Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SORUN YANITLAYALIM B İ L İ M K Ü L T Ü R Araba uçurulabilir mi? Otomobile kanat takıp uçurmak düşüncesi tamamen hayal değil. 1940'larda ABD'de uçak yapımcıları otomobil işine el attıklarında konu güncelleştirilmişti. Örneğin Convair şirketi "uçan araba" üretmek için bir şirket kurdu. Önce 26 PS motorlu 2 kişilik bir araba yapıldı. Ayrıca üzerine monte edilebilecek türde, 180 PS motorlu bir "uçak" yapıldı. Sürücü veya pilotun doğrudan arabadan uçağı yönetebilmesi için gerekli mekanik bağlantılar da yapıldı. Düşünce şuydu: Araba 1500 dolara satılacak, sahibi arabayla uçmak ister se, bir havaalanından takma uçağı kiralayacaktı. Ancak önce Convaircar'ın iki modeli üretildi. ilk iki testte araba uçtu. Üçüncü denemede, uçak bölümüne benzin konulması unutulunca araba uçak düştü. Şirket bunu vesile sayıp projeden vazgeçti. 1949'da mühendis Molton Taylor, Aerocar'ıyla ilk uçuşunu gerçekleştirdi ve 1956'da uçuş izni aldı. Ancak Taylor bu oto uçağından sadece 7 tane satabildi. Kanatlarını taşımak için ayrı bir römork gerektiğinden pratik değildi. D Canlıdavemakinede iletişim Vehbi Belgil Sibernetik=11 iletişim için bu organların birçoğu devredeceonun sesinden, sözlerinden, davranışlarından değil, yüz çizgilerinden, bir engellemesinden de (yolu kesmek, kapıyı açmamak gibi) anlıyoruz. Bu durumda, kulak ve göz devreye giriyor. C D Ü Ş Ü N Konferans Saat Kaçta Başladı? B U L kaçta başlayıp tam olarak ne zaman blttlğlni bulabılır misınız? Bilmeceyı doğru olarak çözen 20 okurumuza "Çağdaş Avusturya öykülerl" kıta bını armağan edeceğız Bir konferans akşam 67 arası başlayıp, 910 arası bitmiş. Konferansın başlangıcı ile sonuçlanması arasında saatin akrep ve yelkovanı yer değiştirdiğine göre konferansın i / Geçen haftanın çözümü Trenin hızı ve uzaklığı Trenin uzunluğunu x, hızını da y olarak alalım İlk gözlemciyi t t saniyede geçtiğine göre hızı y«x/t 'dir. Köprüyü t saniyede geçmesi demek, kBndi uzunlugu artı 100 metreyi bu süre içinde geçmesi anlamına gelir kl, bundan da hızı bellrlenir: y(xa)/t, Böylellkle, x(at)/(tt,)ve bulunur. Burada a 100 m. t, 5 saniye ve t 15 saniye olduğuna göre trenin uzunlugu 50 metre, hızı ise 10 m/aaniye yanı 36 km/saat'tir Caymaz IstanbulHBeyln Kalantor Istanbul. Erdal SönmeSÇorum, Mustafa Uslan Çanakkale, Blrs'en Karakayalı Ankara, Saml Gökmen Muğla, Şule Aksan Istanbul, Bertan Yördem Isıanbul, M. özgür Efe Malatya, öner Tuzcuoglu Rıze, Ahmen Değertler Sıvas, İsmall Özdemir K Maraş, Erman Dinkay Istanbul, Selahattin Tekeş Dıyarbakır, Zeynep Anakök Kırşehir, Ismet Hotalak Adapazarı. Izlem Izbudak Ankara. y (()/Vg )Vg Çok gizti ajan 6 tane. İki kışılık toplantı yetecektir Dön aıanın bildiklerinı birbirlerine iletmesi için dön toplantı yeter... Imam, ışsızle, dılencı boya cıyla, imam, dilenciyle, işsiz, boyacıyla, midyeci de en başta ımama bılgısini aktaracak. en sonunda da ımamdan kalan bılgilerı öğ renecektir. Cengiz Yalçınkaya Izmir, Murat Çekli Burdur, Recep Küçükarpacı Denizli, Banu Kazanan okuyucular anlı yaşamı için uygun koşullar sadece dünyamızda var. öbür gezegenlerde ve yıldiülarda bu bakımdan durumun ne olduğunu henüz bilmiyorıfz. Dahadoğrusu, olasılıklar şeklinde biliyoruz. Bu konuda herkes kendine göre bir ipucundan yola çıkarak tahminde bulunuyor. Dinlere göre, Tanrı, insanı yaratıkların en şereflisi yapmış, dünyayı onun için yaratmış: içindeki bütün nimetleri ile. Tabii, bu düşünce, geçmiş dönemlerin evren anlayışından kaynaklanıyor: "Dünya duruyor, güneş, gezegenler ve yıldızlar onun çevresinde dönüyor". Batlamyus astronomisinde bunun örneğini göıüyoruz. Fakat, Kopernik ve Galile'den sonra durumun tam anlamı ile ters olduğunun anlaşılması ile öbür gezegenlerde, yıldızlarda, hatta Ay gibi uydularda da canlılar olabileceği düşuncesı zihinleri kurcalamaya başladı. Dünya, gök cisimleri arasında bir zerre idi ve öbür gök cisimlerine göre ayrıcalıklı bir durumda değildi ve olamazdı Ziya Paşamız, Terciibend'inde bu fikri şu şöyle anlatmış: "Ecram'ı bînihaye ile pürdür âsuman/Nisbet olunsa zerre değildir bu hâkidan" (Evren sonsuz sayıda yıldız ile doludur/Yeryüzü bunların içinde zerre bile değildir. Bu gerçekten yola çıkanlar, canlılığın sadece dünyaya özgü olarnayacağını ileri sürmüş ve bu yolda ipuçları aramaya başlamışlar. Tabii, bundan, bütün dünyada, yeni bir roman turü başlamıştır: Bilimkurgu Ama iş bununla da kalmamış, evrende canlı arama, Uzay Çağı çalışmalarının bir parçası olarak somut boyuta ulaşmış, yani teknolojiye de yansımıştı. Amerikalıların VoyagerI ve Voyagerll uzay araçları güneş kümesinin uzak gezegenlerini inceledikten sonra uzayın derinliklerinde "canlı" yıldız arayacak şekilde yapılmışlardı Evet, bugünkü bilgilerimize göre, "canlı'lı" tek gezegen dünyamız. Yeryüzü, canlıların gelişmesi için gerekli ortamı vermiş. Fakat, her canlı bu ortamı kendi gereksinmelerine göre kullanmış. Bunun için de kendi iki özelliğinden yararlanmış: Çözüm bulma ve iletişim (haberleşme) yeteneklerinden. Sibernetik, işte bu iki yeteneği inceleyen bilim dalı olarak kurulmuş. Biz, bugüne kadarki açıklamalarımızda, bu en genç bilimin çözüm yanını incelemiştik; şimdi "iletişim" yanını inceleyeceğiz. Bütün canlılar ve bugün makineler, sorunlarına hep iletişimle çözüm buluyor. İletişim şekil ve araçları canlıya ve makineye göre değışık: İnsanda söz, yazı, işaret; kedide miyavlama, köpekte havlama, uluma; ateşböceğınde ışık, arıda dans; makınede feedback (fidbek) yani durum bildırme... Tabii, böyle tek bir sözcük ile belirttiğimiz iletişim şekilleri de kendi içlerinde ayrıntılar gösteriyor. örneğin, miyavlama ve havlamanın çeşitleri var. Hayvan, bütün isteklerini bir tek miyavlama veya havlama ile iletemiyor: Aç olan, sevişmek isteyen, kızan, korkan, yalvaran... Kedinin, köpeğin miyavlamaları, havlamaları başka başka. İletişim araçları da değişik: Göz, kulak, burun, ağız, deri... Ancak, her hayvanda, iletişim için bu organların bir çoğu devre Kodlama Aslında, ıletışımde, kodlama ve tıtreşım rol oynuyor. "Iran'la Irak barıştı" dıye bir cümle düşünelim. iran ve Irak sözcükleri bu devletlerin birer kodu, şıfresi "Barışmak" da, bildiğimiz hareketin kodu (şifresı). Bu şifreler ağzımızda ses titreşimlerine, kulak zarımızda et litreşimlerine.oradan daelektrik titreşımlerıne döner. Ve biz dış olayları bu titreşimlerle anlarız. Köpek, saniyede 4501080 tıtreşimlik ses çıkarır. Fakat, titreşim algılama alanı çok geniştir: 15 ile 50.000 arasında. İnsanın titreşim yaratma alanı saniyede 801200 arasında değişır. Fakat, tıtreşım algılama alanı 16'dan başlar 24.000'de biter. Bunterdan aşağı ve yukarı titreşımleri algılayamayız; algılayabilmemiz için özel araçlar gerekli. Hertz titreşimlerini radyo ile anlayabiliriz. ' Olayları, kodlama ile algılayablidiğimize göre, her kodun, sınırlan gayet iyi çizilmiş tanımlara dayanması gerekli. insan ilişkilerinde "işaret" ve "işaretleşme"nin en az söz ve yazı kadar önemi var. Kimyada her element bir işaret ile tanınıyor: Kimyasal olaylar bu işaretlerin oluşturdukları formüllerle vuzuha kavuşur. Matematikte, yazı ile yazılmış iki sayıyı güçlükle çarpar veya bölersiniz. Sayı işaretleri konuya vuzuh getirir. Filamalarla konuşma, gemicilikte önem taşır. Sağırdilsız ya harllerı simgeleyen parmak ve el hareketlerı ile veya durumları anlatan parmak, el, kol, hatta dudak hareketlerı ile ve sesle dertlerinı iletir. insanlık tarıhinde uzun mesafeler arasındakı haberleşmeler sesle, dumanla, Hollanda'da yeldeğirmeni kanadı hareketleri ile Karadeniz'in bir köyünde ıslıkla yapılmıştır. Ama, tabii, insan haberleşmesinde en ileri aşama söz, yazı ile haberleşmedir. Sibernetiğin bunu inceleyen bölümüne "semantik" (anlambilim) deniyor. Ancak, sözün araya gırmediğı haller de var. Çırağın meslek öğrenmesi, bir fiyat veya vücut ateşi grafiği, hatta yazısız bir karikatür, çok kez, sözden daha çok anlam iletir. Ancak bu hallerde bir tür sessiz konuşma var demektir. Düşünmek de sessiz, kendi kendine konuşmadır. Bütün bu hallerde araya hep kodlar girer. Bir iş parçasına tornada nasıl şekil verileceğini görerek, taklit ederek öğrenmek, daha önce kodlanmış hareketleri bu kodlarla anlamak ve yinelemek demektir. Böylece, sibernetiğin ana konuları hakkındakı açıklamalarımızı burada şımdılik bitirmiş oluyoruz. Ayrıntılara, fırsat oldukça ileride ineceğiz. D 15