01 Temmuz 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

HABERLER HAFTANIN GÜNDEMİ Islak bin bilimsel sorunun çözümii peşinde... Yağmur yağarken koşarak mı ıslarmak iyi, yoksa yürüyerek mi? "Eğer yağmura yakalanırsanız, en yakın saçak altına yuruyerek değil koşarak Tartışma köşesi "Tartışma Editöre Mektup" sayfamız, gönderilen mektuplan gözönüne alırsak, okuriarımız arasında oldukça ilgi çekiyor. Zaten öyle olmasını da istiyorduk. Türk bilim hayatında tartışacak çok şey var. Sistem ve bu sektördeki hayat henüz çoğunluğu memnun edecek bir alt yapıya kavuşmuş değil. Oturmamış. Bu nedenle de insanlanmız dertli. Konular da önemli. Akademık yükseltmeler üzerine tartışma neredeyse üç yılı aştı, hâlâ sayfalanmızda sürüyor. Sürmesinin bir nedeni de, bunca tartışmaya, isteğe, eleştiriye rağmen hâlâ belli düzeltmelerin yapılmamış olması. Kurumlarımız, kurumlanmızın başındakiler, henüz demokratik özellikleri yeterince kazanabilmiş ve özümleyebilmiş değil. Ama bu bütün Türkiye'nın temel sorunlanndan biri. Akademik yükseltmelerin yanı sıra diğer bir tartışma konusu da yabancı dil eğitim veya öğrenımi. Bu da epey sürecek gibi. Elımizde yayımlanmayı bekleyen yazılar var. Bu köşeye yazan, yazmak isteyen okurlarımızdanricamız:Lütfen kısa yazın. Düşünceleri kısa öz ve madde madde belirtmek, hem tartışmayı canlı tutar, hem yazının okunmasını kolaylaştınr ve daha büyük çoğunluğun ilgisini çeker, hem de tartışmaya hız kazandınr. Diğer ilginç bir tartışmayı da felsefecilenmiz sürdürüyor. Sayın Omer Naci Soykan bu sayımızda Sayın Arda Denkel'in kendine yönelttiği eleştirilere yanıt veriyor. Sayın Soykan yanıtında dergimizin tutumuna da değiniyor ve şöyle diyor: " Kendi yazımda da gördüğüm gibi editör, kimi alt başlıklan kendi koyuyor. Denkel'in sözlerinden anlaşıldığına göre ilk yazısının ana başlığını da editörler koymuş. Doğrusu insan sormadan edemiyon Yazısının ana başlığını bile kendisine sormadan koyan editöıiere, Denkel hâlâ nasıl yazı gönderiyor! Yoksa etik sadece uluslararası yayınlar için mi geçerlidir, biz bize etiğin önemiyok mudur?" Sayın Soykan Denkel'le polemiğinin içine CBT'yi ve editörierini sıkıştırma ve dergimizin ötedenberi uyguladığı bir ilkeyı Denkel'e karşı kullanma ihtiyacını nereden duyumsadı bilemiyoruz. Bu konuyu doğrudan bize açarak bilgilenme yoluna gitmesini tercih ederdık. Ama biz de bu fırsattan yararlanarak bu konuya açıklık getirmek istiyoruz. CBT'de yayımlanan bütün yazılann başlıklan, ikinci başlıklan, spotlan, ara başlıklan dergımız editöriüğünce belırienmektedir. Dergı edıtöriüğü yazarın koyduğu başlığı değiştirme hakkına sahiptir. Yazının anlatımında ve sözcüklerinde Türkçe'ye uygun düzeltmeler yapabilir. Hatta, kısaltmalar da yapabilir. Bu duzeltme ve/veya değişikliklerı yaparken gözönüne aldığımız ilke, mudahalelerimizin yazının özüne dokunmaması ve özünü değiştirmemesidır. Bu, CBT'nın ılk sayışından itibaren uyguladığı birilkedir. CBT, bir mesleki bilim dergisi değildir. Sanınm bu çok açıktır. Mesleki dergilerın nasıl çalıştıklarını biliyoruz. Mesleki bilimsel dergilere gönderilen yazılardaki bütün değişiklikler yazarın onayından geçer. Eleştiriler yazara bildirilir ve değişiklikleri yapması istenir. Ancak, örnegin Nature dergısıne gönderilen bir yazıda istenen değişiklikler yazarca yapıldıktan sonra bile, yazı üzerinde edıtörce ifade değişiklikleri yapıldığını ve öyle yayımlandığını da biliyoruz. Ama bu, kural değildir. CBT ıse mesleki dergi değildir. Bir haber dergisidir ve bilim dünyası ile geniş okur kitlesi arasında bir köprü kurmaya çalışır. CBT bu özel rolü nedeniyle olaylan, haberieri, yazılan okura aktanrken, başlığı, biçimi, takdimi ile "oynar". Yazıya ilgiyi çekmeye çalışır. Bunu yaparken de yazan rahatsız etmeyecek bir çerçevede kalmaya gayret sarfederiz. Ufak tefek çerçevenin dışına taşmalar olursa da bunlar yayıncılığın tuzu biberi kabul edilmeli ve hoş görülmeldır. Sayın Soykan'ın bu konuyu etik çerçevede değerlendirmesine katılmıyoruz. Bu değeriendirmesinin, mesleki yayıncılıkla popüler yayıncılık arasında bir aynm gözetmemesinden kaynaklandığını sanıyoruz. Çünkü yaptığımız, öze değil ,biçime ilişkindir. Dikkat ettiğimiz diğer bir nokta da, tartışmalann kişisel düzeye indirgenmemesidir. Ne yazık ki, bizim insanlanmız ikinci yazılannda kalemlerinin ucunu derhal ok haline getirip rakibinin can alıcı noktalanna saplamaya heveslidirier. Biz böyle bir düzeye inen yazılara ne yazık ki sayfalarımızda yer vermiyoruz. Arada sırada bazı masum sataşma sözcüklerine yer vermemiz derhal yanlış anlaşılmakta ve yazılar kişisel hakaretlere yönelmektedir. Bu tür yazılara CBT'de yer veremiyoruz. Gelecek sayımızda yeniden biriikte olmak umuduyla... e posta: [email protected] Cumhuriyet BİLİMTEKNİK • No 524 5 Nısan 1997» Basan ve Yayan. Yenı Gun Haber Ajansı A.Ş. • Genel Yayın Yonetmenı Orhan Erlnç • Genel Yayın Koordinatörir Hlkmet Çetinkaya • Yazı Işlerı Mudurü: Ibrahim Yıldız (sorumlu), Pinç Tayanç • Yayın Yonetmenı. Orhan Bursalı • Grafık Yonetmenı Tüles Hasdemir • Reklam. Medya C. gıdın," dıyor Amerıkalı bılım adamları. Bu mantıklı bır tavsıye gıbı gorunmekle bırlıkte, Ingıliz bılım adamları daha bncekı çalışmalarına dayanarak ınsanın yuruse de koşsa da aynı mıktarda ıslanacağını ılerı suruyorlar. 1995 yılında Readıng Unıversıte'sınden Stephen Belcher ve arkadasları, bır kışının yağmur altında ne kadar ıslanacağını hesap etmışler (VVeather dergısı, cılt 50, sayfa 367). Bunun ıçın de başa duşen yağmur ıle vücudun ön yuzune değen yağmuru esas olarak almışlar. Insanın en çok durduğu zaman ıslanacağı yanı sırılsıklam olacağı aşıkâr. Hareket halınde olunduğu zaman ıse yurume hızı arttıkça ıslanma dozu azalıyor. Ancak Readıng araştırmacıları bu hızın üst sınırını sanıyede 3 metre oiarak hesapladılar. Normal yurume hızı olarak adlandırdıkları bu hızın uzerıne çıkmak, ıslanma açısından fazla bır yarar sağlamıyor Yanı o sınırdan sonra tıns koşsanız da 100 metre dünya rekoru kırsanız da aynı mıktarda ıslanıyorsunuz Kuzey Carolına, Ashevılle Natıonal Clımatıc Data Center'dan Thomas Peterson ve Trevor VVallis ısımlı meteorologlar ıse bu ıddıaya katılmıyorlar. Readıng araştırmacılarının ortalama yürume hızını abarttıklarını duşunuyorlar Onlara gore normal yurume hızı sanıyede 1.5 metre, koşma hızı ıse sanıyede 4 metre Peterson ve VVallis, VVeather dergısının son sayılarından bırinde (cılt 52, sayfa 93) çıseleyen yağmur altında, 100 metrelık bır mesafe esas alındığı zaman yürüyen bır kışının koşan bırıne gore %16 oranında daha fazla ıslanacağını yayınladılar. Sağanak yağmur altında ıse bu oran %23'e çıkıyor Araştırmacılar koşan bırının one eğıldığı goz önüne alınınca vucutlarının onunun ıslanmayıp esas olarak sırtlarının yağmur alacağını söyluyorlar. Islanmak başa ve vucudun on yuzune gelen yağmur olarak tanımlandığı zaman, yuruyen bır kısı koşan bırıne gore %36 oranında daha fazla ıslanmış oluyor. Bu ıddıayı teorı duzeyınde bırakmayan Peterson ve VVallis bunun doğruluğunu denemek istıyorlar: "Eğer bu duşunceyı doğrulamak ıçın 80 mılyon satellıt gerekıyorsa deneyı yapmaktan vazgeçılebılır. Yok eğer basıt bır deneyse bunu gerçekleştırmek gerekır." Peterson ve VVallis' cusselerı bırbırıne hemen hemen yakın Benzer gıysıler gıyıp sağanak yağmur altında 100 metreyı bırısı yuruyerek, dığerı ıse koşarak katedıyor Gıysılerını deneyden once ve sonra tartıyorlar. Buna gore yuruyen kışının gıysılerının 0.22 kılog ram su aldığı, koşanın ıse yalnızca 0.3 kılogram ıslandığı ortaya çıkıyor Yani koşan kışı yuruyene gore %40 daha az ıslanıyor Bu da onların ıddıaları ıle paralellık gosterıyor. Belcher, kendı grubunun bu ışe daha eğlenceli olarak yaklaştığını soylüyor "Normal yurume hızı" tanımları arasındakı fark dışında her ıkı grubun sonuçlarının temel olarak aynı olduğunu soylüyor. Pekı, yağmurdan koşarak ya da yuruyerek sakınmak yerıne, bır şemsıye almak daha iyi değil mı1? Ancak VVallısın bu konuda bır uyarısı var: "Bır şemsıye ıle koşmak kışının aerodinamlğı uzerınde olumsuz bır etkı yaratıyor." Uzaya mum dikmek Rus'lann Mir Uzay Istasyonundaki oksijen jeneratörierinin bozulması nedeniyle astronotlar mum yakmak zorunda kaldılar. mış. önemlı sistemlerde bır hasar olmamakla bırlıkte astronotların hava temızlenene dek ıkı gün süreyle mas ke takmaları gerekmış. Şımdl ıse yapılan kontrollar ıle sıstemde yenı bır sorun çıkmayacağı garantılenmış. Astronotların elındekl 120 mum, onlara 60 gün yetecek oksıjenı sağlayacak. Bu sırada da Progress M34 ikmal modulu ıle gereklı yedek parçalar temin edılerek jeneratorler tamir edtlecek. Eger Ruslar'ın bu parçaları ulaştırmalarında sorun çıkarsa bu ısı NASA uzay mekıği ustelenecek. Bu arada astronotlar da yedek parçaları uzay gemısınde kendılerı uretmeye çalışıyorlar. Şu ana kadar astronotların uçuş programları planlandığı şekılde suruyor. Ancak mumların sönmemesı ve yenı bir yangının çıkmaması için dıkkat kesllmiş durumdalar. . O nbır yıldır uzayda bulunan Mır ıstasyonunun oksijen ureten ikı jeneratorü ıkı haftadır bozuk durumda Bu jeneratörler ıstasyda bulunan uç astronotun atık sularını kullanarak oksıjen üretmekte. Elektron 2 adı verilen ana sıstem fıltrelerinın tıkanması nedeniyle devre dışı kaldığgı gıbı ıkıncı sıstem de pompa arızası nedeniyle çalışamaz duruma gelmış. Astronotların bu durumda tek çarelen lıtyum perklorat mumlarını yakarak oksijen uretmek. Bu mumlar kapalı bır kutu ıçınde ısıtılınca oksijeni serbest bırakmaktalar Ancak bu kutulardan bırinde çıkan yangın astronotlar tarafından farkedilıp söndürülünceye kadar yaklaşık 90 sanıye geçmış Bu yangına kutudaki farkedılemeyen bır çatlaktan çıkan ısının neden olduğu duşunülüyor. Uretılen oksijen de yangını körükle 5243
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear