05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

OTOMOBİL TEKNOLOJİSİ Yakıttan %25 tasarruf, ama... Y eni Mitsubishi Galant 1.8 önümüzdekı yaz Japonya, 1997 yılında da Avrupa sokaklarında boy göstermeye başlayınca, alıcı bulmasının en öneml nedenlerınden birı motor kapağının altında yatan bir Özelliği olacak. Japon üreticılerın ıleri sürdüklerıne göre, yeni arabanın motoru, ötekilere kıyasla, yakıtı çok daha verimlı bır bıçımde kullanıyor ve bu alanda bir devrim yaratıyor. Şimdilerde yollarda rastladığımız Galent modeline kıyasla, yeni modelle yakıttan % 25 oranında tasarruf edileceğı, kent içınde bır lıtre yakıtla 20 km yol alınacağı belirtlliyor. Yeni motor eskisıyle aynı boyutlara sahıp olmakla birlikte, hızı ne oiursa olsun, sürücüye % 10 daha fazla güç sunuyor. Mitsubıshı'ye göre ışin püf noktası, yakıtın silindire akan hava yerine, doğrudan sılındırlere aktarılmasında yatıyor. Şirket yeni tasarımından elde ettiğı sonuçlardan öylesine etkılenmiş ki, şimdi bu yöntemi tüm benzın motorlarına uygulamayı düşünüyor. Ne var ki, Mitsubishı'nın daha şımdıden gelecektekı arabası HSRV modelinde de denediği doğrudan ateşlemelı motorun bır de "Aşil'ın topuğu yönü var. Zira, bu motorlar dışarıya yüksek düzeyde azot oksıtler içeren gaz salıyor. Bu zehirli gazların düşük yükseltilerde ozonun oluşmasına yol açtığı ıse, astım hastalığının son yıllarda çarpıcı bir tırmanışa geçmesınden anlaşılıyor. Avrupa ve Kalifornıya'da nıtrojen oksit yayılımının kısıtlanması yolunda alınacak ciddi önlemler karşısında Mitsubishı'nin şimdıki motorlarının bile tutunacak bır dalı olmadığı, yeni motoru nasıl benımseteceğı konusunda da henüz kesin bir çözüm bulunmadığı bıldırıliyor. Başka yönlerıyle ele alındığında, yeni motor, geleneksel dört aşamalı motorlarda olduğu gibi, yakıt ve hava karışımını pistonkı bır silindirin içınde ateşliyor. Araba motorlarının çoğunda, ateşlemenin sırayla yapıldığı dört, altı ya da sekız sılındır bulunuyor. Ateşleme sonucunda hızla genışleyen bir gaz ortaya çıkıyor ve bu gaz silindirin içindekı pistonun bir hamlede yukarıdan aşağıya inmesine neden oluyor. Motorun ötekı silindirleri sırayla devreye gırdiklerınde pistonun da üç ileri aşamada devinmesine yol açıyor. önce yeniden silindirin tepesine giderek egzoz gazlarının ateşleme hücresinden dışarı çıkmasına neden olan piston, daha sonra benzin ve havadan oluşan bır miktar karışımı da emerek yeniden aşağıya iniyor. Sonunda, karışımı sıkıştırarak yeniden silindirin tepesine çıkıyor. Bu çevrim, bujinin ateşlenmesiyle yeniden başlıyor. Burada, karışımın nasıl yandığı önemli bir etmen. Kuramsal açıdan ele alındığında, petrol, kendi ağırlığının onbeş katı kadar ha Diinya Astrofizikçilerc göktaşı bombardımanı 3, hayat bundan sonra başl F akıt enjektörü Hava girlşl Piston kafası Direk enjeksiyon r Hava girişl \ afcıt enjektörü ıkıtın en yükyoğunluğu yakıtla kolay kolay başa çıkamamasından kaynaklanıyor. Işte bu alanda yenılik getiren Mitsubishi motorlarında uygulanan doğrudan ateşleme sistemı, silindire konı bıçiminde yayılan bir yakıt akışına neden oluyor. Konınin ve dolaylı olarak da ıçerdığı yakıt mıktarı silindirin içindekı basınca bağlı olarak değişıyor. Doğrudan ateşlemeli motorların bir başka üstünlüğü de motora sağladığı ek guç. Bu tür motorlarda yakıt silindire aktarılırken buharlaşmaya başladığından, hava ve yakıttan oluşan karışım geleneksel motorlardakine kıyasla daha soğuk tutulur. Sonuçta karışım daha fazla güç elde edebilmek amacıyla, daha yüksek bır basınçta ve pistonlar bırbırlerine çarpmadan, kolayca sıkıştırılabilir. Gelgelelim ki, gerekli birtakım gelişmeler gerçekleştirilmeden doğrudan ateşlemeli motorların uzun süreli yollarda kalması düşünülemez. Zıra, yakıttan onca tasarruf Dırek enjeksiyonlu motorlar, silindirlerin sağlayan bu tür motorlar yaydıkları içinde yakıt yoğunluklu hava ceplerini mey nıtrojen oksıt nedenıyle aynı zamandana getirerek yakıttan %25 daha verim da cıddı bır yaşamsal tehlıkenın de alınmasını sağlarlar. Mitsubishi bu sistemden kaynağı. (r.u.) yararlanılan ilk motor. vayla karıştırılarak yandığında en verimlı oluyor. Çoğu çağdaş motorlarda bu oran, yakıtın havanın silindire girmesınden önce verilmesiyle tutturuluyor. Ne var ki, yanma süreci hiç de başarılı bir sonuç vermıyor. Yanma sırasında yukselen basınç yakıtın yaklaşık % 10'unun boşa gıtmesine neden oluyor. Doğrudan ateşleme, yakıtın sılındır duvarlarına yaklaşmasını engelleyerek, bu sorunun üstesinden geliyor. Burada işin püf noktasını silindirin ıçındeki hava akımını denetlemek oluşturuyor. Çoğu motorda havanın içerı gırdiği bölümler silindirin yanlarında yer alıyor. Oysa kı, Mitsubishi motorlarında bu bölümler sılindırın tepesinde bulunuyor. Dahası, piston başları havayı yukarıya ve ateşleme hücresinin çevresıne yayacak bır bıçımde toparlak tutulmuş Yakıt verildiğinde, hava akımı petrolün bujı yakınındakı kuçük bır cepte kalmasını sağlıyor Bu cep, ya da bölme dışında hiç petrol olmadığından, yakıtın yanma sırasında sılındır duvarlarına ya da boşluklara akması da söz konusu olmuyor. Doğrudan ateşleme yönteminin bu denli gecikmeli olarak gelişmesi, silindire az bır mık'tar yakıtı puskurtmek üzere tasarlanmış püskürtücülerin, yüksek hızda ve araç hızlanırken gereklı olan mıktarda lorıda Üniversitesi'nden astronom Stanley E. Dremott, şaşırtıcı bır keşıf yaptı: Guneş'ın etrafında bır toz halkası bulunuyor ve Dünya'nın yörüngesı tumuyle bu toz halkasının ıçınden geçiyordu. Bu son derece genış toz halkasının Dunya'dakı organık mo leküllerın kaynağı olduğu düşünülmektedır. Bu keşif Amerikan Bilim llerletme Birliğı'nın Şubat 1994'te San Francisco'da Dünya Uzerınde Hayatın Başlangıcı konulu son oturumunda tartışılan sorular arasında bırıncı sıradaydı. Bu konu üzerındekı hıpotezler son birkaç yılda oluşan genç bir bılim dalı, "prebıyotık (hayat öncesi) kimya" sayesinde hızlı gelişmeler gosterdı. 1859'da Louis Pasteur, canlı varlıkların cansız maddeden oluştuğunu ıler süren "kendılığınden oluşma" teorısıne ağır bır darbe indırmişti (bu teorınır kaynağı kutsal kıtaplardakı Adem'ın ça murdan yaratıldığı görüşü olabilır Ç.N.). Pasteur kaynatılarak mıkropları öldürülmüş organik bır sıvıyı (örneğin ei suyunu) sımsıkı kapalı bır cam balone Hayatın oluşumu Dünya'nın oluşumu Evrimin sürekliliği: llkel atmosfer o reaksiyonlar başladı; proteinler ve ni letti. Hücreler iş bölümü yapınca, çol günümüzde de devam etmektedir. S Commeyras'ın deneyleri evrimde ye koydu ve bu sıvıda mikrop üremediğin gosterdı. Oysa sıvı havaya maruz bıra kıldığında bir mikrop çorbası haline dö nuşebılıyordu. Böylece kokuşan etın kurtçuklar, sa man yığınlarının fareler yarattığı görüşi. sona ermıştı Fakat Darwin'in inorganil"prebiyotik bır çorba"nın elverışlı koşullar altında, yavaş bır kendılığınder oluşmayla, ilk canlı varlıklara dönüştü ğü görüşu henuz geçerlıydı. 1900'lere doğru 1903'te Nobel odük alan Isveç kımyacısı S. Arrhenıus pans permi teorısini lerı sürdü. Bu goruş« 4656
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear