Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
DENİZ MÜZESİ KONGRE öğrencilerin genelde sordukları "Köpekbalıkları, yanlarından geçen öteki küçük balıkları neden yemıyorlar?" sorusunun yanıtı şöyle: "Köpekbalıklarını iyi besliyoruz da ondan." Bu arada bazı kavgalar da olmuyor değil. Bir gün, bir köpekbahğı ile kapışan dev bir ahtapotun kavgasını havuza dalan dalgıçlar uzaktan borularla güçlükle ayırabilmişler. Akvaryumun suyu denizden geliyor. Gündüz suyu, daha iyi görüntü vermesi için filtreden geçiriliyor. Geceleri ise filtresiz doğal denizsuyu veriliyor. Bir yandan, mikroskobık spor ve larvaların içeri girip, bazı hayvan ve yosunların beslenmesine doğal ortam sağlaması, bir yandan da bu küçük yaratıkların, bu ortamda büyüyüp sergilenmesi amaıjlanıyor. Pompalar, dakikada yaklaşık 8 ton deniz suyu basıyor. 40 cm çapında ve 325 metre uzunluğundaki boru, deniz suyunu 18 metre derınlikten pbmpaya taşıyor. Amerikan Senatosu, Monterey Körfezi'nin deniz zenginliğini "federal" düzeyde koruma altına almış. Ayrıca, 400 millik kıyıya da açık denizde petrol arama yasağı getirilmiş. Tesisin araştırma laboratuvarları, özel araçları ile deniz altındaki yaşamı da saptıyorlar. "Remotely Operated Vehicle (ROV) Uzaktan Yönetilen Araç (UYA)" denilen robotlar, son yıllarda önemli aşamalar geçirmiş durumda. (UYA) robotları Akvaryumun simgelerinden su samuru. ile artık "vampir mürekkepbalıkları" da görüntüleniyor. Kâr amacı gütmeyen, kendl kendine yeterli, kamuya açık bu bilimsel kuruluşun araştırma uzmanlarından Bruce Robison "21. yy'nin araç ve gereçlerini 20. yy'da kullanıyoruz." diyor. Akvaryum, bugünkü sınırlarına sığmadığı için yeni bir ek binaya kavuşuyor. 1992'de uygulamaya başlanan proje için 57 milyon dolarlık bütçe öngörülüyor. Bunun 30 milyonu kendi kaynaklarından, 27 milyon doları da çeşitli bağışlarla karşılanıyor. Ek bina gelecek yıl 2 martta açılacak. Denizanaları, planktonların sergileneceği ve araştırma laboratuvarlarının bulunacağı bu iki katlı yeni bina 8,650 metrekare olacak. Böylece, akvaryumun sergileme kapasitesi yüzde 50 oranında artacak. Kamunun şimdiye kadar görmediği 50 kadar açık ve derin deniz yaratığı da sergilenecek. Bunların arasında boyu 2 metreyi aşan güneşbalığı, mavi köpekbahğı, yeşil denizkaplumbağaları, mantar mercanlar yer alacak. Ziyaretçi planktonların yaşamlan video mikroskopların canlı yayınları ile görülebilecek. Akvaryumun Halkla llişkiler Yöneticsi Ken Peterson ise şöyle diyor: "198687 yıllarında eşimle birlikte Istanbul'da çahşırken, okuduğum başlıca Türk gazetesi olan Cumhuriyet çalışanlarına ve okurlarına selam... Onları da akvaryuma bekliyoruz." Müdür Julie Packar ise "Dünyamızın üçte ikisini okyanuslar oluşturuyor. Planladığımız ölçüde, hiçbir başka akvaryumda sergilenmeyeni göstermeyi planlıyoruz." diyor. Bip kongrenin ardından... Ayşe Yüksel* 1 "Monterey Körfezi Akvaryumu"nda, John Steinbeck'ın "Sardalye Sokağı" adlı romanının 50. yayın yılı nedeniyle ilginç bir sergi açıldı. Dünyada bilinen en zehirli denizaltı yaratıklarından üç düzine kadarı sergileniyor. "ölümcül Güzellik" adlı bu olağanüstü özel sergide bu yaratıklar dünyanın çeşitli deniz derinliklerinden bulunup getirilmiş. Bunların arasında, ölümcül yaralar açan bir taşbalık, deniz yılanı, tüy biçimindeki dikenleri, zehirli aslanbalığı, deniz salyangozu, ters deniz anası ve sakallı gülyabani balığı, tilkisurat balığı bulunuyor. Örneğin, deniz yılanı, bir kral kobrasından 10 kat daha zehirli olabiliyor. Işin ilginç yanı, bu zehirli hayvanların V. alışılmışm dışındaki değişik güzelliği, görenleri gerçekten büyülüyor. Kendisine özel hazırlanmış havuzun yanında bu yaratığın nerede yaşadığı bir haritada gösterilirken, "ölümcül", "zehirli", "aşırı tehlikeli" gibi notlar da ziyaretçileri ürpertiyor. Işin bir başka ilginç noktası işi bilim Ölümcül güzellik "Ölümcül Güzellik" sergisinin, mercanlara arasında dolaşan zehirli "aslan balığı". Foto: David Fleetham. yanda. Altta ise, "Tilkisurat balığı"nın dikenlehnde ölüm var. (Foto: Robert Yin) adamlarının bu balıklann zehırlerini ya da toksinlerini, insan sağlığında kullanmanın yollannı laboratuvarlarda araştırıyor olmaları. Bu özel sergi 1 Ocak 1997 tarihine kadar açık kalacak. 0'uncu Asya&Pasifik Ülkeleri Rehabilitasyon Toplantısı, 1216 Eylül 1995 tarihleri arasında Endonezya'nın başşehri Jakarta'da yapıldı. Türkiye, bu toplantıya, Istanbul Tıp Fakültesi, Lepra Araştırma ve Uygulama Merkezi ile katıldı. Ana teması "ulaşılamayanlara ulaşmak" olan toplantı cumhurbaşkanının himayelerinde; uluslararası rehabilitasyon kuruluşları ve Endonezya'dakı resmı ve sivil örgütlerin desteği ile gerçekleşmişti. Toplantıyı düzenleyenlerin, katılanların, hepsinin amacı özürlü insanların yaşam kalitesini yükseltmekti. Bilimsel, sosyal ve de teknik yönden oldukça iyi düzenlenmiş bu kongrede, açılış, cumhurbaşkanının köşkünde yapıldı. Açılış programından sonra yeniden otobüslerle Jakatra'nın diğer ucundaki "Taman Mini Indonesia Indah" adı verilen minyatür Endonezya Parkı'na, burdaki kültür merkezine götürüldük. Tekerlekli araba, koltuk değneği ya da bir bireyin yardımı ile kongreye katılan, onlarca özürlünün, çevrenin fiziksel koşullarından kolayca yararlanabildiğini görünce acaba bizim ülkemizde de bu sorun ne zaman çözülecek diye düşünmeden edemedim. Bütün olaylar, sağırdilsiz alfabesi ile, onlara anında iletiliyordu. Programın sonunda da bu alfabeyi izleyerek ellerındeki enstrümanları çalan çocuk korosunun müziğini dinledik. Ikinci gün, bilimsel açılış ve toplantılar başladı. Üç gün boyunca, dört panel ve onbeş serbest bildiri oturumunun yapıldığı kongrede ben de; Prof. Dr. Türkan Saylan, Prof. Dr. Yıldız Tümerdem, Dr. Ayşe Yüksel, Dr. Tülay Çakıner, vs. Hem, Mücella Soydan'ın ekip çalışmaları olan dört sözlü bildiri sundum. Bildiri konuları; Türkiye'de Kadın ve Lepra, Leprada Sosyal Rehabilitasyon Çalışmaları, özürlülerin Rehabilitasyonları ve Türkiye'deki Lepralı Hastaların Sakatlık Derecelerı idi. özürlülerin yaşam kalitesini geliştirmek amacında olan tüm katılımcılar, kendi ülkelerindeki deneyimleri başka ülkelerle paylaştılar, bilgi ve deneyim alışverişinde buiundular. Her oturumda, savunulan, rehabilıtasyonun toplum bazında gerçekleşmesi, pahalı yöntemlerden kaçınılması idi. Son yıllarda oldukça önem kazanan "Community Based Rehabilitation" proje ve çalışmalarının ne kadar önemli ve gerekli olduğuna inanıyor, ülkemde bu konuda hiçbir çalışma olmadığı için (belki de ben bilmiyorum) üzülüyordum. Diğer taraftan da Japonya gibi gelişmiş ülkelerde özürlülerin günlük yaşam aktivitelerini kolaylaştıran olanakları görmek, izlemek, özürlülerin bağımsız yaşamlarını görüp de heyecan duymamak ne mümkündü. * Dr. Istanbul Tıp Fakültesi Lepra Araştırma ve Uygulama Merkezi Bir kral kobra yılanından 10 kez daha zehirli bir denizyılanı. 44912