Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Dişilik organının genetik kökeni Erkek bedeninin mahrem yerleri gibi, çıçeklerın dışi oıganları da genellikle sağ ya da solda toplanma eğüimındedirler. Iyi de, bu yonü belirleyen otmen nedir' "Nature" dergısının 13 Hazırarı sayısında yayınlanan bır araştırma söz konusu özelliğın, klasık Mendel kuramma uygun olarak kahtımla geçen, tek bir geıı taraündan belirlendıgıru ortaya koyuyor. Birbirleriyle baglantıü olmayan birçok bitki türunde, boyuncuk adıyla bilinen, dişilik organının sapı çıçeğin sağında ya da solunda yer alabi lir. Bu organlaı, tıpkı sağ ve sol el gibi, birbırlerınin aynadaki yansımalaıı gıbidırler. Bitkibilimciler bir zamanlar bu durumun yalnızca rastlantıya dayah olduğunu, söz konusu organın sagda ya da solda yer almasının bitki açısından herhangı bir Önem taşımadığını düşunuyorlardı. Toronto Üniversitcsi'nden Linley Jesson ve Spencer Barrett bu yaygın goruşe meydan okuyarak, "Hetcranthera multiflora" adıyla bilinen bir bıtkının farklı turlerını yetiştirmeye karar verdiler. Tıpkı Mendel'in 19 yüzyılda bezelyelerle yaptığı gibi, Jesson ve Barrett de farklı türlerdeki çıçeklerı eşleştirerek yavrularının sahip olduklan özellıklerı ayrıntılı bır bıçımde kaydettüer, Sonuçta, boyuııcuğun sağ ya da solda yer almafimın tek bır gen tarafından belırlendığı ve organın sagda yer alma eğıliminin daha egemon oldugu goruldu. Ancak, genın hangı proteını urettığı ve tam olarak nasıl bir ışlevı olduğu konusuna henüz bir yanıt getırilmedi. Araştırmacüar boylesi bir farklılığın aynı tuıden bitkılerin kendı aralarında çıftleşmelerıru engellediğine dikkat çekiyorlar, Ekip arılann boyuncukları solda yer alan bitkılere konmalarma olanak tanıdığında bunların sağ yanlanndan döllendıklerine, daha sonra yeniden boyuncuğu solda olan bir bitkıye yoneldiklerınde herhangı bir dollenmenin gerçekleşmedigıne, ancak boyuncuğu sağda bir çiçeğe konduklarmda polenin beklemekte olan boyuncuktakı yerını bulduğuna tanık oldu, Buluşun yalnızca eski bir bulmacayı çozume kavuşrurmakla kalmayıp, aynı zamanda çeşıtlı yararlan da olabileceğine, söz konusu genlerin bitkilerdeki bır dizi hastalığa ışık tutabileceğıne dikkat çeküıyor. A.M. Celal Şengör Sağ ve sol söylemi karşısında doğa bilimcinin şaşkınlığı Yaşantım boyu politikadan uzak durmaya bilhassa özen göstermişimdir. Ancak demokratik bir ülkenin bir vatandaşı olarak seçim zamanları geldiğinde oy verme sorumluluğu omuzlara çöktü mü, en azından kime oy vehleceği kararı alınırken ister istemez ülkenin politik dünyasında neler olduğu konusunda bilgi edinilmesi gerekmektedir. Bu da yaşam boyu politik dünyanın izlenerek oradan elde edinilen verilerin sürekli değeriendirilmesini kaçnılmaz kılıyor. Ne kadar hoşuma gitmezse gitmesin, bu bir vatandaslık mesuliyeti. Ancak burada doğa bilimcinin karşısına anlamakta çok güçlük çektiği ciddî bir sorun dikiliyor. Bunu doğa bilimlerinden bir benzetmeyle sunacağım. İki fizikçi düşününüz. Aralarında söyle bir tartışma geçiyor: • Ben Nevvtoncuyum. Fiziğinproblemleri ancak Newton'un görüşlehyle halledilebilir. • Ben buna katılmıyorum, zira ben Einsteincıyım. Nevvton'un fıkirleri bir sürü soruna uygulanamıyar. Onun görüşlerini savunanlar geriddir. Amaç problem çözmek Tabiî ki böyle bir tartışma fizik dünyasında mümkün değildir. Zira herkes bilir ki, Einstein'in fikirleri, Newton'unkilerden daha çok olayı açıklamakta, Nevvton'un açıklayamadığı Merkür'ün pehhelionu gibi olaylan ise Einstein'in teorisi izah edebilmektedir. Ancak Newton'un görüşleri ışık hızının çok altındaki hızlarda o denli iyi sonuçlar vermektedir ki, pratik yasamm hemen tamamında Newton mekaniği kullanılır. Fizikçinin amacı eldeki verileri açıklamak, yani problem çözmektir. Bu nedenle eldeki en iyi teorileri kullanır; eldeki teoriler yetersizse, yenilerini geliştirir. Tüm doğa bilimleri de böyle çalışır. Politikaalara bakıyorum; durum bunun tam tersi. Kimisi solcu, kimisi sağa; kimisi fazla sağa kaçtığı için, kimisi fazla soia kaçtığı için veya yetehi sağa yahut yeterli solcu olmadığı için elestiriliyor. Herkesin elinde bir reçete, bunu her probleme uygulama hevesinde. Sanki onlar problemlere göre çözüm bulmak zorunda değiller de, problemler kendilerini onların ellerinde taşıdıklan çözümlere göre ayarlamak zorundalar. Bir doktor düşününüz ki elinde sınırlı sayıda reçete, her önüne gelen hastalığa bunları uyguluyor. Bu bana Yunan mitolojisinde Atina ile Eleusius arasında gelen geçeni boyu belli bir yatağa uydurabilmek için uzaltıp kısaltan Prokrustes'in davranışını hatırlatıyor. Bu duruma ilginç bir paralel de bazı sosyal disiplinlerde görülüyor. Felsefeye bakınız: Burada örneğin Wittgensteinciler, Carnapçılar, Popperciler görürsünüz. Sosyolojide meselâ Marksistler, Durkheimciler, Weberciler çekişir. Bu manzara doğa bilimciler için son derece şaşırtıcıdır. Doğa bilimd, karşısına gelen problemi elindeki tüm imkânlarla çözmeğe çalışma alışkanlığına sahiptir. Belirli görüşlere saplanarak yalnızca onlann içinden doğaya yaklaşmak aklına gelmez; bunu yapmağa kalkan bazılan ise hızla bilimin dışına itilirier. Uluslararası bır araştırma ekıbının Natur bilim dergisinde yayımlanan yazısında, balinaların sudakı yaşamlarına burıdan 45 milyon yü önce uyum sağladıkları belirtildi. Balinalarm içkulaklan hızlı bir evrim geçirmiş. Catacea sınıftndan olan balina ve yunuslar bundan 4050 milyon yıl once gelişmişler, Sudaki yaşama uyum, iç kulaktakd yarım daire kanalları ve dönme yonu organlarının konumuyla gerçekleşmiş. Içkulaktaki değişim hayvanlarda yaşamsal onem taşıyan akrobatik hareketlere (baş dönrnesi gibi rahatsızlıklar olmaksızın) olanak sağlıyor, Bu evrimsel avantaj insanda dik yurüme yetisiyle karşılaş tınlabilir. Kuzeydogu Ohio Üniversitesi paleontologlarından Hans Thewissen, balınanın atalarındakd içkulak evriminı, son yıllarda bulunan çok sayıda balina fosillerinin yardımıyla araştırdı, Sonuca göre, balina ataları karadaki yaşamlarını bundan 45 milyon yıl once terk etti ve balinalarm içkulakları sudaki yaşama çok kasa sürede uyum sağladı. Örneğin mavı balınaların içkulaklarmdaki yarım daire kanallan insandakinden daha küçüktur. Bu özellikleri sayesinde balinalar diğer kara memcülerinde bulunmayan sıçrama yetisine sahipler. Cetacea sınıfma en yakın olan memeliler arasında domuz, su aygırı veya deve gibi çıft toynaklılar dahildir. Balinalar 45 milyon yıl önce suya uyum sağladı } 'l'um asteroit aılelerinde kayalıklar bulunur, ama guneş sistemimizde yeni bulunan bır aile olabildiğince kayalık, Aile, tumü de 6 milyon yüdan az bir süre önce meydana gelen bır çarpışnıa sonucunda oluşan bir asteroıdin yavruları olan, birkaç düzine asteroıtten oluşuyor Gezegenbılımcıler, bugüne dek kimliği belırlenmış en genç örnekler sayüan, bu kayalık asteroıtlerın çarpışmaların asterıotlerm yaşamlarını nasıl etkilediği konusunda yepyeni bilgüer sunacağına inanıyorlar Asteroitlerin büyük bır bölümü Mars ile Jupiter'in yörüngelen arasındakı bır kuşak üzermde yer alırlar. Jupiter'in çekim gucü asteroitlerin yörungelerını etküedii ğınden, kimi zaman çarpışmalara tanık olunur. Büyuk bir çarpışma l , • yr • »y < her iki asteroidm de un ufak olup, guneşin çevresinde benzer ama farldl b r En genç asteroit ailesi bulundu Celecek seçimdeki oyum, Atatürk'ün bize miras olarak bıraktığı bilim ve aklı, sorunları çözmede kullanmayı öğrenmis politikaalaradır. 1 ' asteroit ailesi oluşturmasına neden olabıür Araştırmacüar yaşlan onlarca milyon ile müyarlarca yıl arasında değışen yirmiyı aşkm bu tur asteroit ailesi saptadılar. Ne var kı sureklı çarpışmalar, uzaydaki ışınımın etkısıyle meydana gelen "hava değişimlerı" ve yö• ,• . . . • • . • ! rungelerm surekli değişmosi nedenıyle, bunların atalarıyla ilgili izI .'. ^^ # . ; * »^"»Ss," l e r i n büyük bir bölümu yok olup gitti. Gelgelelim, "Nature" dergisi\*' '"^^«"' ' '"*•/ nin 13 Hazıransayısında yayınlanan raporda, Southvvest Araştırma | r < > > ^ . • •"' , j t * ^ . Enstitüsü'nden gezegenbilımci David Nesvorn yeni bulunan asteI ' .• . . ' ' • 1 roıt aılesınde aynı durumun söz konusu olmadığına dikkat çekiyor. 60 bini aşkın asteroidin yörüngeyle ilgili üç benzer özelliğı olan boyut, bıçım ve eğımini araştıran ekip, yörüngeleri daha öncekı asteroit aılelerme kıyasla çok daha yakın benzerlikler taşıyan 3B asteroit saptadı Araştırmacüar yorungelerin geçmişini araştırdıklannda, yollannm yaklaşık 5,8 milyon yıl once uzayda tek bir noktada çakıştığma şaşkınlıkla tanık oldular. Bügısayar örnekleri enleri 2 ile 19 kılometre arasmda değışen par çaların 3 kılometre eninde bir asteroıdin 25 kılometre enindekı biı başka asteroide çarpması sonucunda oluştuğunu ortaya koyuyor. Nesvorn parçalann yüzeylerinin ve bugünku yorungelerının soz konusu şıddetü çarpmayla ilgili kimi ayrmtıları içerdığıne inanıyor. "Karin obeği" adı verilen asteroit ailesi, günümüze dek ulaşan en buyuk asteroıdden sonra, teleskop araştırmalan ve geleceğe yönelik uzay uçuşları açısından eşi bulunmaz bir kaynak oluşturuyor. 1 I /y*S /jr^' ' ' • • Gerçi totaliter politik rejimler attında bazı sözde bilimciler belirli görüşleri değişmez gerçek kabul ederek herseyi bunlar ışığında değerlendirme teşebbüsünde bulunmuşlardır. Nazi Almanyasmda "âri ırka" mensup fizikçiler Einstein'in teorisine, SovyetlerBirliğinde de komünistparti koruması altında Lysekno'nun "genetikçileri" Darvvin'in evrim kuramma politik görüşleri nedeniyle saldırmışlardı. Her iki grup ta (pek çok gerçek bilimcinin özgürlüğüne hattö yaşamına mâl olduktan sonra) tarihin çöp sepetinde yerlerini aldılar. Doğa bilimci, belirli doktrinlere saplanmış politikaalara itibar etmez. Onu ilgilendiren, politikaanın güncel toplum yaşamında: (1) Hangi sorunları gördüğü; (2) bunlara hangi çözümleri önerdiği ve (3) bu çözümlere hangi yollardan ulaşabileceğini sandığıdır. Bu bilgiler ışığında onun başan şansını tartar, bunu rakiplerininkiyle karşılaştınr ve oyunu ona göre kullanır. Bir politikaanın "ben sağcryım" veya "ben solcuyum" şeklindeki ifadelerine eminim pek çok doğa bilimci içinden "Vah, vah! Geçmiş olsun; umarım bundan en kısa zamanda kurtulur da güncel sorunlara bulunabilecek çözümlerle ilgilenmeğe başlayabilirsiniz" diyordur. Atatürk onun için, "doktrin yok" dem'ryor muydu? Onun için "size mirasım doktrin, dogma, ayet, değiştirilemez kalıplar değil, bilim ve akıldır" demiyor muydu? Benim gelecek seçimdeki oyum, bu önemli dersi öğrenmis politikacılann olacaktır. 801 /5 Doktrin dışı