23 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Sağhk Hamilelikte kimyasal maddelerin zararları etüsün gelişimindeki kritik bir evrede, ne kadar az miktarda olursa olsun, alkol gibi zararlı kimyasal maddeler bebeğin beynindeki noronların giderek artan bir hızda ıntihar etmesıne yol açabiliyor. Şizofreni ve fetal alkol sendromu gibi pek çok hastalığının nedenleriniıı altında tek bir mekanizmanın yattığı ileri sürülüyor. Fetüsün anne karnında alkole maruz kalmasının ne gibi sonııçlar doğurduğu artık biliniyor. Bebekler bu gibi nedenlere bağlı olarak ileri yaşlarda öğrenme zorluğu, bellek sorunları. depresyon ve psikoz gibi hastalıklarla karşı karşıya kalabiliyor. Ancak bütün bunların altında yatan mekanizma 1999 yılına dek gizemini koruyordu. 0 tarihte St.Louis'teki VVashington State University'den John Olner ve meslektaşları, alkolün hamileliğin ikinci yarısında sinir hücrelerinin faaliyetlerini yavaşlattığını keşfetti. Hamileleğin ikinci yarısı insan fetüsünün gelişimindeki en kritik evredir. Bu evrede nöronlar doğru bağlantıları kuramazlarsa ölür. Şimdi Olner'in ekibi farelerde, çok düşük dozda olsa da, alkolün nöronlara zarar verdiğini ortaya çıkarttı. ABD ve İngiltere'de araba kullanırken yasal alkol sınırı olarak belirlenen yüzde 0.07 oranındaki kanalkol düzeyi normale göre 4 misli nöronun ölmesine yol açıyor. Olner'in yürüttüğü diğer deneylende de anestezik ilaçlar ve antikonvülsiyon ilaçları (adalelerin irade dışı kasılmalarını önleyen ilaçlar) gibi farklı ilaçların da beyindeki farklı bölgelerdeki nöronları öldürdüğü ortaya çıktı. Giindem Hükümet ve YÖK Başbakan'ın YÖKyasa tasansını yerel seçimlerden sonra Medis'ten çıkartacaklarını açıklaması, Türkiye'nin ilkbahar gündemini şenlendireceğe benziyor. Üniversiteler ne yapar, kendi güçlerinin farkındalar mı bilemem. Ama, üniversitelerin, Türkiye ve dünyadaki geçmişlerine baktığımızda, toplumun en dinamik kesimleri olduğunu okuruz. Ancak üniversitelerimizin zayıf yönü var: Bilim, eğitim ve öğretimde uluslar arası kalite standardı. Bu dıırum, siyasal ve ideolojik müdahalelere karşı bağışıklıklarım zayıflatıyor. Halbuki, bilim üretiminde ve eyitimöğretimde güçlü üniversitelerin, bilimsel olarak kendilerini çok daha rahat savunabileceklerini varsayabiliriz. Şüphesiz üniversiteler toplumun dokunulmaz kurumları değii Üniversitelere siyasal müdahalenin tek bir gerekçesi olabilir: Daha iyi bilim ve öğrenim için teşvik ve destek; ülke bilim politikaları doğrultusunda üretim için ve üniversitelerin toplumsal yararlannı arttıncı önlemler ve gerekirse bu amaca yönelik yasal düzenlemeler. Fakat AKP'nin üniversitelere müdahale isteğinde ve girişiminde, bu yönde tek bir işaret var mı? Bu nedenle, AKP'nin yasa tasansını istediği gibi Medis'ten geçirme olasüığına karşı üniversitelerin direnme hakkı vardır. YÖK yasası, 72 üniversite, onbinlerce öğretim üyesi ve yüzbinlerce üniversite ö'ğrencisi ve bunların dışında üniversite ile ilgili olan toplumun diğer etkin çevreleri ile çocuğu üniversitede okuyan milyonlarca insanı ilgilendiriyor. Bu açıdan, üniversitelerin AKP dayatmalarına karşı güçlü bir desteğe sahiptir. *** Üniversite Öğretim Ûyeleri Derneği, 25 Ocak'ta 'YÖK Reformundan Beklenenler' konulu bir panel yaptı. Kadir Erdin, Yaman Barlas, Ayşe Erzan, Gencay Gürsoy, Ahmet Insel ve Taha Parla'nın katıldığı toplantıyı izleyemedim, ama Derneğin II.Başkanı Alper Sevgen, panelde paylaşılan düşünceleri iletti, teşekkür ederim: * Rektörler sadece bir kez 4 yıllık görev yapmalı. Böyle olsaydı üniversitelerimizde rektörlük yapmış pek çok kişi olacaktı, rektörlüğe adaylar çoğalacaktı. Halbuki şimdi olağanüstü yetkilerle bezenmiş ve denetlenemeyen bu makam sahipleri, rektörlükleri bitince esas görevleri olan derslerine, öğretim üyeliğine geri dönemiyor. Üniversite bir "işletme" değil, rektörler de esas akademik çalışmaları ile anılmalı. Üniversite yönetiminde esas olan "kolektif şuur"dur. Devamlüığı olması gereken bu şuurdur. Yoksa heykeli dikilecek rektör (iyi kral) istemiyoruz; heykeli dikilecek bilim insanları istiyoruz. * Yardıma doçent ve profesör atamalarında da, doçentliktekine benzer bir yol izlenmeli: Kurulan jürilerde önemli ölçüde üniversite dışından üye olmalı. * Bölüm ve fakülte kurulları tam zamanlıkadrolu prof, doç, yrd.doçentlerden olmalı. Senato adil temsilin sağlandığı demokratik bir kurul olmalı. Tıp fakülteleri bulunduklan üniversitelerde tam bir hegemonya kurabilmekte. Bu önlenmeli. Çok büyüyen ve hantallaşan üniversiteler bölünerek küçültülmeli. * Üniversiteler arası farklılaşmaya imkân tanınmalı. * Özerkliğin bedeli hesap verebilmektir. Yalnız Sayıştay denetimi değil, bilimsel politikantn ve kurumsal performansın denetlenmesi de gerekir. * Bütün idari görevlerde bol ve süratli dönüşüm sağlanmalı. Pek çok idari görevin bir kişi tarafından üstlenilmesi önlenmeli. * Akademisyenlerin bilimsel özgürlüğü daha iyi tarif edilmeli ve üniversite tarafından korunmalı. Liyakat, yükseltmelerde ve teşviklerde esas olmalı. YÖK Başkanı Teziç, kendini iyi hissediyor mu? Gelecek cumartesi yeniden birlikte olmak dileklerimle... Hoşça kalın... ••, F Anne karnrnda kimyasal maddelere maruz kalma ile akıl hastalıkları arasındaki bağlantıyı ortaya çıkartan bir diğer çalışmayı da New York'taki Columbia Üniversitesi'nden Ezra Susser ve meslektaşları yürüttü. Rkip 1959 yılından 1966 yılına kadar olan sürede doğan 12.000 bebeği izledi. Bunların anneleri hamilelikleri süresince kan örneklerı verdiler. Bu çalışmaya göre anne karnmdayken yüksek dozda kurşuna maruz kalan çocukların ileri yaşlarda şizofreni ve benzer hastalıklara yakalanma riskinin iki katına çıktığı anlaşıldı. Çalışmanın sonuçları "Environmental Health Perspectives" isimli bilim dergisinde yayımlandı. Bu bağlantı daha kapsamlı çalışmalarla doğrulanmasa da, Susser kurşunun beyin faaliyetlerini aynı alkol gibi olumsuz yönde etkilediğine işaret ediyor. Susser, kurşun tarafından tetiklenen hücre intiharının şizofreni</e. yol açtığına inanıyordu. Bu bağlantı kanıtlanırsa, anne karnındaki koşulların ileri yaşlarda hastalıklara nasıl yol içtığı da anlaşılmış olacak. Susser, "Şizofrenin nasıl oluşLuğuna ilişkin tek bir yol bile netlik kazansa, şizofreninin lasıl önlenebileceğini ve tedavi edilebileceğini ortaya çı•cartabileceğiz" diyor. Bu iki grubun gerçekleştirdiği çalışmalar, hamilelik >ırasmda yetersiz beslenme veya enfeksiyon gibi birbirı le ilgisi olmayan risk faktörlerinin akıl hastalıklarına na;ıl yol açtığını açıklayabilecek. Susser bu faktörlerin en •critık dönemde nöronların faaliyetlerini yavaşlatarak, lücre intiharına neden olduğundan kuşkulanıyor. Eğer ek bir mekanizma söz konusu ise akıl hastalıklarının önenmesi ve tedavisinde çok büyük ilerlemeler kayJedilebilir. Kaynak: New Scientist, 21 Şubat 2004 *• •• J • '• \. obursali@cumhuı iyet com.tr CBT Internet adresi: wwwcumhunyet com tr Cumhuriyet BtLtMTEKNtK • No: 885 6 Maıt 2004 Imtıyaz sahibı: Yedi Mayıs Haber Ajansı Basın ve Yayıncıhk A.Ş. adına tlhan Selçnk . GenelYayın Muduru: tbr&himYüdız Yayın Daıuşmanı: Orhan Bnrsalı • Sorumlu Mudur: Mehmet Sucu Gorsel Yönetmen: Tttles Hacdemir • Baskı: Basın Yabnm Sanayıı ve Ticaret A.Ş. EsenboğaYölu Akşam Tesısleri Ankara Idare Merkezi veYazifma adresi: Turk Ocağı Cad. No: 39/41 Cağaloğlu, 34334 tstanbul. Tel: (212) 512 05 05 • Falcs: 0212513 85 95. Merkez Reklun 885/3 6 Mart 2004
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear