bağlamda "Sayıştay üyelerin (bir yüksek ınahkeıne olmasa da) TBMM'nce seçilmesinde politik yeğlemelerin boyutları ve olumsuz etkileri" göz ardı edilmemeli. Yürürlükteki anayasal düzene göre; Anayasa Mahkemesi üyelerini, ya doğrudan ya da yüksek mahkeme Danıştay ve Yargıtay'ın belirledikleri üç aday arasından Cumhurbaşkanı seçmektedir. Cumhurbaşkanlarının, yaptığı seçimler bile zaman zaman tartışma konusu olmuştur: Rahmetli Özal'ın Anayasa Mahkemesi, Danıştay ve Hâkimler Kurulu seçimlerinde kadrolaşma amacı çarpıcı örnektir. O boyutlarda olmasa bile Sayın Evren, Demirel ve Sezer'in de; siyasal ve öznel yargılarının etkisinde kaldıklarını söylemek olanaklıdır. Kaldı ki, politik güçler, iktidarda olmasalar bile, yüksek mahkemelerde 898/18 5 Haziran 2004