23 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

SEMPOZYUMLARDAN Gemi ve tekne arkeolojisi üzerine 7. Uluslararası Tekne ve Gemi Arkeolojisi Sempozyumu'nda padişahın saltanat kayığı da tartışıldı. Nergis Günsenin* edinci ISBSA (Internatıonal Symposium of Boat and Ship ArchaeoiogyUluslararası Tekne ve Gemi Arkeolojisi Sempozyumu) 1922 temmuz tarihleri arasında "Tatıhau Adası'nda gerçekleşti. Tatıhau Fransa'nın kuzeyinde, Manş kıyısındaki "SaintVaastlaHougue" Limanı'nın karşısında 27 hektarlık bir ada. Deniz kuşlarının, doğa ve tarlh tutkunlarının özel kara parçası. Y Bu teknelerin, kıyılarında gelgit yaşamayan biz Akdenizliler için ilginç bir özelliği var; tekerlekleri. Deniz çekildiği zaman yüruyebilmeleri için düşünülmüş. Tekerlekli tekneler 1989 yılından itibaren adanın doğası, devlet tarafından korumaya alınmış durumda. 45 kişılik tekneler Saint Vaast la Hougue kıyısından adaya yolcu taşıyor. Bu teknelerin, kıyılarında gelgit yaşanmayan biz Akdenizliler için bir özelliği var; "tekerlekleri"(1). Evet deniz çekildiği zaman "yürüyebllmeleri" içinl Adanın günlük insan kapasitesl 500 kişiyle sınırlı olduğundan, misafirlere tekne rezervasyonlarını önceden yapmaları tavsiye edillyor. 5 Haziran 1992 tarihlnde ise, Hougue Deniz Savaşı'nın üçyüzüncü yılı anısına deniz müzesi kapılarını açmış. Müzede Normandiya kıyılarının denizcilik yaşamını yansıtan gerek görsel gerekse egitici her türlü belgeyı bulabilirsiniz. Müzenın bahçesine kurulan bir marangoz atölyesinde, yörenin tekne yapım tekniği yaşatılmaya devam ediyor. Hougue Deniz Savaşı'ından kalan batıklar İse, sualtında çalışan arkeologlarca kazılıp, incelemelerl ve sergilenmeleri ylne bu müzede yapılıyor. Sempozyuma 1976 yılından beri katılanlar, yılların pekiştirdiği dostluk ve bilgi birikimleriyle hemen göze çarpıyorlardı. En çokkonuşulan ve tartışılan ortak nokta, son buluşların antik devlr gemi yapım tekniğine tuttuğu ışıktı. Teknelerin gün ışığına çıktıklarında nasıl korunma altına alınmaları gerektıği ise diğer bir konuydu. Hepimizin yavaş yavaş farkına vardığı gibi, arkeoloji artık "mezar kazıcılığı" veya "kazmakürek" imajının ötesinde blrçok bilim dalıyla ortak çalışmada bulunan ve geçmişi en iyi teknolojiyle tarayan bir disiplin durumunda. Bilinmesi gereken diğer bir husus ise, batıklann her zaman suyun altında (deniz, göl, nehir) değil, bazen karada; toprak altında bulunması. llk günkü bildiriler, bronz çağından orta çağa kadar gelen bir tarih yelpazesi ıçideydi. fkinci gün, sempozyuma katılanlara Normandiya kıyılarının deniz tarihini tanıtmaya ayrılmıştı. Tatıhou Deniz Müzesi'nin gezllmesi, müze bahçesinde çalışan ustaların verdiği bilgiler bizleri adanın tarihine geri döndürdü. Günün en zevkli etkinliği ise, Normandiya kıyılarının geleneksel "guletler"ı ile yapılan geziydi (2). Bütün katılımcılar, yelken basmak ve dümen tutmak ıçin birbirleriyle yarış etti Kullanılan tekneler ıçinde en ilginci hıç şüpheslz, Bay ve Bayan Gifford çiftine aıt bir Anglosakson kayığıydı (3). Çift, uzun yıllar ugraş vererek, yüzyılımızın ortalarında Ingıltere'nin güneydoğusunda "Sutton Hoo"da bulunan teknenin 1/2 ölçülerındeki modelini yapmış. Sutton Hoo, Deben Nehri kıyısında bir mezarlık alanı. Çevrede birçok höyük var. 1938 yılında kazılan üç höyük de yağmalaomış durumda. 1939 yılında en büyük höyük kazıldıGuletterle yapılan gezi çok zevkliydi. Katılımcılar yelken basmak ğı zaman, muhteşem ve dümen tutmak Içln birbirleriyle yanştılar. bir Anglosakson teknesı meydana çıkıyor. Tekneyle birlikte bulunan değerli altın ve gümüş gömü eşyalarından, sahibinin 7. yüzyılda yaşamış olan krallardan biri olabılecegi tahmın edilıyor. Gifford çiftinın teknelerinde kürek çekip, yelken açarken sanki o yılları yaşıyorduk. ÜÇÜncü günün bildirileri, Akdeniz antik devir gemi yapım tekniğinden başlayıp, RomaCeltic, ortaçağ Avrupası ve Rönesans'tan günümüze kadar gelen teknikler yoğunlaştı. Tekneler Içinde en ilginçl Oiffort çiftine alt bir Anglosakson ka üzerine yığıydı. ler. Dördüncü ve son gün, "yeni buluşlar"a ayrılmıştı. Bu bölümde, Türkiye'den tek katılımcı olarak, "Marmara Adalan Bizans Batıklan" ile ilgili bir bildiri sundum. Ayrılma saati gelmişti. Birçoğumuz bırbırimizi ancak üç yıl sonra görebileceğimizı bıliyorduk. Ama herkes sevinçlıydi. Çünkü aynı konuyu buyük bir tutkuyla paylaşan dünyanın birçok köşesınden gelmiş bu bir avuç insan, üç yıllık sürede binlerce yılı gün ışığına çıkarıp insanlık tarihine armağan edeceklerini biliyorlardı. "Gdansk'ta buluşmak üzere" diye vedalaştık. 1997'de gerçekleşecek sempozyuma Polonyalılar talıp oldular. Gdansk şehrinin bininci kuruluş yıl dönümü olması yer seçımınin en belirleyıci etkeni. Ayrıca Gdansk Limanı ile tersanelerinin tarihteki önemını de unutmamak lazım. Uygarlıkların beşiği Anadolu ve deniz ticaretinin başlangıç noktalarında yaşayan biz Akdenizliler, Egeliler, Marmara ve Karadenizlıler bu tip toplantılarda azınlığa değil çoğunluğu oluşturmalıyız. Sempozyum sırasında video gösterılerı de vardı. Portekizli beş ustanın babadan oğula kalan tekniklerle Douro Nehri uzerinde kullanılan teknelerden birıni yapmaları, hepimızı hayret ve hayranlığa düşürdü. Eminim şu anda bırçoğunuz benim söylemek istediklerimi düşünmeye başladınız bile. Bodrum ve Bozburun tersanelerınde "guletler, tırandiller", Karadenız Sürmene'de "takalar" inşa eden ustalarımız için kaç tane belgesel yapıldı? Onların da babadan oğula geçen teknikleri, kullandıkları aletler hakkında belgesel nitelikte ne gibi çalışmalar var? Lütfen, halıhazırda, "yaşayan" bu tarih, tarihe gömülmeden önce elimizi çabuk tutalım. Gelelım, ıstanbulBeşıktaş'taki Deniz Muzesi'ne. Bence sempozyumun en can alıcı konuşmalarından birıni Lucien Basch yaptı. Denizcilik tarihiyle ilgilenen herkesin yakından tanıyacağı çok önemlı bir ısim. Türkıye hayranı ve tarihimizin zenginlığinın bilincinde olan bir bilim adamı. Istanbul Deniz Müzesi'ndeki "kadırga"ydı konusu. Padişah ve ailesinı taşıyan 40 metre uzunluğundaki kürekli saltanat kayığı. Türünün son örneği ve müze salonunda bütün heybetiyle karşımızda duruyor. Basch, kayığı teknik ve sanatsal yönleriyle incelendikten sonra, konuşmasını salonda bulunan bütün izleyicilere sitem ve bıraz da esprili bir tavırla bitırdi: "Her sene sualtı araştırmaları için, milyonlarca para harcayabilen araştırmacılar, acaba bu kayığı incelemek için onun Boğaz'ın sulanna batırılmasını mı beklıyorlar?". Salonda gülüşmeler olmakla beraber, herkes bir parça alındı. Tek Türk ve Istanbullu olarak, söz almak bana düştü. Basch'a ne kadar haklı olduğunu söyledikten sonra, Türkıye'deki genç araştırmacıların bir an önce çalışmaya başlayacaklarının sözünü verdim. Bizans ve Osmanlı tarihçisi, sanat tarihçisi, Osmanlı arşıvlerınde çalışan gençler lütfen tekne yapım teknikleri üzerine çalışan bir arkadaşınızı da aranıza alarak ekıp oluşturun. Gdansk'ta kı en ilginç bildirılerden birini şız verin! * Dr., I.Ü. Sualtı Teknolojisi Prog. Araştırma Görevlisi Deniz Müzesi ve Basch 39472
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear