Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Zümrütten aklsler ozgurluğu, aynı zamanda nesnel gereklı amaç olan salt aklın amacı, yanı ınsan ıçın yukumluluk oldrak gorulen amaç bıçımınde degerlendınr Buna gore erdem(hhk), salt akhn amacı olan msana, ınsanhğa karşı duyıüan yukumluluk büına ve ahlahyla olanakhdır, soz konusu bılınç ve ahlak ıse ıçsel ozgurluğu olanaklüaşüran ve onu temellendıren erdemlerdır Kısacası ıçsel ozgurluk, ahlakın ve bılıncın ınsan(lığ)a karşı duyulan yukumluluk çerçevesınde erdemlıleşmesıdır bu anlamda ıçsel ozgurluk başlıbaşına erdemdır Hukukun konusu olan chşsal ozgurluk ve erdemın konusu olan ıçsel ozgurluk butunleşmeksızın, ozgurluk kavramı butunlenemez, yetkınleşemez bılım adına bılım kurumlannı kotuye kuüananlannın yerı olamaz A. M. C. Şengör. Bilim özgürlüğü, üniversite özerkliği Kanttan esınlenerek yaptıgım bu çıkanmdan sonra, yıne Kant'ta donuyorum Kant 'Fakultelerın Tartışması' (Der Streıt der Fakultaten) [Immanuell KANT Toplu Yapıtlar, Cılt 9, 1 Bolum VVıesbaden 1983] adlı yapıtında unıversıteyı 'bügüı kamusal varhk', ogretım uyelerını oncelıkle de profesorlen 'bügüıhğın (ahmhğın) ya da bügıhlenn toplamı olarak nıtelendırır Kant a gore fakultelerden oluşan unıversıte ozerkür, çunku, bügüı kışılerı (ahmBu nedenle Kant'ın 'erdem oğretısı' çerlerı) ancak bügüı kışüer degerlendırebüır çevesmde ahlak(salhk) kulturunu 'ınsanın en bu Kant'ın nıtelemesıyle 'bügıh kamusal varhk, yayvk yetkmhğı' olarak tanımlaması rastlanü denı unıversıte en azından bügüüık ve kamusallüc gıldır Ahlak(salhk) kulturu, ınsan ıçın salt ve ozellıklerı gozetüerek ıslemeh ve yonefümehedımsel aklın ereğı olan ınsan(lık) ıçın duyulan dır Bügüüer, ogretım uyelerı, büımsel bügı ve bır yukumlulugu, yukumluluk büıncıyle yerıne bulgulara ulaşabümek ıçın, salt ve edımsel akgeurme üe oluşur ve gehşır Kant 'yukumluluk lın da eregı olan, msan(lığ)ı amaçladıklarından ükesa uyannca her eylemm ıh boyutu oldugunu ya da en azından onlardan boyle bır yaklaşım vuıgular. Bu çerçevede eylemlenn soz konusu beklenüdıgınden, ükm ozgur olabümelı, yanı, ıkı boyutu 'meşruıyet ve ahlaksalhktıf (s 523) hukukça guvence alnna alınan dışsal ozgurYukumluluk ılkesının ongordugu meşruıyet ve lukun yanı sıra erdem ve ahlak alanına gıren ve ahlaksallık boyutu, yukumluluk bu nıtehgınden dolayı da soz kutturunun bır yonuyle beslenÜniversite bilincinin konusu bügüüerce sureklı dıgi, obur yonuyle sureklı yenıözü, biiimin gerekleri yenıden uretümesı ve sahıpden sınandıgı olçutlerdır Bu lenümesı gereken 'ıçsel ozve özgür akıl baglamda Kant, 'erdem ogretigurlukle donanmıs olmalıa'nm en ust ükesını tanımlar temelinde hakikât' dırlar Ikmcısı, büımsel bügı'Amaçlann oyle bw olçutune aramaktır. Bilgililiğin, lerın sahıbı ve yayıcısı olmagore davran t, bu olçute sahıp yani hem bilimci hem lanndan dolayı büımın ahlakolmakherkes ıçın genel bıryasa sal sommlulugunu taşımalıolabüsınr aydın olabilmenin dırlar. birinci koşulu, her 'Bügüı kamusal varkkın fakulKant ıçın amaçlann bağlayıcı olçuru, herkesın genel koşul altında hakikâti telerı arasında yer dlan 'Felbir yasa olarak gormesı gerearamaktır. Kültür ve sefe Fakultesı', guncel deken yukumluluk, yukanda da 'Kultur ve Toplum Bıtoplum bilimlerinde yınüe Fakultesı\ 'salt büımın vurgulandıgı uzere, ınsan(lıg)a lımlen karşı duyulan yukumluluktur hakikât arayışı, 'yarar ısterını yerıne getırmek yanı Insan(lıg)a karşı yukumluluk ya da getiri'den önce 'hakücatı aramakla' yukumluise ozgurlugun, erdemın ve hudur, hakücaü arayış, her turlu gelir... kukun onkoşuludur, sınayıcı yonlendırme ve mudahaleogeadır Bu aynı zamanda butun bıhmlerın geden uzak ve ozgur olmakla olanakhdır Bu yuzlışürmeyı amaçladıgı 'salt edımsel akhn' eregıden yonetımler, büımsel ışleyışe mudahale andir. Bu anlamda 'laık bırıkımın' de kokenı ve lamına gelebüecek eylemlerden sakınmahdır gelışnrıciâidır, çunku, ınsan(hg)a karşı yukumEger bu ahlaksal duyarhhgı gozetmeyerek, yoluluk, aldın oldugu denlı bıkıcın ve ahlakın da neürrüer ya da tek tek yoneücüer mudahalecı kokenı ve eregıdır bır tutum ıçerısıne gırerlerse, 'hahkatı aramakBuradan Tttrkiyede yfikaekö$retimla' yukumlu olan büımcüer, boyle bır tutuma da yaşanan en onemlı guncel sorunlardan bırı ızın vermemehdır olan 'irticai' ya da 'köktan dlnci' yapüanKant'a gore, yoneumlenn buyruklanna maya üışkm şoyle bır çıkanm yapüabılır Ozkarşı koyabüecek tek fakulte, felsefe fakültegurluk, erdem ve hukukun onkoşulu olan ınl i ohnahdır Yonenmlerce yarar beklentısınden san(lıg)a karşı yukumluluk, salt ve edımsel akdolayı fakultelenn (ustalt) üışkısıne sokuhnasıhn da eregı olduguna gore, umversıteler bılım nı büımle bagdaşnramayan Kant, 'felsefe fakulcbşı etkınhkler ve amaçlar ıçın kullanüamaz, tesfm kastederek, 'büım ozgurluğu' bakmından çunku, bılımın sonal eregı de ınsanlıgın akıl ve 'ahlaksal olçut' anlamı taşıyan şu saptamalan bıhnç bınkımını ve bunlara bağlı olarak, uretyapar Vnıversıtede yoneumm buyruklanndan kenlık yetenegını gehştırerek ınsanın kendıne bağımsız, hıç olmazsa bır fakulte bulunmahdır yakışır bır bıçımde yaşamasına olanak sağlaBu fakulte bılımın ügısı, yanı hahkat üe ügıh komaktadır Burada ırdelenen ve ereklenen 'oznularda herkese üışkm ozgurce değerlendırme gurluk', hakıkı anlamda 'akademık ozguryapmahdır, bu fakultede akü (kamu da dahü) luk'tur Zaten bilim ahlakı adına bilim dışı açıkça konuşma hakkma sahıp olmahdır, boyle etldıılikler ve amaçlar için özgürlük tabır akü olmaksızm, hakücat (yoneomın zaranna lop •dilemeı. olan durumlar da dahü) açığa çıkamaz, gerçı Akademık ozgurluk, bılımın yol gosterıakd doğası gereğı ozgurdur ve buyrukla bırşealıgınde sureklı olarak hakıkatı arama sorumyın hafofa sayümasım kabul etmez' Kant'ın 'hakılulugudur, bu nedenle bılımcı nıtemme sahıp katı' arayışı üe 'ozgurluk arasında dolaysız bır kışüer, Kant'ın da 'laköltelerin Tartıjmabag kurdugu, bu ahnüdan açıkça ortaya çıksı'nda vurguladıgı gıbı, hakıkatı arama sorummaktadır Kant a gore, 'buyrıüc verebüen bıri lulugunun kendüerıne yukledığı 'ıçsel ozgurınsanı araç durumuna getırdıgı ıçın, 'ashnda luk' üe de donanmış olmalıdırlar Bu anlamda ozunu aşağüayan, 'hızmetçı ruhlu'duı Boyle bır ıçsel ozgurluk, bılım kurumunda bılım yapılYazınm devamı 9. sayfada masnı buyurur Bu ılkeye gore, umversıteler, Bilim ve San'atın sınırında düşünceler Yıllardır bilim ile diğer yaratıa insan faaliyetleri arasına nasıl bir sınır çekilebileceğinı duşunür dururum. Bunlardan hakkında en az bilgi ve sezgi sahibi olduğum san'at olduğu için standart ansiklopedilerin san'at hakkında nasıl bir tanım vermiş olduklanna baktım. Orneğin Britannica diyor ki san'at beceri ve hayalgücü kullanarak başkalarıyla paylaşılabilecek estetik nesne, çevre veya deneyimler yaratmaktır. Larousse ise bir duygunun, bir tasannın veya güzelliğin ifadesinde kullanılan yöntemlerin tümü olarak betimliyor san'atı. Kanımca san'at insan zekâsının doğanın keşfi dışındaki tüm yaratıcı ürünlerini oluşturma faaliyetlerinin toplu adıdır. Doğanın keşfi, aslında insan zekâsı tarafından doğanın insan aklı içinde baştan yaratılmasıdır. Cözlem bizi tum evrene genellenebilecek yasalara götüremeyeceğine göre, bu yasaları biz ancak kendi kafamızdan uydurabiliriz. Daha sonra da gozlemlerle uydurduklarımızın gerçekle örtüşup örtüşmediğini sınanz. Alalım Nevrton'un yerçekim yasasını. Bu yasanın betimlemesi uyduruk olmahdır, çunku sayısız gözlemi pek detaylı bir sekilde izah ettiği ve 300 yıl süreyle istisnasız doğru kabul edildiği halde, Merkür'ün perihelionu gibi olayları açıklayamamış, sonunda Elnsteln'in genel yerçekimi yasası tarafından rafa kaldınlmıştır. Einstein kendi yasasının da kendi kafasının bir ürününden fazla bir şey olmadığını, zamanla bunun da daha iyisinin uydurulacağını söylemekten bıkmamıştır. Fakat bilimcinin "uydurduklan" derhal başka bilimciler tarafından gozlem raporlarıyla karşılaştınlarak sınanır. Bilimsel bir "uydurmanın" başarısı, gerçekle ne kadar ortüştüğüne bağlıdır. çünkü burda amaç gerçeği keşfetmektir; Einstein'in bir kez dediği gibi "Tannnın kafasının içini okuyabilmektir." Aralarındaki kesin ayınm çizgisine rağmen, sanat ve bilim birbirinden ayrı iki faaliyetmiş gibi düşünülemezler... Halbuki san'atın yarattıklannın gerçekle sınanmak gibi bir sınırlamaları yoktur. San'at sâf yaratıalıktır. Burada, gene Einstein'in bir kez pek haklı olarak değindiği gibi, bilimciyle san'atçının faaliyetleri bire bir örtuşur. Yollar, yaratılan fikir ortaya çıktıktan sonra aynlır. Bilimci bunu gözlemle sınamaya çalışır, san'atçı İse belki beğendirmeğe. Belkı diyorum, zira san'atın tamamen beğendirmeğe yönelik olması gerekmedığı artık hemen herkesçe bilinen bir şeydir. San'atçı bazan beğendirmeğe, bazan düşündürmeğe, bazan yalnızca etkilemeğe çalışırbazan da bunların hiçbirisini hedeflemez: yalnızca yeniyi yaratmağa, yaratma aşkına çabalar. Bilim adamı doğanın sınırsızlığı içinde hürdur, san'atçı ise tamamen hürdur. San'atçı hiç olmayanı, bugüne değin olmamışı, olamamışı, ne hiç kimsenin, ne de doğanın bizzat kendisinin aklına gelmemiş olanı yaratmak peşindedir. Işte bu kulvarda san'atçının yolu bazan matematikçininkiyle kesişir. Her ikisi de olmayan gerçekleri yaratırlar, sonra birileri bu "olmayanın" ashnda "'oldugunu" buluverir, Matematik ve san'at, sarmaş dolaş, insan muhayyilesini haritalanmamış yollara, yolsuz alanlara, alansız hacimlere, hacimsiz vakitlere, ve nihayet vakitsiz dünyalara suruklerken, duyularımız da birlikte surüklenir ve bu yabancı dunyalarda biteviye kendi dunyamızı bulur; bulamazsa bu yabancı dünyaları kendimizinkine geri taşıyarak onu durmaksızın zenginleştirir. Işte bu yüzden san'at ve bilim birbirinden ayrı iki faaliyetmiş gibi düşünülemezleraralarındaki kesin ayınm çizgisine rağmen. Her ikisi de insan zekâsının sınırsız gelişiminin ürünleridir. Pascal'in dediği gibi, doğa insan zekâsında kendini düşünür. Ben de ekleyeyım: Bılımın gorevi ne kadar doğayı keşfetmekse, sana'tın görevi de doğayı zenginleştirmektir. Bu her iki çeşmenin önunde, teknoloji perisi insan yararına bulduğu damlaları testisıne doldurur ve bize yaşam veren değirmenin arkına akıtır. Ne keyifli, ne muhteşem bir dünya değil mi şu içinde yaşamak ayrıcahğına erıştiğimizl 715/S